Bütçenin siyasi niteliği

Parlamentonun en önemli yasama faaliyetlerinden biri bütçe yasasıydı.
 
Bu yasa siyasi açıdan o kadar önem taşırdı ki, Meclis’ten geçmemesi halinde, hükümet güvenoyu alamamış sayılır, istifa ederdi. 
Harcama yetkisi alamamış bir hükümet, Meclis’teki siyasi desteğini yitirmiş ve düşürülmüş sayılırdı. Bu nedenle eski sistemde bütçe görüşmelerine Başbakan ve muhalefet liderleri katılır ve saatler süren bütçe görüşmeleri yapılırdı.
 
Bütçeler bu yönüyle siyasi oldukları gibi, hükümetin kamu kaynaklarının nasıl dağıtılacağı konusundaki tercihlerini yansıttığı için de siyasi ninelik taşırlardı.
 
ERDOĞAN KATILMALIYDI
 
Cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminde de bütçe, yasama organının yürütme organına yetki vermesi veya vermemesi niteliğini koruyor. Ancak hükümete güvenoyu verilmesi veya verilmemesi niteliğini korumuyor.
 
Bütçe, yürütme organının yasama organından yetki istemesi olduğuna göre yürütme organının başındaki kişi olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bütçeyi Meclis’e bizzat sunması ve savunması gerekirdi. Yürütme organı başkanlığını Cumhurbaşkanı yaptığına göre Meclis'teki eleştirileri de O’nun karşılaması doğru olurdu.
 
Ancak bütçeyi Cumhurbaşkanı yerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay sundu. 
Oktay, bu makama atanarak gelen bir devlet memuru. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı yardımcısı. Meclis’teki muhatapları ise muhalefet liderleri ve milletvekilleri. Bu yönü itibariyle de bütçenin Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sunulması doğru olurdu. Nitekim bu gerekliliğe CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da dikkati çekti.
 
Diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminde Meclis’ten güvenoyu alma mekanizması da kaldırıldığı için bütçe oylamasının bu işlevi de ortadan kalkmış oldu. Bütçe Meclis’te reddedilse bile cumhurbaşkanlığı-hükümet sisteminde bir önceki bütçe yeniden değerleme oranında artırılarak harcamalara devam edilebiliyor.
 
Bütçe yasasının işlevindeki bu değişiklik yeni sistemde parlamentonun denetim açısından yetki kaybına uğradığını gösteriyor.
 
BÜTÇENİN DİLİ
 
Bütçeler hükümetin tercihlerini yansıtmakla birlikte kaynak ve yükümlülüklerle de sınırlıdır.
 
Bu, özellikle borç yükü altındaki ülkelerde kendini gösterir ki Türkiye de bu ülkelerden biridir. Bütçe rakamlarına bakıldığında dış borçların sadece faizine ödenecek tutar, Türkiye’nin 2020 yılında bütçeden yapmayı planladığı yatırımların tutarından fazladır.
 
Meclis’e sunulan teklife göre, 2020 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 95,5 milyar lira, faiz hariç giderler 956,5 milyar lira, bütçe gelirleri 956,6 milyar lira, vergi gelirleri 784,6 milyar lira, bütçe açığı 138,9 milyar lira olarak öngörülüyor. 
Bütçede 63,5 milyar lira yatırımlara, 139 milyar lira borç faizlerine ayrılmış görünüyor.
Bu rakamların gösterdiği üç gerçek var: 
Biri, Türkiye’nin 2020 yılında da borç faizi ödemek için çalışacağı, ikincisi, en az 138,9 milyar liralık bütçe açığı için ya yeniden borçlanacağı, ya ek vergi alacağı ya da para basarak enflasyonu kamçılayacağıdır. 2020 bütçesinin dili, Türkiye’nin borcu borçla kapatacağı ve bütçenin en az yüzde 12’si civarında açık vereceğidir.
 
İYİMSER BEKLENTİ
 
Bütçenin dayandırıldığı 2020 yılına ait makro göstergelere bakıldığında ise bütçenin iyimser bir tahminin de ötesinde temennilere dayandırıldığı söylenebilir.
Bütçenin sunulması sırasında 2020 yılına ait temenniler şöyle sıralandı:
“2020'de ekonomide yüzde 5 büyüme öngörülmektedir. İstihdamda ise 1 milyon 52 bin artış beklenmektedir. Yine 2020'de ihracatın 190 milyar dolara çıkması, cari işlemler dengesine verdiği katkı her geçen yıl artan seyahat gelirlerimizin 34,3 milyar dolara yükselmesi, ihracat ve ithalatla büyüme gelişmelerine bağlı olarak cari işlemler dengesinin yüzde 1,2 düzeyinde açık vermesi beklenmektedir. 2020'de enflasyonun tekrar tek haneli rakamlara inmesini ve yıl sonunda yüzde 8,5 düzeyinde gerçekleşmesini bekliyoruz."
Türkiye’nin ağır bir borç yükü altında ekonomik krizden geçerken 2020 yılında yüzde 5 büyümesi çok iyimser bir tahmindir. 
Yine enflasyonun tek haneli rakamlarda seyredeceği beklentisi de temenni niteliğindedir. 2019 yılında açıklanan yıllık enflasyonla, vatandaşın mutfakta gördüğü enflasyon oranı arasında 5 kata yakın fark vardır. 
İşsizliğin yüzde 14 oranıyla rekor düzeye çıktığı ve genç işsizliğin yüzde 26 olduğu da unutulmamalıdır.
Bu nedenlerle 2020 bütçesinin gerçekçi bir şekilde hazırlandığı söylenemez.
  
Ayrıca, kamu kaynaklarının önemli bir bölümü bütçe dışına çıkarıldığı için gerçek bir bütçeden bahsedilemez. 
Sayıştay denetimine tabi olmayan kamu fon ve kaynakları da diğer önemli bir sorundur. 
Bu haliyle bütçe hukuki, siyasi, mali ve ekonomik olarak ciddiye alınabilecek bir niteliğe sahip değildir. 
Bu da bütçe hakkı gibi demokrasinin temel oluşturan ilke açısından da büyük gerileme ve kayıptır.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi