Merkel ile Erdoğan'dan ortak basın açıklaması
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Almanya'daki Türk toplumunun huzur ve refahı bizim için önemlidir. Onların kendilerini evde hissetmeleri bizler için çok önemlidir. Bu konuda Alman dostlarımızın atacağı bir çok adım bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda terör örgütü yandaşları Türklere yönelik saldırılar düzenlediler. Bu saldırıları bir kez daha lanetliyorum. Bu eylemlerin demokratik bir hak gibi gösterilmesini anlamak mümkün değildir. Almanya'dan sorumluları cezalandırmasını bekliyoruz.
"Türkiye ve Almanya göç konusunda Avrupa'nın önemli yükünü üstlenmiş bulunmaktadır. 4 milyon insanın yaşadığı İdlib rejimin ağır saldırılarına maruz kalmaktadır. Rejim sivil yerleşim yerlerini aralıksız bombalıyor. İdlib haklının insanı dramını hafifletmek için elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Merkel'e bu konuda neler yaptığımızı, özellikle barınma konusunda, anlattık. İdlib konusundaki vahşetin son bulması için herkesin rejim üzerinde baskı kurması lazımdır.
"Merkel'e Libya'da barış sağlanması için çabalarından dolayı teşekkür ediyorum. Türkiye olarak Almanya'nın bu inisiyatifine en etkin destek veren ülkeler arasında yer aldık. Talebi üzerine Libya'da meşru hükümete destek sağlamamızın amacı da kan dökülmesinin önüne geçmek ve siyasi zeminin harekete geçmesine katkı sağlamaktır. Darbeci Hafter ve destekçilerinin son birkaç gündür saldırılarını artırması, bu şahsın uzlaşı gibi bir niyeti olmadığını anlatmaktadır. Libyalı kardeşlerimizi bu zor gününde yalnız bırakmamaya kararlıyız.
"Irak ve İran'da da gerilimin arttığını görüyoruz. DEAŞ sonrası Irak'ın yeni bir kargaşa sürecine girmesine izin verilmemelidir. Taraflara sağduyu ve aklıselim çağrısında bulunuyoruz. Bölgesel konularda Almanya ile diyaloğumuzu artırarak devam ettireceğiz. Değerli dostum Sayın Merkel'e yeniden ülkemize hoş geldiniz diyerek sözü kendilerine bırakıyorum."
Merkel'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Türk-Alman Üniversitesi'nin yeni kampüsünün açılışıyla önemli bir ana tanıklık ettik. Öğrenci sayılarının artmasıyla da ülkelerimiz arasındaki duruma önemli katkıları olacaktır.
"Buradaki yerleşik Alman şirketlerinin mesleki eğitime katkı sağlayabileceklerini konuştuk. Özellikle ticari ve ekonomik ilişkilerimizi ortak bir komisyonun devamıyla katkı sağlayabileceğimizi söyledik. İkili konular kapsamında yine Alman vatandaşı olan ve yurt dışına çıkış yasağı bulunan vatandaşların durumlarında bir ilerleme kaydetmek için görüşmeye niyetli olduğumuzu ifade ettik. Türkiye burada görevli Alman gazetecilerinin akreditasyonlarının bir an önce verilmesi de konuştuğumuz konulardan biriydi.
"İdlib konusuyla ilgili de orada kaçmış olan insanların çadırlarda barındığını, maddi katkıda bulunmak için hazır olabileceğimizi ifade ettik.
"Yasadışı insan kaçakçılığıyla ilgili olarak Almanya'nın da bazı maddi destekleri olacak. Yine gümrük birliğinin modernizasyonu kapsamında daha da iyi olabileceğini söylediler.
"AB'de karar alabilmek için çoğunluk kararları gerekiyor. Suriye'deki siyasi konuları ele aldık. Siyasi olarak Anayasa komitesi başkanı Pedersen'in süreci devam ettirmesi gerektiğini düşündük. Bu tür gelişmelerin bu yılın ilk çeyreğinde devam etmesi gerektiğini konuştuk.
"Libya'da askeri komitenin tekrar bir araya gelmesi söz konusu. Artık kırılgan bir ateşkesin sağlam ve kalıcı bir ateşkese dönüşmesi için çaba harcanması gerekiyor. Sarraj'ın da sürece katkı sağlanması önemli.
"Çok kapsamlı konuları ele aldık, ikili konuların yanı sıra bölgesel ve stratejik konuları ele aldık. Bizim Türkiye'nin mülteciler konusunda sağladığı desteği takdir ettiğimizi ifade ettik. 3,5 milyon mülteciyi kabul etmenin ne kadar önemli bir çaba olduğunu takdir ediyorum."
"Libya'da Türkiye ne zaman müdahale edecek? Türkiye silah ambargosuna uyacak mı? sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
"Biz şu and oradaki askeri güçlere Libya'nın, özellikle Sarraj yanlısı güçlere eğitim vermek için TBMM'de de süreci tamamladık. Çıkardığımız yasal düzenlemeyle heyetimizi gönderdik, gönderiyoruz. Biz Sarraj'ı yalnız bırakmayacağız. Elimizden gelen desteği vermekte kararlıyız. Buradan giderken TBMM kararıyla askerimizi gönderiyoruz. Askerimiz orada bu eğitim çalışmalarına gerekli desteği verecek. 500 yıllık bir geçmişi olan Türkiye'nin Libya'ya mazisi, herhalde böyle bir hakkı doğurur. Biz bir terör noktasında herhangi bir tanınırlığı olmayan kişiye değil, Sarraj'a ki BM Güvenlik Konseyi'nin meşru olarak tanıdığı bir kişiye ve onun ordusuna böyle bir desteği veriyoruz. Hafter nasıl bu şekilde bazı ülkeler tarafından tanınıyor bunu anlamakta zorlanıyoruz. Moskova'da oraya çağırmışlardır, oradan kaçmışlardır adeta. Berlin'de açıklanan 55 maddelik metne de imzasını koymamış, koyacağı söylenmiştir. Aldığım bir bilgiye göre Rusya'nın 28'inden sonra katılacağına dair bazı şeyler söyleniyor. Tutarlı şeyler değil, bir insan bu tür desteklerle şımartılırsa, ki bu desteklerin arkasında BAE ve Mısır var, her türlü silah desteğini veriyorlar, Sudan'dan 5-6 bin civarında kara gücü söz konusu. Bütün bunlar olurken 500 yıllık mazisi olan Türkiye'yi Libya'ya davet eden dostlara hayır dememiz mümkün değildi. 55 maddeyi sözde kabul etmek başka bir şey, altına imzayı koymak başka bir şey. Hafter henüz buna imzayı koymuş değil. Bunları biz tamamiyle kabul olarak anlamıyoruz. Uluslararası diplomasi, hukuk anlayışımızda böyle bir durum söz konusu değil. Hafter'in de yarın ne yapacağı belli olmaz onu da size söylemiş olayım.
Merkel'in yanıtı ise şöyle:
"Berlin Konferansı'nda tarafları destekleyen ülkeleri bir araya getirdik. Konferanstan beri, hatta daha önceki Rusya'daki görüşmeden beri çatışmalar azalmıştı. Şu anda askeri komitenin toplanması önemli. Bu anlaşmanın ötesinde bu komiteye öneri isimler bildirildi. Ben bütün çatışmaların hemen sonlanacağını beklemiyordum, kırılgan bir denge. Bu 55 maddenin kabul edilmesi çok önemliydi. Aslında bu maddelere uyulmaması doğal değil, zor bir süreç, biz de bu süreci takip ediyoruz. Toplantıda bulunan diğer ülkeler de ellerinden geleni yapacaklarını ifade ettiler. Hafter de 55 maddeyi kabul ettiğini söylemedi, sadece ateşkesi kabul etti. Moskova'da olduğu gibi imzalamadı bu konuda haklısınız."
Erdoğan: Basın özgürlüğü konusunda hassasiyetimi bilen bilir
"Uluslararası basın mensuplarının çalışma izinleri Cumhurbaşkanlığın İletişim Başkanlığı'nın görev alanına girmektedir. 19 farklı Alman kurumunda 35 gazeteciye basın kartı düzenlenmiştir. 28 Alman basın mensubunun da başvuruları ulaşmıştır. Başvurular 31 Aralık 2019 tarihinde tamamlanmıştır. Değerlendirmesi yapılmaktadır. Almanya ile iyi ilişkilerimizden rahatsız olan bazı kişilerin Türkiye'nin Alman gazetecilere akreditasyon vermediği şeklinde yansıtmaya çalıştıklarını görüyoruz. Böyle bir özel muamelenin ya da Alman gazetecilere yönelik çifte standardın olmadığını ilk elden ifade etmek isterim. Mevcut yerleşik akreditasyona sahip gazetecilerin sorun yaşamaması için, benim de takip ettiğim, izlediğim bir şekilde oturum izinlerinden sorumlu olan Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ile iletişim halindeyiz. Bir sorun ve mağduriyet yaşanması söz konusu değildir. Basın özgürlüğü konusunda hassasiyetimi bilen bilir.