Umut Oran: Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz
CHP'li Umut Oran'ın, AKP hükümetlerinin sürekli olarak açıkladığı ve bir öncekinin işe yaramadığının itirafı niteliğindeki teşvik paketi ile ilgili ekonomi değerlendirmesi şöyle:
"HALKIN EKONOMİSİNE EN BÜYÜK TEŞVİK BU DEMOKRATÖR SARAY YÖNETİMİNDEN KURTULMAKTIR…"
· AKP hükümetleri “cazip”, “devrim”, “süper” gibi sıfatlarla yıllardır durmadan teşvik paketleri açıklıyor. Ancak uygulamaya bakıldığında teşvik paketleri ile vaat edilen üretim, yatırım ve istihdam artışı ortada yok.
· Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz; ülkede ne işsizlik azalıyor ne cari açık küçülüyor.
· Durmadan yeni paket açıklamaları zaten önceki paketin işe yaramadığını gösteriyor.
· İktidar inandırıcılığını yitirmiştir. “Süper” diye niteledikleri yeni paketi açıkladıkları gün döviz yeni rekorlar kırdı, Borsa geriledi.
16 yıla giren iktidarı döneminde ülkenin ekonomik sorunlarını çözemeyip tümden ağırlaştırarak ağır bir kriz aşamasına getiren AKP, şimdi “süper teşvik” adı altında yeni bir teşvik paketi daha açıkladı. Cumhurbaşkanlığı sarayında açıklanan “Proje Bazlı Teşvik Sistemi” kapsamında desteklenecek 19 firmaya ait 135 Milyar TL tutarındaki 23 proje ile yaklaşık 35 bin kişiye dolaylı istihdam yaratılacağı iddia edildi.
Bu kaçıncı teşvik paketi?
AKP’nin ilkini 2004 yılında açıkladığı bilmem kaçıncı “teşvik” paketlerinden başlıcaları:
Haziran 2009: “Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltacak, rekabet gücünü artıracak, teknoloji ve Ar-Ge içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımlara destek öngören” yeni teşvik paketi Başbakan Erdoğan tarafından açıklandı.
Nisan 2012: Açıklanan bölgesel bazlı teşvik paketi ile Türkiye 6 bölgeye ayrılarak en etkili teşvikler Doğu ve Güneydoğu’daki en yoksul 15 ili kapsayan 6. Bölgeye verildi.
Nisan 2015: Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çankaya Köşkü'nde İstihdam, Sanayi Yatırımı ve Üretimi Destekleme Paketi'ni açıkladı.
Haziran 2016: Başbakan Yıldırım’ın yatırımcılara her türlü kolaylığın sağlanacağını “Turkuaz halı sereceğiz” şeklinde betimlediği yeni teşvik paketi açıklandı.
Temmuz 2016: Başbakan Binali Yıldırım Bakanlar Kurulu'nun ardından içinde “devrim niteliğinde yeniliklerin” olduğu iddia edilen teşvik paketini açıkladı.
Eylül 2016: Başbakan Binali Yıldırım, çok sayıda bakanla birlikte Diyarbakır'da, Doğu ve Güneydoğu'da 23 ili “cazibe bölgesi” yapacağı iddia edilen ve yatırımcılara 35 milyar dolarlık destek vaat edilen yatırım paketi açıkladı.
Şubat 2017: “İstihdam seferberliği” kapsamında işverenlerin gerçekleştirecekleri ilave istihdam için sağlanacak teşviklere ilişkin destek paketi Resmi Gazete'de yayımlandı.
Aralık 2017: Cumhurbaşkanı Erdoğan, “istihdam seferberliğinde ikinci dönem” mottosuyla yeni teşvikleri açıkladı.
15 yılda ne kadar teşvik verildi?
Bir yandan yeni paketler açıklanırken, yatırımcıların başvuruları değerlendirilerek, yapacakları yatırımlara ilişkin her ay Ekonomi Bakanlığı tarafından teşvik belgeleri düzenlenmeye devam edildi.
Bakanlık verilerine göre 1 Ocak 2003-31 Aralık 2017 döneminde toplam 56 bin 315 teşvik belgesi verildi. Bu belgelerde toplam 833,7 milyar TL’lik yatırım öngörülüyordu. Bu kapsamda tam 2 milyon 64 bin 758 kişilik istihdam yaratılması taahhüt ediliyordu.
15 yılda verilen teşviklerde belge bazında 21 bin 203 adet (yüzde 38), yatırım tutarında 314,7 milyar (yüzde 38) ve öngörülen istihdamda 906 bin 874 kişi (yüzde 44) ile en büyük payı, yatırımcıların zaten gözdesi olan en gelişmiş 8 il aldı. Bu dönemdeki teşvik belgelerinin yüzde 8,3’ü en yoksul 15 ile düzenlendi. Yatırıma aç ve sürekli göç veren bu iller, teşvik kapsamında desteklenen yatırımlardan sadece yüzde 3,6, bu kapsamda yaratılacak istihdamda da yüzde 9,7 pay alabildi. Bölgeler arası gelişmişlik farkları kapanmadı daha da büyüdü.
Teşviklerin sonucunu kimse bilmiyor…
Ancak asıl önemlisi;
Verilen yatırım teşvik belgelerinin sonuçlarına ilişkin ortada sonuçlanmış bir etki analizi çalışması bulunmuyor.
Yatırım teşvik belgelerinde öngörülen sabit yatırım tutarlarının ne kadarının gerçekten yatırıma dönüştürüldüğü, istihdam taahhütlerinin ne kadarının gerçekleştirildiği bilinmiyor.
Sağlanan teşvik ve desteklerin genel üretim, ihracat ve istihdamda yarattığı etki, yani teşviklerin başarılı olup olmadığına ilişkin bugüne kadar ilgili kurumlarca yapılmış bir çalışma ortada yok.
Bu da AKP’nin üretim, yatırım, istihdam açısından sonuçlarını ölçmeye gerek bile duymadığı teşvik paketlerini bir seçim yatırımı, kamuoyuna yönelik bir PR çalışması olarak gördüğünü, aynı zamanda popülist biçimde savurduğu kamu kaynaklarını nasıl israf ettiğini gösteriyor.
Sonuçları ölçülmeyen hiçbir paket, amacına ulaşmış bir teşvik uygulaması değildir.
Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz!..
AKP hükümetleri yıllardır durmadan paket açıklıyor. Hepsinde çok cazip teşvik ve destek unsurları yer alıyor. Ancak uygulamaya bakıldığında teşvik paketleri ile vaat edilen üretim, yatırım ve istihdam artışı ortada gözükmüyor. Zaten durmadan yeni paket açıklamaları bir önceki paketin işe yaramadığını gösteriyor.
Bugüne kadarki teşviklerin sonuçları ortada:
Dolar kuru 4, Euro 5 TL’yi geçti ve hızla yükselmeye de devam ediyor.
2002 yılında yüzde 10,3 olan işsizlik oranı 2017 itibariyle yüzde 10,9. Resmi işsiz sayısı 15 yılda 2,5 milyondan 3,5 milyona çıktı. Geniş tanımla ülkede 6 milyon dolayında işsiz var. Üniversiteli-beyaz yakalı işsizliği rekor düzeylere ulaştı.
2002’de yıllık 15 milyar dolar olan dış ticaret açığı 2017 itibariyle 77 milyar dolara çıktı. Türkiye, 2018’in sadece ilk iki ayında 14,8 milyar dolarla, 2002 yılının tümündeki kadar dış ticaret açığı verdi. İhracatın ithalatı karşılama oranı sürekli geriliyor.
Cari açık, 2017’de milli gelirin yüzde 5,5’ine ulaştı.
Türkiye’nin 2002 sonunda 129,6 milyar dolar olan dış borcu, 2017’de 453,2 milyar dolara yükseldi.
Cari açığın finansmanı ve kısa vadeli dış borçların çevrilmesi için Türkiye’nin şiddetle dövize ihtiyacı var. Buna karşılık hukuk açığı ve güven kaybı dolayısıyla dış kaynak girişleri azalıyor, gelen miktar ihtiyacı karşılamıyor, döviz kurları sürekli yükseliyor.
Çift haneli düzeylerdeki faiz de sermaye girişleri için yeterli olmuyor, finansal dengeler faiz artırmayı zorunlu kılıyor, ancak bu da yatırımları tümden durduracak bir faktör. Demokratörün emirle faiz düşürme girişimi ise kurdaki yangına benzin oluyor.
Türkiye ekonomisi; kendi yapısal sorunları, 3. dünya savaşının konuşulduğu dış politik konjonktür ve içeride despotik yönetim, hukuksuzluk, demokrasi açığı cenderesinde hızla bir çöküşe doğru sürükleniyor.