Öztrak: Devlet milletiyle oturup pazarlık yapmamalıdır
CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Tekirdağ İl Başkanlığı'nda basın toplantısında gündeme dair konuştu. Öztrak, Batı Karadeniz'de etkili olan sel felaketine ilişkin de konuştu. Öztrak, Erdoğan ezberini bozmamakta kararlı. Her felakette olduğu gibi yapılan ilk iş, Millete IBAN numarası göndermek… Daha kayıplarımızın boyutunu öğrenemeden, Acımızla yüzleşemeden, Sabah uyandığımızda IBAN numarasıyla yüzleşiyoruz. Bu kadar mı empatiden yoksunsunuz? Bu kadar mı milletle bağınız koptu?" dedi.
Öztrak'ın satırbaşları şöyle oldu:
Yaz aylarını peşi sıra gelen, felaketlerle geçiriyoruz. Güneyimiz yangınlarla kavruluyor. Kuzeyimiz ise sel felaketleriyle sarsılıyor.
Tabiat; Akılsızlığı, Liyakatsizliği, Beceriksizliği, Aç gözlülüğü, Ve dinmeyen rant hırsını, Can ve mal kaybı olarak, Hepimize fatura ediyor. Rize ve Artvin’den sonra, Kastamonu, Sinop, Samsun, Karabük ve Bartın’ı, Görülmemiş bir sel felaketi vurdu.
Özellikle Kastamonu Bozkurt, Ve Sinop Ayancık’ta büyük bir yıkım var. Çok sayıda can kayıplarımız var. Ve hala kendinden haber alınamayan yurttaşlarımız var.
Acımız çok büyük… Kaybettiğimiz yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Yakınlarına baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Haber alınamayan yurttaşlarımızın, Sağ salim bulunması en büyük dileğimiz.
Böyle bir afette, Devlet milletiyle oturup pazarlık yapmamalıdır. “300 bin benden, 200 bin senden, Hem de faiziyle kredi” diyerek yapılan pazarlıkları, Artık kesinlikle duymak istemiyoruz. Vatandaşlarımızın maddi kayıpları, Tastamam telafi edilmelidir. Ama görüyoruz ki, Erdoğan ezberini bozmamakta kararlı. Her felakette olduğu gibi yapılan ilk iş, Millete IBAN numarası göndermek… Daha kayıplarımızın boyutunu öğrenemeden, Acımızla yüzleşemeden, Sabah uyandığımızda IBAN numarasıyla yüzleşiyoruz. Bu kadar mı empatiden yoksunsunuz? Bu kadar mı milletle bağınız koptu?
Bugün millete IBAN numarası atanlar, 10 gün önce, Somali’ye 30 milyon dolar hibe ediyordu. Her felakette milletin himmetine başvuracaksanız, Allah aşkına; siz ne için varsınız? O zaman neden bu milletten vergi topluyorsunuz? Sel de olsa, salgın da olsa, yangın da olsa, O topladığınız vergilerden, Geçilmeyen köprülerin, yolların, Uçulmayan havalimanlarının parasını, Yandaşlarınıza tıkır tıkır ödemeyi biliyorsunuz.
Gün fedakârlık ve dayanışma günüyse, Biraz da bu yandaşlarınız fedakârlık etsin. Dayanışma buradan başlasın. Bunlara yapılan ödemeler, bu yıl askıya alınsın. Bütçede yaratılan imkân da tüm felaketzedeler için harcansın.
Bu millet elbette büyük bir millet, Elbette her bir kardeşimizin acısı bizim de acımız, Ve elbette yaraları sarmak için elden ne geliyorsa yapacağız. Ama bu millet artık hükümetin samimiyetini de görmek istiyor. Sultanahmet’te milletten dilenip, Ayasofya’da sadaka dağıtan bir hükümet artık istemiyor.
İklim krizi
Hem ülkemizde, Hem de çevremizde ve dünyada yaşanan felaketler, İklim değişikliğinin artık risk olmaktan çıktığını, İnsanlık için açık bir tehdit haline geldiğini gösteriyor.
Bu tehdidi ciddiyetle ele almak, Bu tehdide karşı güçlü politika ve stratejileri, Mutlaka geliştirmek zorundayız.
Ekonomiden, enerjiye, Altyapıdan, şehirleşmeye kadar, Pek çok farklı alanda, Kapsamlı dönüşümleri gerçekleştirmek zorundayız. İşte akarsu yataklarına yapılan şehirlerimiz, Ani bir sel felaketiyle yok oluyor.
Yine ihtiyaç listesinin en başında, Güçlü bir Afetle Mücadele Stratejisini geliştirmek var.
Son orman yangınlarında, Organizasyonsuzluk, Koordinasyonsuzluk, Havadan müdahaledeki gecikmeler, Envanterde bulunmayan uçaklar, Ve tabii idareyi rutin, Yasal görevlerinden bile alıkoyan, Tüm idareyi bir kişinin iki dudağına bakar hale getiren, Tek adam vesayet rejiminin bedeli de maalesef çok ağır oldu.
2 haftada, Son 20 yıldaki yangınlarda kaybettiğimiz kadar, Orman alanını kaybettik. Komşumuz Yunanistan’da da ormanlar yandı. Yangın helikopterlerini hazır edemeyen Hava Kuvvetleri Komutanı, Hemen istifa etti. Yine Yunan Bakan Yardımcısı, istifasını ağlayarak açıkladı. Yunan Başbakan’ı da, hiç kimseyi suçlamadı. Sorumluluktan kaçmadı. Çıktı Yunan halkından özür diledi. Hataları tespit edip, düzelteceklerinin sözünü verdi.
Peki, bizde ne oldu? Ortada kayıplarımızın ve acılarımızın, Yanan ormanlarımızın hesabını verecek, Siyasi sorumluluğunu üstlenecek hiç kimse yok. Herkes büyük bir pişkinlikle yerinde oturuyor.
Beceriksiz Tarım ve Orman Bakanı, Çelişkili demeçleriyle, Milletin sinir uçlarıyla oynamaya hala devam ediyor.
'Beyefendi kendi çalıyor kendi oynuyor'
Erdoğan ise en iyi bildiği şeyi yapıp, Sorumluluğu başkalarına, Ve tabii her zaman olduğu gibi Son çare olarak da, Partimize yıkarak kurtulmaya çalışıyor. Beyefendi çaresiz, ama caka satmaktan da vazgeçmiyor. Olmayan, “sözde” itibarını kurtarmak için, Yandaş televizyonlarda, Program üstüne, program yapıyor…
Gazeteci görünümlü yandaşlara, Sorular önden veriliyor. Cevaplar da arkadaki ekranlara yazılmış. Yetmeyen yerde de, sufleler veriliyor.
Senaryosu sarayda yazılmış bu müsamerede, Beyefendi kendi çalıyor, kendi oynuyor… Buna da istişare diyor.
Metal yorgunluğu, Paslanmışlık, çürümüşlük alıp başını gitmiş. Vatandaş nezdinde tükenmişlikleri, Bitmişlikleri zirve yapmış. Oynanan bu “Yalan Rüzgârı” artık hiç reyting almıyor.
Bir kere bu senaryonun replikleriyle, Milletin yaşadıkları ve gördükleri birbirini tutmuyor.
Beyefendi çıkıp, “Dünyada yangına en hızlı müdahale eden ülke konumuna geldik” diyebiliyor. Güler misin, ağlar mısın?
'Sosyal medyaya yeni yasaklar getirmeye hazırlanıyorlar'
Millet yangının ilk günlerinde, sosyal medyadan, “Buraya uçak!”, “Buraya müdahale!” diye saatlerce feryat etti.
Ama ne uçak geldi, ne de müdahale… Millet, devletinin uçağını, helikopterini havada göremediği için, Alevlerin üzerine çıplak elleriyle yürüdü. Avuçlarıyla, ateşe toprak ve su attı…
Şimdi sarayın kibirlisi bu görüntülerden rahatsız... Çünkü o görüntüler, Artık “Kral çıplak” diye bağırdı. Beceriksizliklerini, acizliklerini yüzlerine vurdu. Bu nedenle önce, gönüllülerin yangın alanına girmesini yasakladılar. Şimdi de sosyal medyaya yeni yasaklar getirmeye hazırlanıyorlar.
RTÜK olmuş Recep Tayyip'in Ürkütme Kurumu
Yangınla mücadele edemeyenler, Yangın haberleriyle mücadele ediyor. RTÜK olmuş, Recep Tayyip’in Ürkütme Kurumu.
Bir avuç bağımsız medyaya ceza yağdırarak, Gazetecileri ürküteceklerini, korkutacaklarını sanıyorlar. Yeter ki millet gerçekleri öğrenmesin. Beceriksizlikleri, zayıflıkları, yetersizlikleri ortaya çıkmasın. Ve olmayan, sözde itibarları yara almasın. Ama oynanan bu oyunu millet görüyor. Notlarını da veriyor.
Bölgemizdeki tüm ülkelerin, Kendine ait ulusal yangın söndürme hava filosu var. Rusya’nın, Yunanistan’ın, İspanya’nın, Hırvatistan’ın, Portekiz’in, Fransa’nın, İtalya’nın ve doğu komşumuz İran’ın... Ama bizim yok.
Beyefendi çıkıyor; Önümüzdeki yıl, O da belki “kendimize ait uçağımızı satın alacağız” diyor. Sözde itibarı için 13 uçak alan Erdoğan’ın aklına, Yangın söndürme uçağı almak, 20 yılda yanan orman alanı, İki haftada yanıp, kül olduktan sonra geliyor. Ona da “belki alırız” diyor.
'THK'ya ihanet ettiniz'
Erdoğan, ülkeyi yöneten 20 yıldır kendisi değilmiş gibi, Türk Hava Kurumu’nu ve CHP’yi suçluyor… İnsaf imanın yarısıdır. İnsafını kaybetmiş Erdoğan, Türk Hava Kurumu Tüzüğü’nün 3. Maddesine bir baksın. “Türk Hava Kurumu, Cumhurbaşkanı ve Hükümetin yüksek himayelerinde, Faaliyet gösterir” diyor. Tüzükte Türk Hava Kurumu, “Cumhuriyet Halk Partisinin himayesinde faaliyet gösterir” diye yazmıyor. Yine Türk Hava Kurumunun tüzüğünde, “Cumhurbaşkanı Türk Hava Kurumunun onursal başkanıdır” yazıyor. Sayın Erdoğan eğip bükmeyin, Başka ülkelerin hala kullandığı o uçakların,
Hangarda çürütülmesinin sorumlusu sizsiniz, siz…
20 yıldır, Sizin himayenize bırakılmış, Size emanet edilmiş bir Cumhuriyet kurumuna, Kurucusu sırf Gazi Mustafa Kemal Atatürk olduğu için, Alenen ihanet ettiniz Sayın Erdoğan. Şimdi bunun sonuçlarıyla yüzleşmekten kaçamazsınız.
Mülteciler
Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı; “Bugün Avrupa ülkeleri,
Hala huzur içinde yaşıyor olmalarını, Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı, Kendi topraklarında misafir etmesine borçludur” demişti.
Ülkemiz çok büyük bir tuzakla karşı karşıya… Ülkemizi yönetenler de, Bu demografik tuzak karşısında ne yazık ki, gaflet, delalet ve belki de hıyanet içerisinde.
Erdoğan’a soruyoruz; Allah Aşkına! Siz kimin hükümetisiniz? Siz kimin için çalışıyorsunuz?
Sizin göreviniz ne? Önceliğiniz Avrupa’nın ve Avrupalının huzuru mu? Yoksa bizim ülkemizin, bizim milletimizin huzuru mu?
Askeri kamuflajlı Afgan delikanlılar, Tabur tabur, Ellerini kollarını sağlayarak İstanbul’a kadar geliyor.
Erdoğan çıkıyor, “Düzensiz göç akımı söz konusu değildir” diyor.
O zaman bu gelenler düzensiz gelmiyor. Gayet düzenli. Gayet planlı, Gayet organize bir şekilde,
Erdoğan’ın altına imza attığı bir operasyonla geliyor. Maksat 3-5 milyar dolar daha gelsin, Bir zamanlar Erdoğan’ın danışmanının dediği gibi, ABD, Erdoğan’ı deliğe süpürmesin. Ama varsın ülkemiz işgal edilsin.
Bir hafta önce, “Zayıf ülke olmadığımız için, 4 milyon göçmen korumamız altında. Bundan sonra da yine finansı iyi yöneterek, Bu tür adımları atacağız” diyen Erdoğan, İki gün önce çıktı bu defa da;
“Türkiye yolgeçen hanı değildir” dedi.
Siz gerçekten ne dediğinizi biliyor musunuz? Yoksa milletimizle alay mı ediyorsunuz?
Beyefendi, Siz gerçekten hangi dünyada yaşıyorsunuz? Sizin yönetiminizde Türkiye, Tüm dünyada en fazla sığınmacı barındıran ülke oldu. Yolgeçen hanı olsak, gelen gider. Artık sayenizde Avrupa’ya gitmek isteyen de gidemiyor. Avrupa’dan 6 milyar Avro almak için, Dünyanın en ahlaksız anlaşmasına imza attınız.
Avrupa Suriyelinin iyi yetişmişini, Paralısını, zenginini kendisine alıyor. Kalanını da Türkiye’ye bırakıyor.
Şimdi aynı şeyler Afganlılar için oluyor. İyi yetişmiş az sayıdaki Afgan, Kanada’ya Türk Hava Yolları uçağıyla gönderiliyor. Kalanlar da katar, katar Türkiye’ye yollanıyor.
Bu hükümet, Milletimizi sırtından hançerlemektedir. Milletimiz de bunun farkındadır. Millet artık burnundan solumaktadır.
Altındağ'daki olaylar
Bu ortamda tahrikler, provokasyonlar da başlamıştır. Altındağ’da yaşananlar ciddi bir uyarıdır. Yaşamını yitiren gencecik evladımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Ailesine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Ama Suriyelilerin evlerine yapılan saldırıları kabul etmek de, Mümkün değildir.
Görüntüler ortada… Saldırganların TRT’den yayımlanan kriminal geçmişi ortada… Ortada çok kirli bir senaryo var. Bu nedenle kimse tahriklere kapılmamalıdır. Bugün yaşadığımız bu belanın sorumlusu kurbanlar değildir. Sorumlu, bölgemizi kan gölüne çeviren egemen güçler Ve ülkemizi mülteci gettosu haline getirmeyi kabullenen, Erdoğan hükümetleridir. Milletimiz de, sığınmacılar da bu felaketin kurbanlarıdır.
Bu nedenle herkes içindeki öfkeyi sandığa kadar saklasın. Bu milleti hayal kırıklığına uğratan, Bu milleti sırtından hançerleyen Erdoğan Ve onun Şahsım Hükümetiyle hesaplaşmak için sandığı beklesin.
Bu işin sorumlularıyla hepimiz sandıkta hesaplaşacağız. Sokakta kurbanlarıyla değil…
Tüm milletimize çok açık sözümüzdür. En fazla iki yıl içerisinde, Suriyeli misafirlerimizi davul, zurnayla evlerine uğurlayacağız. Bu; Kuvayı Milliyecilerin, milletimize namus ve şeref sözüdür.
'Millet gülmeyi hepten unuttu'
Erdoğan Şahsım Hükümeti ile Millet gülmeyi hepten unuttu. Dünya Duygu Raporu’na göre; 2020’de vatandaşları en az gülen ülke Türkiye… Ne yazık ki vatandaşlarımız, Dert deryasında sandal olmuş,
Devrilip batmamaya çalışıyor.
Sinir, stres, kaygı, umutsuzluk, Son üç yılda milletin artık kemiğine kadar işlemiş. 15,5 milyon yurttaşımız son üç yılda, Psikiyatri kliniklerine başvurmuş. 12 milyon 272 bin yurttaşımıza antidepresan,
60 milyon 911 bin yurttaşımıza ise sinir ilacı yazılmış. Bunları biz demiyoruz. Hükümetin Sağlık Bakanı diyor. Fakat Saraya göre hayatlar tatlı, Havalar hoş… Milletin üniversite mezunu evladı iş bulamayıp evde oturuyor. Ama TÜİK’e göre işsizlik sorunu çözülmüş.
Mutfaklar yangın yeri, tencereler boş. Üretici fiyatları uçmuş gitmiş… Ama TÜİK ’in tüketici enflasyonu yüzde 19’un bir tık altında.
Erdoğan geçtiğimiz hafta, Hem TÜİK’e, Hem de TCMB’ye sinyal vermişti. İşsizlik rakamları gösterdi ki TÜİK, Erdoğan’ın sinyalini almış. Ama TCMB sinyali anlamazlıktan geliyor. Dünkü toplantıda, faiz oranını yüzde 19’da tuttu.
Memur sendikaları, memurların hakkını koruyabilecek mi?
Bu arada kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmeleri görüşülüyor. Kamuda çalışan işçilere ilk altı ay için yüzde 12, İkinci altı ay için yüzde 5 zam verildi.
Bu verilen de az, Ama ardından memurlara yapılan İlk altı ay için yüzde 5, İkinci altı ay için yüzde 6 zam önerisi, Büyük tepki çekti. Bakalım memur sendikaları, Memurların hakkını koruyabilecek mi? Yoksa her yıl sergilenen müsamerede, Yine oyuncu mu olacak?
'Çiftçi de mutsuz'
Sadece memur değil, Çiftçi de çok mutsuz. Bugün Tekirdağ’da 120 litrelik traktör deposu, Geçen seneye göre 160 lira daha pahalıya doluyor. Çiftçi, besici borç içinde… Bankalara, kooperatife prangayla bağlanmış.
Destek? Hükümet kanunen vermesi gereken desteği bile vermiyor. 2007’den bu yana Saray her bir çiftçi ailesine 98 bin 167 lira borç takmış. Devlet çiftçiye, çiftçi bankalara borçlu…
Trakya böyle de; Ege, Akdeniz, Karadeniz, Doğu-Güneydoğu Anadolu farklı mı?
Ekonomi Masamızla geçtiğimiz ay Karadeniz’deydik. Fındık üreticisinin yaşadığı sorunları yerinde gördük. Derdi, derdi çekenden dinledik.
Maliyet ortada, fiyat ortada… Genel Başkanımız, “Üreticinin ayakta kalması için Bu sene fındık fiyatı en az 35 lira olmalı” dedi.
Evvelki gün Erdoğan, Gazeteci görünümlü yandaşlarının huzurunda, Kalite fındığa 27 lira paha biçti. Açıkladığı fiyatla çiftçiyi can evinden vurdu.
Fındıkta 35 liranın altındaki her fiyat, Üreticiyi yıkar, kartelleri sevindirir. Bu kadar açık, bu kadar net… Çukurova’yla ayçiçeği hasadı başladı. Trakya ve İç Anadolu’da hasat yaklaşıyor. Hasadın ardından fiyatlar düşecek.
Biz diyoruz ki, Çiftçinin ayakta kalması, Masrafını çıkarıp önümüzdeki yıl tarlasını ekebilmesi için, Ayçiçeğinde fiyat, 6 liranın altına düşmemeli.
Üreticiyi ithalata ezdirmemek için, İndirilen gümrük duvarları yeniden yükseltilmeli. İthalata kota gelmeli. Dışarıdan 1,5 kilo ayçiçeği tohumu getirmek isteyen ithalatçıya, 1 kilo yurt içinden alım yapma zorunluluğu getirilmeli. Bunlar yapılırsa üretici korunur. İthalata ezdirilmez.
Artık şu salgında tüm dünya gördü ki, Üretim olmadan, Gıda güvenliği olmaz. Gıda güvenliği olmadan, Gıda egemenliği sağlanamaz.
Salgından sonra ülkeler, Gıdada kendine yeterli olmanın önemini bir kere daha kavradı. Bugün buğday ithal ettiğimiz Rusya, Buğdayı hammadde olarak satmak yerine Katma değerli, işlenmiş ürün olarak satmak için Çalışmalarını hızlandırdı.
Üretmeden, Kendine yetmeden, Katma değer yaratmadan, Borca yaslanarak, İthal ederek gidilecek bir yer Varılacak bir menzil yoktur.
Ama artı şu gerçek de ortadır. Erdoğan Şahsım Hükümetinin ne sorun çözecek gücü, Ne de motivasyonu vardır. Bu hükümet milletimizin sırtında, Her geçen gün ağırlaşan bir yüktür.
Bu saatten sonra Saray Hükümetinin, Millet için yapabileceği tek iyilik, Sandığı biran evvel milletin önüne getirmektir.
Milletimiz herkesi izlemiştir. Bu hükümetin notunu zaten vermiştir. Şimdi milleti hayal kırıklığına uğratan Erdoğan Hükümetine tasdiknamesini vermeye sıra gelmiştir.