İsmail Saymaz
Gezi Parkı Davası hakimi: Eşim değil, eniştesinin ailesi FETÖ'cü
Bugün yine Çağlayan Adliyesi'ndeyim.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunda şüpheli sıfatıyla ifade vereceğim.
Suçum...
Gezi Parkı Davası'nda Osman Kavala'ya müebbet, 16 vatansevere 18 yıl hapis cezası veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin hakimi Murat Bircan'ın AK Parti'den milletvekili aday adayı, eşi Arzu Bircan'ın FETÖ şüphelisi olduğunu yazmak.
halktv.com.tr'de 26 Nisan ve 28 Nisan'da çıkan "Gezi Davası'ndaki AK Partili hakimin eşi FETÖ itirafçısıymış" ve "Gezi Parkı hakiminin eşi FETÖ şüphelisi çıktı" başlıklı iki yazımda, terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerini hedef göstermekle itham ediliyorum.
Hakim Bircan'ın şikayetçi olmasıyla bu soruşturma açıldı. Bircan, el yazısıyla kaleme aldığı dilekçesinde şunları yazıyor:
'Çocuklarım FETÖ okulunda bir yıl okudu'
"İsmail Saymaz'ın iddiaları: Eşimin itirafçı olarak ifade verdiği iddia ediliyor. Ancak eşim itirafçı değil, müşteki sıfatıyla şikayette bulunup FETÖ'cüleri ihbar ediyor. Ailesi FETÖ'cü değil, ifadede bahsedildiği gibi ablasının kocasının ailesi FETÖ'cüdür.
Bu iftiralarla ilgili Samsun Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş.
Çocuklarımın FETÖ okullarında 7 yıl okuduğu yalandır. Sadece 2013'te bir yıl okumuştur. 17-25'ten sonra Bafra İmam Hatip Orta Okulu'na geçmişlerdir. 17-25'ten sonra irtibatı yoktur. Hatta düşmanlığı vardır.
İfadeye çağrılmış değil, kendisi gitmiştir. Savcılık kaynaklarında herhangi bir ifade yok. Beyanlar yalandır."
Hakim, eşi adına şikayetçi olamaz
Hukuk Fakültesi okumadım.
Fakat...
Yaklaşık 20 yıldır dava dosyalarıyla vakit geçiren bir gazeteci ve kıdemli sanık olarak ceza kanunlarını bilirim. Bu dilekçe, yargıda nüfuz kullanımının örneğidir. Hakim Bircan, mesleğinin ona sunduğu imtiyaz ve gücü eşinin ve ailesinin yararına kullanıyor.
Eğer ben, Hakim Bircan'ın eşi Arzu Bircan'ı hedef gösterdiysem...
Ne diye Arzu Hanım değil de Hakim Bircan şikayetçi oluyor?
Bir insanın, eşi adına suç duyurusunda bulunduğu görülmüş iş midir?
Demek ki Gezi Parkı Davası'nda müebbete karar veren mahkemenin üyesi olunca bu hakka kavuşmuş oluyorsunuz!
Öyle değil ya...
Diyelim ki hedef gösterdim.
Arzu Bircan, avukatlıktan hakimliğe sıçrayan eşinin izinden yürüyerek, hemşirelikten yargıya geçmediyse halen bir sağlık kuruluşunda çalışıyor olmalı. Ne zamandır hemşireler terörle mücadele eden kamu görevlileri arasında sayılıyor? Hakim Bircan, eşi adına dilekçe veriyor, fakat bu suç kendisine karşı işlenmiş gibi soruşturma yürütülüyor.
Eğer Hakim Bircan, kendisini hedef gösterdiğimi iddia ediyorsa, 2018'de Samsun'da AK Parti'den milletvekili aday adayı olduğuna dair bilgi Gezi Parkı Davası'nın duruşmasında sanık avukatları tarafından kamuoyuna açıklandı.
Ben duyurmadım ki.
Malumu ilan etmekten dava açılır mı?
AK Türkiye'de olur, oluyor.
İtirafçı değil, ihbarcıymış
Hakim Bircan, dilekçesinde, eşinin itirafçı değil, ihbarcı olduğunu ifade ediyor. Oysa Arzu Bircan, 29 Temmuz 2016'da Bafra Cumhuriyet Başsavcılığı'nda alınan ifadesinde, şu bilgileri veriyor:
"Ablamın kayınpederi H.A., Said Nursi'nin talebesi olduğu için küçüklüğümüzden beri aile cemaate yakındır. Geçmiş dönemde cemaat sohbetlerine davet edildim. Bu sebeple bir çok kişiyi tanırım. İyi niyetli bir şekilde 17-25 Aralık öncesinde sohbetlerde bulundum."
Bircan, geçmişte FETÖ'cü olduğunu söylüyor.
Bu sözler itiraf değil de nedir?
Zaten 26 Nisan'daki yazımda, "Bircan itiraflarda bulunduğu halde müşteki- şikayetçi sıfatıyla dinlenerek, hukuken korundu" diye yazdım. Müşteki olarak dinlendiğini, fakat gerçekte ihbar ve itiraflarda bulunduğunu belirtim. Burada suç nerede; anlamak mümkün değil.
Hakim Bircan, çocuklarının yedi yıl değil yalnızca bir yıl kadar FETÖ'nün Özel Delta Koleji'nde okuduğunu ifade ediyor. Fakat Arzu Bircan hakkındaki 17 Aralık 2018 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda şöyle yazıyor:
"Çocukları olan M.Ş.B. ve İ.G.B.'nın 2007-2014 yılları (2. dönem) arasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir olan ve KHK kapsamında kapatılan Özel Bafra Delta Koleji'nde eğitim gördüklerinin bildirildiği..."
Hoş, bir yılı yedi yıl yazsak da suç olmaz ama...
İki yazımı da tutanaklara göre yazdım.
Ne hakarette bulundum.
Ne de iftira attım.
Bu suçlardan soruşturma açılamadığı için Hakim Bircan, eşi adına şikayette bulundu. Hemşire Arzu Bircan terörle mücadele eden kamu görevlilerinden olmadığı için, hakim eşi dilekçe vererek, bana soruşturma açtırıyor. Bu hukuken hile değil midir?
Bugün siyaseten, yarın şer'en
İki yıl öncesine kadar AK Parti üyesi olan Hakim Bircan, partisi tarafından darbe diye bakılan Gezi Parkı Davası'nda 2013 yılında FETÖ'cü polis ve savcılarca toplanan kanıtlara bakarak, müebbete karar veriyor. Şüpheli kişi, kendi eşi olunca 17-25 Aralık tarihini masumiyetin dayanağı gösteriyor. Çocuklarının FETÖ'nün okulunda okumasını ve eşinin 17-25 Aralık öncesinde örgütte bulunmasını olağan görüyor. Öyle ki "Eşim değil, eşimin eniştesinin ailesi FETÖ'cü" diyebiliyor, bu ilişkiyi iltisak saymıyor. Fakat baktığı davada, Osman Kavala ile telefonda görüşmeyi ve ayaküstü karşılaşmayı suç kabul ediyor. Esasen Hakim Murat Bircan'ın bir ağır ceza mahkemesindeki yeri, hakim kürsüsü değil, olsa olsa avukatlara ayrılan bölüm olabilirdi. Gel gör ki yargı erki Beştepe Hukuk Bürosu olarak hizmet verdiği için hakim ile avukatın, davalı ile davacının yeri artık değişti. Gezi Parkı Davası'nda görüldüğü üzere siyasi hüküm vermeleri için partizanlar ve müritlerden mahkemeler kuruluyor. Bugün siyaseten, ihtimaldir ki yarın şer'en de karar verecekler.
Bu yazım savcılığa vereceğim ifademin bir örneğidir.
Bugün yine Çağlayan Adliyesi'ndeyim.
12 Eylül cuntasının zorba hakimi öldü
Nasıl Beştepe Hukuk Bürosu'nun partizan ve mürit hakim ve savcıları varsa 12 Eylül cuntasının Hakim Binbaşı Atilla Ülkü'sü vardı.
Ülkü, Barış Derneği Davası'nın en kıdemli yargıcıydı.
Dernek başkanı olan Büyükelçi Mahmut Dikerdem ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Reha İsvan, İstanbul Barosu Başkanı Orhan Apaydın, oyuncu Tarık Akan ve Genco Erkal ile gazeteci Ali Sirmen'in de aralarında bulunduğu 25 aydın tutuklandı. Toplam 45 kişiye, o tarihte Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesinde yer alan komünizm suçundan tutuklandı.
Daha sonra Turgut Kazan gibi, Barış Derneği Davası avukatlarına da dava açıldı. Türkiye'nin utançla hatırladığı bu davada cuntanın en ceberrut, en merhametsiz ve en zorba yüzünü Atilla Ülkü temsil ediyordu.
Avukat Kazan'a göre...
Ülkü, bir duruşmada, Deli Petro'nun vasiyetnamesinin bir örneğini Genelkurmay'dan getirterek, duruşmada okudu. Bu yolla Barış Derneği Davası sanıklarını Rusların Akdeniz'e inme hayallerinin piyonu olmakla suçladı.
Kazan, şöyle diyor:
"Bizimkiler komünist ya, onunla ilişkilendiriyor. Hani, Deli Petro'nun vasiyetnamesi bir sanığın evinde bulunsa anlayacağım. Dedim ki şu an tarihsel bir olaya denk geliyorum. İnsanlar neyle suçlanıyor, hakim ne yapıyor!"
Ülkü, bir başka duruşmada Nazım Hikmet'in şiir kitaplarını getirip aleyhte delil diye okudu.
Bir başka gün Avukat Çetin Özek ile Turgut Kazan'ın yan yana oturmasını yasakladı.
Kazan anlatıyor:
"Kalktım ayağa. 'Bundan sonra soru sormayacağız' dedim. Ülkü ısrar etti. Ben sertçe 'Siz üstümüz değilsiniz, biz astınız değiliz, kimin kiminle yan yana oturacağına biz karar veririz' dedim. 'Atın bunları' dedi. Ben Özek'in erlerin elleri üstünde götürüldüğünü gördüm. Kendimin nasıl götürüldüğünü bilmiyorum."
Kazan'a göre Ülkü, hukuk elverse Barış Derneği Davasında idam vermeye hevesliydi.
Bu dava, 141. maddenin kaldırılmasıyla düştü.
Sanıkları ise saygıyla hatırlanıyor.
Atilla Ülkü'ye gelince...
Önceki gün öldü.
Kazan:
"Biz ailece Atilla Ülkü'yü yaşadık. Hep rüyalarımıza gidiyordu. O davada sevdiğimiz insanlar vardı. Tutuklu sanıklara neler yaşatıldığına tanık olduk. Adaletsiz karar veren hakimleri unutmayalım. Hep sergileyelim, teşhir edelim ki kendileri ölse bile başkalarına ibret olsun."
Bugünün Atilla Ülkülerinin kulağına küpe olsun.