CHP’den 'parlamenter sistem' için ilk adım
CHP, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem odaklı anayasa için ilk adımı attı. CHP Parti Meclisi'ne (PM) sunulmak üzere "Bağımsız ve Tarafsız Yargı Raporu” hazırlandı. Raporda; “Erkler ayrılığı askıya alınmıştır. Hesap verebilirlik ilkesi yok edilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın parti genel başkanı olması sonucu siyasi ifade özgürlüğü ve siyasi partiler arasında eşit rekabet ortadan kalkmıştır. Yargı, bağımsızlığını yitirmesi sonucunda bizzat bir hak ihlali kaynağına dönüşmüştür” gerekçeleriyle "acil anayasa değişikliğine ihtiyaç olduğu" belirtildi. “Hukuk devleti anayasası için ilk adım” diye nitelendirilen raporda, anayasa kurgusu kuvvetler ayrılığı temeline oturtuldu.
Kılıçdaroğlu’ndan ‘değişim’ mesajı
CHP MYK Raporu’nda; genel başkan yardımcılarının sorumlu olduğu birimlerin siyasi, sosyal ve ekonomik gelişmelere dair değerlendirmeleri ve faaliyet raporları yer aldı. 689 sayfalık rapor, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sunuşu ile başladı.
“Değişim” mesajı veren Kılıçdaroğlu, “Türkiye, hak etmediği derin bir karanlığın içerisinden geçiyor. Ülkemiz on dokuz yıldır her ay, her hafta yeni bir rezillik ile karşı karşıya kalıyor. Halk her gün ekonomik buhran, ortalığa saçılan mafya-siyaset-ticaret ilişkileri, devlet krizi, dış politika sorunları ve büyük bir toplumsal huzursuzluk ile yüzleşiyor. Tablo karanlık olsa da aydınlık günler için umut var” değerlendirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, sunuşunda ayrıca şu mesajları verdi:
“Adaleti sağlayacağız. Türkiye’yi ekonomik buhrandan çıkaracağız. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile şahsım hükümeti sistemine son vereceğiz. Devleti adalet, liyakat ve istişare ile yöneteceğiz. Türkiye’yi mafyaya, çetelere, yağmacılara yedirmeyeceğiz. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Doğayı, çevreyi, yaşamı koruyacağız. Dış politikamızı tekrar ‘yurtta barış, dünyada barış’ eksenine sokacağız. Kadına yönelik şiddet ile gerçekten mücadele edeceğiz. Üniversiteler üzerinde kurulan siyasi vesayete son vereceğiz.”
Parlamenter rejim için üç adım
CHP Çalışma Grubu tarafından “Demokratik Hukuk Devleti İçin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem-Bağımsız ve Tarafsız Yargı Raporu” hazırlandı.
Rapor için, “TBMM eksenli güçlü bir parlamenter rejimi kuracak demokratik hukuk devleti anayasası için ilk adım” tanımı yapıldı. İkinci aşamanın “demokratik devlet ekseninde parlamenter rejimin anayasal çerçevesini oluşturacak olan, yasama-yürütme-yargı ile sınırlı bir anayasa taslağının yazımı”, üçüncü adımın da “hak ve özgürlükleri de kapsamına alan değişiklikler bütününü yansıtan bir taslağın en geniş katılımla yazılması ve tartışmaya açılması” olacağı belirtildi.
12 Eylül Darbesi ile 20 Temmuz OHAL benzetmesi
Raporda; 1876’dan itibaren anayasal değişiklikler işlendi ve 16 Nisan 2017 referandumuyla 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan başkanlık tipi hükûmet sistemi için “Hükûmet ve kurul halinde siyasal karar alma usulü kaldırıldı. Devlet yönetiminde 150 yılda oluşan kavramlar, kurallar ve kurumlar, haklı ve geçerli ulunmadığı halde, bir çırpıda silindi” değerlendirmesi yapıldı.
Darbe, darbe girişimleri, muhtıra ve müdahalelere de yer verilerek, darbeler içerisinde en ağır ve sonraki yıllarda kalıcı etkiler bırakan 12 Eylül 1980 ile 15 Temmuz 2016 darbe girişimi şöyle benzetildi:
“Anayasal düzlemde, 12 Eylül darbesi ile 15 Temmuz başarısız darbe girişimi arasında, aktörleri bakımından değil, sonuçları bakımından toplum mühendisliği hedefindeki paralellik dikkat çekmektedir. 12 Eylül 1980’de darbe yapanlar, ara dönemde yaptıkları hukuki düzenlemeler ve kurumsal müdahaleler yoluyla çoğulcu toplum yerine bireylerin birbirinden soyutlandığı bir toplumsal yapı yaratmayı hedeflediler. 15 Temmuz 2016 darbe girişimi bastırıldığı ve bu konuda yürürlükteki anayasal düzen yeterli olduğu halde, seçimle gelmiş olan ve TBMM’de çoğunluk sahibi siyasal partiler, 20 Temmuz’da olağanüstü hal ilan ederek bir tür sivil darbe yoluyla kamu yönetimi ve askeri yönetim dâhil olmak üzere anayasal ve siyasal düzende meşru olmayan yöntemlerle totaliter bir siyasal yönetim aygıtı kurmaya yöneldiler.”
Temel ilke, kuvvetler ayrılığı
Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanlığı yapmasına ilişkin eleştirilerin sıralandığı raporda; acil anayasa değişikliğine ihtiyacın olduğu, şu gerekçelerle anlatıldı:
“Demokrasinin asgari koşulu olan erkler ayrılığı askıya alınmıştır. Denge ve denetim mekanizmaları kaldırılmıştır. Halk egemenliğinin varlığının asgari bir gereği olan hesap verebilirlik ilkesi yok edilmiştir. Demokratik toplumun temeli olan siyasi ifade özgürlüğü ve siyasi partiler arasında eşit rekabet, Cumhurbaşkanı’nın parti genel başkanı olması ve yargının bağımsızlığını yitirmesi sonucu ortadan kalkmıştır. Keyfî şekilde koyulup kaldırılan, yorumlanan, uygulanan ya da uygulanmayan kurallar yüzünden, hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri kaybolmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olması gereken yargı, bağımsızlığını yitirmesi sonucunda, bizzat bir hak ihlali kaynağına dönüşmüştür. Kamu hizmetine girmede kanun önünde eşitlik ve liyakat ilkeleri etkisiz kılınmıştır.”
Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistem, kuvvetler ayrılığı bağlamında şöyle kurgulandı:
“Yasama: TBMM’ye giden yollar demokratikleştirilmeli ve güçlendirilmelidir. TBMM’nin yapısı ve temsil niteliği pekiştirilmelidir. Yasama girişimi, yasa önerisi, halk girişimi ve yasa tasarısı olmalıdır. Muhalefet hakkı, somut güvencelere kavuşturulmalıdır. Yasama komisyonları, uzmanlık ilkesi temelinde, bütçe ve kesin hesap komisyonları farklılaştırılarak, işlevsel kılınmalıdır. Nitelikli yasa, hukuk devletine dayanan gerekçeleri ile birlikte tasarlanmalıdır. TBMM’nin hükûmeti denetim yolları işler ve etkili hale getirilmelidir. Karar çoğunlukları, nitelikli yasa sürecine katkı sağlayıcı olmalıdır. TBMM’de kabul edilen yasalar üzerinde halk vetosu tanınmalıdır. Yasama sorumsuzluğu, mutlak sorumsuzluk olarak düzenlenmelidir. Yasama dokunulmazlığı, dokunulmazlık ilkesini zedeleyici hükümlerden arındırılmalıdır
Yürütme: Cumhurbaşkanı, tarafsızlık ve hakemlik statüsü ile donatılmalıdır. Bakanlar Kurulu, TBMM içinden çıkmalı ve TBMM önünde sorumlu olmalı; hükûmetin kurulması kolay, düşürülmesi ise zor olmalıdır. Kamu yönetimi, liyakat, saydamlık ve etkililik ilkelerine göre örgütlenmelidir. Kamu yönetiminde israf, şatafat, lüks ve rüşvetin tümüyle önlenmesini sağlayacak düzenekler oluşturulmalıdır. Yerel yönetimler, ‘demokrasi, yerel ortak hizmetlerin etkililiği ve iktisadi verimlilik’ bakımından yeniden yapılandırılırken, merkezi iktidar için fren ve denge işlevleri yönünden de pekiştirilmelidir. Mali ve iktisadi hükümler, hesap verebilir hükûmet ilkesini gerçekleştirecek biçimde düzenlenmelidir. Yükseköğretim kurumları, nitelikli eğitim-öğretim, bilim ve araştırma özgürlüğü ereğinde yeniden ve özerk statüde düzenlenmelidir. Uzman ve özerk kuruluşlar, idari hiyerarşi dışında, amaçları doğrultusunda bağımsız statülü birimler şeklinde düzenlenmelidir.
Yargı: Yargı bağımsızlığı mutlak bir ilke olarak belirtilmeli, yargıç ve savcı güvenceleri en üst düzeyde öngörülmelidir. Adalet Yüksek Kurulu, üst yargı örgütü olarak düzenlenmelidir. Yargıç ve savcıların mesleğe kabulünde ve atanmasında liyakat ve cinsiyetler arası eşit temsil esası gözetilmelidir. Adil yargılanma hakkı ilkeleri, sav-savunma-karar üçlüsünde öngörülmelidir. Yargıtay, yeniden düzenlenmelidir. Danıştay üyelerinin seçim usulü değiştirilmelidir. Sayıştay, yüksek yargı mercii olarak düzenlenmelidir. Anayasa Mahkemesi, Avrupa modeline uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Yüksek Seçim Kurulu, seçim yargısı olarak yeniden düzenlenmelidir. Yüce Divan yetkisi, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında paylaşılmalıdır. Çevre yargısı kurulmalıdır.”