İsmail Saymaz
Hak-Yol'cu Danıştay üyesi yanıtlıyor: Bize 'Yargıya çöktüler' diyen rüşvetçidir
Geçen hafta cep telefonuma sürpriz bir mesaj geldi.
Şöyle yazıyordu:
"Sorun ne, biliyor musunuz?
Yargıdaki hırsız, utanmaz, arsız, borsacı başsavcı, savcı ve hakimlere tolerans gösterilmesi.
İçim kan ağlıyor."
Bu mesajı gönderen kişi, Nakşibendi Tarikatı'nın İskenderpaşa Kolu'na bağlı Hak-Yol Vakfı'ndan yetişen bir Danıştay üyesi.
Hak-Yol yargıyı ele geçirdi mi?
Mesajın geldiği gün, 19 Ekim'de, köşemde Yargıtay üyesi bir hakimin iddialarına yer vermiştim.
O Yargıtay üyesi, Hak-Yol'cuların yargıda egemenlik kurduğunu...
Hakimler ve Savcılar Kurulu ile Danıştay'ı kontrolleri altına aldığını...
Adalet Bakanlığı ve Yargıtay'da etkin olduklarını...
Üyelerinin 1000'e ulaştığını iddia ediyordu.
Yargıda her tarikat ve cemaatin WhatsApp grubunu kurduğunu, haremlik selamlık toplandığını ileri sürüyordu.
Üç grubun WhatsApp grubu var
Hak-Yol'cu Danıştay üyesi bu iddialara şiddetle itiraz etti.
"Yargıtay üyelerinin haremlik selamlık toplantı yapacaklarını aklınız alıyor mu?" diye sordu.
FETÖ'yü hatırlatarak, "Neden olmasın?" dedim.
"Aynı heyette yan yana oturduğun üyeyle haremlik selamlık yapacağız öyle mi?" diye karşılık verdi.
Sordum:
- Tarikat ve cemaatlerin kendi WhatsApp gruplarını kurduğu doğru mu?
"Kesinlikle yalan!" dedi.
Ardından ekledi:
"Sosyaldemokratlar, ülkücüler ve muhafazakarların ayrı WhatsApp grupları olabilir." Böyle bir gruplaşmanın da yanlış olduğunu ifade ettim.
Buna neden ihtiyaç duyulduğunu sordum.
Şöyle dedi:
"Yargıdaki seçimlerde kuruldu. Normalleşmeyle beraber bunların olmaması gerekir."
FETÖ'den ne farkı var?
Danıştay üyesi, İskenderpaşa'nın Şeyhi Mahmut Esat Coşan'ın 2001'deki ölümünden sonra Hak-Yol Vakfı'nın öğrenci etkinliği kalmadığını savundu.
"Arkası gelmedi. 1986 ile 1990 yılları arasında yetişenler var. Meslekte 20 ve 25. yılındaki insanlar" dedi.
İskenderpaşa sönümlenmişken, yargıdaki olağanüstü yoğunlaşmayı nasıl açıkladığını sordum.
Şöyle devam etti:
"Muhafazakar bir iktidar var. İktidarda size yakın düşünenler sizi ünvanlı görevlere getiriyor. 17-25 Aralık'ta FETÖ ile mücadele edenler bu isimler oldu. Doğal olarak gelişti."
"Yani, kayırdılar" diye vurguladım.
Bir müddet düşündükten sonra şu soruyu yöneltti:
"Çankaya Belediyesi'nin işe aldıkları Keçiören'inki ile aynı mı?"
"Belediyeye tesisatçı almakla Yargıtay'a hakim almak aynı şey mi?" diye karşılık verdim. İktidarın tarikat ve cemaatlere öncelik tanıdığını ifade ederek, "Bunu geçmişte FETÖ yaptı. Değişen ne?" diye sordum.
Şöyle dedi:
"Bazılarının FETÖ ile mücadeleden anladığı bütün muhafazakarlarla mücadele. Siz TÜGVA'nın evinde kalanlara 10 yıl sonra örgüt muamelesi mi yapacaksınız?"
Danıştay üyesi, Hak-Yol adına kimsenin devletten koltuk istemediğini...
Tarikatın merkezinin olmadığını ifade etti.
Yargıdaki Hak-Yol örgütlenmesine dair iddialara yanıt vermek istedi.
Olması gereken budur.
15 Temmuz'u atlatmış olan Türkiye, başta yargı ve güvenlik bürokrasisi olmak üzere devlette şeffaflığa ihtiyaç duyuyor. Özellikle Hak-Yol, Menzil ve diğer dini örgütlenmelerin kamuda yatay ve dikey şekilde kadrolaştığı iddiası toplumu tedirgin ediyor.
Endişeyi gidermenin yolu içtenlikle konuşmaktır.
Kuşkuları gidermektir.
Hak-Yol'cu hakim: FETÖ benzetmesi iftiradır
İşte, adı bende saklı olan Hak-Yol'cu Danıştay üyesinin yanıtları...
"Mevcut yüksek yargının kahir ekseriyeti 15 Temmuz'dan sonra milli güvenliğe karşı tehdit oluşturacak her tür oluşumla aidiyet, irtibat ya da iltisaklı kişilerin yargıdan temizlenmesinde titizlikle mücadele veren muhafazakâr, milliyetçi ve sosyaldemokratların destek verdiği Yargıda Birlik Platformu arasından 2014'te oluşan HSYK üyelerince seçilmiştir. Bir tarikat ya da yapının egemenliğinden bahsetmek mesnetsiz bir iftira olduğu gibi bu kişilere haksızlıktır.
İskenderpaşa'ya ilişkin "yargıyı ele geçirme" ve "FETÖ'cüleri koruma" şeklindeki haksız isnatlar ise Ekrem Dumanlı'nın 2014 yılındaki "Kim bu Hak-Yol'cular" söylemini hatırlatıyor.
FETÖ kumpaslarına karşı duran, kumpası gerçekleştirenlere karşı etkin soruşturmalar yürüten, 15 Temmuz'a yiğitçe duruş sergileyen, Yargıda Birlik Platformu kurucu kadrosunun önde gelen muhafazakâr isimlerinden olan bu kişilere FETÖ benzetmesi iftiradır.
Eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin'in ifade ettiği üzere İskenderpaşa entellektüel birikimiyle FETÖ gibi taşeron örgütlerin önüne geçebilecekken, kaza gibi bir suikast neticesinde liderinin 2001'de vefat ettiği ve 28 Şubat'tan sonra Hak-Yol Vakfı'nın tüm şubelerinin kapandığı unutulmamalıdır.
Yargıtay, Danıştay ve HSK'nın ele geçirildiği ifadesinin bilgi, belge ve araştırmaya dayanmadan, meçhul bir Yargıtay üyesinin asılsız beyanları ile verilmesi mesnetsizdir.
FETÖ karşıtı YARSAV’a sızarak başkanını seçimle devirenler şüphesiz ki İskenderpaşa ve Menzil’e gönül bağı olanların içine sızarak renklenebilirler. Bu sızma ihtimalini ifade etmek yerine topyekün hedefe koyarak, milli güvenliğe tehdit görerek, "FETÖ gibi mücadele edilmeli" demek dindar insanları derinden yaralamıştır.
FETÖ ile mücadele adı altında bu iki gruptan hareketle tüm dini gruplara yönelik bu sorunlu bakış açısı, FETÖ ile mücadeleye onulmaz zararlar verecektir.
Bunlar FETÖ sözcülerinin söylemine hizmet edecek gayri milli, iyi niyetten uzak ve talihsiz açıklamalardır.
Meçhul (!) Yargıtay üyesinin durduk yerde bu iddialarda bulunması ister istemez, acaba kendi hakkında rüşvet/borsa iddialar var da HSK'ca incelenmesi ve soruşturulmasının önüne mi geçmek için bu çıkışı yaptı sorusunu akla getiriyor."