Öyle herkes göremez!
Sık sık adını anarım. Mesela Ahmet Hakan’ın gördüklerini aklınıza bile getiremezsiniz. Bugünkü yazısında derin, çok derin bir keşfini dile getirmiş. Diyor ki özetle; “Özgür Özel lider oldu olmasına.. Ama tüm Türkiye’nin değil kendi kitlesinin lideri oldu.”
Nasıl da anlayamadım ben bunu!
Oysa Erdoğan gibi hepimizi, tüm toplumu kucaklamalıydı. Değil mi!
Saray medyası bizim gibi gazeteci geçinenlerin göremediğini, bilemediğini nasıl da açıklıkla yazıyor!
AKİT mesela. Bugün ortaya çıkardı ki, Mahir Polat cezaevinden çıkabilmek için ilaçlarını almayıp hastanelik oluyormuş. Bu arada Mahir bey hem Alevi hem de Satanist’miş. İnsani her türlü duygudan mahrum iseniz, bunları yalnızca sizin görmeniz şaşırtıcı değil tabii.
Merak etmiyor değilim: Saray medyasının başta İmamoğlu olmak üzere CHP kadrolarının üzerinde tepinmekle görevli olduğu açık.. da.. Acaba hangisi hangi yalanı yazacak, hangi köşe nereden nasıl vuracak.. Bu ayrıntılar da “bilgi notu” olarak veriliyor mu? Yoksa “kafanıza göre takılın” diyorlar da o yüzden mi, Halk TV’de Adalet Bakanı’nın konuşmasının kesilmesi “HALK TV’DE SKANDAL” başlığıyla veriliyor.
Bir de madalyonun öteki yüzü var elbette.
Muhalefet cephesinin ölçüsüz ve mesnetsiz karalanmasına karşı, Erdoğan’ın ölçüsüz ve mesnetsiz biçimde övülüp göklere çıkartılması.
Trump gümrük tarifeleriyle dünyayı salladı ya.. Çernobil faciası sonrasındaki gibi “BİZE BİR ŞEY OLMAZ”cılar ortaya döküldü. Hani bakanlar radyasyonlu çayları hüpürdetmişti.. Neredeyse aynen öyle.
Çernobil hatırlatması boşuna değil.
Trump’ın gümrük tarifeleri kararı eşdeğer bir felaket olarak yorumlanıyor.
Bir örnek:
ABD’li dolar milyarderi Bill Ackman yeni tarifelerin “EKONOMİK BİR NÜKLEER SAVAŞ” başlatmakla eşdeğer olduğunu söyledi. ‘Yatırımlar durma noktasına gelecektir’ diye uyardı. "Dünyanın geri kalanıyla ilişkilerimizi düzeltmek yıllar alacak” dedi. Çıkış önemli. Zira Ackman, Trump’ın son başkanlık kampanyasını destekleyen kaynakların başında geliyordu. Bu yüzden sadece Trump karşıtları değil, zar zor geçinen muhafazakarlar da kulak verdi.. O kadar ki paylaşımı x’te yaklaşık 11 milyon görüntüleme aldı.
Oysa Türkiye’de hava “Trump bizi seviyo” duygusallığında. Neredeyse her sıkıntıyı dış güçlere bağlayanlar bile “SİZE BABA DİYEBİLİR MİYİZ?” repliğini ezberlemede..
Neymiş, İsrail Türkiye’den korkuyormuş. Karşı karşıya gelmek istemiyormuş.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun seçim sonrası ikinci Washington gezisinde gündem bu olmuş.
Neyse ki Trump “korkma yavrucuğum” demiş.
Daha ciddi anlatmak gerekirse; Halk TV ABD temsilcisi Serra Karaçam iki ismin açıklamalarını şöyle özetledi:
“Netanyahu, Trump'ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile olan olumlu ilişkilerine atıfta bulunarak, Ankara ile Tel Aviv arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek için ideal arabulucu olabileceğini belirtti.
Trump da Erdoğan için “O benden hoşlanıyor ve basının çok sinirleneceğini biliyorum, ama hiçbir zaman bir sorunumuz olmadı ve çok şey atlattık. Rahip Brunson’ı Türkiye'den geri aldık. Bunu hatırlıyor musunuz? Bu o zamanlar büyük bir olaydı ve onu geri aldık. Ve Başbakan Netanyahu'ya dedim ki, ‘Türkiye ile bir sorununuz varsa, bunu gerçekten çözebileceğimi düşünüyorum. Türkiye ve liderleriyle çok çok iyi bir ilişkimiz var ve bunu çözebileceğimizi düşünüyorum.’ Bu yüzden umarım bu bir sorun olmayacaktır.”
ABD basınını bilemem de sizler hatırlıyor musunuz Rahip meselesini.
İzmir’de bir kilisede görev yapan Brunson, PKK ile ilişki iddiasıyla tutuklu yargılandı. Dava sonunda 3 yıl 1 ay hapse mahkum oldu. Derken bir gün mesai bitiminde, savcılığın talebi üzerine aniden tahliye edildi. Ve havaalanında HAZIR bekleyen özel bir uçakla ABD’ye uçtu.
Daha sonra arka planda Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği tehdit mektubunun rol oynadığı konuşuldu.
Zira mektubun tarihi Barış Pınarı harekatı gününe denk geliyordu. Ve Trump şunları yazmıştı:
"Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ama bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım.”
Yalan değil. Yaşadık. Trump alenen ekonomik savaşla doları tırmanışa geçirdi. Kısa sürede 4 lira küsur seviyelerinden o sırada “tarihi rekor” denilen 7.21 TL’ye çıkması.. Ve bu arada Rahip Brunson’ın beklenmedik tahliyesi “ekonomide ve yargıda ne ölçüde bağımsız olduğumuzu” gösterdi.
Trump şimdi buna güvenerek bizim adımıza Netanyahu’ya sözler veriyor. Hem de İran’la ABD arasında eller tetikte savaş rüzgarı eserken… Trump sevgili dostu Erdoğan’a Beyaz Saray’da randevu vermeye nazlanırken!!
* Sahi, Trump dünyayı ölçüsüz oranlarda gümrük tarifeleriyle sarsarken, neden Türkiye’de yüzde 10 ile yetindi?
* Erdoğan’ı “2000 yıldır yapılamayanı yapıp Suriyeyi aldığı için” kutlarken ne demeye getirdi? “SURİYE SENİN SEN DE BENİMSİN” demeye mi”?
* Tam da bu sırada İran’ın “Türkiye olası bir ABD saldırısında topraklarındaki üsleri kullandırırsa düşman saflarında görür ve gereğini yaparız” mesajını neye yormalı?
* Sıcak savaş seçeneği karşısında ekonomik (hem de nükleer) savaştan hafifi yaralarla kurtulacağımız hesabı mı yapılıyor?
* Bir önceki başkanlık kampanyasında rahip Brunson’ı “Türklerin elinde rehin tutuluyordu.. Kurtardık” diye kullanan Trump, önceki gün olayı hatırlatmak gereğini neden duydu?
Sünni Arap dünyasının ve arkasındaki ABD’nin.. Elbette en başta İsrail’in ezeli düşmanı İran yine hedefte. Üstelik bu kez şu meşhur kırmızı düğme Trump’ın elinin altında. Evangelik hurafelerle yoğurulmuş Beyaz Saray yönetimi, İran’ı yenip (kutsal toprakların adresi) Orta Doğu’nun hakimi olma rüyası görüyorsa şaşırmayız.
Ve tam böyle bir süreçte Türkiye'yi iç çalkantıyla meşgul edip muhalifleri susturma çabasına hiç şaşırmayız.
Ama bu kez muhalefet cephesi ve Z kuşağı, hayallerine geçit vermezse de onlar şaşırmasın!!
