Son dakika | Özgür Özel Beykoz Belediyesi'nde
Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler, Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığının "ihaleye fesat karıştırmak" suçundan başlattığı soruşturma kapsamında gözaltına alınmasının ardından tutuklanmıştı. Ardından İçişleri Bakanlığı, Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler'in görevden uzaklaştırıldığını duyurmuştu.
CHP lideri Özgür Özel, Beykoz Belediyesi'nin önünde açıklamalarda bulundu. Özgür Özel'in Beykoz Belediyesi önünde yaptığı konuşmadan satır başları şu şekilde:
“Brüksel’de Avrupa Birliği’ne tam üye olan ülkelerin, o ülkelerden siyasi akrabamız olan partilerin, o ülkelerdeki başbakanlarıyla, Cumhurbaşkanlarıyla, bakanlarıyla, genel başkanlarıyla ayrı ayrı görüşmeler yaptık. Toplu olarak orada bir çabanın içinde olduk. Çabamız ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bize gösterdiği çağdaş medeniyetleri yakalama, geçme çabası… Yürüttüğümüz gelişmiş, modern, demokratik dünyanın bir parçası olması gereken Türkiye’yi, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında hak ettiği yere yeniden getirme çabası… Birinci yüzyılında Türkiye’yi kimler kurtardıysa, Cumhuriyet nasıl kurulduysa, o dönemin zorlukları, yoklukları, yoksullukları nasıl aşıldıysa, nasıl bilime önem verilerek, ülkenin yönü çağdaşlaşmaya doğru döndürülerek, hukuka önem verilerek, hukuk devleti tesis edilerek, parlamento güçlendirilerek ülke yanmış, yıkılmış, işgal altındaki bir ülkeden nasıl genç ve dinamik bir ülkeye çıkılmışsa… Nasıl yoksulluklardan, zenginlikler var edildiyse… Aynı yolda olduğumuzun, kararlı olduğumuzun, 100 yıl sonra bir kez daha bunu başarmaya azimli olduğumuzun çalışmalarını… Türkiye’nin demokratikleşmesini, yargı bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını tesis edip, Kopenhag kriterlerini birer birer yerine getirip, Türkiye’yi güçlü Avrupa’nın, Avrupa Birliği’nin ayrılmaz bir parçası, tam üyesi yapma hedefimizle ilgili sürdürdüğümüz çalışmaları Brüksel’de de devam ettirdik. Çok da faydalı işler yaptık. Adımlar attık. Ama oradan bakıldığında da buraya gelindiğinde de maalesef memleketin görüntüsü o görüntü değil
“Bir ülkede güven olması için, huzur olması için, bir ülkede ekonominin iyiye gitmesi için, olmazsa olmaz şart, hukuk devletidir. Güçlü kurumlar, herkese eşit uygulanan kurallardır. Bir ülkede ülkeyi seçilmişler yönetiyorsa o ülkede işler yolunda gider. Atanmışlar yönetiyorsa, seçimler formalite ise, sonuçlarına uyulmuyorsa, o ülkeye ne yabancı sermaye gider, ne yabancı yatırımcı gider, ne o ülkede işler yoluna girer. İşler maalesef bugün kendileri gelirken ‘Demokrasi trenine bindik gidiyoruz. İşimize geldiği yerde ineriz’ diyenlerin, demokrasi treninden indiklerini görüyoruz. Oy kendilerine verilince ‘Baş tacı’ diyenlerin, verilmediğinde ‘Bu seçimler mundar oldu’ dediğini, seçimleri yenilettiklerini biliyoruz. Milli irade kendilerine oy verildiğinde kutsal, ama başka partilere verildiğinde onu sakatlamak için elinden gelen her şeyi yapanları görüyoruz. İbretle izliyoruz. Bugün Sayın Erdoğan, kendi söylediği sözün yankısıyla uyku uyuyamamaktadır. Kendi sesi onun kendisini çıldırtmaktadır. Lafın özü şudur. İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder. İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır. Böyle olunca ‘İstanbul’u kaybettim, Türkiye’yi kaybedeceğim’ korkusu. ‘İstanbul’u kazandı, Türkiye’yi de kazanacak’ kaygısı Erdoğan’ı bu bulunduğu duruma sürükledi. Keşke Erdoğan bu durumdan dolayı yaşadıkları, yaptıkları, ettikleri, kendi yanına kâr değil ama zararı bir tek kendisine olsa. Ama maalesef bütün bir ülkeye oluyor. Ülkenin siyasetinde kara lekeler bırakıyor. Ülkenin adalet sisteminde utanç sayfaları yazıyor. Ülkenin ekonomisi de onun bu tutumu yüzünden her geçen gün kötüye gidiyor. Düzelme ümidini, buna ilişkin fırsatları da Türkiye bu hukuk tanımaz sisteme kimse güvenmediği için kaçırıyor, kaybediyor.”
“İKTİDARIN TÜKENMİŞLİĞİNİN ÇARESİ YARGI KUMPASLARI OLAMAZ”
“Bugün Erdoğan İstanbul’da. Özel seçtiği ilçelerde. ‘Efendim Esenyurt’u seçeyim. Oradan muhalefet nasılsa bir ve birlikte olamaz. Beşiktaş’a saldırayım, CHP birlikte savunamaz. Beykoz’u hedef alayım. Onları birbirine düşüreyim, parçalayayım’ diye düşünüp, özel seçilmiş hedeflerle yargı eliyle seçilmiş belediyelerimize belediye başkanlarımıza operasyon çekilmektedir. Bugün Alaattin Başkan’a yapılan dün Rıza Akpolat’a yapılan, Ahmet Özer’eyapılan şahıslarına yapılan işler değildir. Kurumsal hedef, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi, kişisel hedef de belediye başkanları değil Beykoz’daki her bir kimsenin kendi iradesidir. Beykozlular seçimde mahalleri ile geçmişte köy dediğimiz kırsal mahalleleri ile içinde pek çok rengi ve yapıyı barındıran, birbiri ile barış içinde geçinen insanlar akli selimle, hür iradeleriyle, vicdanlarıyla, her iki kişiden birisi Alaattin Köseler’e oy vermiş. Belediye meclis üyelerimize oy vermiş. Hem Alaattin Köseler’i belediye başkanı yapmış. Hem de birbirinden kıymetli 18 arkadaşımıza, belediyemize, Beykoz’umuza, bu güzel dünyanın en güzel şehrinin en güzel ilçelerinden bir tanesine hizmet etme vazifesi vermiştir. Şimdi buna direnenlerin, buna meydan okuyanların Beykozlulara ‘Sen bilmezsin, ben bilirim’ diyenlerin. Beşiktaş’a, Esenyurt’a had bildirenlerin karşısında, işte sizin gibi iradesine sahip çıkan ve gelecekte de Cumhuriyet Halk Partisi’ne ‘Sana verdiğim emanete sahip çıkıyorsun, oylara sahip çıkıyorsun. Bundan sonra da bu memlekete, bu memleketin yarınlarına sen sahip çıkacaksın’ diyen sizler, bizim tek gücümüz ve tek güvencemizsiniz. Öte yandan onların koca koca adliye sarayları, oralara özel olarak görevlendirdikleri kişiler, yargı aparatları var. Onlar eliyle hazımsızlıklarını, siyasi başarısızlıklarını yargı operasyonları ile örtmeye ve ellerindeki kara lekeyi Cumhuriyet Halk Partisi’ne sürmeye kalkmaktadırlar. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin belediyeciliğinin yüzlerce, binlerce dosyası tarafımızdan derlenmişken İçişleri Bakanlığı tarafından gelinip el koyulup, hiçbir işlem yapılmazken savcılara verdiğimiz dosyalarda hiç adım atılmazken önceki bir AK Partili belediye başkanına, hepimizin, hepinizin bildiği kanıtlarıyla ortaya konulan dünya kadar yolsuzluk dosyasından bir soru sorulmazken belediye başkanlarımıza kendi belediyelerinde aynılarının misliyle olduğu gündelik meselelerin üzerinden hesap sormaya, onları itibarsızlaştırmaya, kendi siyasetlerindeki kir kaldıran, o kara gri siyasetleri kir göstermeyen artık siyasetlerinden Cumhuriyet Halk Partisi gibi temiz, bembeyaz bir sayfaya yargı eliyle ellerini uzatıp, bizi lekelemeye çalışıyorlar. Bu insanlar Beykozlular, İstanbullular, 86 milyon biliyor ki bu iktidarın tükenmişliğinin çaresi yargı kumpasları olamaz. Onlara teslim olmayacağız.”
“1 MİLYON 700 BİN KİŞİ ADAYIMIZIN ARKASINA GEÇECEK”
“Bundan sonra da durmayacakları, saldıracakları biliniyor. Hedefleri belli, kimden korktukları belli. Biz de diyoruz ki, ‘Madem Cumhurbaşkanı seçimini kaybedeceksin, İstanbul’u kazananın Türkiye’yi kazanacağını düşünüyorsun. Bu korkuyla, bu endişeyle saldırıyorsun. Önümüzü kesmeye kalkıyorsun…’ İlk çağırdığımda 1 milyon 530 bin kişiydik. Bir ay açık tutacağız üyelikleri, dedik. 1 milyon 600 bin üye istiyoruz, dedik. Yola çıktık. O kısa şubat ayında ilçelere koşan gelen, illere koşan gelen, internetten başvuran gençler… 98 yaşında üye de kaydettik, İzmir Selçuk ilçesinde. 18 yaşını geçtiği gün kendi kaydını yapan ve partiye bunu mail atan genci de partiye kaydettik. Ve bugün itibarıyla resmi rakamlarımız 1 milyon 750 bindir. Bir ayda, kısa şubatta 230 bin üye kazandık. Bu 230 bin üyemizin de katılımıyla 1 milyon 700 bin kişi 23 Mart günü aday adaylığını ilan eden, Cumhurbaşkanı adayımız olmak isteyen, onun için kendisini üyemize emanet eden Ekrem Başkanımızın arkasında durmak, dimdik onun arkasına geçmek için yola çıktık. Bugün biri, bir muhtar adayı çıkarır. Adaydan daha çok koşturur. Bir belediye başkan adayı çıkarır, ondan çok koşturur. Çünkü artık sorumluluk ondadır. Biz 1 milyon 700 bin kişi, ‘Partimizin Genel Başkanı, doğal cumhurbaşkanı adayıdır’ deyip kendiliğinden onu aday çıkarmadık. Genel Başkan, ‘Ben aday değilim, ekibimden şu aday’ demedi. Bir grup olarak kendi içimizde oturup bir şey belirlemedik. Bundan sonra da her zaman yapacağımız gibi, Türkiye’ye örnek olacağı gibi bu aday kararını partinin kayıtlı tüm üyelerine emanet ettik. Şimdi 1 milyon 700 bin kişi o yalnızlaştırmaya, yargıda tacizleri ile zor durumda bırakmayan ve takatsizleştirmeye çalıştığı adayımızın tam arkasına geçerek, ‘Onun arkasında ben varım’ diyecek. ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin bir neferi olan ben varım’ diyecek. ‘O benim adayımdır’ diyecek ve o adaydan daha çok çalışacak.”
“SEÇİM DERHAL OLSUN İSTİYORUZ”
“Dünyanın en büyük seçim kampanyasına başlatıyoruz hep beraber. Biz derhal olsun istiyoruz, hemen olsun istiyoruz, erken olsun istiyoruz. Onlar, ‘Kaçalım, kaçalım, kaçalım’ diyorlar. Kaçtıkları yere kadar kaçsınlar ama biz adayımızla ve 23 Mart günü ona sahip çıkan 1 milyon 700 bin üyemizle, ama devamında o adayı sahiplenecek 10 milyonlarla adım adım yürüyeceğiz. Adayımız çok çalışacak. Hem İstanbul için çalışacak hem Türkiye için çalışacak. Ama başta 1 milyon 700 bin üyemiz ve gönlünü Türkiye’nin değişimine, güzel yarınlarına adayan 10 milyonlar adaydan çok çalışacağız. Belki de tarihin en uzun kampanyasını yapacağız. En kalabalık, en güçlü, en coşkulu, en inançlı kampanyasını yapacağız. Onlar, ‘Bütün gücü kendinde görene karşı seçildin. Senin de gücünün millettendir. Ama ben kimi seçeceğime karar veririm. Ben sana ne yapacağını söyleyebilirim. Ben sana Belediye başkanlığı yap, dedim. Yaptın. Başbakanlık yap, dedim. Yaptın. Cumhurbaşkanlığı yap, dedim. Yaptın. Ama patron benim. Ben seni seçerim ama benim seçeceğime sen karışamazsın. Benim seçeceğimi sen kısıtlayamazsın, engelleyemezsin’ diyecektir. İşte böyle bir sürecin içinde dünyaya otoriter liderlere karşı meydan okuyarak, ayağa kalkarak, birleşerek, dayanarak ve güçlenerek yürünebileceğini göstereceğiz. Bu, Alaattin Başkan’a da iyi gelecek, Rıza Başkan’a da iyi gelecek, Ahmet Özer’e de iyi gelecek. Kendini endişeli gören şu anda, ‘Ya bu koca koca siyasetçilere bunları yapanlar, bana ne yapmaz?’ diye korkutulmaya çalışılan, sindirilmeye çalışılan herkese iyi gelecek. Çünkü biz güçlüyüz, biz haklıyız, biz temiziz ve karşımızdaki kötülükle korkmadan mücadele edeceğiz. Hepinize inanıyorum, hepinize güveniyorum. Beykoz’da da İstanbul’da da Türkiye’de de her şey çok daha güzel olacak. Her şey çok daha güzel olacak.