Gazeteci Barış Terkoğlu hücredeki 120 günü anlattı: Akıl sağlığınız hedef

Gazeteci Barış Terkoğlu hücredeki 120 günü anlattı: Akıl sağlığınız hedef
Oda TV’de yayımlanan bir haber nedeniyle 120 gün cezaevinde tutuklu kalan gazeteci-yazar Barış Terkoğlu, hücrede tek başına geçirdiği günleri anlattı.

“MİT mensubunu ifşa” suçlamasıyla dört aydır tutuklu bulunan Cumhuriyet yazarı ve OdaTV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, OdaTV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel, gazeteci Hülya Kılınç ve Yeni Yaşam Gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser önceki gün ilk kez yargıç karşısına çıktı. Barış Terkoğlu, Aydın Keser ve Ferhat Çelik’e adli kontrol şartıyla tahliye kararı çıkarken, Murat Ağırel, Barış Pehlivan, Hülya Kılıç’ın tutukluluğuna devam kararı verildi.

Aytunç Erkin’in Terkoğlu’yla görüşmesinden izlenimleri şöyle: 

Dün… Barış Terkoğlu’yla Caddebostan’da buluştuk. Eşi Özge ve oğlu Ali Derya’yla çay, kahve içip, denizi dinliyorlardı. Susmak bilmeyen telefona rağmen! Terkoğlu’nun ilk cümlesi şu oldu: “Sevincim yarım kaldı… Eşyalarınız toplarsınız çıkarsınız. Cezaevindeki diğer insanların küçücük pencerelerinden hayırlı olsun diye bağırırlar. Bunlardan birisi de Barış Pehlivan’dı. Bunları görünce, haliyle insanın gülümsemesi yarım kalıyor…”

Onların arkadaşlığı artık yoldaşlık… 14 Şubat 2011’de de birlikte Silivri Cezaevi’ne girmişlerdi, beraber çıkmışlardı… Kitapları ortak, dertleri, sevinçleri, hüzünleri aynı…

Cezaevinde de takip…

MİT şehidi haberini konuşmadık. Silivri’de yaşadıkları daha önemliydi. Çünkü… Barış’ın anlattıkları ve ayrıntılar ne yaşandığını bize anlatıyordu! Nasıl mı? Önce tecrit meselesiyle başlayalım.

Söz, Terkoğlu’nda: “Tecrit… Dört ay yalnızdım… 120 gün tek başıma hücrede kaldım, kendi kendime konuşmaya başladım. Bizi cezaevine atanlar “daha fazla ne yapabiliriz” diye düşünüyorlardı. 5 Mart’ta ben, 6 Mart’ta Pehlivan, 9 Mart’ta Ağırel tutuklandı. Bizi tutuklayanlar sonraki süreci de takip etti. Düşünsenize tek başınıza yaşıyorsunuz. Bir odada hayatınız sürüyor.”

“Akıl sağlığınız hedef”

“Psikolojik işkence” dediğimde Barış çok çarpıcı bir tespit yaptı: “Siyasi bir davada… Cezaevinde önce akıl sağlığınızı hedef alırlar. Bedeniniz sonra hedef alınır. Ben de akıl sağlımı iyi tutabilmek için kendime şu soruyu sordum: Neden cezaevindeyim? Bunun cevabını biliyordum! İşte bunu bildiğim için arkama yaslanıp, bu süreci en dik şekilde karşıladım! Neden buradayım diye sorduğunuz anda kaybedersiniz! İçeride de dışarıdaki gibi oldum. Beni koğuşa koydukları an hemen masa, sandalye, kalem, kağıt, kitap istedim. Bir çalışma düzeni kurdum… Sonra da radyo ve gazete…” Barış’ı yakından tanıyan biriyim ve iyi okuduğunu biliyorum: “Aytunç, dışarıdaymış gibi yazmayı sürdürdüm. Hatta okumaya fırsat bulamadığım kitapları da okudum. Örneğin… Yakup Kadri’nin Ankara kitabını okuyamamıştım ve bunun eksikliğini hissediyordum. Okudum…”

“Bir kelime konuşamadık”

Tecritin boyutunu anlamanız için Barış Terkoğlu’nun şu cümlelerini iyi okuyun: “Cezaevi içerisinde de bize özel bir cezalandırma uygulandı. Cezaevinde, duvarın arkasına bağırarak birbirinizi duyabilirsiniz. Bunu engellemek için Barış Pehlivan’la arama bir koğuş koymuşlar. Pehlivan’la Murat için de durum aynı! Yani… On metre ötedeki arkadaşınızı duyamıyorsunuz, bir kelime yok. Avukat görüşlerinde dahi görüşemedik. 4 ay sonra duruşmada konuştuk.”

“Kurallar var, insan yok”

Peki ya dokuz yıl önce… Silivri’de ne yaşamışlardı: “Dokuz yıl önce cezaevlerinde her şeye rağmen insan vardı 9 yıl sonraysa maalesef kurallar var… O dönemde başına bir şey gelse görüşebileceğin bir yer vardı. Derdin olursa bunu çözmeye çalışacak mekanizma vardı. Bugün katı kurallar var. Çünkü… Fethullahçılar içeri girince ‘taviz vermeyeceğiz’ psikolojisiyle cezaevleri katı mekanizmaya dönüşmüş…”

“Pehlivan’ı tahrik etti”

Barış Pehlivan’ın tutuklandığı gün bir memurun yumrukla Pehlivan’a vurması. Terkoğlu anlattı: “Barış’ı tahrik etmeye çalışıyor. Barış mesafeli dille sınırını hatırlatınca yumrukluyor. Bu hangi görüşten olursa olsun herkesin itiraz etmesi gereken bir kötü muamele. Yumruk olayının ardından yaşananları başka bir gözle izledim.” Burası önemli. Başka gözle izlemek ne demek: “Darp olayını açıkladıktan birkaç saat sonra savcılık bunu yalanladı. Hatta iddianameye yazdı. Ancak Pehlivan’ın bile beklemediği bir şey oldu. Adalet Bakanlığı müfettişleri geldi. Cezaevinde ifadesini aldılar. Görüntüleri incelediler ve ayrıntıları ortaya çıkardılar. Sözkonusu kamu görevlisi için inceleme böyle başladı.”

Terkoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Nihayetinde cezaevine girsek de gazetecilikten vazgeçmedik. Başarılı olamadılar. İktidar şunun farkında: Sözlerini anlatan medyanın karşılığı yok. İktidarı eleştiren, uyaran medyanın ise çok büyük etkisi var. O medya daha da güçleniyor. Sözcü Gazetesi operasyondan sonra daha çok büyüdü. Etkisi daha arttı. İktidarın bunu görmeli.
Mesele şu… Türkiye’de bizim Fethullah Gülen’in takipçileriyle meselemiz kişisel değil. Para kavgamız, koltuk kavgamız yok! Türkiye için tehlike görüyorduk. Çocuğumu örgütten emir alan öğretmen okutmasın dedik ve hâlâ diyoruz. Meselemiz ülkeye dair mesele… Duyarlılığımız kişisel olmadığı için hem FETÖ’ye hem de ondan sonra FETÖ’nün usullerini devam ettirmek isteyenlere de aynı tavrı sergileyeceğiz. Kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Sen de biliyorsun… Her gazeteci polemik yapar, gazeteciler birbirleriyle tartışır… Ancak bize yönelik hamle “tutuklayın” çağrısıyla geliyordu.

Sen de yazdın: “Bunları içeride infaz edin” diyorlardı… MİT haberimizden aylar önce bir televizyon kanalı günlerce yayın yaptı… Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağında savcılık operasyonu yapılıp yapılmayacağı bile soruldu! Bu haberi yapmasaydık başka bir gerekçe bulacaklardı!

İki konu var… Birincisi Metastaz kitabımızı ve devamında Barış Pehlivan’la yazmakta olduğumuz kitap. İkincisi de Odatv’nin gazeteciliği… Uzun süredir, 15 Temmuz sonrasında devletin içindeki yeni güç sahibi olan grupları sorgulayan yayıncılık yapıyoruz. Başta Müyesser Yıldız olmak üzere bu sürecin karanlık yönlerini ortaya çıkardık. Devletin içindeki kimi gruplar tarafından tehdit olarak görüldük. Bu nedenle bütün bu sürecin önü kesilmeye
çalışıldı…

Etiketler :