Ülkede yaşananlar adeta bir dizi-film setinden yansıyan gerçek üstü olaylar.
Büyük bir ekran kurulmuş ve toplum olarak hep beraber oturmuş adeta dizi seyrediyoruz ve hepimiz hipnoz olmuş gibiyiz. Hayranlık ve şaşkınlıkla bakıyoruz.
Esasen BU DEV EKRAN BİZİ GÖSTERİYOR. İzlediğimiz kendimiziz.
Son yıllarda içinden geçtiğimiz güzergahı görüyoruz. Ekonomik yaşantıda, sosyal hayatta, politik arenada, adliye koridorlarında ve hatta spor sahalarında.
Kısa ve emeksiz yoldan para kazanma hırsı doruk noktasına çıkmış.
Gösteriş merakı patlamış. Görgüsüzlük diz boyu.
Çelişkilerle dolu hayatlar içinde bir halk.
Bir tarafta 1/2 milyon insan İsveç/İsviçre standardında yaşarken, milyonlarca yurttaş ise Bangladeş standardında geçinmeye çalışıyor.
Dev ekranda işte bu çelişkili hayatları çaresizce izliyoruz.
Peki siz o sahnede kendinizi görüyor musunuz?
Siz o tablonun neresindesiniz?
Görkemli hayatlar başrolünde mi?
Asgari ücretle geçinmeye çalışan figüran rolünde mi, siz neredesiniz?
Sormaya devam edelim:
Peki sizce bu gerçek üstü dizi filmlere ilgi niye?
Çok para konuşulduğu için mi? Çantalarda dolarlar…
Adı geçenler ünlü oldukları için mi? Ünlü ve süslü göründüklerinden mi?
Dolandırıcılık yönteminden mi kaynaklanıyor?
Sizce neden?
Bir soru daha:
BU SKANDALDAN HANGİ DERSLERİ ÇIKARABİLİRİZ?
Bu kolay yoldan para kazanma hırsı neden böyle pıtrak gibi çoğaldı? Dilan Polatlardan Seçil Erzen’e uzanan çizgide nasıl bir çürüme yaşıyoruz?
Ve en önemlisi şu:
30/35 yıl önce biz böyle miydik?
NE OLDU BİZE?
Adını doğru koyalım:
Bunun adı çürümedir. Maalesef normalini kaybetmiş bir ülke olduk. Bu çürümeyi ve ilkesizliği kullanarak dolandırıyorlar etrafı.
Başta cinsellik olmak üzere, toplumun lüks tutkusu, şatafat ve gösteriş merakını kışkırtarak dolandırıcılık mekanizması kullanıyorlar. Kolay yoldan ünlü olmanın, kolay yoldan çok para kazanmanın cazibesine kapılıyor kitleler.
Çalışayım, emek harcayayım yok. Ama şunu görelim artık: Bu bir illüzyon. Bu bir aldatmaca. Gerçek hayat emeğe dayanır. Emek, çaba, sabır ve zamana. Diğeri filmlerde olur.