Esin Davutoğlu Şenol

Esin Davutoğlu Şenol

Çin’deki Gizemli Salgın

Salgınlar bu yüzyılda söze girmek için bizi çok bekletmedi.

Yüzyılın başında önceki yüzyılın en çok öldüren bulaşıcı hastalıkları olan grip, zatürre, verem gibi hastalıklara karşı zafer ilan etmiştik.

Bu başarıyla birlikte, yüzyılın hemen başında küresel bir salgın ile karşılaşma olasılığının da çok yüksek olduğunu belirtiyorduk.

Bu salgın için en kritik bölgelerin de yarasaların yoğun bulunduğu Asya ve özellikle Çin’in Vuhan bölgesi olduğu öngörülüyordu.

Ama bilim insanlarından çok kahinlerin sesinin yükseldiği ve duyulduğu bu yüzyılda, konunun konuyla yakın ilişkili bir grup bilim insanının aralarında kalmış ve hiç duyulmamış olduğu anlaşılıyor.

Çin’in özelliği virüsler için en elverişli memeli olan üstelik uçan memeli olan yarasaların yoğun bulunması.

Ayrıca bu virüslerin insana sıçramasını kolaylaştıracak “ara yüzler” dediğimiz çok sayıda vahşi hayvanın satıldığı, kapatılmaları önerilen ama büyük bir pazar olduğu için kapatmaya yanaşılmayan, vahşi hayvan marketleri/pazarlarının bulunması.

Bu yüzyılın başında yarasalardan sıçrayan koronovirüslerin ne kadar ölümcül olabileceğini gösteren biri bölgesel,SARS-CoV-1, biri küresel,SARS-CoV-2, iki salgın da Çin’den başladı.

Bu iki salgından da anladık ki Çin ve salgınlar ile ilişkili bu biyolojik gerçeklik dışında bir başka önemli gerçeklik daha var.

O gerçeklik ise, dünyayı ya da bölgeyi etkileyecek bir salgında biyolojik hasarı büyütecek “sessiz zaman aralığı” dediğimiz o ölümcül sessizlik konusunda Çin’in istikrarlı ısrarı.

Dört yıl önce başlayan salgında bu aralık, Çin’de ölümü, tutuklanmayı göze alan dürüst ve vicdanlı bilim insanları ve hekimler sayesinde kısa tutulabildi.

Artık, Çin ve salgın sözcükleri yan yana gelince, haberler, etiketleme, ötekileştirme ve korku metaforlarına uğrayarak insanoğlunun en kadim haberleşme, anlatma biçimi olan “mitler”e evrilip , alıp başını dünya turuna çıkıyor.

Bu kez de geçen haftalarda “Çin’deki Gizemli Salgın” başlığı haber mi, mit mi anlaşılana dek doğrusu hepimizi ürküttü.

Haberin ana kaynağı da yine Çin değil ama salgın ile ilişkili bilgilerin dikkatli ve özenli şekilde paylaşıldığı “proMed-mail ” adlı bir uluslararası bir “Yeni Gelişen Hastalıkları İzleme Programı” tarafından yapıldı.

Çin, “Sıfır kovid” politikasını bırakınca, milyonlarca insan öldü ve uzun süreli kapanma ve kısıtlamalar sonucunda, tanıdık mikroplara karşı bağışıklık hafızaları da zayıfladı.

Sıfır Kovid politikası kısa süreli kalabilse, o milyonlarca insandaki ölümlerin önlenip iyi yönetildiğini söyleyebilecektik.

Ama dünyada “yamalı bohça pandemisi” şeklindeki pandemik süreç bu tutum ile ilişkili rasyoneli de ortadan kaldırdı.

Haber, Çin’de çocuklarda zatürre ile seyreden bir salgın olduğu ve acil servislerde çocuk vakalara ilişkin yığılma olduğuna ilişkindi.

İlgili kurum ve kuruluşların ısrarı ile açıklanan salgının açıklanan nedeni tanıdık ve antibiyotikle tedavisi mümkün olan bir bakteri olan” Mikoplazma” idi (Mycoplasma Pneumoniae) Mikoplazma her 3-7 yılda bir salgınlara yol açan, salgın dalgası yaratan ve akciğerleri tutan zatüree nedeni bir bakteri.

Daha sonra Danimarka, İrlanda ve Hollanda benzer şekilde bu bakterinin yol açtığı salgınlar bildirdi ama salgın dalgaları Çin’deki kadar yüksek olmadı.

Çin’de aynı zamanda ,65 yaş üzerindekilerde GRİP (influenza) salgını da şiddetli seyrediyor.

Mikoplazma, damlacıkların saçılımı ile kalabalık ve kapalı ortamlarda yayılıyor.

İnfeksiyonu geçiren kişilerde tedaviye rağmen uzun süreli bir atılım /taşıyıcılık söz konusu..

Boğaz ağrısı, kulak ağrısı, burun akıntısı, hırıltının eşlik edebildiği öksürük gibi bulgular ön planda.

Genellikle istirahat ve etkene özgü antibiyotik tedavisine cevap veriyor.

Ama bazen, merkezi sinir sistemi, kalp tutulumu, döküntülere ve uzamış öksürüğe neden olabiliyor.

Herkesin her öksürükte antibiyotiklere elinin gideceğini bilecek kadar hekimlik yapmış olduğumdan iki hatırlatma yapayım.

  1. Bu etkenin etkene özgü tanısı mümkün
  2. Üst solunum yolu infeksiyonları, bronşit ve sinüzit için sık kullandığımız antibiyotiklere doğal ya da kazanılmış dirençli olabiliyor.

Salgınlı bir yüzyıldayız.

Salgınlar konusunda “gizem” kapalı tutum, salgının hasarını büyütecek en önemli bir başka
hakikatimiz.

Ve korkarım başta bizim coğrafya olmak üzere baş edemeyecek , hazırlıksız, ya da ekonomiyi insandan daha önemli kılan coğrafyalar nedeniyle bilimin tüm öngörü ve hazırlık uyarılarına karşın salgınlarla başımız dertten kurtulmayacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Esin Davutoğlu Şenol Arşivi