AKP Sözcüsü Ömer Çelik'ten YSK'ya destek; TÜSİAD'a eleştiri

AKP Sözcüsü Ömer Çelik'ten YSK'ya destek; TÜSİAD'a eleştiri
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, YSK'nın seçim kurulları hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklamasının ardından "Suç duyurusunda bulunulacak kadar kanunsuzluk tespit edildi." dedi.

İşte Çelik'in açıklamalarından satır başları:

YSK İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Milletin iradesine başvurmak, şüpheleri ortadan kaldırmak açısından önemlidir. Seçim sürecinde ortaya çıkan sıkıntılarında bu kentin yönetilmesinde berrak bir sürecin ortaya çıkması gerekiyordu. YSK'nın suç duyurusu bulunacak kadar açık bir kanunsuzluk durumunun ortaya çıktığını gösteriyor. Siyaset, demokrasi nehri hukuk yatağında akar. Siyasetçiler için sayısal meşruiyet, hukuki meşruiyet siyasal meşruiyeti beraberinde getirir.

Bizim seçim sistemimiz seçim süreci boyunca seçim sonunda ortaya çıkacak aksaklıkları gidermek için bir takım emniyet sibobu içeriyor. İşte itiraz da budur. Bugün icat edilmiş yola başvurmuyoruz. Bu mekanizma seçimin bir parçası olarak bir mekanizmadır. Biz de parti olarak bütün partilerin yaptığı gibi seçimden sonra itirazlarını ilçe, il seçim kuruluna, YSK'ya ilettiler. Birisi öteden beri dışarıdan ifade edilen içeride CHP tarafından dillendirilen bir şey, demokratik yolla iktidarların el değiştirmesine karşı çıkıyorlar gibisinden. Bunun ne siyasi ne hukuki bir temeli vardır. Bizim seçim kanunumuz seçimden sonraki itiraz sürecini seçim sürecinin bir parçası olarak tanımlamıştır. Bu mesele AK Parti ya da başka bir partinin çıkarının korunmasıyla ilgili bir meseledir.

'YSK'NIN, BEĞENDİĞİMİZ, BEĞENEMEDİĞİMİZ KARARLARI VAR'

Partimiz kapatma davasıyla karşı karşıya kalmıştır. Cumhurbaşkanımızı hedef alan bir sürü komployu bertaraf etmişizdir. Dün demokrasi mücadelesini verirken karşımızda yargı, askeri vesayetine sığınanlar bugün bizi sonuçları kabullenmemek gibi temelsiz bir iddiayla karşı karşıya bırakmaya çalışıyorlar. Sürece saygı gösteren sonuca da saygı gösterir. Bütün bu sürece saygı gösterdiğimizi söyledik. YSK'nın beğendiğimiz kararları var beğenmediğimiz kararları var. Madem ki nihai karar merci orasıdır ve millet adına karar vermektedir o zaman bu kararı kabulleneceğiz. Nitekim bu süreç sonuçlanmadan, İstanbul'la ilgili karar verilmeden evvel Ankara'da itirazlar yaşandı. Sürece ve sonuca saygı gösterdik. Milletin iradesinin başımızın üstünde yeri vardır dedik. Milletten başka bir patronumuz, amirimiz, talimat alacağımız bir merci yoktur.

'SÜRECE SAYGI GÖSTERMEDİLER, SONUCA DA SAYGI GÖSTERMİYORLAR'

CHP onların istediği gibi karar vermezlerse Kızılay meydanında yürümeyeceklerini ve suratlarına tüküreceklerini söylemişlerdir. Her seferinde şunu söyledik, YSK'yı, hakimleri tehdit etmeyin. Sürece saygı gösterirseniz sonuca da saygı gösterirsiniz. YSK'ya baskı yapıyorsunuz bunun sonu Yüce Divan'dır dediler. Yıllar geçiyor, nesiller değişiyor, CHP zihniyeti değişmiyor dedim. Birkaç saat sonra biz onu kastetmemiştik dediler. İlk defa darbelere mesafe koyma ihtiyacı taktik de olsa hissediyorlar. Bütün süreç boyunca herkesi kucaklamak istiyorum diyen İstanbul CHP adayı büyük bir saldırganlıkla önüne geleni gaflet, dalalet ve ihanetle suçladı.Bütün bu süreç boyunca göstermeye çalıştığı birtakım sempatik cümlelerin yerini maalesef çatışmacı bir davranışı ortaya koydu. Sürece saygı göstermediler, şimdi sonuca da saygı göstermiyorlar. YSK sonuçta birisini galip ilan etmiyor. Diyor ki milletin iradesine başvurun diyor. En büyük hakeme başvurmanın karşısında herkesin saygılı davranması gerekir. Millete gideceğiz, vatandaşlara tezlerimizi arz edeceğiz. İstanbul için yapacaklarımızı aynı samimiyetle anlatacağız.

Kendinden emin olanın sükunetini koruması lazım. Baştan beri YSK'ya saygı duyuyoruz diyen bu gün YSK'yı kınaması, meydanda yuhalatması şüphe işaretlerini daha da arttırıyor. Bu suç duyurularında bulunulması son derece ciddi bir durumdur. Muhalefet saygılı bir tutum ortaya koyacağı yerde şimdi geliyorlar karar açıklanır açıklanmaz Türkiye'yi yabancılara şikayet etmeye başlıyorlar. Avrupa Parlamentosu Raportörü'nün 'Türkiye'de demokratik bir geçiş olmayacağını anladık' cümlesini bugün bir muhalefetteki siyasetçiden gördük. En azından cümlenin yüklemi öznesini değiştirilebilirdi.

"BİR TAKIM PROVOKASYONLARI DİKKATLE İZLİYORUZ"

Yeniden seçimler gerçekleşecek. Memleketin gerçek sahibi olan milletimize başvuracağız, İstanbul halkına başvuracağız. İstanbul halkı seçimin sonunda ne derse büyük bir saygı ve sevgiyle karşılayacağız. Herkesi kucaklamak istiyorum diyenlerin hukuk ve demokrasi süreçlerinde istenmeyen karar çıktığında öfke kusan konuşmalarının altının çizilmesi gerekiyor. Bu süreci olgunlukla işleteceğiz. Çok geçmiş yıllarda olduğu gibi vatandaşın iradesinin çalacağı birtakım mekanizmalar ortadan kaldırılmıştır. Biz bedel ödemiş genel başkana, teşkilatlara sahibiz. Demokraside kazanan ve kaybeden partiler olur ama kaybeden tek bir vatandaşımız olmaz. Birtakım provokasyonları dikkatle izlediğimizi arz etmek isterim. Bunlar sürekli olarak gri, puslu hava ararlar. Her ne olursa olsun parti adlarımız farklı olabilir, aidiyetlerimiz, adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu kararlar yine vatandaşımızın iradesinin merkez olduğu hakemlik sürecini işletecektir.

Bazı başvurularımız reddedildi. Gerekçeli kararı hep birlikte göreceğiz. İstanbul'daki büyükşehir seçiminin yenilenmesine dair bir irade ortaya konmuştur. Gerekçeli kararı ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğiz. YSK bir karar verdi biz buna saygı duyacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi hayatında İstanbul Belediye Başkanı'nda çok önemli bir yeri var. İstanbul'la kendisi arasında bir gönül hikayesi bir aşk hikayesi var. İstanbul gibi bir şehrin herhangi bir şaibe olmadan yönetilmesini kendileri önemsiyorlar. Sayın Cumhurbaşkanımız sayın genel başkanımızla ilgili haksız ve mesnetsiz şekilde sonuçları kabullenmedi diyorlar. Halbuki kaybettiğimiz yerler de olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız açısından İstanbul gibi bir şehrin buranın herhangi bir şüphe olmaksızın 5 yıl boyunca önüne bakacak bir belediye başkanı tarafından yönetilmesi son derece önemlidir.

ÇÖZÜM SÜRECİ AÇIKLAMASI

Çözüm süreci Türkiye'nin içindeki silahlı teröristlerin silahlarını bırakıp ülkeyi terk etmeleri süreciydi. Daha sonra çukur siyasetinde Türkiye mücadele ortaya koydu. Maalesef bahsettiğiniz parti çoğu kez terör örgütünden daha ileri bir söylem kullanmıştır. Her seferinde terör örgütünün önünü açmaya çalışan, bu kadar cana kıymış bir örgütü terör örgütü kabul etmemek gibi bir gayret sarf etmişlerdir. Böyle bir gündemimizin olmadığını terörle mücadelede kararlı olduğumuzu ifade etmek isterim. Terör örgütü demokrasimize, kardeşliğimize saldırıyor. Buna göz yumanlar insanlıktan, barıştan kardeşlikten bahsediyorlar. Kürt çocuklarının Ortadoğu'nun çeşitli yerlerinde birtakım emperyalist emellere lejyoner olarak göz yumanları gördük. O çocukları hendeklere, çukurlara teröristlerin önüne kalkan gibi koyan zihniyetin olumlu bir adım atması mümkün değil.

"CUMHUR İTTİFAKI'NDA SORUNU YOK"

Cumhur İttifakı'nda herhangi bir sorun yok. Çeşitli kesimlerden çok sayıda yaklaşım, eleştirinin, hırpalayıcı üslubun ortaya çıktığını görüyoruz. Darbe girişimine karşı direnişle ortaya çıkmıştır. Vatandaşımızda karşılık bulmuş, seçimlerde denenmiş başarılı sonuçları görülmüş, ortak politikaların paylaşıldığı bir mekanizmadır. Her iki parti buna saygı göstermektedir. Cumhur İttifakı güçlenerek yoluna devam etmektedir.

"TÜSİAD KAYGILANMAKLA MEŞHUR BİR KURUM"

TÜSİAD sürekli kaygılanmakla meşhur bir kurum. Türkiye'nin reform süreciyle, ekonomiyle ilgili politikalarında herhangi bir aksama yok. Biz terörle mücadelenin en çetin olduğu zamanlarda bu reform süreçlerini işletmişiz. Bütün hukuki haklarınızı bir tarafa koyun mu demek isteniyor. TÜSİAD YSK'nın hangi gerekçelerle süreci yönettiğine dair bir bilgi sahibidir. Millet iradesi adına karar veren YSK'nın hukuk temelinde ortaya koyduğu kararın TÜSİAD gibi bir kurumda kaygı uyandırması bizim açımızdan kaygı vericidir.

Biz kendi kendimizi çok güçlü eleştiren bir partiyiz. Tabii ki seçim sonuçlarıyla ilgili özeleştiri yapıyoruz. Elimizde olanları niye kaybettik, alabileceğimiz yerleri neden alamadık, elbette bunları tartışıyoruz. Birtakım eksikliklerimiz varsa bunları tabii ki değerlendiriyoruz. Tabii ki seçim kampanyamızda radikal bir değişiklik yapmayacağız. 15 gün öncesiyle 15 gün sonrasının psikolojisi farklıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız elbette birimlere talimatını vermiştir.

İÇİŞLERİ BİRİNİ GÖREVLENDİRECEK

Mazbata iptali söz konusu olduğunda normal şehirlerde valinin, büyükşehirlerde İçişleri Bakanlığı'nın yetkisine geçiyor. 5393 sayılı kanunun 45. 46. maddesine göre İçişleri Bakanlığı birini görevlendirecektir.
 

Etiketler :