Atatürk Havalimanı'ndaki kar neleri hatırlattı?

7 Şubat 2005 tarihli Sabah Gazetesi...

"Buzlu Pazartesi" başlığı atılmış.

Haber şöyle başlıyor:

"Meteorolojinin günlerdir 'geldi, geliyor' dediği kar bulutları sonunda tüm yükünü İstanbul'a boşalttı. Tüm uyarılara rağmen önlem almayan sürücüler yüzlerce kaza yaptı, yollar kapandı; İstanbullu gün boyu yürüdü."

Devamı da var:

"Karlı bir sabaha uyanan İstanbullular, meteorolojinin yaptığı uyarılara kulak asmayınca alınmayan önlemlerin faturasını, "tabana kuvvet" ödedi. Sabah saatlerinden itibaren özellikle Avrupa Yakası'nda etkili olan kara rağmen, araçlar yine trafiğe zincirsiz çıktı."

Asıl kısmına yeni geldik...

Haberde İstanbul'un kar sınavında belediye araçlarının zincirsizliği gibi örneklere şöyle değinilmiş:

"Belediye araçlarında bile zincir bulunmaması, vatandaşların eksi 2 derecede yollara düşmesine neden oldu. Otobüslerden indirilen yolcular yoğun tipiye rağmen saatlerce yürümek zorunda kaldı. Zaman zaman görüş mesafesini santimetrelerle sınırlandıran kar yağışının en yoğun gerçekleştiği İkitelli bölgesinde araç trafiği tamamen durdu, Başakşehir'de araçlar ana arterlere ulaşamadı."

2005 yılında Kadir Topbaş başkanlığında, iktidar partisinin yönettiği belediyenin kar sınavına dair yazılanlar ortada. Çok şey anlattığı kesin...

Haber "başka" şeyler de anlatıyor. Örneğin; o gün İstanbul yukarıdaki satırlarda yazılanlarla boğuşurken, Atatürk Havalimanı'nda neler olduğunu:

"Kar yağışı nedeniyle Atatürk Havalimanı'nda uçak iniş ve kalkışlarında 1 ile 2 saat arasında değişen gecikmeler meydana geldi. Atatürk Havalimanı'nda kar yağışı nedeniyle uçakların iniş ve kalkışlarına kontrollü olarak izin verildi."

Kar yağışının en sert saatlerinde neler olmuş dersiniz?

Yoğunluğu düşürmek için kısmi uçuş iptalleri, rötarlar...

Asıl konu...

Mahsur kalan? -Yok.

2005'i bir kenara bırakıp bugüne gelelim.

İstanbul'a yağan kar sonrası Türkiye iki havalimanını konuştu.

Biri; kar yağışıyla kullanılamaz duruma gelen, kargo bölümündeki çatısı çöken, yüzlerce kişinin mahsur kaldığı, kriz sonrası ilk inişin 23 saat sonra gerçekleştiği İstanbul Havalimanı...

Diğeri; 2005 yılında kar yağışına nasıl direndiği arşivlerde duran, İstanbul Havalimanı'nın yapılmasıyla birlikte uçuşa kapatılan, pistleri iptal olan ama geride kalan pistiyle o gece İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun İstanbul'a inmesini sağlayan Atatürk Havalimanı...

Peki yepyeni havalimanı mahsur yolcularıyla, çöken kargo çatısıyla gündeme gelirken Atatürk Havalimanı yegane pistiyle nasıl ayakta kaldı?

Tıpkı 2005 kışında olduğu gibi...

Haber Masası'nda konuk aldığım yayının ardından telefonla da birkaç soru yönelttiğim Afet uzmanı Kubilay Kaptan, Atatürk Havalimanı'nda neden kimsenin mahsur kalmayacağını şöyle izah etti:

"İstanbul Havalimanı'na ulaşmanız için tek şansınız var, karayolu. Metro projesi bittiğinde de karayolundan yürümeniz gerekecek. Çünkü hatalı tasarlanan metronun son durağı, havalimanına 300 metre uzaklıkta. Atatürk Havalimanı'nda metro, terminalin altındaydı. Karayolunun yanı sıra denize yakınlığı da ulaşımda başka bir avantaj."

2005'te neden kimse mahsur kalmadı? İşte yanıtı...

Kaptan, İstanbul Havalimanı'nda taksi süresinin uzun olmasının karla kaplı zeminde ilerlemeyi mümkün kılmadığını da vurguluyor. Uçak içindeki rekor bekleyiş paylaşımlarını da bu bilgi açıklıyor.

Peki ÇED raporuna göre; "Yılın 107 günü fırtınalı, 65 günü yoğun bulutlu" olması beklenen bir coğrafi bölgeye neden yeni havalimanı yapıldı?

Yine gariptir, aynı yıla gideceğiz.

2005 yılında İstanbul Çevre Düzeni Planı'nın hazırlık sürecinde başlayan yeni havalimanı fikri, yıllarca Silivri bölgesi üzerinde konuşuldu. Atatürk Havalimanı bugünkü gibi atıl benzeri duruma gelmeyecek aksine böylece rahatlatılmış olacaktı.

Binali Yıldırım'ın başında olduğu Ulaştırma Bakanlığı bu adresi göstermişti. O tarihte yine iktidar partisinin yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Topbaş'ın projeye desteğine karşın ulaşımla ilgili birimler ise yeni havalimanının belirlenen noktasına karşı duruyordu. Birazdan yazacağım kimileri, Atatürk Havalimanı'nın yetersizliğinden dem vurarak başka bir adreste dev havalimanı yapılması gerektiğini savunuyordu.

Tüm itiraz ve lobi çalışmalarına rağmen...

15 Temmuz 2009'da...

İstanbul Çevre Düzeni Planı, İBB Başkanı Kadir Topbaş tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Plana ilişkin raporda, İstanbul'un 2023 nüfusu 16 milyon olarak belirlenirken 3. Havalimanı’nın Silivri'nin Gazitepe mevkiine inşa edileceği o gün için kesinleşti.

Planın amacı kısmında, bugünün 3.köprüsünü de boşa çıkaran ifadeler yer almıştı:

“Plan, kentin kuzeyindeki ormanlara, su kaynaklarına ve boğaza karşı önemli bir tehdit oluşturan kuzeye eğilim gösteren büyümenin de önüne geçilmesini hedefliyor”

2010'da Hıncal Uluç, çılgın projeden bahsetti.

2011'de Kanal İstanbul duyuldu, yeni havalimanı için konuşulan Silivri arazileri artık Kanal İstanbul için fırsat projelerinin hedefi olmuştu.

2012 itibarıyla her şey değişmeye başladı. Silivri'nin havalimanı planı taca çıktı, yeni havalimanı fikri bugünkü adresine geldi.

Bakanlar Kurulu kararı Topbaş'ın başında olduğu belediyesinin kararını ezdi, tepeye çıktı. Aynı tarihlerde havalimanı projesinden sıyrılan Silivri'yi başka şekilde etkileyecek Kanal İstanbul projesi hayatımıza girdi.

Kısa süre içinde Atatürk Havalimanı'nın sadece özel uçuşlara terk edileceği anlaşıldı.

O tarihte İBB içinde Silivri Havalimanı projesine itiraz eden ve Atatürk Havalimanı'nın yerine büyük bir havalimanı fikrini savunan Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü'nde kim vardı dersiniz? Hatta sonra Ulaşım Daire Başkanı olarak göreve getirilmişti.

Cevap: Bugünün Ulaştırma Bakanı, kar fırtınasında İstanbul'a gelebilmek için Atatürk Havalimanı'nı Adil Karaismailoğlu.

Bugünlerde Kanal İstanbul konusunda öncü açıklamalarıyla tanıyoruz.

Soruyu ıskalamayalım...

Silivri'den neden bir anda vazgeçildi?

Çünkü 3.köprü projesi ve Kuzey Marmara Otoyolu fikri zihinlere epey yatmış, sermaye odaklarının ilgisi çoktan İstanbul'un kuzeyine kaydırılmıştı. Hem Silivri'nin çevresinde ne kadar yatırım yapılabilirdi?

Aynı sermayedar ve yatırımcılar için bölgedeki dev bir havalimanı projesi epey tamamlayıcı olacaktı. Sıradaki Kanal İstanbul hedefi tekrar gündeme gelecekti.

Öyle oldu.

İhaleler birbirini izledi.

Bu yazı yazıldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Coşkun Arşivi