Biden’dan Erdoğan’a telefon müjdesi: Bir gün mutlaka
Gazeteci Murat Yetkin, Joe Biden'ın göreve geldikten sonra aradığı dünya liderlerini sıralayıp Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile henüz iletişime geçmemesinin arkasındaki nedenleri yazdı.
Yetkin'in yazısı şöyle oldu:
"Hemen söyleyelim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın asıl derdi telefon değil. Donald Trump günlerinde olduğu gibi Beyaz Saray’da ağırlanıp, arada hiç sorun yokmuş gibi “Dostum Biden” demeçleri vermek. ABD Başkanı Joe Biden ile, tıpkı Trump ile olduğu gibi pazarlık usulü sorunları çözmese de zamana yaymak. Ama daha telefon dahi gelmedi. Halihazırda Cumhurbaşkanlığı makam katında hiç umursanmıyormuş edasıyla Biden’den gelecek telefon bekleniyor. Neyse ki 5 Mart günü beklenen müjde geldi.
5 Mart günü, Washington’un öğle, Ankara’nın akşam saatlerinde düzenlediği basın toplantısında bir gazeteci Saray sözcüsü Jen Psaki'ye sordu:
– Başkanın dünya liderleriyle konuşmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aramaması ilginç. Aramayı planlıyor mu, yoksa Ankara’yla ikincil yollardan mı iş yapacak?
– Başkan arama ihtiyacı duyduğu pek çok dünya lideriyle görüştü ve önümüzdeki haftalar ve aylarda görüşmeye devam edecek.
– Erdoğan’ı arayacak mı?
– Eminim, bir noktada [arayacak].
Biden’dan ses çıkmasa da sözcüsünden çıktı sonunda: “ihtiyaç duyduğu bir noktada” arayacakmış.
Biden’dan telefon alanlar
Bakalım Biden 20 Ocak’ta göreve başladığından bu yana kimleri ihtiyaç duyup aramış? İlk temas kurduğu kişinin BM Genel Sekreteri Antonio Guterres olması, zaten Trump’ın tam tersine kurumsal ilişkilere önem vermek istediğini gösteriyor. İkincinin Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Tedros Ghebreyesus olması hem Trump’ın kovit salgınının ortasında terk ettiği örgüte dönme hem de ülke içindeki önceliğini gösteriyor.
Sonra liderler başlamış Biden’dan kutlama cevabı almaya. Kanada ve Meksika liderleri Justin Trudeau ve Manuel Lopez Obrador’a öncelik vermesi doğal, komşu ülkeler.
Sonra en yakın müttefikler sıraya girmiş: İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Franca Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya, Çin Devlet Başkanları Vladimir Putin, Şi Cinping, Japon Başbakanı Yoshihide Suga, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen var listede. Başka? Güney Kore lideri Moon Jae-in, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Suudi Arabistan Kralı Salman bin Abdülaziz. Sonra Irak Başbakanı Mustafa el-Hadimi, Kenya Cumhurbaşkanı Uhuru Kenyatta, Guatemala Alejandro Falla. Neyse…
Peki niye aramıyor? S-400 olmasın?
Biden, Erdoğan’ın mesajına cevap vermek için neyi bekliyor, niye aramıyor?
Bunun bir nedeni, ABD Temsilciler Meclisi üyelerinin Biden’e 26 Şubat mektubunda da belirttikleri gibi, Türkiye üzerine yeni bir siyasetin henüz belirlenmemiş olması.
Bir başka neden, Psaki’nin dediği gibi henüz “arama ihtiyacı” duymamış olması.
Bir yandan senato ve Temsilciler Meclisinden Türkiye’ye daha fazla baskı talebi altında olan Biden adeta vücut diliyle Erdoğan’a “ben ne istediğimi söyledim, önce sen o konuda bir şey söyle” diyor.
O konuya Türkiye’de demokrasi ve insan haklarının kalitesi de eklendi artık ama asıl mesele Rusya’dan alınan S-400 konusu.
Üstelik Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “F-35 programına dönmek istiyoruz” ve “S-400’leri müzakere edebiliriz” dediğinin ve bu sözlerin üzerinden bir süre geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından “çarpıtıldı” diye yok sayılmaya çalışılması da ortada.
Bu gelişmeler elbette Ankara’daki bütün büyükelçilikler, özellikle ABD ve Rusya büyükelçiliklerinde yakından izleniyor.
Biden’dan gelecek telefon o nedenle önem taşıyor.
İncilerimiz dökülmez elbet ama…
Biden’dan Erdoğan’a telefon gelmezse Türkiye’nin incileri dökülmez, batmaz elbet. Mesele kitle ve algı yönetimiyse o da sorun değil, Beştepe’den bir Tvite bakar. Erdoğan ne derse gözü kapalı inanan bir kitlesi var zaten. Ama o telefon geciktikçe Ankara’da gerilim artıyor. Sadece siyasi değil, ekonomik tedirginlik de. Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal her ne kadar yatırımcıyı teskin etmeye çalışsa da henüz kırılganlık devam ediyor.
Tam da 5 Mart günü, Beyaz Saray’ın “elbet bir gün” açıklamasını takip eden sıralarda ekonomi kanalı Bloomberg’in "Hakan Atilla İstanbul Borsasından istifa edebilir" haberi yayınladı. (Haberin çıktığı kanal bile önem taşıyor böyle durumlarda.) Hakan Atilla Halkbank davasında ABD’de hapis yattıktan sonra Türkiye’ye gelmiş ve Erdoğan’ın -o dönem- Hazine ve Maliye bakanı damadı Berat Albayrak tarafından İstanbul Borsası başına atanmıştı. Tam da Halkbank davasının, itirafçı Reza Zarrab’ın Türkiye’ye dair yeniden ifade vereceği duruşmaların başlaması öncesinde.
Rastlantı mıdır sizce?
Macron lafta kalmasın diyor
Üstelik artık iç siyasette her sıkıştığında Batı’yla hakaretlerle bezenmiş kavgalar çıkarma imkânları da daralıyor yönetimin. İnsan Hakları Eylem Planı adı altında sunulan metne içeride ve dışarıda “çoktan gerekirdi, ama uygulamaya bakalım” güvensizliğiyle bakılması da rastlantı değil.
Erdoğan 5 ay aradan sonra Macron ile (Eylem planının tanıtıldığı) 2 Mart akşamı bir telefon görüşmesi yaptı. Gerçi Macron’un da Doğu Akdeniz siyaseti karaya oturdu sayılır ama orada asıl mesele AB. Macron görüşmesine dair Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklama daha çok tarihsel örnekler üzerinden yeni işbirliği imkanlarının konuşulduğu yönündeydi. Oysa ertesi gün Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves le Drian Fransız parlamentosunda şunları söyledi:
• “Artık daha fazla hakaret olmadı ve kullanılan dil daha güven vericiydi. (…) Türk sondaj gemilerinin Doğu Akdeniz’deki Kıbrıs sularından çıkması ve Ankara’nın Yunanistan ile müzakereleri yeniden başlatma arzusunu ortaya koyması olumlu işaretler. Artık somut eylemlere ihtiyacımız var ki biz de kendimizi o eylemlere göre konumlandırabilelim. Şimdilik her şey sadece sözde.”
Merkel ne diyor?
Cumhurbaşkan Sözcülüğünden 5 Mart’taki Erdoğan-merkel görüşmesi üzerine verdiği bilgiye bakarsanız, ağırlıkla “kovit geçiyor, turist gelsin” mealinde konuşulmuş. Ve Suriyeli göçmenler üzerine yapılan 2016 anlaşmasının yenilenmesi. Orada da Erdoğan daha çok iş insanlarına vize serbestisi sağlamaya öncelik veriyor. Hak yemeyelim, Doğu Akdeniz ve Libya konularının da ele alındığı söyleniyor."