AYM'den, Kaboğlu'na tazminat kararı
Anyasa Mahkemesi (AYM) CHP İstanbul Milletvekili, anayasa profesörü ve insan hakları hukukçusu İbrahim Kaboğlu'nun, kendisi hakkında hakaret içeren ifadelerin yer aldığı kitap ve makalelere ilişkin başvurusunu haklı buldu.
Mahkeme, Kaboğlu'nun şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine karar vererek, 5 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Kaboğlu, araştırmacı yazar Yılmaz Dikbaş'ın bazı kitap ve makalelerinde kendisi hakkında kullandığı bazı ifadelerin kişilik haklarını zedelediğini iddia ederek tazminat davası açtı. Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın kısmen kabulüne karar verdi; ancak temyiz üzerine Yargıtay kararı bozdu. Yeniden yargılama sonunda, başvurucu için kullanılan ifadelerin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı belirtilerek davanın reddine karar verildi. Kaboğlu, temyiz talebi Yargıtay tarafından reddedilip, kararın onanması üzerine 23 Kasım 2015 tarihinde AYM'ye bireysel başvuruda bulundu. Kaboğlu dilekçesinde, söz konusu kitap ve makalelerde yer alan ifadelerle hedef hâline getirildiğini, toplum nezdindeki saygınlığının ve mesleki itibarının zedelendiğini belirterek, tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğini ileri sürdü.
'ŞEREF VE İTİBAR HAKKI İHLAL EDİLDİ'
Başvuruyu 30 Mayıs'ta görüşen AYM Genel Kurulu, İbrahim Kaboğlu'nun Anayasa'nın 17’nci maddesinde güvence altına alınan şeref ve itibar hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Karar oy çokluğuyla alındı. Yüksek Mahkeme, kararın bir örneğini şeref ve itibar hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yerel mahkemeye gönderirken, başvurucuya 5 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
Kararda, başvurucu hakkında kullanılan mübalağalı ifadelerin bazı kişilerce rahatlıkla doğrudan veya dolaylı şiddet çağrısı olarak algılanma ihtimalinin bulunduğu değerlendirilmesi yapıldı. Kararda, "Söz konusu ifadelerde başvurucunun açıkça adına yer verilmesinin başlı başına kişilerin şiddete maruz kalma tehlikesini artırabileceği görülmüştür. Makalenin yayımlanmış olduğu dönemde başvurucunun tehdit edildiği ve polis korumasında olduğu da dikkate alındığında başvurucunun maruz kalması muhtemel şiddet riskinin daha da fazla olacağı anlaşılmıştır" denildi.