Ekonomistlerden uyarı: Liranın değer kaybı...
Üst üste hamlelere rağmen döviz krizine çare bulunamazken zam üstüne zamlar kaçınılmaz oluyor. Zaten yüksek olan enflasyonun daha da artması ise karanlık tabloyu daha da koyulaştıracağa benziyor.
Yüzde 2,2 seviyesinde olan ortalama ağustos ayı enflasyon beklentilerinin aksine tüketici fiyat enflasyonunun yüzde 3,0-3,5 aralığında olması bekleniyor. Bu da yıllık enflasyonun yüzde 20’ye dayanması anlamına gelecek.
Açıkça görünen enflasyon bir ekonomide yaşanan sorunların patlaması olarak değerlendirilirse, yıllık TÜFE platosunda haftanın yeni gününde yaşanacak yeni bir sıçrama zincirleme etkileri hızlandırarak Türkiye ekonomisini çok daha zorlu günlere taşıyacağı yorumları yapılıyor.
ENFLASYON KORKUSU
Para Analiz’de yer alan habere göre, ağustos ayında yaşanan lira depremi, aylık gerçekleşecek enflasyonu piyasa beklentilerinin çok üzerine taşıma riski yaratıyor.
Hiç kuşkusuz gözler merkez bankasına dönerken, devam edecek eylemsizlik ya da yan yollara sapma hali liranın değer kaybını besler hale dönüşerek bu hafta piyasalarda yeni bir depremin başlamasına neden olabilecek.
Pazar gecesi FT’de çıkan bir makaleye göre Türkiye’de piyasalar pazartesi sabahından itibaren kurumsal sektörde artan stresin etkisi ve ağustos ayı enflasyon verileriyle birlikte daha sert bir çalkantı içine girecekler.
Yükselen enflasyon liradaki devalüasyonu hızlandırırken, haberlerde hemen her gün yeni bir şirketin ismi nakit akışı sorunları ve aksayan borç ödemeleriyle nedeniyle duyuluyor.
Bloomberg anketine göre bir önceki ay yüzde 15,85’e yükselen yıllık tüketici fiyatları enflasyonu, Ağustos ayında yüzde 17’ye varacak. Bu da aylık yüzde 2,3 civarında bir enflasyon beklentisi anlamına geliyor.
AĞUSTOS ENFLASYONU KRİTİK
Capital Economics’ten ekonomist Jason Tuvey’e göre, açıklanacak Ağustos enflasyonu lira üzerinde bir sonraki büyük etkiyi yaratacak boyutta. Verinin detayları Ağustos ayı boyunca lirada yaşanan düşüşün ekonomi üzerindeki etkilerinin boyutunu ilk kez göstermesi açısından önemli.
Sene başından bu yana değerinin yüzde 40’ından fazlasını kaybeden lira son haftalarda büyük bir oynaklık sergiliyor. Yüksek enflasyon ve yüksek cari açık nedeniyle zaten huzursuz olan yatırımcılar; Trump ve Erdoğan arasındaki gerginliğin de resme eklenmesiyle Türkiye’den iyice uzaklaşmaya başladılar.
ABD Türkiyeli iki bakana Brunson davası nedeniyle yaptırım uygularken, Erdoğan yaşananları Türkiye’ye karşı ABD’nin açtığı ekonomik savaş olarak halka sunmaya devam ediyor.
Diğer yandan, Erdoğan’ın yüksek faizleri “kötülüklerin hem anası hem babası” olarak tarif edişi ve faizin enflasyonun nedeni olduğu yönündeki sözleri yatırımcılar tarafından hiç unutulmuyor.
Sadece Ağustos ayında değerinin yüzde 25’i kadar değer kaybeden lirayı faiz artırmadan seyreden merkez bankası ise yatırımcılara güven vermekten uzak.
Liranın bu hızlı değer kaybı da tabi zaten beklendiği üzere şirket bilançolarında şok etkisi yaratmış durumda. Döviz borcu olanlarla üretim için ithalat yapmak zorunda olan şirketler tam anlamıyla eylemsiz hale dönüşmüş durumdalar.
Cumartesi günü kur baskısı nedeniyle nakit problemleri yaşayan Hotiç, piyasada yüzde 10 paya sahip büyük araç kiralama şirketi Derindere ve BIS Enerji ödeyemediği borçlarıyla listeye eklenen son üç şirket sadece.
Tüm bu gelişmeler de elbette Türkiye’de bankacılık sektörünün artan batık borç sorununa ne kadar süreyle dayanabileceği konusunda endişeler yaratıyor. 2001 krizi sonrasında yeniden yapılanan Türk bankacılık sistemi, kamusal mali disiplin ile birlikte Türkiye ekonomisinin iki temel çıpasını oluşturmaktaydı. Mali disiplinde bozulma artık elle tutulur hale gelirken, bankacılık sektörünün sermaye ihtiyacının olup olmayacağı da tartışma konuları arasına çoktan girdi. Hele ki tasarruf oranı Türkiye’de böylesine düşükken. Geçen hafta Moody’s’in 18 Türk bankasının olası refinansman sorunları nedeniyle notunu indirmesi zaten dikkatleri bankacılık sektörüne çevirdi.
Kaynak: Cumhuriyet