Fikret Bila
Hedefteki Laiklik
Kadın Voleybol A Milli Takımımız, Avrupa Şampiyonu olarak sporda Cumhuriyet tarihimizin en önemli başarılarından birini elde etti.
Zorlu bir mücadele sonucunda Avrupa Şampiyonu Kupası’nı Türkiye’ye getiren başta voleybolcularımız olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum.
Kadın voleybolcularımız Atatürk’ün görmek istediği zirveye çıktılar. Atatürk sadece sporda değil her alanda Türk kadınını zirvede görmek isterdi. Kadın voleybolcularımız bunu başardı.
Böyle büyük bir milli başarıya imza atmalarına karşın Kadın Voleybol Takımımıza ve oyuncularına yapılmadık hakaret kalmadı.
Milli takıma ve oyuncularına saldıranlar, hakaret yağdıranların ortak yönü Atatürk, laiklik ve kadın-erkek eşitliğine karşı olmaları.
Bir takım bahaneler üreterek bu büyük başarıyı gölgelemek isteyenlerin hedefinde laiklik var.
Kadın Voleybol Takımı’na kadın takımı olduğu için saldırıyorlar. Oyuncular şort giydikleri için hakaret ediyorlar.
Bu başarıyı kazanan erkek takımı olsaydı, bu hakaretler, bu saldırılar yapılmaz, büyük törenlerle karşılanırdı.
Kadını eve kapatmak, toplumsal yaşamdan ayırmak isteyen, okula gitmelerini, meslek sahibi olmalarını istemeyen bu karanlık tarikat-cemaat zihniyeti iktidarın da desteğiyle devlet kurumlarında hakim hale geldikleri gibi toplumsal yaşama da müdahale etmeye başladılar.
İktidar, oyunu artırabilmek için büyük çoğunluğu laiklik ilkesine, dolayısıyla kadın-erkek eşitliğine, insan haklarına karşı olan bu tarikatların taleplerini bir bir yerine getiriyor.
Türkiye, tarikatlar istediği için bir gece İstanbul Sözleşmesi’nden çıktı.
Yine tarikatlar öyle istiyor diye açık havada içki satışları saat olarak kısıtlanıyor, açık havada içilmesini yasaklamak için girişimler yapılıyor.
Yine iktidara güvenen bir takım sarıklı tipler içkili lokantalara, kafelere, eğlence yerlerine, spor salonlarına girip “tebliğ” yapıyorlar.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın, (İBB) çok değerli sanatçıların eserlerinin sergilendiği sergiyi aynı zihniyetteki gruplar basıyor.
Yine tarikat mensuplarının isteği doğrultusunda savcılık ilk kez İBB’ye sergi soruşturması açıyor.
Tarikatlar-cemaatler, başta Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere bütün kamu kurumlarında etkin yerlere yerleşmiş durumda. Medrese, Kur’an kursu, okul, yurt, kurs adı altında eğitim yine tarikatların elinde. Bakanlığa bağlı resmi okullarda da “değerler eğitimi” adı altında tarikat mensupları, imamlar görev yapıyor.
Yaşam tarzına, bilimsel eğitime yapılan müdahalelerle Anayasa’daki laiklik ilkesi fiilen ortadan kaldırılıyor.
Oysa laiklik çağdaş Türkiye’nin belkemiğidir.
Atatürk ilke ve devrimlerinin özüdür.
Laikliğin ortadan kaldırılması demokrasiyi de ortadan kaldırır. Laik olmayan bir rejimde demokrasi işlemez.
Laikliğin ortadan kaldırılması çağdaş hukuku da ortadan kaldırır. Laik olmayan rejimlerde çağdaş hukuk da olmaz.
Laiklik ortadan kalkarsa kadın-erkek eşitliği olmaz. Taliban’ın yönettiği Afganistan’da olduğu gibi kadın toplumsal hayattan dışlanır, eve kapatılır.
Kamusal alanda görünmez. İkinci sınıf muamele görür. Erkeğin malı-mülkü sayılır.
Laiklik olmazsa bilim, bilimsel eğitim olmaz. Toplum çağın gerisinde kalır.
Teknolojik ve bilimsel gelişmeleri izleyemez. Taliban’da örneklerini gördüğümüz gibi televizyonlar, bilgisayarlar kırılır.
Bu nedenlerle laiklik; demokrasinin, bilimin, bilimsel eğitimin, kadın-erkek eşitliğinin, insan hakları ve özgürlüklerin, aydınlanmanın, kalkınmanın önkoşuludur.
Laiklik olmazsa ülke ve toplum karanlığa gömülür.
Türkiye’nin girdiği bu süreç başta CHP olmak üzere Atatürk’le, laiklikle, kadın-erkek eşitliğiyle sorunu olmayan muhalefet partileri gözünü açmalıdır.
Bu partiler iç kavgaya ve birbiriyle kavgaya tutuşmak yerine Türkiye’yi Atatürk’ün aydınlık yoluna çevirmek için çaba göstermelidir.