Kemal Kılıçdaroğlu: Türkiye demokrasisi işgal altında
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı'nda konuştu. Hükümetin toplumu duyarsızlaştırmaya, susturmaya ve bunu normalleştirmeye çalıştığını belirten Kılıçdaroğlu, "Bizlere düşen görev, nasıl bu olaylar gündeme geldiğinde dik duruşumuzla karşı çıkıyorsak, karşı çıkmayı sürekli hale getirmemiz gerekiyor. Bizim dışımızda karşı çıkan hiç kimse yok. Acaba CHP'yi de nasıl sustururuz, yönlendirebiliriz. Bu tuzağa hiçbir CHP'linin düşmemesi lazım. dedi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP 19. Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın açılışında partililere seslendi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Yavuz Karan arkadaşımız aramızda yok. Allah’tan rahmet diliyorum. Bugün İstanbul’da Cumhuriyet gazetesi çalışanları ile ilgili bir dava var. Haksız olarak Ahmet Şık 434, Akın Atalay ve Murat Sabuncu 495 gündür tutuklu. Suni bir iddianame ile bu arkadaşlar bir yıldan fazladır hapisteler. Umarız bugünkü duruşmada bu arkadaşlar serbest bırakılır.
Hükümet öyle bir algı yaratıyor ki gazeteciler normal bir şekilde hapiste yatıyorlar. Milletvekilleri uzun süredir hapiste. Toplum bir süre sonra bunları kanıksamamaya başlıyor. En büyük tehlikelerden birisi bu. Bizlere düşen görev, nasıl bu olaylar gündeme geldiğinde dik duruşumuzla karşı çıkıyorsak, karşı çıkmayı sürekli hale getirmemiz gerekiyor. Bizim dışımızda karşı çıkan hiç kimse yok. Acaba CHP’yi de nasıl sustururuz, yönlendirebiliriz… Bu tuzağa hiçbir CHP’linin düşmemesi lazım.
TÜRKİYE DEMOKRASİSİ İŞGAL ALTINDA
Üniversiteleri susturulan bir Türkiye’de yaşıyoruz. En çok konuşması gereken üniversiteler suskun. Susturulmuş bir üniversite gerçeğiyle karşı karşıyayız. Parlamentonun yetkilerinin gasp edildiği bir Türkiye’de yaşıyoruz. Suçluyu siyasi otoritenin belirlediği bir Türkiye’de yaşıyoruz. 21. yüzyıl Türkiye’sinde demokrasi işgal altında. İnsanlar nefes alamıyorlar.
Hükümet BM’ye başvurarak biz adil yargılama, tutulanlara insanca davranmayacağız diye BM’ye başvurdu ve iradesini beyan etti. Hiç kimsenin bu süreçte can ve mal güvenliği yok. Gayri meşru bir referandumla anayasa değiştirildi. Demokratik hukuk devletinin işlevsiz hale getirilmek istendiği görülüyor. Önce parti devletine şimdi de haneden devletine dönüşen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Hanedanı ile birlikte bir tek adam rejimi. Kuvvetler ayrılığı ilkesi yok edilmiş tek adam rejiminin tutsağı haline getirilen bir Türkiye’de yaşıyoruz. Özgür iradesi ile dış politikasını belirleyen bir Türkiye değil, egemen güçlere göre politikasını belirleyen bir Türkiye’den bahsediyorum. Toplumu ayrıştırarak, bölerek, kendi güvencesi altına almak istediği bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. En kritik kararlarda, devleti yönetenlerin aldatıldık itirafları ile karşı karşıya geldiğimiz bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız.
"TÜRKİYE EKONOMİSİ TEFECİLERE PEŞKEŞ ÇEKİLİYOR"
İki yakası bir araya gelmeyen Türkiye ekonomisini tefecilere peşkeş çeken bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Toplanan vergilerin hesabının verilmediği, sorulduğunda da suçlu konuma düşürülen bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız. Bu rejimin adı hanedan, tek adam rejimi. Düzenin adı da haramiler düzeni. Haramilerin saltanatını yıkmadıkça yatağımızda rahat uyuyamayacağız. Bizim boynumuzun borcudur haramilerin saltanatını yıkmak. Çünkü bir Kuvayı Milliyeciyiz.
Bizim temel ilkemiz, söz konusu vatansa gerisi teferruattır. Bu saflara elbette ki ister muhafazalar, ister ülkücü, ister milliyetçi, ister mukaddesatçı, ister Atatürkçü kim olursa olsun hep beraber bu mücadeleye getireceğiz. Bu mücadele bizim ortak mücadelemizdir. Bu davaya önce inanmamız gerekiyor.
"DAVAYA İNANANLAR ‘BEN YARIN NE OLACAĞIM’ KAYGISI TAŞIMAYANLARDIR"
Yok etmek isteyeceklerdir ama asla yok edemeyeceklerdir. Çünkü, bir haklıyız, gururluyuz, onurluyuz. Her CHP’linin bir dava insanı olması gerekir. Kadın-erkek eşitliğinin savunulması ortak davamızdır. Dün Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Aydın’dan kadın muhtarlara seslendim. Çağrı yaptım, yüzde 33 cinsiyet kotasını Siyasal Partiler Yasası’na koyalım diye. Aynı çağrıyı yine yapıyorum. Yüreğiniz yetiyorsa, kadınlara saygınız varsa, parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partiler, en az yüzde 33 cinsiyet kotasını yasalaştıralım. Biz bunu yapacağız. Türkiye’yi çağdaş uygarlığa taşımak ortak avamızdır.
Davaya inanan insanların özelliği ben yarın ne olacağım kaygısı taşımayanlardır. “Milletvekilliğim garanti mi?” diye söyleyenlerin dava insanı olmaya hakları da hukukları da yoktur. Dava insanı olanların mevkisi yoktur, makamı yoktur, yeri yoktur. Sen hiçbir şey olamazsın, senin bu partide yerin de yoktur kardeşim. Bireysel çıkar peşinde koşanların bu partide yeri yoktur.
“DELEGE AVCILIĞI YAPANLARIN BU ÜLKEYE FAYDASI YOKTUR”
2010 yılında genel başkan olduktan sonra önümdeki en önemli görev parti için reformdu. Yepyeni bir siyaset anlayışını bu partiye yerleştirmeye çalıştım. Tüzüğe en az yüzde 85 ön seçim şartını ben koydurdum. 2 kez üst üste kontenjan adayı olanların, üçüncü kez aday olamayacaklarına ilişkin tüzüğe ben koydum. Daha önce ön seçim mi vardı? 55 seçim çevresinde ön seçim yaptık. Çıkıp bana “Kılıçdaroğlu tüzük değişikliği getiriyor, tüzük değişikliğini kaldıracaklar.” Niye yapalım? Delege avcılığıyla siyaset yapanların bu ülkeye faydası yoktur. Ön seçim maddesi aynen duruyor. Hatta aday saptama yöntemleri belirlenirken bir düzenleme daha yaptık, il örgütlerinin görüşlerinin de alınacağını tüzüğe yazdık. Bir Parti Meclisi’ne girerken il başkanlarının önerisini de oraya götüreceğiz. Bana en yakın olanlar şunu aday göster bunu aday göster, en uzak olanlar şu olmasın, bu olmasın diyenler… Adayı en iyi belirleyecek olan örgütün kendisi. Meraklısı olsaydım, 2012’de ön seçim şartını getirmez, 55 ilde ön seçim yaptırmazdım.
“ÖRGÜT PARTİYİ AYAKTA TUTUYOR”
Örgüt partiyi yıllardır iktidar olmamasına karşın ayakta tutuyor. Örgüte güvenmeyeceksiniz de kime güveneceksiniz. 55 yerde ön seçim yaptık, ben de örgüt de rahat etti. Ön seçimi aşıp gelenler oldu. Milletvekili arkadaşlarım parlamentoda ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Hiçbir partinin göstermediği çabayı bizim milletvekillerimiz gösteriyorlar. 81 ile gidiyorlar.
İktidar partisinin ve yandaşlarını en çok kullandıkları cümle şuydu: “CHP Sivas’tan öteye gidemez.” CHP bugün Avrupa’ya da, Amerika’ya da gidebiliyor. Diyarbakır’a da, Hakkari’ye de niye gitmeyelim? Kürt sorununu çözecek olan parti, CHP’dir. CHP dışında hiç kimse bu sorunu çözemez. CHP, demokrasi ve özgürlük bağlamında bu sorunu çözecek. 15 yıldır çözemediler, şehitler üzerinden siyaset yapıyorlar. Kendi çocuklarını askere göndermemek için her türlü dümeni çevir. Bu oyunu da Türkiye’nin görmesi lazım. 7 Haziran’dan sonra bir süre sonra yeniden seçime gittik. Tamamımız merkez yoklaması ile parlamentoya geldi. Bir düzenleme yaptık, ön seçimden gelen arkadaşların tekrar ön seçime gitmelerini doğru bulmadım. O arkadaşların tamamını yeniden bulundukları konumlarla seçime gittik. Ön seçime verdiğimiz değeri ve önemi gösteriyor bu. Parti içi demokratik yarış kültürünü yerleştirmek için 8 yıldır mücadele veriyorum. Hastalıklı eski alışkanlıklarla ne yazık ki hala bu parti kültürünü arzu ettiğim oranda partiye yerleştiremedim ama bunun mücadelesini mutlaka yapacağım.
"BEN YOKSAM PARTİ DE YOK DİYEN ARKADAŞLAR, KAPI BURADA ÇIKIP GİDEBİLİRLER"
“Ben yoksam parti de yok” diyen arkadaşlar, kapı burada çıkıp gidebilirler. Parti kimsenin babasının malı değildir. Parti hepimizindir. Türk milletindir, Kuvayı Milliyecilerindir. Avukat bürolarında kurulan parti değildir, savaş meydanlarında kurulan bir partidir. 1980 sonrası lümpenleşen bir yapı vardı. O yapıyı yok edinceye kadar mücadele edeceğim. Her partili bir dava insanı olacak. “Ben ne olacağım?” diye yolan çıkanlar partiye ihanet ediyorlar. Sandık koymayanı tutmayacağım. Bürolarda oturup delege yazmanın da mantığı yoktur. Her zaman parti içim yarışmayı tercih ettim. Divanın önünde imza atma şartını uzaydan gelen adamlar mı kaldırdı, ben kaldırdım. Divan önünde imza ayıbından bu partiyi kurtardım. Delege istediği gibi imza atar. Delegenin çift kişilikli olmaması lazım. Hem ona hem buna imza, olmaz, ahlaki değildir. İmza atan herkes kapıma geldiğinde hiçbir zaman sorgulamadım. Diğerlerini, genel başkan yardımcılarını, il başkanlarını nasıl karşılayıp uğurladıysam onları da öyle karşıladım, uğurladım. Herkes demokratik olarak yarışabilir. Eski alışkanlıkların nüksetmesini kabul etmiyorum. Delege üzerinde baskıyı kabul etmiyorum. Bunu yaptığımız zaman ses vermiş oluruz. Bunu yaptığımız zaman bu partide demokrasi var, bunu söylemiş oluruz.