
Ayşenur Arslan
Akla ziyanlar!
“Ekrem İmamoğlu’na temas eden insanların art arda ölmesi, korku filmlerini aratmazken, hastanede anjiyo sırasında beynine pıhtı atması sebebiyle 42 yaşında can veren gazeteci Gökhan Özbek’in ani ölümünde yaşanan sır perdesinin aydınlatılması çağrısı yapıldı.”
Şaka değil. Paranoid şizofreni ürünü değil. Tahminen uyuşturucunun yol açtığı halüsinasyon da değil. Ne peki?
AKİT Gazetesi’nin bugünkü manşeti.
Diyelim ki Gökhan Özbek’in, bizzat manşetin spotunda belirttikleri gibi anjiyo sırasında beynine pıhtı attığı için öldüğünü biliyorlar. Ama bunun altında bir sır perdesi hissediyorlar.. Genç gazeteci İmamoğlu’na nasıl temas etmiş de bu yaşanmış peki?
Şöyle olmuş:
17 Ocak 2025 günü bir paylaşımda “23 Mart 2025. Not edin” diyerek İmamoğlu’nun başına gelecekleri haber vermiş.
Gökhan Özbek’in kurultay öncesi Kemal Kılıçdaroğlu’nun iletişim danışmanı olduğunu.. Ve bu ortaya çıkınca da CHP’nin karıştığını hatırlatalım. Ancak şu soruyu sormadan da geçmeyelim: Eğer İmamoğlu’na düzenlenecek kumpastan haberi var idiyse, çok yakın olduğunu herkesin söylediği Kılıçdaroğlu’nu bilgilendirmemiş miydi acaba?
Kılıçdaroğlu “Gelmekte olanın geldiğini” biliyor muydu yani!
Hasmınızı karalamak isterseniz, bu kadar kolay işte! Atın ortaya bir iddia.. Sonra “ben sadece bir soru sordum” diye sıyrılın.
*. *. *
Görüyorsunuz; son günlerde yaşananları akılla izah edip konuşmak mümkün değil. Saray protokolünde yeri olan AKİT meseleyi öyle bir seviyeye taşımış ki neresini nasıl düzeltirsiniz!
CHP Kurultayının “yok hükmünde” olması amacıyla açılan dava da böyle sürprizlerle dolu. Davanın en önemli isimlerinden, Kılıçdaroğlu savunucusu Tolgahan Erdoğan, iddianamenin dayandığı “delegelere dağıtılan 50 milyon dolarlık rüşveti” bir anlatıyor mesela..
Hey hey! Mitolojik efsaneler yaya kalır!
Neymiş; Tolgahan Bey kurultaydan sonra Kadıköy’de bir kafede otururken yan masadaki iki UBER şoförünün konuşmasına kulak misafiri oluyor.
Konuştuklarından anlıyor ki, şoförler (HAFTA SONUNA DENK GELEN) 4-5 Kasım günü Kapalıçarşı’dan 50 milyon dolar alındığına tanık olmuş.
Peh peh! İş çözülüvermiş.
*. *. *
İnsanın onuruna dokunuyor değil mi!
İktidar gücünüzle onca kişiyi tutsak alacaksınız.. O cezaevinden bu cezaevine sürüp perişan edeceksiniz.. Akla ziyan iddialarla suçlayacaksınız.. Bari alay etmeyin! İtibarsızlaştırmaya çalışmayın.
Hafta sonuna, bayram tatiline denk getirdiğiniz gözaltılarla işkence yapmayın.
Uzun yıllar önce tanıdığım sevgili Aykut Erdoğdu’nun başına gelenler gibi.
Eşi anlattı. Gözaltı kararını duyunca “Erdoğan’a hakaretten” zannetmiş. Sonra bir bakmış ki O da rüşvet parası teslimatıyla suçlanıyor.
İddianın sahibi, İBB danışmanı Ertan Yıldız.
Daha doğrusu, onun İSTAÇ Genel Müdürü Mustafa Canlı’dan duydukları..
Olur mu olur, değil mi!
Yok. Olmuyor, olamıyor.
Zira Mustafa Canlı 2020 yılında hayatını kaybetmiş. İddia edilenleri, suçlamaları bilmesi ve anlatmış olması imkansız.
Aykut Erdoğdu buna rağmen tutuklandı. Çünkü telefonu Ertan Yıldız’la aynı baz istasyonundan sinyal vermişti.
Gerçi Ertan Bey’in odasının İmamoğlu’nun makam katında olması.. Aykut Erdoğdu’nun da eski bir milletvekili olarak sık sık İmamoğlu’nu ziyarete gelmesi… 2x2=4 basitliğinde bir sonucu gösterirdi..
Ne var ki bugün 2x2 bazen üç buçuk ediyor.. Bazen de 8 falan!
*. *. *
Okurlar, dostlarım arada soruyor:
“Eğer Erdoğan koltuğunu bırakmamak için her şeyi yapmaya hazırsa.. Ve bunu yapabilecek güce sahipse.. Arkasına ABD’yi ve içerde tarikatları almışsa.. Hak, hukuk, akıl devre dışı bırakılmışsa ne yapabiliriz? Bu duvarı nasıl aşabiliriz?”
Soruya verecek somut bir yanıtım yok elbette.
Ama en azından Mustafa Kemal’i ve onun “İMKANSIZ YOLCULUĞUNU” hatırlatıyorum.
Ona en çok güvenenler bile, sonuçta Ankara ve çevresine razı olmasını beklememiş miydi? Ulaştığı zaferi kaç kişi bekliyordu acaba?
Evet, bugün bir Atatürk daha olmayabilir.
Ama partisinin başında karanlığa meydan okuyan genç bir adamla, yanında yürüyen milyonlarca genç var.