Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Brigitte Macron’un öfkesi hatırlattı: Eşlerini döven kadınlar Mısır’da

Defalarca izledim, bana öyle tokat gibi görünmedi doğrusu. Tokattan çok bir itme vardı bana sorarsanız. Brigitte Macron, eşi Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yüzünü avuç içiyle sert bir şekilde itiyordu, gördüğüm kadarıyla.

İtme ya da tokat, artık her neyse, görüntünün dünya medyasına konu olması uzun sürmedi. Ciddi ciddi hanımefendinin eşini tokatladığı haberleri yapıldı. Macron da görüntü ortadayken, “şakalaşıyorduk” diyerek, sakladığı bir şeyler olduğunu o kadar açık etti ki, “eşinden dayak yiyen adam” olup çıkıverdi çabucak.

Çiftin evliliklerine ilişkin olarak öteden beri yapılan çirkin değerlendirmeler yine tekrarlandı bu vesileyle. Eşinin kendisinden 12 yaş büyük oluşu kastedilerek aslında “anne tokadı” yediği söylendi Fransa Cumhurbaşkanı’nın. Hiç sempati duymasam da, kimsenin ne dediğine bakmadan aşık olduğu kadınla evlenme kararlığını takdir edenlerdenimdir Macron’un. Eşine olan sevgisinin yaş farkı yüzünden eleştiri ya da alay konusu yapılmasını pek ahlaksızca bulurum.

Fransa tabii, medeni bir ülke. Kadın da erkek de birbirine nazik davranır. Kalıplaşmış, kabul edilmiş olan yargımız budur. O nedenle Brigitte Macron’un eşine böyle kaba davranması şaşırtıcı oldu haliyle. Oysa Fransa’da da her ülke gibi hem kadınlar hem de (çoğunlukla) erkekler birbirine şiddet uyguluyor. Yine de Fransa gibi bir Avrupa ülkesinde kadınların erkeklere el kaldırmaları daha mümkünmüş gibi düşünülüyor. Ne de olsa kadınları da bilinçli, haklarını aramada becerikli.

Hayır, hiç de öyle değil. Fransa’nın “özgürlükçü” ortamına rağmen kocalarına dayak atanların sayısı o kadar da fazla değil. Bu konuda rekor, kadınların söz haklarının olmadığı, kocaya itaat kültürünün geçerli olduğu Mısır’da. BM’nin 2016’da yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını anımsıyorum. Araştırmaya göre sadace dövmede değil, kocalarını istismar etmede de Mısırlı kadınların yanına yaklaşılamazmış meğer. Veriler ayrıca, eşlerin kocalarını döverken sadece ellerini değil, iğne, kemer, silah, mutfak aletleri, ayakkabı gibi gerekçeleri kullandıklarını da ortaya koyuyor.

Araştırmada, Mısır Aile Mahkemesi'nden elde edilen verilere de yer verilmiş. Buna göre, kocalarına şiddet uygulayan, döven kadınların yüzde 66'sı hakkında kocaları tarafından boşanma davası açılmış. Araştırmada “tacize uğrayan kocaların kendilerini şiddetten korumak için eşlerine dava açmaktan başka çareleri yoktur” da deniyor.

İstatistiksel açıdan bakıldığında, Mısırlı kadınların yüzde 28'i kocalarını döverken, bu oran ABD'de yüzde 23, İngiltere'de yüzde 17, Hindistan'da da yüzde 11 oranında. ABD'de, Ulusal Adalet Enstitüsü'nün 2000 tarihli Kadına Yönelik Ulusal Şiddet Araştırması ve Hastalık Kontrol Merkezi'nin 2010 tarihli Ulusal Yakın Partner ve Cinsel Şiddet Araştırması, mevcut veya eski partnerleri tarafından ciddi saldırıya uğradığını bildirenlerin yaklaşık yüzde 40'ının erkek, saldırganların çoğunun ise kadın olduğunu ortaya koymuş.

İngiltere ile ilgili bir raporda da “eşine şiddet uygulamaktan hüküm giyen kadınların sayısının son on yılda altı kat artarak 2004/5‘te 806’dan 2014/15‘te 4866’ya yükseldiği” belirtiliyor. Öyle ki aile içi şiddet mağduru erkekler için yardım hattı işleten bir kuruluşun yılda 1500 çağrı aldığı, bunların bir kısmının istismara uğrayan erkeklerin endişeli anneleri veya kız kardeşlerinden geldiği kaydediliyor.

Bu konuda adı geçen ülkelerden biri de Nijerya. Orada da özellikle Yoruba kabilesi mensubu kadınların eşlerini hem de çok sık dövdükleri biliniyor.

Şimdi, bu anlattıklarımdan yola çıkarak kimse, “aslında kadın da şiddete başvuruyor” diyerek istisna düzeyinde olan kadın şiddetini erkek şiddetiyle eşitlemeye kalkmasın, üzülürüm. Her gün kadın cinayetinin işlendiği ülkemizde “kadın da aynı erkek de” denmesi büyük aymazlık olur. Aradaki fark erkekler aleyhine hayli fazla çünkü.

Ben de “bakın her iki cins de şiddet yanlısı” diye anımsatmadım zaten bunları. Onca erkek şiddetinin arasında azlığıyla dikkat çektiği için “eş döven kadınlar” araştırma konusu olmuş. Hepsi bu. Hangi kültürel ortam bunu yapmalarına olanak sağlıyor, hangi faktörler bu kadınları -hele Mısır gibi erkek egemen bir toplumda- erkek dövecek kadar cesurlaştırıyor? Merak edilen bu. Antropolojinin merak etmediği bir şey yok ki. Ben de merak ediyorum. Onca dezavantajlı konumlarına rağmen bu kadınlar nasıl “erkek tokatlayacak” kadar cesur olabiliyorlar?

Brigitte hanımın Emmanuel Macron’u tokatlaması ya da yüzünü avucunun içiyle itmesi için cesarete ihtiyacı olacağını sanmam. Hiçbir kadının erkek döverken cesarete ihtiyacı olduğunu sanmam aslında. İncitilmiş bir kalp, kırılmış bir onur yeter öfkelenmeleri için. Mısır’dakiler için de Fransa’dakiler için de geçerli bu.

Sonuçta kime kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddet insanlık ayıbıdır elbette. Bu konuda tek örnek olmadığını anlatmaya çalıştığım Brigitte hanım da ayıp etmiştir haliyle.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi