Fikret Bila
Ekonominin kurtarılmış hali
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Faiz ve kur odağına sığ alanda sıkışan Türkiye ekonomisini kurtardık elhamdülillah” dedi.
Bakan Nebati Türkiye ekonomisini gerçekten kurtardığına inanıyor olabilir. En azından inanmak istediği belli.
Ancak gerek ekonomik göstergeler gerek günlük yaşamdaki pahalılık öyle demiyor. Tam aksine ekonominin kurtarılmak bir yana bir yıl önceye göre çok daha kötü bir duruma geldiğini gösteriyor.
Ekonomistlerin paylaştığı bir yıllık karşılaştırmaya bakalım,
Bir yıl önce Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın görevden alındığı günkü veriler şöyle:
Dolar 7,20 lira, yüzde 15,61 enflasyon, Türkiye’nin risk pirimi 308,10 yıllık faiz yüzde 14.
Bugün ise dolar 14. 80 lira, enflasyon yüzde 54, Türkiye’nin risk pirimi 586,10 yıllık tahvil yüzde 26.
Türk lirası değer kazanmamış iki kat değer kaybetmiş, dolar iki kat değer kazanmış, enflasyon düşmemiş dört kat artmış.
Buna bir de 10 milyonu aşmış işsiz sayısını ekleyelim.
Bu durumda ekonomi nasıl kurtarılmış oluyor?
Veya ekonominin kurtarılmış hali buysa batmış hali nasıl olur acaba, diye soralım.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022 Şubat ayı sonu itibariyle akaryakıta gelen zam oranı yüzde 131’i buldu. Mart ayı içinde de benzin ve motorine zamlar devam etti. Benzin 20 lirayı buldu, motorin 22 liraya ulaştı. Orta sınıf bir arabanın deposu 300 liraya dolarken, bugün 800 liraya doluyor. Çiftçi traktörüne yakıt alamaz hale geldi.
İstanbul’da ekmek 3,5 lira, simit 3,5 lira, pide 6 lira. Vatandaş kışta, soğukta halk ekmek büfelerinin önünde ekmek ve pide kuyruğunda Ramazan ayında da beklemeye devam edecek.
Temel gıda ürünlerinde girdi maliyetleri yüzünden üretim düşüyor.
CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat sektör temsilcileriyle görüştükten sonra et, süt, yumurta, buğday, un, yağ ve şekerde maliyet artışları yüzünden üretimin düştüğünü açıkladı. Süt üreticilerinin hayvanlarını besleyemedikleri için kesime gönderdiklerini, birçok tavuk çiftliğinin kapandığını, son 20 günde gübre fiyatlarının yüzde 65-106 arasında zamlandığını, yeterli gübre kullanılmadığı takdirde üretimin yüzde 70 oranında etkileneceğini duyurdu.
Bu tabloya bakıp da “ekonomi kurtulmuş” demek mümkün değil.
Faiz-kur sığ alanında sıkışmaya gelince.
Türk ekonomisini faiz-kur sarmalına sokan iktidarın yanlış politikasıdır.
İktidarın takıntılı düşük faiz politikası nedeniyle faiz-kur sarmalı Türkiye’de enflasyonu yüzde 15’den yüzde 55 düzeyine getirdi. O da TÜİK’in rakamlarına göre. Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) araştırmalarına göre enflasyon yüzde 124 oranında. Çarşıda, pazarda, manavdaki fiyatlar ENAG’ın hesaplamalarını doğruluyor. DİSK’in, KESK’in bulduğu rakamlar da ENAG’ın hesaplamalarına yakın.
TÜİK bile enflasyonu yüzde 55 olarak hesaplamışken iktidar faizi yüzde 14’te tutuyor. Faiz oranı gerçekte eksi 40 düzeyinde. Bu durum tasarrufu olan vatandaşı dolara yöneltiyor. Bu yönelişi önlemek için çıkarılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesabı uygulaması doları durdurmaya yetmiyor. Üzerine bu hesabı tercih edenlere vatandaştan toplanan vergilerle ilk üç aylık dönem sonunda 14 milyar lira ödenecek. Bu 14 milyar lira da iktidarın karşı olduğu faizdir.
Düşük faiz nedeniyle döviz kurunun yükselmesi ithal ürünlerin fiyatını artırıyor. Üretimde kullanılan ithal ara malların fiyatı yükseldiği gibi ürünlerin satış fiyatı yükseliyor. Düşük faiz enflasyonu kamçılıyor. İktidar gerçekçi faiz politikası uygulamak yerine döviz fiyatlarını tutmak için sürekli dolar satıyor. Bu da Merkez Bankası döviz rezervini eksiye indirmiş durumda. Dış borç sürekli artıyor.
Rakamların da ortaya koyduğu gibi Türk ekonomisinin “kurtarılmış” hali, kurtarılmamış halinden çok daha kötü.