CHP'den AKP'nin videosuna yanıt.. 52 soru soruldu: Film çekmeyi bırakın cevap verin

CHP'den AKP'nin videosuna yanıt.. 52 soru soruldu: Film çekmeyi bırakın cevap verin
CHP, AKP'nin yayınladığı animasyon videoya yanıt vereceğini duyurmuştu. Açıklama yapan CHP Sözcüsü Öztrak, "Milleti unutan, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemeyen, Erdoğan Şahsım Hükümeti, Şimdi çareyi çizgi film üretmekte arıyor" dedi.

AKP Genel Merkezi ilk olarak 4 Mayıs'ta CHP Genel Merkezi'nin silüetinin yer aldığı bir paylaşım yapmış, "Yarın saat 14.00'te" mesajı paylaşmıştı. AKP Genel Merkezi, sosyal medyadan duyurduğu saatte resmi Twitter hesabından  bir çizgi film paylaştı.

Çizgi filmde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak bir bilim insanı ile birlikte resmedilmiş, CHP Genel Merkezi de "Yalan Üretme Merkezi" olarak çizilmişti. 

CHP'den yapılan paylaşımda ise "Sizi gidi filmciler sizi! Cuma gün saat 15.00'te gerçekleri açıklıyoruz" mesajı paylaşıldı. Basın açıklaması gerçekleştiren CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak, "Bugünkü basın toplantımız, randevusu alınmış bir toplantı… Animasyonlu yalanlara karşı,
Hakikatleri paylaşmak için yapılan bir toplantı." 
dedi. 

Öztrak, videoya ilişkin, “Yalanla kurulan her şey, Zamanla yıkılır…” derler. Hep söylüyoruz, Hakikatlerin,  Er geç ortaya çıkmak gibi bir huyu var. Ülkeyi yönetme kabiliyetini yitiren, Gerçeklerden kopan, Milleti unutan, söyleyecek sözü kalmayan, vatandaşın sorunlarına çözüm üretemeyen, Erdoğan Şahsım Hükümeti, Şimdi çareyi çizgi film üretmekte arıyor." diye konuştu. 

Öztrak şunları söyledi: 

“Çarşamba günü vizyona giren Bu yapımın müellifi kim? İmzasını nasıl atmış, Kendini nasıl tanıtıyor” diye baktık, AK Parti’nin isim ve logosu var, Altında da, “Yalan Üretim Merkezi” yazıyor…
Tesadüf mü, tevafuk mu… Yoksa “Şecaat arz ederken sirkatlerini mi söylemişler…”  Bunu milletimizin takdirine bırakıyoruz.

AK Parti Yalan Üretim Merkezi prodüksiyonu olan bu yapımın, Gişesi çok zayıf kaldı.

Neyse, biz film işine girmeyelim, Bu işi, Yalanı gerçek gibi anlatan popülist siyasetin, Ülkemizdeki baş mümessili Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne bırakalım. Biz, milletimizin gerçeklerine ses olmaya devam edelim.

Milletimiz, Bilhassa gençlerimiz, Ülke çok kötü yönetildiği için, İşsizlik ve hayat pahalılığı arasında eziliyor. Ülkemiz fakirleşiyor. Acı gerçek bu…

Şimdi metal yorgunu, popülist, Gerçek ötesi olduğunu kendi itiraf eden, Yalanı doğru gibi anlatan Erdoğan Şahsım Hükümeti’ne soruyoruz:

2013’te 958 milyar dolara çıkan milli gelirin, Tek adam vesayet rejiminin düğmesine basmanızla birlikte Tepe taklak aşağı gittiği, 2020’de 717 milyar dolara düştüğü yalan mı? Tek adam hevesinizin peşinde
Milletimizin 241 milyar dolarını heba ettiğiniz yalan mı? 

Saray’a bağlı Türkiye İstatistik Kurumu’nun Elimdeki bülteninde yer alan verilerden yaptığımız hesaplamalara göre Ülkede gerçek işsiz sayısının, Sadece bir yılda 2 milyon 918 bin kişi arttığı, 10 milyon 219 bin kişi olduğu yalan mı?

15-29 yaş arasında her üç gençten birinin taşı sıksa suyunu çıkaracak 5,7 milyon evladımızın
“Ev genci” olarak anasının babasının eline baktığı yalan mı?

19 yıldır yönettiğiniz, Daha doğrusu yönetemediğiniz ülkemizde; Ev genci sayısının dünya üzerindeki 83 ülkenin, Toplam işsiz sayısının ise 107 ülkenin nüfusunu geçtiği yalan mı?

İnsanlara iş bulmak şöyle dursun, Son iki yılda işi gücü olan 2 milyona yakın vatandaşımızın
İşini gücünü kaybettiği yalan mı?

Yoksa, ana babaların bin bir emekle okuttuğu 1 milyonu aşkın üniversite mezunu gencimiz işsiz gezerken, Genel Merkezinizdeki ofis boyların Milyonluk arabalarda, burnuna pudra şekeri çektiği mi yalan?

Millet inim inim inlerken, rüşvetten aklanmamış makaracı eski bakanınızı, Prag’a Büyükelçi atadığınız mı yalan? Yine hakkında rüşvet iddiaları olan, 15 Temmuz darbesinin en önemli isimlerinden birinin
Kardeşi olan şahsı, Hollanda’ya büyükelçi yaptığınız mı yalan?

Mütekait Milletvekillerinize, Arpalığa çevirdiğiniz büyükelçilik, rektörlük koltuklarını Ulufe gibi dağıttığınız yalan mı?

Yoksa, vatandaş avucuna “iş, aş” yazıp canına kıyarken “Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı” diyebilen,  Eski Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanınızın, Görevden almanızın üzerinden 15 gün geçmeden, 40 bin lira aylıkla bir şirketin yönetim kuruluna atandığı da mı yalan? 

Bugün herhangi bir markete gidin, Kapısında 5 dakika durun. Göreceğiniz manzara şu, Alışveriş yapan herkes elindeki fişe bakıyor, “Yahu ben ne aldım ki bu kadar para ödedim?” diye,  Kendi kendine soruyor. Market kasalarında faturayı görenlerin, Gözleri yuvalarından fırlıyor.)

Son bir yılda, Ayçiçek yağının yüzde 54, Mısırözü yağının yüzde 51, Tavuk etinin yüzde 45, Domatesin yüzde 44 zam gördüğü mü yalan? Son bir yılda benzinli otomobil fiyatının yüzde 117, Dizel araba fiyatının yüzde 81 arttığı, Bir otomobil almanın artık orta gelirli için hayal olduğu da mı yalan?

“TÜİK’in açıkladığı verilere göre” diyoruz, Çünkü bağımsız akademisyenlerin hesaplamalarına göre Vatandaşın yaşadığı hayat pahalılığı, TÜİK’in gösterdiğinin en az iki katı. Bilim insanları neyi nasıl hesapladıklarını açıklıyorlar, Yöntem belli, TÜİK’in ağırlık setini kullanarak,  Sahadan kendi topladıkları verilerle enflasyonu hesaplıyorlar. Ama bakıyoruz dün akşam Bakan çıkıyor,  “Bilim insanları hakkında suç duyurusunda bulunduk” diyor. Bunlar önce ampulü patlattılar, Sonra da ampulü değiştirmeyi yasaklıyorlar. “Ampulü bırak, filme bak filme!” deyip, Milleti karanlıkta bırakmak istiyorlar.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar… TÜİK’in makyajlı rakamlarıyla bile, Türkiye dünya enflasyon liginde 2020 yılında, Uluslararası Para Fonu’na göre 17. sırada En güncel verilerle ise 14. Sırada. Bu da mı yalan?

İşsizlikle, yoksullukla sınanan vatandaşın  Sefalet içinde olduğu, Dünyada hesaplanan farklı sefalet endekslerinde, Türkiye’nin listenin en başındaki ülkelerden biri olduğu 

Örneğin CATO Enstitüsü’nün hazırladığı Sefalet Endeksi’nde Türkiye’nin Namibya, Güney Sudan, Gabon’la  Aynı sıralarda olduğu da mı yalan? Bu ülkenin vatandaşları, yokluktan, ödeyemediği borçlarından, işsizlikten önünü göremiyor.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerinde yer alan: 2002’de 130 milyar dolar olan Türkiye’nin dış borcunun,
2020’de 450 milyar doları geçtiği de mi yalan? “Biz geldiğimizde her şey çok kötüydü” diye anlattığınız
2002 yılı sonunda, Dış borcun milli gelire oranı yüzde 54 iken, Bugün yüzde 63’e çıktığı da mı yalan?

2002’de 6,6 milyar TL olan Vatandaşın kredi ve kredi kartı borçlarının Bugün 847 milyar TL’ye çıktığı,
Devr-i hükümetinizde; Vatandaşın borçlarının 128’e, Bu borçların milli gelire oranının da  2020 itibariyle 9’a katlandığı yalan mı?

Cumhuriyet döneminde ve sonrasında yapılan Ata yadigârı fabrikaları, işletmeleri, Erdemir’i, Tüpraş’ı, Türk Telekom’u ve diğerlerini 19 yılda 62 milyar dolara sattığınız, Telekom’da bizim derenin taşıyla bizim derenin kuşunu vuran, Kârını gövdeye indirip, Telekom’u milyar dolarlık borçla, Milletin sırtına bırakan haririlerle verdiğiniz samimi pozlar da mı yalan?     

Şu salgın döneminde, geçtiğimiz yıl vatandaşına doğrudan destek vermekte Kendi akranlarımız arasında sondan üçüncü olduğunuzu gösteren Uluslararası Para Fonu verisi de mi yalan?

Daha birkaç ay önce, Geçtiğimiz Kasım ayında, Erdoğan, Tekirdağ İl Kongresi’nde partililerine
“Ergene nasıl? Şu an temiz temiz, gürül gürül akıyor mu?” diye soruyor, Partilileri hep bir ağızdan “evet” diye bağırıyordu. Bugün Ergene’de, Çorlu Deresi simsiyah akıyor. Leş gibi kokuyor. 

Madem Ergene’nin suyu temiz gürül gürül akıyor, Sarayınıza gönderelim de afiyetle için. Ne yalan, ne doğru görelim.

Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin, Kamu İhale Yasasında 200’e yakın değişiklik yapıp, Vatandaşın parasıyla, yandaşlarına ihale verdiği yalan mı?

Bu yılın bütçesinden, İlk üç ayda bu yandaşlara, Dolarla avroyla verdiğiniz garantiler karşılığında 7,5 Milyar lira ödediğiniz de mi yalan? 

2014’ten bu yana; Dünya Adalet Projesi’nin hazırladığı şu gördüğünüz Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde,
Ülkemizi 48 sıra gerileterek 107. sıraya düşürdüğünüz de mi yalan? Yolsuzluk Algı Endeksinde aynı dönemde 22 sıra gerileterek 86. Sıraya düşürdüğünüz de mi yalan?

Gece yarısı operasyonuyla, Bir torba yasada, Vesayetiniz altındaki AK Parti gurubuna yaptırdığınız,Ve hemen gecesine şipşak onayladığınız değişiklikle, Ülkede ödemeler sistemini felç etiğiniz, Sonrada yasayı tebliğle değiştirmek zorunda kaldığınız mı yalan?

O tebliği bile, Tarihi ile gününü yan yana getirip Yazmayı beceremediğiniz de mi yalan? 

Bugüne kadar çıkardığınız 75 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nden 45 tanesinin Önceki kararnameleri düzelten kararnameler olduğu da mı yalan?

Ve tabii ki buharlaştırdığınız 128 Milyar Dolar… 2019 Şubat ayında 54 milyar dolar fazla veren
Merkez Bankası’nın net rezerv hesabının, 2020’nin Kasım ayında 47 milyar dolar açık verdiği de mi yalan? Bu yılın Nisan ayı sonu itibariyle de Merkez Bankası’nın kasasında, Kendine ait tek bir cent bile döviz kalmadığı, Kısa vadeli yükümlülükler ayıklandığında  Kasanın 45 milyar dolar ekside olduğu da yalan mı?

Biz “128 milyar dolar buharlaştırıldı” derken, AK Parti Genel Başkanı’nın grup toplantısında çıkıp
“128 milyar dolar ne ki? Biz 165 milyar doları sattık gitti. Ne yapacaktık, turşusunu mu kuracaktık?” dediği de mi yalan?

Merkez Bankası rezervlerini, Arka kapıdan buharlaştırmanıza dayanak gösterdiğiniz, Kanun’un Merkez Bankası’na, “Bağımsız bir biçimde hedeflerini gerçekleştirmek için Araç olarak kullan” dediği
Milletin döviz rezervlerini,  Başında bir siyasetçi olan Hazine ve Maliye Bakanı damadın eline 
Oyuncak diye veren 21 Şubat 2017 tarihli bu protokol de mi yalan?

Damadın 2019’da sahte istikrar algısı yaratarak Yerel seçimleri kazanmak için, 2020’de de kayın pederinin kerameti kendinden menkul “Faiz enflasyonun sebebi” teorisini ispatlamak için,
Merkez Bankası’nın elindeki döviz rezervlerini, Hazine’ye aktarıp Kamu bankaları üzerinden talimatla sattığı da mı yalan?

Buharlaşan rezervleri saklamak için de, Emanet dövizlerle, Merkez Bankası’nın kasasını yamadığı,
Merkez Bankası’na evini sattırıp, Aynı eve kiracı çıkarttığı da mı yalan? 128 Milyar Doların encamı hakkında Uzun süre susan Hazine ve Maliye Bakanı Dün akşam bir televizyon programında 
Çok şey söyledi de, Neden göreve gelir gelmez, ayağının tozuyla Kasım ayında bu protokolü uygulamaktan vazgeçtiğini açıklamadı. Yoksa bu da mı yalan?

128 milyar doları buharlaştırdınız, Şimdi başta turistler olmak üzere Dövizim var diyenin peşinden koştuğunuz da mı yalan?

Kasa tam takır olunca Turizm gelirlerine bel bağlayan Erdoğan Şahsım Hükümetinin Dışişleri Bakanının,
Daha dün çıkıp, “Turistin görebileceği herkesi aşılayacağız” dediği de mi yalan? Daha millete edilmiş bu hakaretin dumanı tüterken, Hazine ve Maliye Bakanı’nın dün gece çıkıp, Kapanmanın vatandaşın sağlığı için değil, Turizm için olduğunu açık seçik söylediği de mi yalan?

Yoksa, kasayı boşaltan Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin Bu ülkenin vatandaşlarını, “Öz yurdunda garip” “Öz vatanında parya” gibi gördüğü mü yalan? Salgının kontrol altına alınmaya yaklaştığı dönemde,
Parti kongrelerini lebalep doldurup, Memleketin dört yanına virüsü bulaştırdıkları da mı yalan?

AK Parti’nin son kongresinden bu yana, Salgın nedeniyle 11 bin 725 vatandaşımızın Hayatını kaybettiği de mi yalan?

Sormaya devam edelim: Bu ülkenin 128 milyar doları eritilirken, Ekonominin başına oturtulan “mutemet damadın” Ortada olmadığı yalan mı?

Emeklinin ikramiyesinin Resmi enflasyona göre en az 1.500 TL’ye çıkması gerekirken,
1.100 TL verdiniz. Ve her bir emekliden 400 TL kestiğiniz yalan mı?

İstanbul Belediye Başkanı, “Elini arkasına bağladı” diye inceleme başlattığınız, Ama hakkında her gün bir yolsuzluk iddiası, Her gün bir usulsüzlüğü ortaya çıkan  Eski Ticaret Bakanınız Ruhsar Pekcan’ın
“Elini kolunu sallayarak” dolaştığı yalan mı?

Bundan iki sene önce, yerel seçim zamanında, İstanbul’da meydan meydan dolaşıp 
“Seçimde Sisi mi diyeceğiz, Binali mi?” diye bağırırken, Bugün “Mısır’la tarihi birlikteliğimizi yeniden devam ettirme gayretinden” Bahsetmeye başladığınız yalan mı?

Bu ülkeden gri pasaport operasyonuyla Yurtdışına götürülen 804 vatandaşın olduğu yalan mı?

Çizgi film çekip eğlenen AK Parti yöneticilerine, Bir eli yağda, bir eli balda olan, Saray efradına soruyoruz:

Muğla’nın Milas ilçesinde, “Borcum çok, Traktörümü de satın borçlarımı ödeyin. Bu onursuzluğa dayanamam” diye not bırakıp Canına kıyan Çiftçi Fahrettin Aktaş mı yalan?

İzmir’de iş yerlerinin aylardır kapalı olması sebebiyle Düştükleri ekonomik sıkıntılara dayanamayan
Kahveci esnafı, Nuri Çengeloğlu ve Erdal Şenözpak mı yalan?

Mersin’de dükkanını günlerce siftahsız kapatan Sonunda oğluna “Beni affet” diye mesaj bırakıp bu dünyadan ayrılan kokoreççi Murat Gümüş mü yalan?

Bunların hepsi bu ülkenin gerçekleri… Ama Erdoğan Şahsım Hükümetinin gözleri var görmez,
Kulakları var duymaz. Kalbi millete karşı mühürlü.

Son olarak bugün sizler aracılığıyla Milletimize, Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin Daha önce reddettiği Çin aşısıyla ilgili gerçekler konusunda Bir belge sunacağız. Biz AK Parti gibi randevuları,
Çizgi film göstermek için değil, Milletimizin gerçeklerini anlatmak için veriyoruz. Son olarak bugüne kadar defalarca kez sorduğumuz, ama Hükümet tarafından açıklanmayan Çin aşısıyla ilgili sözleşmenin bilgilerine ulaştık.

Bu belgeye göre, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Sinovac şirketi ve Keymen İlaç San. ve Tic. AŞ ile  Bu sözleşmeyi imzalamış. 24 Kasım 2020 tarih ve 2020-991 numaralı sözleşme. Buna göre;
Sözleşmenin yüklenici firmaları  Sinovac Life Sciences Co. LTD. Ve Keymen İlaç San. ve Tic. AŞ.

Gümrük kayıtlarında da Sinovac aşılarında, Bu şirket ithalatçı gözüküyor. Demek ki biz “Aracı firma var” derken doğru söylüyormuşuz,  “Hayır, yok” diyenler de yalan söylüyormuş. Yüklenici firma Koronavirüs aşısını, Devlet Malzeme Ofisi’ne KDV hariç 12 dolardan satmayı taahhüt ediyor.

Söz verilen aşıların; İlk partisi 31 Aralık 2020’de olmak üzere Birer ay arayla, 20 milyon doz + 20 milyon doz + 10 milyon doz şeklinde Teslim edileceği belirtiliyor. Böylece 2021 yılı Şubat ayı sonunda,
Toplam 600 milyon dolar karşılığında, 50 milyon doz aşının teslim edileceği sözleşmede hükme bağlanmış. Ancak gümrük kayıtlarından 24 Mart 2021 tarihine kadar 25 milyon 113 bin 484 doz aşının teslim edilebildiği anlaşılıyor.

Sağlık Bakanı da 13 Nisan 2021 tarihinde, Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Bu tarihe kadar, 26 milyon doz Sinovac aşısının tedariğinin gerçekleştirildiğini” açıklamıştı. 

Sağlık Bakanı 12 Nisan’da yaptığı açıklamada ise 4,5 milyon doz da Biontech aşısının ülkemize geldiğini söyledi. Yani toplasanız 29 milyon doz aşı yapar.
  
Yapılan aşılar ortada, Bugüne kadar Türkiye’de 14 milyonu birinci doz, 10 milyonu ikinci doz olmak üzere, küsuratları dahil 24,5 milyon doz aşı uygulandı. Elde topu topu 4,5 milyon doz aşı var.

Bunu gören Bakan geçtiğimiz günlerde de, “Aşı tedarikinde önümüzdeki iki ay sıkıntı var” deyiverdi.
Ama saraydan zılgıtı yiyince sert bir u dönüşü yaptı.

Erdoğan inşallahla, maşallahla bir aşı tedarik takvimi açıkladı, Daha önce Nisan ayı için söz verdiği yerli aşı için de “Bana söz verdiler, eylül-ekimde üretime geçilecek” dedi. Tüm dünya aşı tedariki ve çeşitlendirmesi için, Sözleşmeleri geçtiğimiz yıl tamamladı… Bunlar ise hala “inşallah” diyerek aşı kovalıyorlar.

Şimdi bazı soruları sormak istiyoruz. Sorularımızın muhatabı, Artık yalancı çoban durumuna düşmüş Sağlık Bakanı değil, sorularımızı DMO’nun ilgili kuruluşu olduğu Hazine ve Maliye Bakanına soruyoruz:
Tarihini, sayısını ve özet bilgilerini verdiğimiz Bu sözleşme gereği, Şubat ayı sonu itibariyle Türkiye’ye teslim edilmiş olması gereken 50 milyon doz aşı nerede?

Şubat sonuna kadar teslim edileceği söylenen 50 milyon doz aşıdan, Teslim edilmeyen 25 milyon doz aşı için hangi işlemi yaptınız? Sözleşmeye aykırı şekilde teslim edilmeyen 25 milyon doz aşı için bu sözleşme kapsamında hangi yaptırım Ya da yaptırımlar uygulandı?

Bu aşı meselesinin en başında, “Keymen İlaç aracı firma değil, Sadece lojistik süreci yürütüyor” demiştiniz. Sonra aracı olduğu ortaya çıkan bu firmanın Teminat bile veremediği görülüyor.

Sinovac, ilk 1 milyon doz aşıyı hibe diye göndermişti.  Sonra bunu Keymen adına DMO’ya teminat versin diye gönderdiği, Keymen’in de aşıyı devlete parayla satarak aldığı 12 milyon doları,  DMO’ya teminat ve diğer masraflar için yatırdığı ortaya çıktı.

Bu teminat ne oldu? Firma edimini zamanında yerine getirmediği için el kondu mu?

Bu aşılar gelmediyse, Gecikmenin gerekçesi ne? Bir teminatı bile veremeyen firmaya, Koca ülkenin sağlığını nasıl emanet edebildiniz?

Bu konuda bir soru önergesini Milletvekilimiz Sayın Murat Emir verecek, Bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de takipçisi olacağız.

AK Parti film çevirmekten hoşlanabilir ama yine de biz üstümüze düşeni yapalım, Sarayın kibir abidelerini, Ünlü yönetmen Akira Kurosawa’nın sözleriyle uyaralım;

“İyi bir yönetmen, İyi bir senaryoyla bir başyapıt üretebilir. İyi senaryoyla, vasat bir yönetmen sıradan bir film çıkarır. Fakat kötü bir senaryoyla, Çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz.”

AK Parti’deki yönetmenin iyi olmadığını biliyoruz. Çektikleri filmlerin senaristleri ise berbat. Çünkü lüks arabalarda, Burnuna pudra şekeri çekenlerle beraber çalışıyorlar.

Kötü yönetmenle kötü senaryo birleşince, ortaya şecaat arz ederken sirkatin söyleyen animasyon filmler çıkıyor.

Ampulü patlattılar. Değiştirmeyi de yasaklamaya çalışıyorlar.  Karanlıkta millet sıkılmasın diye de çizgi film gösteriyorlar ama millet bunların filmini seyretmiyor.

Konuşmamın başından bu yana, 52 soru sordum. Film çekmeyi bırakın. Bu sorularımıza cevap verin. Cevap veremiyorsanız da artık sandığı milletin önüne getirsinler.

Milletimiz, Bunlara da, yaptıkları filme de notunu veriyor Bu kibir abidelerinin tasdiknamelerini hazırladı, Evlerine göndermek için Sandığı dört gözle bekliyor.

Etiketler :