İsmail Saymaz
Bugün kılıçla gezen yarın orakla keser
İstanbul Başakşehir'de, geçen hafta gece devriyesine çıkan bekçilerimiz şüphelendiği bir düzensiz göçmeni durdurdu. Yapılan denetimde, göçmenin beline doladığı kuşaktan 60 santimetrelik kılıç çıktı.
Söyler misiniz, insan beline doladığı kılıçla neden gezer?
Irak ve Suriye'deki inanç ve mezhep farkından kaynaklı terör ve vahşetin Türkiye'ye taşınmasını mı bekleyeceğiz?
Bir örneği dört yıl önce Ordu'da yaşandı.
Bakın, neler oldu.
Çöplükte bulunan ceset
Ordu Büyükşehir Belediyesi'nde çalışan temizlik işçileri 23 Aralık 2018 günü atıkları ayrıştırırken, ceset ve giysi parçaları buldu.
Derhal polis çağrıldı.
Giysiler polis köpeğine koklatıldı.
Kokunun izini süren köpek, ekipleri Bucak Mahallesi'ndeki evin kapısına götürdü. Bu ev Iraklı Musa Najm Abdullah Al Qaisi tarafından kiralanmıştı. Evde oturan da Iraklıydı.
Adı, Ahmed Ahmed'ti.
İçeride beş kişinin kan izleri ve 75 santimetre uzunluğunda orak bulundu.
Çöpteki ceset parçaları 16 yaşındaki Hussein Kalaf Abdulameer Marzoq'a aitti. Iraklı bir Şii olan Marzoq, evde işkence edilerek, kafası, kolları ve ayakları orakla kesilerek öldürülmüştü. Gece komşular hayvan boğazlanmasına benzer böğürtüler duymuşlardı.
Öldürmek için somut neden yokmuş!
Ordu 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava, 1 Temmuz 2021'de karara bağlandı. Üç katile canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yaşı 18'den küçük olan sanığa 22 yıl hapis cezası verildi.
Karar "Canavarca hisle öldürmenin gerekçesi belirtilmedi" diye bozuldu.
Mahkeme geçen 3 Şubat'ta kararını tekrar etti.
Gerekçede şöyle denildi:
"Olay öncesinde anlaşarak iştirak halinde hareket eden sanıkların maktülü öldürmek için somut neden bulunamaması, eylemleri orakla kafa kesme suretiyle gerçekleştirmeleri, maktulün kesik kafasıyla fotoğraf çektirmeleri birlikte değerlendirildiğinde kasten öldürmeyi acıma hissi olmaksızın vahşi bir yöntemle zevk duyarak, sırf öldürmek için işlediklerine kanaat getirildiğinden..."
Katiller IŞİD sempatizanı
Mahkeme, olay öncesinde anlaşıp iştirak halinde davranan, orakla kafa kesen, kafayla fotoğraf ve video çektiren dört Iraklının Marzoq'u öldürmeleri için somut neden olmadığını düşünüyor.
Oysa Qaisi’nin cep telefonundan IŞİD'in bayrağı ve bazı propaganda mesajları çıktı.
IŞİD'i öven “Hoşgeldin ordu, hoşgeldin yiğitlerin bayrakları” diye bir şiir bulundu.
Bunlar örgütsel aidiyetin kanıtı sayılmaz mı?
Marzoq'un Şii ve ağabeyinin Irak ordusunda asker olması cinayet nedeni değil mi?
Savcılık katillerin IŞİD'çi olduklarına, emri örgütten aldıklarına dair kanıt elde edilemediği için kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Doğrusu, örgütsel bağ yeterince araştırılmadı.
Bihassa Ebu Salih...
Ebu Salih
Qaisi'nin telefonunda bulunan bir sesli mesajda, Arapça konuşan bir kişi “Yaptığınız onurlu işinizden dolayı teşekkür ederim” diyor.
Numara, 0531 ile başlıyor.
Kim bu kişi?
Qaisi, Iraklı Ebu Salih olduğunu söylüyor.
Babasının arkadaşı olan 60 yaşındaki Ebu Salih'in Çorum'da yaşadığını iddia ediyor.
Mesajı ise şöyle açıklıyor:
"Ebu Salih şiir yazmıştı. Ben şiir için teşekkür ettim. O da dalga geçmek maksadıyla mesaj gönderdi."
Sizce inandırıcı mı?
Avukat Cansın Özel, Ebu Salih hakkında cinayet ve terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Çorum Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan gönderilen yanıtta "Soruşturma ve ihbar dosyasının bulunmadığı" anlatıldı. "Şahsın kimlik numarasının gönderilmesi durumunda sorgulama yapılabileceği" belirtildi.
Gönderildi mi?
Ne gezer!
Özel, soruşturma açılması için ihbarların Çorum'a iletilmesini istedi.
İletildi mi?
Hayır.
Özel, "Ebu Salih'in bilgisine de başvurulmamıştır" diyor.
Dosya yeniden açılmalı
Iraklı Şii bir çocuk IŞİD sempatizanı katillerce kafası, kolları ve ayakları kesilerek öldürülüyor. Cesedi çöplüğe atılıyor.
Savcılık örgüt yönünden takipsizlik kararı veriyor.
Mahkeme "Sanıkların maktülü öldürmesi için somut neden olmadığını" savunuyor.
Ebu Salih'in kim olduğu araştırılmıyor.
Hala Çorum'da mı?
Cinayetin azmettiricileri var mı?
IŞİD ya da El Kaide ile bağlantısı nedir?
Öğrenmek istiyoruz.
Bu dosya örgütsel açıdan yeniden ele alınmalı.
Dahası...
İçişleri Bakanlığı'nın 16 şehrin tamamında, 52 şehrin 800 mahallesinde yüzde 25'in üzerindeki yabancı nüfusu seyreltmesi yetmez. O eşiği geçeli çok oldu çünkü.
Suça karışan, yasadışı örgütlerle ilişkisi bulunan, beline doladığı kılıçlarla sokakları zapteden ve çeteleşen göçmenlerin sınırdışı edilmesi gerekiyor.
Afgan çocuğu ölüme iten tokata 5 ay ceza verildi, o da ertelendi
Afgan çocuk Lütfillah Tacik ve beraberindeki 20 kişi 16 Mayıs 2014'te kaçak şekilde Türkiye'ye girerken yakalandı.
27 Mayıs'ta polis S.O. ve H.Ö.Ö., hastalık raporu için Tacik ve altı çocuğu teslim aldı. S.O., yalan bilgi verdiği için Tacik'e tokat attı.
Rahatsızlanan Tacik, iki saat gecikmeli hastaneye götürüldü.
Tacik, 31 Mayıs'ta öldü.
Polisleri kurtarmak için skandal işlemler gerçekleştirildi.
Geri Gönderme Merkezi'ndeki kameraların çalıştığı, yalnızca Tacik'e tokat atılan yere bakan kameranın arızalı olduğu ileri sürüldü.
Hastanenin kamera kayıtları üç polis tarafından tahrif edildi.
Tacik'in altı arkadaşına "Darp görmedik" diye gerçek dışı ifade verdirildi.
Tanıkların kaçmasına göz yumuldu.
Polis S.O.'ya kasten yaralayarak ölüme neden olmaktan ve H.Ö.Ö.'ye görevini kötüye kullanmaktan dava açıldı.
Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yedi yıldır devam eden dava geçen 15 Şubat'ta bitti. Tacik'in ölümü ile tokat arasında bağın varlığına dair yeterli delil olmadığı ileri sürüldü. S.O.'ya basit yaralama suçundan 'sanığı suça iten nedenler nazara alınarak' beş ay ceza verildi ve bir yıl ertelendi.
H.Ö.Ö. beraat etti.
Dava Afganistan'da görülse daha adil sonuçlanabilirdi.
28 Şubat buluşmasına belediye başkanları ve partiler davetli değil
Altı muhalif partinin 28 Şubat'ta gerçekleştireceği Güçlendirilmiş Parlementer Sistem açıklaması için beş gün kaldı.
Siyasi partilere davetiye gönderilmiyor.
Belediye başkanları çağrılmıyor.
"Neden?" diye sordum. "Doğrudan muhatap değiller" denildi.
Liderlerin konuşma yapıp yapmayacağı hala belirsiz.
22 sayfalık metin altı genel başkan yardımcısı tarafından bölümler halinde okunacak. Liderler birlikte sahneye çıkıp imzalayacak.
Sedat Peker: BAE beni Kırmızı Bülten için bilgilendirmedi
Sedat Peker hakkında Kırmızı Bülten çıkarılması üzerine dün Peker'in yakınındaki bir isme ulaştım. Peker ile sıcak gelişmeyi konuşup konuşmadıklarını sordum.
"Evet, konuştuk" dedi.
Peker'in kendisine şöyle dediğini bana aktardı:
"BAE yetkilileri beni bilgilendirmedi. Türkiye'deki avukatlarımı bilgilendiren makam yok. Hiçbir şey hukuka uygun olmadığı için iade edilir miyim, edilmez miyim tarzındaki soruya verebilecek cevabım yok. Her şeye hazırım.
İlk yurtdışına çıktığım zaman rahmetli annem ve babam bile yüzümü görmek için bu kadar çaba sarf etmedi. Hükümetin şahsıma duyduğu sevgi beni aşırı mutlu etti. Hesabı çok iyi yaptım. Onlar da yapmıştır. Şimdi doğru olan, Allahın planını beklemek ve sonucunu yaşayıp görmek. İade olsam da olmasam da Allahın kaderini yaşayacağım."
Yakın arkadaşı, Peker'in başka ülkeye geçmek için çalışmalarını sürdürdüğünü ifade ediyor.
"Pasaportu olmadığı için şu an mümkün görünmüyor" diyor.
Peker'in eşinin Instagram'da yayınladığı görüntülerin eski değil, yeni olduğunu belirtiyor.