Esin Davutoğlu Şenol
Antibiyotikler Hapı Yutmak Üzere!
Genç bir şirket çalışanı, kreşe giden ikiz çocukları var, gözleri kıpkırmızı, mecalsiz girdi kapıdan.
Elinde iki torba, birinde sayfalarca tetkik, diğerinde kutularca antibiyotik.
İki hafta önce ateşi çıkmış ateşle birlikte eklem, kas ağrısı ve halsizlik olmuş.
Hayatımıza yeni giren COVID-19, hep olan grip ve pek çok viral infeksiyonun yapacağı ve birinci basamak sağlık hizmetleri tarafından karşılanıp, istirahat ve ateş düşürücülerle giderilebilecek ,özellikli
hastalarda da ayaktan izlemi yapılaması gereken bir tablo.
Artık Türkiye’de pek çok şirket çalışanlarına özel sigorta yapıyor.
Özle sigortalar da ülkenin en ücra köşesinde dahi ikişer üçer serpilen özel hastanelerle anlaşılıyor.
Anlaşmaların çoğu ayaktan hizmetleri sınırsız kapsıyor.
Peki özel hastaneler bu sınırsız ayaktan hizmetleri nasıl bir sistem ile karşılıyor.
Geçici bir dönem, Gazi’de işler iyiden iyiye sarpa sardığında, Ankara’da açılan bir özel hastanede kısmi
zamanlı çalışmıştım.
Akşam üzeri ben gidene dek yukarıda tariflediğim bulguları olan hastalar göğüs hastalıkları, kulak burun boğaz, radyoloji bölümlerine uğramı;, akciğer tomografileri çekilmiş, içine vitamin, kortizon karıştırılmış sarı serumlar yapılmış, ellerine de muhakkak antibiyotik reçetesi tutuşturulmuş olurdu. Bu hasta da muhtemelen işten izin almamak ya da alamadığı için bu on beş gün içinde tam dört kez geceleri, özel ve kamu hastanesi acillerine gitmiş ve her defasında tetkikler yapılarak her defasında farklı antibiyotikler verilmiş.
Bu esnada kreşe giden ikiz çocuklarına da rotavirüs ishali teşhisi konulmuş, kendisinden bir hafta sonra eşinde de aynı bulgular belirmiş.
Bu öykü toplumda dolaşımda bulunan bulaşıcı hastalık etkenleriyle sıkça karşılaşan bireylerin tipik olağan seyri.
Olağan olmayan ise tipik viral solunum yolu infeksiyonu bulguları olan bu kişilerin acil servisleri gece polikliniği niyetine kullanmaları.
Elbette ,türlü şiddet ve basınç altında çalışan ve gerçek acillere yetişmekte zorlanan acil hekimlerinin
de bu gibi hastaları başlarını derde sokmadan savuşturmak için bolca tetkik yapıp, bolca antibiyotik
vermeleri de olağan değil.
Özetle ne hasta ne hekim sisteme itiraz etmeksizin birbirlerine fenalık yapıp duruyorlar.
Antibiyotik kullanımındaki bu savrukluk ve eli bolluk bizi Avrupa ve Doğu Avrupa bölgesindeki antibiyotik direnci en yüksek ülkelerden biri yapıyor.
Bunun toplumdaki tüm bireyleri ilgilendiren çevresel hasarını şöyle anlatabiliriz:
Bir gün büyük ölçekli bir operasyon geçirmek zorundasınız ya da bağışıklık sisteminizi zayıflatan diyabet gibi bir metabolik hastalık ya da kanser, romatizmal hastalık nedeniyle sizi kırılganlaştıracak bir ilaç kullanımınız var ve sıklıkla hastanelere gitmek zorundasınız.
Her iki örnekte de çok antibiyotik kullandıkları için direnç potansiyeli olan mikroorganizmaları taşıyan hastaların yoğun bulunduğu hastanelerde çevrede dahi yerleşik hale gelen bu dirençli mikroorganizmalar ile en iyi ihtimalle tedavisi güç hatta ölümcül infeksiyonlarla karşılaşma riski büyük.
Öğrenci derslerimde sürekli “antibiyotikler ateş düşürücü değildir “cümlesini kullanır, neden gelişigüzel, kanıtsız antibiyotik kullanmamaları gerektiğini anlatırım.
Çünkü nedense “ateş” infeksiyoncu olmayan hekimleri de fazlasıyla telaşlandırır.
Ateş vücudumuzun yangın alarmıdır.
Bir tehlike sinyali ile uyarılarak ortaya çıkan ve aslında savunma mekanizmalarına da katkısı olan bir
bulgudur.
Ateşi ortaya çıkaran en yaygın tehlike sinyali ise virüslerdir.
Antibiyotiklerin virüslere zerre etkisi olmadığı gibi viral infeksiyonlar sırasında kullanılmalarının da ayrıca zararı vardır.
Antibiyotikler yalnızca bakterilere etkilidir.
Viral infeksiyonlarda antibiyotik kullanmak, başta antibiyotiklerin metabolize edildiği böbrek ve karaciğer olmak üzere, tüm yan etkilerin sekiz-on misli artması demektir.
Çünkü, COVID-19 örneğinde yaygınca anlatmaya çalıştığımız üzere viral infeksiyonlar sistemiktir.
Erişkin yaşlarda bir kişinin ateş ve beraberinde boğaz ağrısı ve/ veya ishal eklem ağrısı gibi bulgularının nedeni yüzde doksan virüslerdir.
Ateş bizi, gebede , ileri yaştaki kişilerde ve bağışıklık sistemi kırılgan kişilerde korkutur.
Ateş beraberinde solunum yetmezliği, bilinç bulanıklığı, döküntüler varsa hızla hastaneye alınarak gözlem altında tetkik ve tedavi edilmesi gereken bir bulgudur.
Viral solunum yolu ya da mide,bağırsak hastalıklarında ateşin düşmesi üç ya da beş günü bulur.
Bu süre içinde düşmezse veya düşmüşken yükselirse o zaman antibiyotik kullanmayı gerektiren bakterilerle ilişkili bir infeksiyon olasılığını düşündürür.
Bir sağlık sistemi hekimlerin beş dakikada hasta görmesiyle övünüyor, acillerin gece poliklinikleri gibi çalışması ile telafi ediliyorsa, o sistem sizi iyileştireceğine, sizi hastalandırır.
Ülkelerdeki sağlık sistemleri birinci basamak yaklaşımların düzgün, yeterli ve hasarsız olmasıyla ölçütlendiriliyor.
Düşünüyorum da bundan yüzyıl önce İskoç bir bakteriyolog olan Alexander Fleming , mikrop ürettiği o petri kabına tesadüfen düşmüş mantarların ürettiği penisilinle ilişkili ilk bulgusunda kim bilir nasıl
heyecanlanmıştı.
Şimdi de ben aynı heyecanı basit bir idrar yolu infeksiyonundan izole ettiğim bir bakteride yaşıyorum..
Hooop ediveriyor yüreğim, duyarlı olduğu iki antibiyotik var ikisi de damardan verilecek, böbrek ve
sinir sistemini de antibiyotikten korumam gerekecek.