Öztrak'tan AKP'li Kurtulmuş'a 'ahlaksızlık' yanıtı: Asıl ahlaksızlık...
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Öztrak, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş'un Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerini savunmak için ve döviz alan esnafla ilgili söylediği "Devletin kendisine vermiş olduğu Türk lirasını gidip dövize yatırmak bir ahlaksızlıktır" sözlerine yanıt verdi. Öztrak, "Asıl ahlaksızlık; TÜİK’in çakma enflasyon rakamlarını esas alıp, işçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin kul hakkını afiyetle yemektir" dedi.
Öztrak'ın satırbaşları şöyle:
İstikrar getirecek diye pazarlanan Erdoğan Şahsım Hükümeti, devlette büyük bir yönetim krizine sebep oldu. Devam etmekte olan ekonomik kriz büyük bir buhrana dönüştü. Bakanlar, kurum başkanları değirmende un gibi öğütüldü. Sonuç değişmedi. Milli paramız pul oldu. Tencereleri, cüzdanları boş bıraktı. Sebep değişmeden sonuç değişmez. Şahsım rejiminde yandaşlar dolarla, avroyla dağıtılan ihalelerle, alınan komisyonlarla, 3-5 maaşla yaşarken milletimize cehennemi yaşatıyorlar. Erdoğan Şahsım rejimi, Cennet vatanımızı yarı açık cezaevine çevirdi. Bu zulmü gösteren, duyuran, eleştiren her kim varsa, Erdoğan Şahsım Rejimi için tehdit ilan ediliyor.
Erdoğan en son, sosyal medyayı da tehdit unsuru ilan etti. Sabahına da, sokak röportajı yapan Youtuberlar, Gözaltına alındı. Aldığımız habere göre bu hesapların sahiplerine ev hapsi kararı verilmiş. Erdoğan’ın kibri ve tahammülsüzlüğü, demokrasinin olmazsa olmazı, fikir ve ifade özgürlüğüne bir darbe daha vurdu. Sokağın sesi, milletin sesi, gençlerin sesi, saray ve şürekâsını rahatsız ediyor.
Üniversiteli gençlerimiz, Anayasal haklarını kullanarak, “Barınamıyoruz” demek için yürüyüş yapmak istedi. Gençlerimizin hepsi birden gözaltına alındı. Erdoğan Şahsım Rejiminde, AK Partililerin lüks arabalarda, Koltuklarda burunlarına pudra şekeri çekmesi, Olduğu yere sızıp kalması suç değil. Ama üniversiteli gençlerimizin, “barınamıyoruz” demesi suç.
DİSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipleri Birliği, Antalya’da “Geçinemiyoruz” diye miting yapmak istedi. O da yasaklandı. Sarayın kibirlisi o kadar nobranlaştı ki… Daha önce hakkını aramak için, Kendisinin üç defa başvurduğu, Anayasayla iç hukukumuzun parçası haline gelen, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları, Bizi bağlamaz" dedi. Oysa yönetenlerin görevi adaleti korumaktır. Adaleti korumak, Hakkı korumaktır. Hakkı korumak, Halkı korumaktır. Adaleti korumanın dışında yapılacak her eylem ise, Görevi kötüye kullanmaktır.
Kibirli Erdoğan ve şürekâsı şunu hiç unutmasın: “Mazlumun ahı indirir şahı.” 20 yıl önce; “Yoksullukla, Yolsuzlukla, Yasaklarla Mücadele edeceğiz” diye geldiler, Şimdi giderken, Yoksulluğun da, Yolsuzluğun da, Yasakların da; Zammın, zulmün, zorbalığın da kitabını yazdılar.
Türk Lirası'ndaki erime
Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu söyler. Erdoğan bundan dokuz yıl önce Başbakanlık koltuğundayken; “Para, tıpkı bayrak gibi, Tıpkı milli marş gibi, Bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler” diyordu. Ancak sarayına geçtikten sonra bunu unuttu. Sarayın elinde milli paramız pul oldu. Dolar bugün 14 lirayı geçti.
Son üç ayda milli paramız; ABD Doları karşısında yüzde 40, Bulgaristan Levası karşısında yüzde 37, Pakistan Rupisi karşısında yüzde 37, Mozambik Metikali karşısında yüzde 41, Kaleşnikofla Merkez Bankası yöneten Taliban’ın, Afganisi karşısında yüzde 29 değer kaybetti. Ülkemizin gücünü, itibarını, Bağımsızlığını simgeleyen milli paramızın, Karşısında pul olmadığı, Dünya üzerinde tek bir para birimi kalmadı.
Bugün Merkez Bankası, Dövize iki hafta içinde dördüncü kez müdahale etti. Ama artık Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değeri Tüm müdahalelere rağmen hızla 15 liraya doğru gidiyor. Herkes Merkez Bankası’nın Kolunun kanadının kırık olduğunu görüyor. Bugün, Erdoğan’ın Bürokratlarla ekonomi zirvesi yapacağını duyurmasına rağmen Dolar tutulamıyor. Güveni yok ettikten sonra, Yapacağınız her ekonomi toplantısı, Türk Lirası’nın daha fazla değer kaybetmesine neden olacaktır. Bunları geçmiş krizlerde görmüştük. Şimdi aynı tabloyu yeniden yaşıyoruz. Bir kere daha tekrarlıyorum: Sebep değişmeden sonuç değişmez. Yaşanan krizin sebebi Erdoğan’dır. O gitmeden sonuç değişmez.
Merkez Bankası'ndan dövize 4. müdahale
Elbette bu duruma bir günde gelmedik. Bu kifayetsiz yönetim, Türk Lirası’nı uzunca bir zamandır sahipsiz bıraktı. Piyasaları bir ringe, Merkez Bankası’nı da ringdeki boksöre benzetirsek, Boksörün bir kolu döviz rezervleridir, Diğer kolu da faiz aracıdır. Sarayın kibirlisi, ucube rejim seçimlerinden önce, Londra’da, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Yatırımcılar da bu cehalet karşısında şoka girdi. Yetmedi, Kayınpeder damat bir oldu, Dışa açık bir ekonomide döviz satarak, Kur ve faizi birlikte kontrol etmeye kalktı.
Bunun dibi delik bir kovaya, Su boşaltmaktan farksız olduğunu bile bile, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını, Hiçbir kural, teamül dinlemeden, Satıp, savdılar. Seçimler öncesinde, sahte bir istikrar havası yaratmak için, Merkez Bankası’nın bir kolunu kesip, attılar. Merkez Bankası’nın rezervleri şu an eksi 38 milyar dolar. Bankanın kasasında kendisine ait tek bir sent bile yok.
Dolar alıp başını gitmeye başlayınca, Damat bu sefer döndü, “Cari açığı rekabetçi kurla düşüreceğiz” lafını tedavüle soktu. “Rekabetçi kur” söylemini, Beceriksizliklerine kılıf yapmaya çalıştı. Ama o gün bu bahane damadı kurtaramadı. “At izi it izine karıştı” dedi. Çekti gitti. Yeni gelen Merkez Bankası Başkanı, Tek kolla ringe çıktı. Paranın itibarını korumak için. Diğer kolundaki faiz silahını kullanmak zorunda kaldı. Bir de üstüne “Kolumu kim kesti bir araştırayım” deyince, Erdoğan havluyu ringe attı. Boksörü sahadan çekti. “Ben Reis için her dayağı yerim” diyen bir başkasını Bu sefer, faiz kolunu da bağlayarak ringe çıkardı. Şimdi iki kolunu da kullanamayan Merkez Bankası’nın, Ringde ağzı burnu dağılıyor. Ne fiyat istikrarını sağlayabiliyor, Ne de milli paramızın pul olmasını önleyebiliyor.
Her şey ortada. Bu maç satılmış. Antrenör şike yapmış. Merkez Bankası’nın dayak yemesini, Türk Lirası’nın pul olmasını ayarlamış. Seyirciler de duruma uyanmasın diye, Antrenör şikeye kılıf hazırlamış. “Ben ne yaptığımı biliyorum, Çin Modeli uyguluyorum” diyor. Oysa hem ekonomimize, Hem de milletimize korkunç bir Çin işkencesi uyguluyor. Çok açık söyleyeyim. Bugün ekonomide uygulanan Çin işi, Japon işi değildir. Olsa olsa 12 Eylül Modelidir.
12 Eylül askeri darbesinden hemen önce, Yüksek devalüasyonlarla emek ucuzlatıldı. Darbeden sonra sendikalar tasfiye edildi. İşçinin sesi soluğu tamamen kesildi.1970’lerde ortalama yüzde 27 olan enflasyon, 1980’lerde yüzde 49’a sıçradı. Gelir dağılımı emek aleyhine hızla bozuldu. Fakirden zengine büyük bir kaynak transferi yapıldı.
Asgari ücret ne kadar olacak?
Bugün de Erdoğan Şahsım Rejimi, Benzer bir senaryoyu tedavüle sokmaya çalışıyor. Türk Lirası’nı pul ettikten sonra, Ucuzlayan emeği, İş dünyasına rekabet gücü diye pazarlamaya kalkıyor. Ekonomide yarattığı yıkımla, Sermayenin rızasını satın almaya çabalıyor. Ekonomiyi bitkisel hayata sokan Erdoğan’ın, Nebati Bakanına, “İlk toplantını, iş dünyasıyla yap” demesi tesadüf değil. Emeğin milli gelirden aldığı pay, Uzun zamandır zaten geriliyor. Erdoğan’ın pul ettiği Türk Lirasıyla, Avrupa’nın en düşük asgari ücretli ülkesi haline geldik.
Hatta asgari ücret, Örnek gösterdikleri Çin’in bile gerisine düştü. Bugün Çin’in Shanghai bölgesinde asgari ücret 363 Euro, Türkiye’deki brüt asgari ücret 223 Euro. Oysa sene başında aynı brüt asgari ücret 392 Euro’ydu. Devalüasyonla işçinin 169 Euro’sunu gasp ettiler. Sadece bunu telafi etseler brüt asgari ücret, 2 bin 717 lira artmalı, 6 bin 295 Lira olmalı. Şimdi devalüasyonla gasp ettiklerinin, Yarısını bile vermeyecekler. Ama Erdoğan’ın Bakanı, “Bayram havası yaratacağız” diyerek, Boş hava basıyor. Amigoluk yaparak emekçiyi aldatmaya kalkıyor.
'Atadan kalan son varlıklarımız, Körfez şeyhlerine görücüye çıkarıldı'
Ülkemizde ucuzlayan sadece emek de değil. Milli varlıklarımızın değeri de, Erdoğan’ın elinde üç para, beş kuruş oldu. Atadan kalan son varlıklarımız, Körfez şeyhlerine görücüye çıkarıldı. Pul ettikleri milli paramızı, Milli değerlerimizi yok pahasına kapatmak için, Leş akbabaları memleketimize dolmaya başladı.
Değersiz Türk lirasıyla, fiyatlar arşa çıktı. Raflarda, tezgâhlarda etiketler saat başı değişmeye başladı. Milyonlarca yurttaşımızın satın alma gücü ışık hızıyla yok edildi. İç pazarımız kurutuldu. Bazı ürünlerde kıtlık baş gösterdi, Karneyle mal satılır oldu. Bu ülkede milli gelirin yüzde 60’ı, Ailelerimizin tüketiminden, Yüzde 23’ü brüt ihracattan…
“İhracat, ihracat” deyip, Yurt içinde tüketicinin satın alma gücünü yok ederseniz, İçeriye mal satan esnafı bitirirseniz, Bu ekonomide çarklar nasıl dönecek? Şanzımanı dağıttıktan sonra, Araba nasıl hareket edecek? Fabrikalar durunca ihracat nasıl olacak?
Geçtiğimiz hafta Ekonomi Masası olarak, Bursa ve Balıkesir’deydik. Bu gerçeği Balıkesirli bir esnafımız çok güzel görmüş. “İhracat derken, iç piyasayı eziyorlar. Bu ülkenin insanı insan değil mi?” diye feryat ediyor.
Erdoğan’ın tercihleri, Bu ülkeyi fukaralığa mahkûm ediyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı açıkladı; Türkiye yaşlı yoksulluğunu, En derinden yaşayan ilk beş ekonomi arasında. 65 yaş aylığı diye verdikleri, sadece 789 lira. İki pazar alışverişinde bu yaşlı aylığı da uçar gider. Son döviz krizi, Özellikle emekli ve yaşlılarımızı ezip geçti. Emekli aylıkları bir anda açlık sınırının altında kaldı. Emekli maaşlarındaki bu kaybın derhal giderilmesi gerekiyor.
Yaşlı yoksulluğunda ilk beşteyiz
Sadece emekli ve yaşlılarımız değil, İşi olmayan milyonlarca insanımız da fukaralığın pençesinde. En son Ekim ayı işsizlik rakamları açıklandı. TÜİK’in çakma rakamlarıyla bile işsiz sayısı son bir ayda, 387 bin kişi artarak 8 milyon 281 bine çıkmış. Daha kur şokunun ilk dalgasıyla, İnsanlarımız iş bulma ümidini kaybetmeye başlamış. Ekim’de iş bulma ümidini kaybeden yurttaşlarımızın sayısı, 205 bin kişi artmış.
“Ekonomi şöyle şahlandı, Böyle kanatlandı” diyorlar. Ama millet iş bulma ümidini kaybediyor. İşgücüne katılmakta da son derece utangaç davranıyor. İşgücüne katılım ve istihdam oranları, Hala üç yıl önceki seviyelerin gerisinde. Bu arada son iki ayda ekonomide yaratılan işlerin, Niteliğinde de bozulma var. Son iki ayda toplam 619 bin kişi işe girerken, Bunun 447 bini zamana bağlı eksik istihdamda. Yani işe giren her 100 yurttaşımızın 72’si, Daha fazla çalışmak istediği halde, İsteğine uygun bir iş bulamamış. Bu arada Ekim’de sanayide çalışan 58 bin, İnşatta çalışan 4 bin yurttaşımız da işini kaybetmiş.
'İnancı sahaya süren anlayış, millete de dine de büyük zarar verdi'
Erdoğan bu insanlarımızın sesini duymuyor. Halini görmüyor. Varsa yoksa yandaş. Ne de olsa, memlekette iyi bir şey olursa Erdoğan’ın emir ve talimatıyla, kötü bir şey olursa Allah’ın takdiriyle… Beceriksizlik, liyakatsizlik, iş bilmezlik yüzünden, Millet soğukta ucuz bir ekmek için saatlerce sıra bekliyor. Erdoğan çıkıyor, “Rabbimiz, Sizi biraz korku ve açlıkla; Mallardan, canlardan, Ve ürünlerden eksiltmekle sınarız der” diyerek, Kendi yarattığı krizin sorumluluğunu, Yüce Allah’a havale etmeye kalkıyor. Erdoğan, Muaviye’nin Sıffin Savaşı’nda yaptığının benzerini, Bugün Türkiye’de yapmaya kalkıyor. Muaviye de, kaybettiği savaşı durdurabilmek için, Askerlerinin mızraklarına, Kuran-ı Kerimin sayfalarını yırtıp geçirmekten çekinmemişti. Dinimiz, Siyasi menfaatleri için, Yüce Allah’ın kelamını istismar edenlerden çektiğini, Hiç kimseden çekmedi. Hizmeti değil, inancı sahaya süren bu anlayış, Siyasete de, millete de, dine de büyük zarar verdi.
'Asıl ahlaksızlık...'
Daha dün, “Harun gibi geldiler, Karun olup çıktılar” diyerek, Erdoğan ve şürekâsını suçlayan, Bugünün AK Parti Genel Başkanvekili, Geçmişte neler söylediğini unutup, Millete ahlak dersi vermeye kalktı.
Bu AK Parti Genel Başkan Vekiline göre, Devletin verdiği Türk Lirası’nı, Gidip dövize yatırmak bir ahlaksızlıkmış. Şimdi bunları diyenin, Geçmişte Erdoğan için neler söylediğini düşününce, İnsanın aklına ister istemez, Winston Churchill’in siyasi ahlakla ilgili, O meşhur sözü geliyor: “Kimileri prensipleri için partisini değiştirir; Kimileri ise partisi için prensiplerini değiştirir.”
Bu Genel Başkanvekiline, Bu ülkede asıl ahlaksızlık nedir? Biz söyleyelim. Asıl ahlaksızlık; TÜİK’in çakma enflasyon rakamlarını esas alıp, İşçinin, memurun, emeklinin, dul ve yetimin, Kul hakkını afiyetle yemektir. Asıl ahlaksızlık! “Faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Milletimizi faize ezdirmeyeceğiz” dedikten sonra, Milletin 7 göbek sülalesini faize ezdirmektir.
Bu ülkede asıl ahlaksızlık! Milletimizin 128 milyar dolarını, Merkez Bankası’nın arka kapısından, Hiçbir kurala ve teamüle uymadan, Siyasi ikbali için buharlaştırmaktır.
Asıl Ahlaksızlık! Net Rezervleri eksi 38 milyar dolara düşürüp, Merkez Bankasının kolunu, kanadını kesmektir. Türk Lirası’nı sahipsiz bırakmaktır. Asıl Ahlaksızlık! “Paranın itibarı, milletin itibarıdır” deyip, Milli paramızın değerini de, Milletin itibarını da pul etmektir. Asıl Ahlaksızlık! Asgari ücreti, devalüasyonla Afrika seviyesine düşürmektir. Sonra emekçiye kaybettirdiğinin yarısını verip, Bir de sıkılmadan bayram havası basmaktır. Asıl Ahlaksızlık! “Ekonominin kitabını yazdım” diyenin, Ekonomiyi berbat etmesidir. Milletin tenceresini, cüzdanını boşaltıp, Bu rezalete de “Çakma Çin İşi” kılıfı takmaktır.
Asıl Ahlaksızlık! Bu ülkenin çiftçilerinin traktörüne, Tarlasına haciz yağdırırken, Ziraat Bankası’ndan aldığı, 750 milyon dolarlık kredi borcunu ödemeyen yandaşa, Tek bir söz söylememektir.
Asıl Ahlaksızlık! Türk bankalarının verdiği krediyle, Türk Telekom’u Lübnanlı Hariri ailesine peşkeş çekmektir. Sonra da Telekom’un kârını Haririlere gönderip, Kredi borcunu da milletimizin sırtına yıkmaktır. Bu ülkede asıl ahlaksızlık! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde, Dolarla, Avroyla Kamu-Özel İşbirliği ihaleleri yapmaktır. Yandaşlara Dolarla, Avroyla gelir garantileri vermektir.
Asıl Ahlaksızlık! “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak” dedikten sonra, Kamu-Özel İşbirliği ihaleleriyle, Çocuklarımızın, torunlarımızın omuzlarına, Milyarlarca dolarlık yük yüklemektir. Asıl Ahlaksızlık! Dolara, Avroya bağladıkları bu ihalelerle ilgili anlaşmazlıklarda Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinin yetkisini tanımayıp, Londra mahkemelerinin yetkisini tanımaktır. Bu Ülkede Asıl Ahlaksızlık! En stratejik savunma tesislerimizden Tank Palet Fabrikasını, Katar ordusuna, beş kuruş almadan peşkeş çekmektir.
Asıl Ahlaksızlık! Dün 15 Temmuz’un finansörü olmakla suçladıklarının, Yandaş gazetelerde olmadık hakaretler ettiklerinin, Bugün 10 milyar dolar için, Ayaklarına turkuaz halılar sermektir. Bu Ülkede Asıl Ahlaksızlık! Milletin gencecik evlatları çalışacak tek iş bulamazken, Sarayın beslemelerine üç-beş ayrı yerden, Üç-beş maaş bağlamaktır.
Asıl Ahlaksızlık! Millet evine götürecek şeker bulamazken, Parti çalışanlarının, Lüks arabalarda, Deri koltuklarda, Burunlarına pudra şekeri çekmesidir. Asıl Ahlaksızlık; “Her Cuma bir ayet sallıyorum, Bakara, Makara” diyerek, Mukaddes dinimizle alay edenlerin, Rüşvet iddialarından aklanmayanların, Bu ülkeyi temsil etsin diye, Büyükelçi atanmasıdır. Bu ülkede asıl ahlaksızlık; Öz evladına paraları sıfırlama talimatı vermektir. Bakanlık yapmış olanların, 30 yaşındaki bir İranlı sahtekâra, “Önüne yatarım” demesidir.
Asıl Ahlaksızlık! Dolarla, Avroyla alınan rüşvetlerin, Ayakkabı kutularında, Evlerdeki çelik kasalarda saklanmasıdır. Bu ülkede asıl ahlaksızlık; ABD’ye gidip itirafçı olan, 30 yaşındaki bir sahtekâra, Milli şerefimizin, haysiyetimizin timsali bayrağımızı, Havuz televizyonlarında dekor yapmaktır. Bu dolandırıcıyı, “Cari açığımızı kapatıyor” diyerek, Resmi törenle taltif etmektir.
'Sandıktan kaçma, milletten korkma Erdoğan'
Erdoğan’ın üstünde diktirdiği bu ucube rejim gömleği, Daha üç yılda yozlaşıp çürümüştür. Artık bu ucube rejim yama tutmaz. Bu çirkin elbisenin ilk sandıkta topyekûn çöpe atılması gerekir. Yepyeni, birinci kalite kumaştan, Güçlendirilmiş parlamenter rejim elbisesini, İstişareyle dikmeliyiz.
Bu yeni elbisenin terzisi de tabi ki bizzat milletimiz olacak. Biz hazırız. Milletimiz de hazır. Biz bu ülkeyi istişareyle yöneteceğiz. Kimseyi ötekileştirmeyeceğiz. Herkesi kucaklayacağız. Kalpleri dağınık olanların, Akılları birleştirilemez. Biz kalpleri de, akılları da birleştireceğiz. Herkesin aklından, tecrübesinden yararlanacağız. Devlet yönetiminde liyakat esas olacak. Geçmişten kin, nefret çıkarmayacağız. Geleceğimizi sağduyu ve sevgiyle inşa edeceğiz. Bu ülkede Cumhuriyeti hep beraber, Omuz omuza, gerçek demokrasiyle taçlandıracağız.
Herkes canından, malından emin olacak. Çokça kazanacağız, hakça paylaşacağız. Emeklimiz, İşçimiz, Memurumuz, Küçük esnafımız, Bizim yönetimimizde derin bir nefes alacak. Bizim yönetimimiz emeklilikte yaşa takılanlarla helalleşecek. Gençlerimize umut olacak. Komşularımızla, tüm dünyayla iyi ilişkilerimiz olacak. Suriyeli sığınmacılar en geç iki yıl içinde, Davulla, zurnayla ülkesine gidecek. Tüm yaralarımızı hızla saracağız. Kayıpları yerine koyacağız. Biz kucaklaşmaya hazırız. Milletimiz de hazır. Bizim çağrımız açık. Sandıktan kaçma, milletten korkma Erdoğan.