Berfo Ana'nın oğlu Cemil ikinci kez kaybedildi

Cemil Kırbayır, iki kez kaybedildi.

İlki 42 yıl önceydi.

Kırbayır, 8 Ekim 1980'de sorgu için götürüldüğü Göle Dede Korkut Eğitim Ensititüsü binasında işkence edilerek öldürüldü ve cesedi yok edildi.

İkinci kez kaybedilişi 28 Aralık 2021 günü oldu.

Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, 10 yıldır oyaladığı Kırbayır soruşturmasında, zamanaşımı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Bir devlet verdiği sözü yutar mı?

Yuttu.

Hem de TBMM'nin raporuna göre insanlık suçuna karıştıkları apaçık meydanda olan işkencecilerin aklanması pahasına...

'Bulacağız' diye söz vermişti

İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde, 5 Şubat 2011'de Cumartesi Anneleri ile dönemin Başbakanı Erdoğan ile bir araya geldi.

Erdoğan'ın iki sıra yanında 103 yaşındaki Berfo Kırbayır vardı.

Berfo Ana, 8 Ekim 1980'den beri oğlu Cemil'in kemiklerini arıyordu.

Erdoğan, "Bulacağım" diye söz verdi.

TBMM Raporu: Öldürüp yok ettiler

O günlerde AK Parti ve koalisyon ortağı FETÖ'nün Ergenekon ve Balyoz davalarında toplumsal desteğe ihtiyacı vardı. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu bünyesinde Kırbayır'ın akıbetinin araştırılması için alt komisyon kuruldu. Halen TBMM'nin internet sitesinde erişilebilen raporda, şöyle denildi:

"Ortada bir gerçek vardır: Kırbayır'ın büyük olasılıkla sorguda işkenceye dayanamayarak yaşamını yitirdiği ve sorgulamayı yapan şahıslarca yok edildiğidir."

Raporda polis, MİT'çi ve askerlerden oluşan işkencecilerin Kırbayır'ın yanı sıra Oruç Korkmaz, Turan Sağlam ve Mahmut Kaya adlı solcu gençleri de öldürdüğü saptandı. Kars'ta, 25 Aralık 1980'de "Kahramanmaraş katliamının hesabını soracağız" yazılı pankart astığı için gözaltına alınan Kaya da Kırbayır gibi kayıptı.

Haber bile vermeden...

Kars Cumhuriyet Başsavcılığı, 2011'de Kırbayır'ın kaybedilmesine ilişkin 2011/899 numaralı soruşturmayı başlattı.

Berfo Ana, 2013'te bu dünyadan ayrılınca Cemil'in dosyası "Şikayetçi kalmadı" diye kapatılmak istendi. Dayanak olarak Kırbayır ve Kaya'ya ilişkin 2002'de verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gösterildi. Meğer ailelerine haber verilmeksizin 1986'da soruşturma açılmış, 20 yıllık zamanaşımı dolduğu gerekçesiyle 3 Ekim 2002'de dosya kapatmıştı.

Aile itiraz etti.

Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi, 20 Mart 2014'te verdiği kararda, 12 Eylül 2010'daki anayasa değişikliğiyle 12 Eylül'de işlenen suçlar hakkında soruşturma yapmanın mümkün hale geldiğini belirtti ve 2002'deki kararı kaldırdı.

Ancak Kars Cumhuriyet Başsavcılığı dava açmayarak, komisyon raporunda isimleri açıklanan suçluların ecelinin gelmesini bekledi.

O kadar ki ağabey Mikail Kırbayır'a "Cesedi getirin, davayı açalım" denildi.

Nitekim başsavcılık, dosyanın zamanaşımından ötürü kapatılması amacıyla kanun yararına bozma emri verilmesi için 2019'da Adalet Bakanlığı'na gitti.

Bakanlık, 25 Şubat 2020'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu ve yazıda, "Zamanaşımının çok önceden dolduğu" dedi. Yargıtay 8. Ceza Dairesi de 26 Ekim 2020'de aynı yönde karar verdi.

Zamanaşımından düştü

Kırbayır ve Kaya'nın kaybedilmesine ilişkin dosya, başladığı yere, Kars Cumhuriyet Başsavcılığı'na geri döndü. Savcılık 20 şüpheli hakkında 28 Aralık 2021'de kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.

Gerekçe, zamanaşımı!

Kararda...

O tarihteki Türk Ceza Kanunu'na göre öldürme suçunda zamanaşımının 20 yıl olduğu belirtildi. Uluslararası sözleşmelerde, işkence suçu bakımından zamanaşımının uygulanamayacağı söylense de işkence yasağı ve yaşam hakkı konusunda iç hukuktaki düzenlemelerin iki aşamada değerlendirilmesi gerektiği savunuldu.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2004 yılından sonra iç hukuka girdiği, bundan önceki olaylar için sözleşme hükümlerine öncelik tanınmasının mümkün olmadığı ifade edildi. Sözleşmenin zamanaşımının dolduğu tarih itibariyle şüphelilerin aleyhine uygulanamayacağı anlatıldı.

Anayasa'da 12 Eylülcülere dokunulmazlık veren Geçici 15. Maddenin 12 Eylül 2010 tarihinde kaldırılmasından sonra kovuşturmanın mümkün hale geldiği, zamanaşımının bu tarihten itibaren başladığı yönündeki görüş reddedildi. Geçici 15. Madde'nin yalnızca Milli Güvenlik Konseyi'ni, konsey dönemindeki hükümetleri, Danışma Meclisi'ni kapsadığı, kolluk güçlerini içermediği savunuldu.

Kırbayır ve Kaya'nın kaybedilmesine adı karışan şüpheliler açısından 1980'den itibaren zamanaşımının işlediği ifade edildi.

Bu görüş doğrultusunda Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2014'teki kararı bozuldu, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi.

'Zamanı devlet aşındırdı'

Dün Mikail Kırbayır'a ne düşündüğünü sordum.

Dedi ki:

"Hukuk çiğnendi. Devlet dosyayı keyfi olarak bekletip zamanaşımına uğrattı. Oysa ki aile olarak vaktinde başvurmuştuk. Zamanı onlar aşındırdı. Bize karşı insanlık suçu işlenmiştir."

Kırbayır'a Dolmabahçe buluşmasını hatırlattım.

"Bize umut vermeleri, meğer zaman kazanmak için bir aldatmacaymış" dedi.

Avukatları Yaşar Kaya ise karara itiraz edeceklerini, ardından Anayasa Mahkemesi'ne ve AİHM'e başvuracaklarını söyledi. Kaya, "Katilleri korumaya yönelik bir süreç yönetiliyor. Bu bir hukuk cinayetidir" diye konuştu.

AK Parti'nin riyakar elleri

AK Parti, Cumhuriyet'in kurucuları ile açıktan hesaplaşmaya henüz cüret edemediği için yüzleşme adı altında toplumun kabuk bağlamış yaraları olan Dersim'i, 33 Kurşun'u, Kahramanmaraş'ı, 12 Eylül'ü ve Sivas'ı pervasızca ve sorumsuzca deşiyor.

Deşiyor, kanatıyor ve sağaltmayıp açıkta bırakıyor.

Toplumsal yaralar AK Parti için CHP'yi vurmakta kullandığı mühimmattan ve ağlak bir seçim propagandasının fazlası değil.

1990'larda bombalı saldırıdan tut da cinayete kadar türlü suçlara karışmış teröristlerin 28 Şubat'ın sözde mağduru ilan edilerek makam-mevki sahibi ilan edildiği Türkiye'de, 12 Eylül'ün kurbanlarının payına zamanaşımı düşüyor.

Asıl aşınan, hukuk devletidir.

Verdiği sözü tutamayan bir devletin itibarıdır aşınan.

Çekin riyakar elinizi yaralarımızdan.

Maraş Dosyası'nı incelemeye 'özel hayat' diye izin verilmedi

Avukat Seyit Sönmez, dokuz yıldır Kahramanmaraş Davası'nın dosyasına ulaşmaya çalışıyor. En az 111 kişinin hayatını kaybettiği 1978'deki katliamın yargılaması, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No'lu Askeri Mahkemesi'nde 1980 yılında karara bağlanmıştı. Dosya o tarihten beri Genelkurmay arşivinde bulunuyor.

Kendisi de Kahramanmaraşlı olan Sözmez, dosyanın bir örneğini edinmek için 2013 yılında ilk teşebbüsünü yaptı.

Mağdur ailelerden vekaletname alarak, Genelkurmay'a başvurdu.

Sönmez'den 70 bin TL'lik fotokopi parası istendi.

Sönmez, Alevi derneklerinin yardımıyla parayı topladı.

Fakat bu kez de taraf olmadığı gerekçesiyle dosya verilmedi.

Ardından, özel hayatın gizliliğine dair ve devlet sırrı niteliğinde belgeler olduğu geri çevrildi.

Sönmez, bu yıl 13 Aralık 2021'de Genelkurmay'a yeni bir dilekçe sunarak, müvekkili Ali Murat Çağlar adına dosyayı incelemek istediğini bildirdi.

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın 28 Aralık'ta verdiği yanıtta, özel hayata ilişkin bilgi ve belgelerin bilgi edinme kapsamı dışında bulunduğu ifade edildi. Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgelerin ancak mahkeme hakimi ya da heyeti tarafından incelenebileceği belirtildi.

Yazıda şöyle denildi:

"Dava dosyasında çok sayıda kişiyi ilgilendiren ve açıklanması halinde kişilerin özel ve aile hayatına, şeref ve haysiyetine, mesleki ve ekonomik değerlerine haksız müdahale oluşturacak bilgiler içeren ifade, beyan ve belgeler ile birlikte devlet sırrı niteliğinde bilgi-belgelerin bulunabileceği hususları da dikkate alındığında Ali Murat Çağlar hakkında dava açılması ve adli makamlarca talep edilmesi hariç olmak üzere bilgi edinme hakkı kapsamı dışında olduğu kanaatine varılmış olup talebinizin karşılanmasının yerinde olmadığı değerlendirilmiştir."

Maraş Davası'nın taraflarına bile göstermekten neden çekiniyorsunuz?

Saklanan 221 klasörde, duruşmanın ses kayıtlarında, tanık ifadelerinde ve keşif tutanaklarında, acaba bilinmesi istenmeyen bilgiler, belgeler ve bulgular mı var?

Kimi koruyorsunuz?

photo-2021-12-31-14-28-29.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi