Sezin Öney
The Economist, neden “yılın ülkesi” olarak Yunanistan’ı seçti?
The Economist dergisi, 2023 yılının ülkesi olarak Yunanistan’ı seçmiş.
Dergi, farklı ülkelerin içinde bulunduğu zor durumları tartışıyor; “kötü örneklerden”, yanlışlarından dönen ve durumunu farklı alanlarda iyileştiren örneklere doğru ilerliyor. Sonunda da, neden “yılın ülkesi” olarak Yunanistan’ı seçtiğini anlatıyor:
“Geriye kazananımız Yunanistan kaldı. [Ülke] on yıl önce bir borç krizi yüzünden felce uğramıştı ve Wall Street'te alay konusu olmuştu. Gelirler düşmüştü, sosyal sözleşme yıpranıyordu; sağ ve soldaki aşırı partiler başıboş savrulur haldeydi. Hükümet o kadar çaresiz kaldı ki Çin'e sarıldı ve daha sonra ana limanı Pire'yi bir Çinli firmaya sattı. Bugün de, Yunanistan mükemmel olmaktan uzak. Şubat ayında meydana gelen bir demiryolu kazası yolsuzluğu ve kalitesiz altyapıyı açığa çıkardı; telefon dinleme skandalı ve göçmenlere kötü muamele, sivil özgürlüklerin geliştirilebileceğini gösterdi.
Ancak yıllarca süren sancılı yeniden yapılanmanın ardından Yunanistan, 2023'te yıllık zengin dünya ekonomileri sıralamamızda zirveye yerleşti. Merkez sağ hükümet, Haziran ayında yeniden seçildi. Dış politikası Amerika yanlısı, AB yanlısı ve Rusya'ya karşı temkinli. Yunanistan, çöküşün eşiğinden itibaren sert, mantıklı ekonomik reformları hayata geçirmenin, toplumsal sözleşmeyi yeniden inşa etmenin, ölçülü vatanseverlik sergilemenin ve yine de seçimleri kazanmanın mümkün olduğunu gösteriyor. 2024’te dünyanın yarısının oy kullanacağı düşünülürse, her yerdeki demokratların buna dikkat etmesi gerekiyor.”
The Economist’in yorumuyla ilgili eleştiri getirecek bir çok yön olabilir: ama konumuz, gerçekten Yunanistan’ın 2023’ü nasıl performans ile kapattığı.
Evet; özellikle askeri açıdan seneyi gerçekten de başarılı kapatıyor Yunanistan. Aslında, son birkaç yıl için de bunu söyleyebiliriz.
Yunanistan ile F-35’ler arasında sadece bir imza kaldı
Yunanistan, Türkiye’nin 2019’da ödeme yaptığı halde çıkarıldığı F-35 programına 2020’de resmen başvurmuştu. O zamandan beri, Atina’ya da F-35 satışlarında kademe kademe ilerlendi. Türkiye’ye yeni F-16 satışı ve var olanların modernizasyonu konusunda süregelen Temsilciler Meclisi ve Senato onayının aksine, Yunanistan’ın önünde böyle bir blokaj yok. Yunanistan ile F-35’ler arasında kalan tek “ayrıntı”, Joe Biden yönetiminin resmî onayı.
2023 başında Biden yönetimi Yunanistan’a 40 adet F-35 satışı konusunda “gayriresmî” onayını Kongre’ye iletirken, Türkiye’ye de 40 adet yeni F-16 satışı ve Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki 79 F-16 için de modernizasyon kiti tedarikine gayriresmî onay vermişti. Türkiye de Yunanistan da, o zamandan beri aynı noktada takılılar. Ama dediğimiz gibi Yunanistan, Kongre desteğini zaten aldığından F-35’lere; Türkiye’nin, F-16’lara olduğundan çok daha yakın.
7 Ekim’de Hamas’ın İsrail’e saldırısı gerçekleşmeseydi ve eğer, İsveç’in NATO üyeliği TBMM’de Kasım gibi onaylansaydı; ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın orijinal planı devrede olabilecekti. Bu plan da şuydu: Yunanistan’a F-35 satışının son onayı ile beraber Türkiye’nin varolan F-16’larının modernizasyonunu ve Kongre’nin de desteğini sağlamak için baskıyı arttırarak yeni F-16’ların satışıyla ilgili aşama kaydetmek. Böylece, Yunanistan’ın artık 2028’de filosuna katmasına kesin gözüyle bakılan F-35’ler konusu ile Türkiye’nin F-16 talepleri dengelenerek, beraber duyurulacaktı.
Ancak Hamas İsrail’e saldırıyı gerçekleştirdikten ve Gazze Savaşı patlak verdikten sonra, Biden Yönetimi’nin Türkiye ve Yunanistan’dan çok daha büyük sorunları vardı. Beyaz Saray, Ukrayna’ya askeri yardımı Kongre’den geçiremez ve 2023’ün noktalanmasıyla, Kiev’e yapılan maddi desteğin sonuna gelinirken; Türkiye’nin F-16’ları şu an Biden yönetiminin öncelikler listesinin üst sıralarında değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Hamas’ı açıkça desteklediği de düşünülürse, artık Biden Yönetimi istese de, Kongre’den Türkiye’ye destek çıkaramaz. Her şeyden önce, Ukrayna askeri yardımın sürdürülmesi konusunda Senato ve Temsilciler Meclisi’ni yönlendiremeyen Biden Yönetimi, 2024’e-yani, seçim yılına girerken Hamas’ı açıkça sahiplenen Türkiye’ye nasıl destek sağlayabilir. Ve bunu artık ne kadar ister?
ABD’deki Yunan lobisinden Hellenic American Leadership Council Başkanı Endy Zemenides, geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Blinken’a yazdığı bir mektupta, Yunanistan’a F-35 satışı onayının, “ABD ve Türkiye’nin işlevsiz ilişkisine bağlanmaması gerektiğini” ifade etti.
Çam sakızı çoban armağanı Black Hawk Anlaşması
Her ne kadar Zemenides’in mektubuna somut yanıt 2024’e kalacak olsa da; Yunanistan, 2023’ü askeri açıdan eli boş kapatmadı. 15 Aralık’ta 35 adet UH-60 Black Hawk’un Yunanistan’a satışı onaylandı. Lockheed Martin’in bünyesindeki Sikorsky ile yapılan yaklaşık 2 milyar dolarlık anlaşmanın kapsamında Black Hawk helikopterleri dışında, makinalı tüfekler, ileri düzey askeri giyilebilir elektronik teçhizat, çeşitli başka silahlar ve askeri eğitim paketleri de var.
Yunanistan, geçen yaz askeri harcamalarını önümüzdeki dört yılda 13 milyar dolar arttırmayı öngördüğünü açıklamıştı.
Yunanistan ise, Fransa üretimi 24 Rafale’leri envanterine kattığı ve 83 F-16’sının Block-70 Viper modernizasyonunu gerçekleştirdiğinden beri, askeri özgüvenini arttırdı. Mart’ta da, İsrail’den SPIKE NLOS füze sistemlerinin satın alınması onaylanmıştı. Eğer Atina, bir de planlandığı gibi, 2028’e kadar F-35’leri de envanterine katarsa; Ege Denizi’nde net hava bir üstünlüğü sağlanmış olacak.
Türkiye ise, 2028’e kadarki aynı dönemde var olan F-16’larının da modernize edilmemesi halinde, hangarda kalan bir hava kuvvetleri olduğu gerçeğiyle baş başa kalacak.
Tabii, bir de işin şu boyutu var: TSK’daki tarikat yapılanmaları ile son günlerde gündemde olanları herhalde başka ülkeler de çoktan biliyor; rutin istihbarat çerçevesinde takip ediyordur. NATO’nun da, Türkiye’nin askeri güçleri arasında tarikat mensuplarının kümeleşmekte olduğunun farkına varmadığını düşünemeyiz. Türkiye kamuoyunun sıradan vatandaşları olarak bizlerin ise, her şey ayyuka çıkıp vahim durumlar baş göstermeye başlayınca haberimiz oluyor böyle yapılanmalardan…
Ordusunda tarikat üyeleri bir yanda, dış siyasette Hamas’a destek diğer yanda: böyle bir Türkiye’ye güvenip de kim neden silah satsın, var olan ambargoları da kaldırsın? Yarın öbür gün, satılan veya yapımının önü açılan silahların, kime karşı nasıl kullanacağına nasıl güvencesini kimden nasıl alsın?
Askeri tedarik zincirleri içinde kalabilmek için, alışverişte olunan ülkelerin aralarında en azından temel bir güven ilişkisinden bahsedebilmek gerek. İsveç’in NATO üyesi olmasını onaylamak gibi konuları koz olarak oynamaya çalışmak, son kertede güven erozyonuna neden oluyor. Kaldı ki, İsveç’in NATO üyeliği meselesi gibi “kozların da” bir raf ömrü var. Son kullanma tarihleri sonunda geçiyor. “Değersiz yalnızlıklar” baki kalıyor.