Kılıçdaroğlu'ndan Levent Gültekin'e destek

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Saadet Partisi'nden istifa ederek Bağımsız Milletvekili olan Cihangir İslam, CHP'ye geçti. Grup toplantına katılan İslam'a CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu rozetini taktı. 

Kılıçdaroğlu, grup konuşmasına başlamadan önce dün akşam saatlerinde hayatını kaybeden usta sanatçı Rasim Öztekin'e Allah'tan rahmet diledi. 

Kılıçdaroğlu'nun satırbaşları ise şöyle:

Levent Gültekin dün akşam saldırıya uğradı. Saldırıya ilk tepki veren 2 kadın. O iki kadına buradan yürekten teşekkür ediyorum. Düşüncelerini özgürce yazar, kalemini satmaz, düşüncelerini özgürce ifade eder. Bir gazetecinin düşüncelerini açıkladı diye dövülmesi kabul edilemez. Gazeteciye kalkan her el demokrasiye kalkmış demokrasiye kalkmış demektir. Kendisi son zamanlarda sürekli tehdit aldığını dile getirerek, "Ülkem adına üzülüyorum" diyor. İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıkladığı bir ortamda hala bu saldırılar oluyor, saldırıyı yapanlar ellerini sallayarak geziyorsa bu planının bir işe yaramadığı da belli olmuş oluyor.

Müyesser Yıldız, İsmail Dukel iki gazeteci arkadaşımız. İkisi de ceza aldılar. Olmayan belgeden ve devlet sırrından ötürü yargılandılar ve mahkum edildiler. İnsan Hakları Eylem Planı'nın açıklamasının ardından bu tablo acı. Asıl sorgulanması gereken rütbeli olan birisinin, Kara Kuvvetleri İstihrabat Başkanlığı'na getirilmesi ve FETÖ'cü olarak itirafçı olmasıdır.

Gazeteciler ile uğraşacağınıza bunlarla uğraşın. Üstelik psiklojik tedavi gören bir astsubayın sözleri ile hapse atıyorsunuz. Buradan bütün gazeteci arkadaşlara, basın çalışanlarına, kalemini satmayanlara, özgürce düşüncelerini ifade eden gazetecilere selam gönderiyoruz. Bizim özgür medyaya ihtiyacımız var. 

İnsan Hakları Eylem Planı hazırlandı. Belli çevreler alkışladı. Biz bir şey olmayacağını biliyorduk. Örneklerini verdim, bir örnek daha vereceğim. Şehir Üniversitesi kurulmuştu. Sonra dediler ki biz burayı kapatıyoruz, kapattılar. Marmara Üniversitesi'ne devrettiler, kimse mağdur olmayacak dediler.  Cumhurbaşkanlığı bir kararname yayımladı çalışanlara mülakat yapacağız diye. E hani kimse mağdur edilmeyecekti? 

Ekrem İmamoğlu başkan seçildi, makamına oturdu sonra YSK'ya talimat verildi, YSK'daki bir grup hakim seçimi iptal ederek yeniledi. Sonunda 15 binlik fark 800 bine çıktı. Ekrem bey bu süre içinde bir Karadeniz ziyareti yaptı. Ordu'da normal VIP'den uçağa binmesi gerekirken, izin vermediler. Bir tartışma çıktı, Vali kendisine hakaret ettiği gerekçesi ile şikayetçi oldu. Normalde tutarlı bir soruşturmanın olması lazım. Şikayetçi valinin 12 tanığı ikişer kez dinleniyor. Ekrem İmamoğlu'nun 10 tanığından 4'ü dinleniyor. Kendisinin yanında olan Ordu Milletvekilimizi de dinlemiyorlar. O kadar acelesi var ki hemen iddianame hazırlanıyor. Dosyada iki bilirkişi raporu var. Eğer İnsan Hakları Eylem Planı gerçek anlamda uygulanıyorsa bu davadan süratle bir beraatin çıkması lazım. 

Üretim ordusu bizim çiftçilerimizdir yani üreticilerimiz. 6 Nisan'dan sayın Erdoğan'ın bir açıklaması var. "Çiftçimiz ekilmemiş toprak bırakmayacaktır" diye. Bir benzer açıklama ise Tarım bakanı yaptı. Peki gereği yapıldı mı? Nevşehir'de, Niğde'de, Polatlı'da kuru soğan, patates ambarlarda çürüdü. Niye almıyorsunuz, söz verdiniz. Sandıkta bunlara dersini vermek zorundasınız. Biz iktidara geldiğimizde sizin bu devletten 210 milyar lira alacağınız var. O faizlerin tamamını sileceğiz. Ana paranızı da makul ölçülerde taksitlendireceğiz. Bunlar tefecilere çalışırlar, biz alın terine çalışacağız. 

Servis şoförlerinin plaka hakkı 

Servisçiler plaka tahditi istiyorlar. Plaka onların kıdem tazminatı gibidir. Değerlenirse, satarlarsa oradan toplu para alacaklar. Yönetim kurulu üyesi iki olay anlattı. Ahmet Özsoy dedi ki; "Bir akşam beni bir üyemiz aradı, eşim ve çocuklarımla arabadayız ve intihar edeceğim, aylardır kiramı ödeyemiyorum. Müdahale ettik, vazgeçirdik." Yine anlatıyor; "Gecenin bir saatinde servisçi arkadaşım aradı, gece saat 11 eve gidemiyorum, çocuklarımın uyumasını bekliyorum, söz verdiklerimi alamadım, onların uyumasını bekliyorum eve gitmek için." Saraylar yaşayanların bir eli yağda bir eli baldayken, aylardır minibüsünü servis aracını çalıştıramayan, gelir elde edemeyen insanlara ne zaman, kimler yardım edecektir? Sosyal devlet diyoruz, neden yardım yapmıyorsunuz? Bu kadar derin uçurum nasıl oluştu?

"Birlikte mücadele edeceğiz"

Kadınlar var aramızda, sizleri burada görmekten son derece memnunum. Hayatımızın her alanında kadın var. İnsanlığın gelişmesi, büyümesi, dilimizin öğretilmesi, sevgiyi, saygıyı, küsmeyi, neşelenmeyi annelerimizden, kadınlardan öğreniyoruz. Kadınlar ikinci sınıf vatandaş mı? Hayır. Kadınlar birlikte yaşadığımız, birlikte ağladığımız, birlikte sevindiğimiz ve eşit olduğumuz ortamda hepimizin huzuru olur. Birlikte mücadele edeceğiz. 8 Mart 1857 tam 164 yıl önce New York'ta bir fabrikada kadınlar grev yaparak haklarını isterler. Mücadele ederler, polis baskını olur. Kadınlar fabrikaya kapatılır, kilitlenir. Yangın çıkar, hak arayan 120 kadın yanarak ölür. Daha sonra 16 Aralık 1977 Birleşmiş Milletler Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul eder. Kadınların talebi ne? Neden kadınların talepleri konusunda toplum ayrışıyor? Çünkü birileri duymak istemiyor. Neler istiyor kadınlar diye yazdım. Diyorlar ki; Biz de güvenceli çalışmak istiyoruz, üretmek istiyoruz. Bu talep sonuna kadar haklı. Hangi gerekçe ile bu karşı çıkılıyor? 

4 Mart'ta Kadıköy'de bir kadın önümü kesti. "Benim kocam yok, benim 4 tane çocuğum var. Cumhurbaşkanına 10 tane mektup gönderdim hiçbirine geri dönüş olmadı. Allah'a şükür kötü yola düşmedim. Oğlum işsiz ben işsizim bana bir babalık yapın. Ya bana bir büfe verin ya da beni işe alın. Ben sizden para değil iş istiyorum" dedi. Çalışmak herkesin hakkı ise o hakkı verecek olan devlettir. Saray'dan senin sorununla ilgilenen var mı? 

İŞKUR'dan iş bekleyen üniversite mezun kadın sayısı 472 bin. Bütün kadınların toplamı 1 milyon 400 bin. Kadın iş buldu çalıştı ama eşit işe eşit ücret diyor. Ancak o zaman emeğimizin karşılığını almış oluruz. Kadınlar iş güvenliği de istiyor. 965 kadın iş kazasında hayatını kaybetti. Kadınlar, sendikalı olmak istiyor. Kadınların bu talebi haklı. Örgütlü olmak güç veriyor.

Kadınlar, sosyal devletin gereği neden yerine getirilmiyor diye soruyorlar. Kreşler neden yok? Yerel seçimlerde tüm belediye başkanı arkadaşlarıma talimat verdim. Seçildiğiniz belediyelerde yoksul mahallelerden başlayacaksınız anne çocuğunu güven içerisinde getirip teslim edecek. Onun da huzur içerisinde markete, sinemaya gitmeye hakkı var. O zaman o çocuğa sosyal devletin güvence sağlaması lazım. Yasaların ve anayasanın tanıdığı bu hak yerine getirilmiyor. Sosyal devlet gereğini yapmıyor. 

Kadın Konuk Evi ya da Sığınma Evi sosyal devletin yapması gereken yapılardan bir tanesi. Yasaya göre zorunlu ama bugün çok sayıda belediye bu görevi yapmıyor. Kadınlar şiddete uğradıklarında gidecek yer bulamıyorlar. 83 milyon nüfusumuz var toplam 3 bin 482 kapasiteli konuk evi var. Bu vicdanı ve ahlaki değildir. Bunları anlatıyorum çünkü bu konuda yüzlerce şikayet geliyor. 

Şiddet olmamalı kadına yönelik. Yasaların gereğinin yapılması lazım. 6284 sayılı yasa var. Kadın şiddete uğradığında neler yapılması gerek orada yazılı ama maalesef yerine getirilmiyor. Samsun'da şiddete uğrayan kadının görüntülerini sonuna kadar izleyemedim. O küçük kız çocuğu, onun sağa sola nasıl kaçtığını, annesine uygulanan şiddet konusunda nasıl çaresiz kaldığını görüyorsunuz. İnsanın vicdanı kabul etmiyor. Sosyal medyanın en büyük yararı bu. Bir görüntü Türkiye'yi salladı. Bir insana bu yapılır mı? Böyle bir şiddet uygulanır mı? Hukukun gereğinin yerine getirilmesi lazım. Hakimin karşısına çıkıp kravat takınca ne demek iyi hal indirimi? 

TÜİK'in 'kadın' raporu

Kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitliği istiyor. 81 il valisinden sadece ikisi kadın, 1058 kaymakamdan sadece 50'si kadın. 2803 daire başkanından sadece 463'ü kadın. 259 büyükelçiden sadece 65'i kadın. Bürokrasinin yüzde 88'i erkek, yüzde 12'si kadın. Bu tabloyu beraber değiştireceğiz. 

Aile Destekleri Sigortası

Yoksulluğu bitirmenin yolu, Aile Destekleri Sigortasının mutlaka çıkmasıdır. 1971 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konuda söz vermiş. 50 yıl geçti, sigorta çıkmadı. Bu sigorta dalının özelliği şu, kişi yalnız, aile, dul şeklinde yaşayabilir. Herkesin asgari bir gelir güvencesi olması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde yaşayan her birey ben aç kalmayacağım, ben pazar artıklarını toplamayacağım noktaya gelecek. Biz bütün hazırlıklarımızı yaptık. Kadın örgütlerinden özellikle isteğim bu konuda çok daha güçlü şekilde seslendirmeleri. 

"Kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak görüyor"

Çalışmak, üretmek, kazanmak çok güzel bir şey. Ayrı bir saygıdır. Bunu yaratmak sosyal devletin temel görevidir. Bir bakanın söylemi, "Kadınlar çalışıyor diye işsizlik artıyor" bu kişi bakanlık yapıyor. 21. yüz yılda bakanlık yapıyor. Kadını insan olarak görmüyor, üreten kişi olarak görmüyor. İkinci sınıf vatandaş olarak görüyor. Bunu da kadınların asla unutmaması lazım. 

"Kadınlar siyasette eşitlik istiyor"

83 milyonun yarısı erkek yarısı kadınsa onlar da siyasette eşitlik istiyorlar. Eğer bu ülkede kendisi oy kullanma hakkına sahipse, kendisinin seçilme hakkı var. Bizde yüzde 30 cinsiyet kotası var. Bir kanun teklifi hazırladık bunun Siyasi Partiler Yasası'na girmesi için. Kadın örgütleri ile görüştük. Neden yüzde 50 yapmıyorsunuz dediler. Yüzde 50 olarak hazırladık ama tabii listenin sonlarında değil. 

Fermuar sistemi olsun diyor kadınlar. Bu konuda kadın milletvekillerimiz bir teklif hazırladı. Dün kadın vekillerimizle birlikte bu teklifi imzaladım. Teklif, TBMM Başkanlığı'na verildi. O ara yeni bir öneri geldi. "Dünya Kadınlar Günü ise neden tatil olmuyor, bizim için tatil olsun" dediler. Onu da sağladık. 

"Yüzde 90 maliyetle borçlanıyoruz"

Yüzde 90 maliyetle borçlanırsa bir devlet ne olur? Bir hükümet elbette kendi ülkesinde borçlanır. Bir hükümet kendi ülkesinde altın veya döviz üzerinden borçlanıyorsa bunun ağır bir maliyeti var. İktisat literatüründe buna "İlk günah" deniliyor. Türkiye öyle bir noktaya geldi ki kendi ülkesinde altın veya döviz ile borçlandı. 27 Şubat 2019 altın sertifikası çıkarttılar, damat o zaman ekonominin başında. Altının gramı 223 liraydı. Parası olanlar aldı, altın sertifikasının ödenme tarihi 27 Şubat 2021. Bu tarihte altının gramı 414 lira. Yüzde 85 artış var. Devlet ödeyecek. Onun üzerinde bir de yüzde 4 faiz var. Yüzde 90 ile bir devletin borçlanması ne demektir? 

Siz kendi ülkenizde, kendi vatandaşınızdan ABD doları üzerinden, altın üzerinden borçlanıyorsunuz. Çünkü size güvenmiyor. Bankada dövizi var onu bozmuyor. Altın üzerinden borçlanıyorsunuz, dünyanın faizini ödüyorsunuz. Diğer ülkeler sıfır faiz ile borçlanıyor. Biz yüzde 90 maliyetle borçlanıyoruz. Bu parayı kim ödüyor? Hepimiz ödeyeceğiz. Sakız alırken, dolmuşa binerken, kefen bezi alırken vergi ödüyorsunuz. Bu paralar bir avuç insana gidiyor.

Hiç kimse yüzde 90 bir maliyetle borçlanmaz. Devletimiz borçlanıyor. Para nereye gitti ve nasıl ödendi? Örnek vereceğim, 2013 yılında kişi başına gelir 12 bin 519 dolardı. Geldik 2019 yılında kişi başına gelir 9 bin 42 dolara düşüyor. Her bir birey geliri 3 bin 477 dolar düşüyor. İşte düşen bu para, bu yüzde 90 maliyetle yaptığınız borçlanmanın patronlarına, tefecilerine gidiyor. Soru şu; Böyle bir devlet yönetimi olur mu? Bu kadar yönetimi vatandaş çeker mi? 

Buradan AK Parti'ye ve MHP'ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. Bu söylediğim rakamlara inanmıyorsanız, Hazine'den bakarsınız. Oy verdiğiniz ve 19 yıldır iktidarda tuttuğunuz bir parti Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarının sırtına yüzde 90 maliyetli bir yük getiriyorsa bu yük nereye kadar çekilir? Biz bu yükü çekmek zorunda mıyız? Yoksa sandığa gidip ders mi vereceğiz? Her alanda sorun var, 19 yıldır ülkeyi yöneten bir parti işsizlik yaratıyor. 10 milyonu aşkın işsizimiz var. Üretimden koparıldı Türkiye. Allah'ın izni ile iktidar olduğumuzda göreceksiniz. Türkiye'nin her karışı bereketli olacak. En temel mücadelemiz işsizlik ile olacak. Herkes kazanacak. Saray, Saray'ın beslemeleri, siyasiler, Londra'daki tefeciler değil... Bunları değiştireceğiz, yeni bir ahlaklı anlayışı, kadın erkek ayırmadan herkesi eşit gören anlayışı egemen kılmak zorundayız. 

Erdoğan'a yanıt

Erdoğan almış eline mikrofonu prompterdan kopmuş. Kimden bahsedecek, doğal olarak benden. "Eyy ana muhalefet partisinin başındaki adamcağız.." diyor. E buyur. "Sen ne zamandan beri şu anda devletin aşıları para ile sattığını söylüyorsun?" diyor. Hiç öyle bir şey söylemedim. 

"Bu ne utanmazlıktır" diye devam ediyor. Yalan söyleyenler utanır ben yalan söylemedim asla öyle bir laf da etmedim. "Sen vatandaş Kemal'im diyordun, sıram gelirse aşımı olacağım diyordun, neden gidip aşı oldun?" diyor. E sıram geldi de ondan aşı oldum. Allah akıl fikir versin ne diyeyim, işte bu zihniyet ülkeyi yönetiyor.