Şehzadebaşı Camii'nde inceleme yapan Özgür Özel'den Erdoğan'a yanıt
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Şehzade Camii’ndeki açıklamasında Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından yaşanan süreci değerlendirdi. “7 gün önce buraya geldim, 7 gün 7 gecedir Saraçhane'deyim” diyen Özel, “Burada bir darbe girişimi yaşandı. Şu anda o darbe girişiminin püskürtülmüş olmasının bir sonucunu alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Özel, İmamoğlu’nun yerine kayyım atanmasının kamuoyunda gündeme getirildiğini hatırlatarak, “Biz bu çağrıyı yaptığımızda Valilik 5 gün süreyle her türlü eylemi yasakladı ama milletimiz Saraçhane’ye aktı. Bir demokrasi devrimini gerçekleştirdiler” dedi. Özel, İstanbul Belediye Meclisi'nde yapılan oylamayla İmamoğlu’nun yerine bir vekil atandığını ve “Kayyum riski ortadan kalktı” dedi.
MEZAR POLEMİĞİ
AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Mezarları yıktılar” iddiasına da yanıt veren Özel, “İki mezar taşı devrilmiş. Bu iki mezar taşı ertesi sabah vali gelmeden onarılmış. O da gelmiş, benim gördüğümü görmüş” dedi. Hazirenin restorasyon ihtiyacı olduğunu belirten Özel, “Yetki Kültür Bakanlığı’nda. Bıraksınlar, kapsamlı restorasyon yapalım” çağrısında bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Senin de bir gün mezarını kazarlar” sözlerine tepki gösteren Özel, “Bundan büyük günah var mı? Benim mezarımın olacağı yer belli. Komşularımın mezarı bana nasıl emanetse, benimki de Manisalılara emanet” dedi. Erdoğan’a seslenen Özel, “Bu yalan senin iktidarını sürdürmeni sağlar mı? İyilikle sürer iktidar, dürüstlükle sürer” dedi.
Siyasette mezar polemiği! Erdoğan'ın skandal çıkışına Özgür Özel'den sert yanıt!
"TURP" YANITI
Erdoğan’ın “Heybedeki büyük turplar” ifadesine yanıt veren Özel, “Bu kadar iftiralar atılmışken birine kanıt yok, hepsi gizli tanık. Ağrı Dağı’nın gerçek olduğu kadar eminim ki Ekrem Bey hakkında ellerinde hiçbir delil yok” dedi. “Bundan sonra her hafta sayacağım. Hani Erdoğan, turpun büyüğü?” diye sordu.
BOYKOT ELEŞTİRİLERİNE YANIT
Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “medyayı tehdit” suçlamasına da yanıt verdi:
- “2009’da kendisi başbakanken ‘Doğan Grubu’nun televizyonlarını izlemeyin, gazetelerini almayın’ dedi. Devlet gücüyle boykot yaptı. Biz halkı desteğe çağırıyoruz. Bu demokratik bir tepkidir.”
TUTUKLU GAZETECİLER İÇİN KONUŞTU
Saraçhane eylemleri sırasında gözaltına alınan gazetecilere de değinen Özel, “Gazetecinin olayı çekmek dışında nasıl bir dahli olabilir? Kablo toplayanları bile gözaltına aldılar” dedi. Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunan Özel, “Tutukluluğa itiraz dilekçeleri hızla karara bağlanmalı. Bu arkadaşların suçu yok, serbest bırakılmalılar” diye konuştu.
KONSER SORUŞTURMASINA YANIT
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik konser soruşturmasına da değinen Özel, “Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman gördüğünüz en kötüsüne hazırız. Kötülüğe karşı dimdik ayaktayız” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in konuşması şöyle:
Değerli arkadaşlar, 7 gün önce, buraya geçen hafta çarşamba sabahı, saat, , 11.30 12.00 sularında İstanbul'a ulaştım ve geldim. O andan itibaren 7 gün 7 gecedir Saraçhane'deyim. Burada bir darbe girişimi yaşandı. Şu anda o darbe girişiminin püskürtülmüş olmasının bir sonucunu alıyoruz. Hepimiz biliyoruz ki Ekrem Başkanı, akşam diplomasını iptal edip sabaha karşı gözaltına alanlar, ona açtıkları davalar sonucunda Saraçhane'ye milletin seçip yolladığı kişi yerine kendi atamalarını yollamaya niyetliydiler. Aylardır terör soruşturması ve kayyım ataması konuşuluyordu. Bir hafta boyunca da tutuklama, gözaltı işlemleriyle birlikte iktidara yakın medya sürekli kayyım haberleriyle, kayyım beklentisini yükselten bir çaba içindeydi. Bizim güvene ağacımız, arkamızı dayayacağımız bir tek güç vardı. O da İstanbul'un iradesinin kendisi. O iradeye çağrı yaptık. O irade geldi ve seçtikleri gözaltındayken iradelerini Saraçhane meydanına taşıdılar. Biz bu çağrıyı yaptığımızda, hatta yapmazdan önce hazırlıklarımız varken Valilik 5 gün süreli toplanma, yürüyüş, miting, eylem yasağı getirdi. Hatta bunu bizim kapalı toplantılarımıza dahi getirdi. Haliç Kongre Merkezi'ndeki cumartesi günü yapılacak toplantıyı bile yasakladılar. Biz bu yasaklara karşı milletimizi çağırdık. Hep birlikte izlediniz. İlk gece 150.000 kişilik rakam arttı, arttı, arttı. Pazar akşamı 1.200.000’in üzerinde, 1.300.000’e yakın bir kalabalığı gözün alamadığı yerden bile dron görüntüleriyle hepimiz tanık olduk.
Meydan ve meydana çıkan tüm yollar yasaklı olmasına rağmen, tarihi yarımadanın köprüleri kaldırılmış, geçişler yasaklanmış, trafik kesilmiş, yaya geçişleri kapatılmış olmasına rağmen bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Bir demokrasi devrimini gerçekleştirdiler. Türkiye'de 15,5 milyon kişi sandıklara gidip Ekrem Başkanı cumhurbaşkanı adayı yaparken İstanbul'da da 1,5 milyona yakın insan geldi ve tarihi yarımadayı doldurdu. O gün burada o büyük coşkudan sonra biz bütün gayretlerimizle kimsenin burnunun kanamamasını, polisle gençlerin karşı karşıya gelmemesini hep söyleyip bu konuda en üst düzeyde tedbirler almışken, şu kadar ki 80 milletvekili var, 25'inin elinde telsiz, kulaklık, etrafında 3 arkadaşı, 4 arkadaşı, kemerin orada ya da bu taraflarda polisle gençlerin temasına tampon olmaya çalışıyorlar. Biz bu caminin önüne, isteyenler görebilir, il başkanımın kendi sosyal medyasından paylaşıldı. İBB'nin zabıtasıyla tedbir aldık, polis kendi tedbirini aldı ama kargaşada gaz sıkarken zabıtanın gözüne polisin gaz sıktığı görüntüler bile var. Ama biz bunların hepsini yeter ki provokasyonlara, yanlış anlamalara, birtakım ithamlara sebebiyet verecek olumsuz görüntüler ortaya çıkmasın diye hepsini sineye çektik. Şimdi bugün geçmişten bildiğimiz bir tuhaf durumla, bir koca iftirayla karşı karşıyayız. Gezi davası, Gezi olayları yaşandı, bitti. Üzerinden binlerce cuma geçti. Erdoğan'ın başörtülü kardeşimize üstsüz çıplak 50 kişi saldırdı, görüntüleri ben izledim dedi. O dönem bazı gazeteciler bize de gösterdi dediler. Görüntüler yıllarca çıkmadı. Sonra o gazeteciler özür dilediler. Böyle görüntüler yoktu, biz o gün yalan söyledik diye. Şimdi bugün biz 7 günün sonunda, şimdi burada bir oylama yapılıyor. Bu oylamayla da İstanbul bir seçilmişe, bir belediye meclis üyesine emanet edilecek. Ekrem Başkan'ın vekili belirleniyor. O içeriden çıkıp görevinin başına dönene kadar ona vekâlet yapacak. Kayyım riski ortadan kalktı. Biz dün akşam son eylemimizi yaptık. Bugün burada iftar sofraları kurulacak. Ben Beylikdüzü'nde, il başkanımız ve örgütümüz burada Kadir Gecesi'nin, Ramazan'ın en önemli, en anlamlı gecesinin idraki için burada iftar sofraları kurulacak. Bu akşam burada 7 gün sonra ilk kez toplanılmayacak, çağrımız yok ve Tayyip Bey, şimdi artık o kalabalık gelmiyor ya, fırsat bu fırsat, maalesef Ramazan mübarek gün, Kadir Gecesi'nin arefesinde yalana sarıldı. Ben de sizinle birlikte doğruyu, hakikate geldim arkadaşlar. Hepiniz çektiniz. Burası Şehzade Camii, Mimar Sinan'ın en önemli erken dönem eserlerinden bir tanesi. Ustalıktan önce son eseri Manisa'daki Muradiye Camii bize emanettir.
Muradiye Camii'nin önüne Mimar Sinan'ın büstünün yapılıp her yıl orada onun anılması için büyük bir mücadeleye destek vermiş, Mimar Sinan'ın o eserini bütün dünyaya anlatmaya, tanıtmaya çalışan birisiyim Manisa aşkıyla, Manisa sevgisiyle. Mesir atılan Sultan Camii'nin tam karşısındaki Muradiye Camii, bu camiden sonra Süleymaniye'den, Sultanahmet'ten önce yapılmış başkent olmayan bir yerde Mimar Sinan'ın eserinin olduğu tek camidir. Bana emanettir. Şimdi diyor ki sen mimarın, Mimar Sinan'ın, Sinan'ın bu erken dönem eserinin bahçesinde bulunan hazireyi, oradaki mezarları tahrip ettirdin. Ey Özgür Özel, bunu nasıl yaparsın? Bir gün gelir senin de mezarını kazarlar, senin de mezarını yıkarlar. Arkadaşlar biraz önce İstanbul kültür mirasına sahip çıkan ve Ekrem Başkan'ın talimatıyla bu işi İBB Miras adıyla yapan arkadaşlar hem bilgi verdiler hem ne olduğunu gösterdiler. Gösterdikleri şu, polis hızla biber gazı sıkarak kovalamaya başlayınca gençleri oradan bunun üstüne atlayıp kaçanlar olmuş belli sayıda. İki, iki mezar taşı devrilmiş. Bu iki mezar taşı, bu iki mezar taşı devrilmiş. Bu iki mezar taşı ertesi sabah vali gelmeden onarılmış. Şahit Ali Yerlikaya, şahit sizsiniz. O da gelmiş benim gördüğümü görmüş. Bu iki mezar taşı düştü efendim, biz bunları şu yöntemle kaldırdık demişler. O da peki demiş, gitmiş. Ben de geldim, gördüm, siz de gördünüz. O dediği hazire bu. Burada bakın dünya kadar mezar taşı ayakta, en kıyıda, yukarıdan atlanırken üstüne düşecek yerde şu boyda iki mezar taşı devrilmiş, geri kaldırılmış. Arkadaş diyor ki buranın kapsamlı bir restorasyona ihtiyacı var. Bununla ilgili İBB Miras olarak görev talebimiz var. Burada duran bu taşların her birinin onarılması, her birinin sağlamlaştırılması, güzelleştirilmesi lazım. Bıraksınlar, kapsamlı restorasyon yapalım. Yetki Kültür Bakanlığı'nda, vermiyor. İki tane küçücük mezar taşı devrilmiş ve kalkmış ama bugün grubu izleyenler Özgür Özel'in diyor, oraya taşıdıkları diyor, çağırdıkları diyor. Bakın arkadaşlar.
(Özel, Erdoğan'ın kendisi hakkındaki tehdit gibi kabir sözlerine verdiği yanıt) Erdoğan, "Senin de bir gün kabrin bu şekilde hazırlayacaklar ve senin de kabrini birileri gelip ya kazar ya yıkar. Bu nasıl iştir? Bunu ne hakla yapıyorsunuz? Hepsi tarih, hepsi eser olarak muhteşem eserler ve bu eserler ne yazık ki ahlaksızlar, bu edep yoksunu namussuzlar, onları gelip yıkıyorlar. Bunlara eyvallah etmek mümkün değil" demiş. Ya bu yalana eyvallah etmek mümkün değil. Bu iftiraya susmak mümkün değil. Sayın Erdoğan, gerçekten bu mübarek günde kötü bir şey söylemek istemem ama bundan büyük günah var mı? İşte burada duruyor hepsi ayakta. Ben yollamışım da yıkmışlar da yarın öbür gün benim de mezarım kazılacakmış da biri de yıkacakmış. Ya benim mezarımın olacağı yer belli. 6 kuşaktır belli. Üsküp'ten göçmüş dedemin babannesi Manisa'nın 6 kuşak yerlisi diğer dedem. 6 kuşak defterdarlar Manisa'da. Böyle hazirede yaşıyor dedemin babası, yatıyor. Benim yatacağım yer Manisa'da, kabristanda belli. Ben o kabristanda 80 öncesi karşılıklı öldürülen CHP'li ve MHP'li il başkanlarının, eczacı meslektaşlarımın partisine bakmadan, ülkücü solcu ayırmadan mezarlarını yaptırmış, her sene orada anma başlatmış, 30 senedir sürdüren insanım. Sen çıkmışsın, bir gün öleceksin. Elbette öleceğim. Soyum belli, sopum belli, yatacağım mezar belli benim Manisa'da. Birileri gelip orayı yıkacak diyor. Sen bu kini mi ekiyorsun ileriye? Yıllarca ektiğin kin, nefret ortadan kalksın diye biz senin kaybettiğin ilk, benim 50 yıldır kazandığımız ilk seçimden sonra geldik, dedik ki siyasette, şehit cenazesinde böyle yandan yandan bakılmaz, el sıkışılır, hatır sorulur. Bayramda telefon açtık, hastanızı sorduk. Ben 15 senedir AK Parti'den birisinin annesi, babası, yakını, akrabası ölürse ya cenazeye giderim ya taziyeye giderim, hiç eremezsem telefon ederim. Savaşta ya, savaşta, savaşta. Savaşa ara verilir, cenazeler alınır, inancına göre defnedilir, mezarların güvenli bir yere, mezarlara konulur, savaşa sonra devam olunur ya. Sen şimdi 7 günün sonunda sağ salim burada kimsenin başına bir şey gelmeden, al işte sana kutsal emanet ayakta, düşen iki taş kalkmış, buradan siyaset çıkar mı ya? Buradan husumet çıkar mı ya? Sen ülkenin ana muhalefet liderinin ya da birinci partisinin genel başkanının, daha hayattayız, öldürdü, mezara koydu, mezarımı tahrip etmeyle ilgili bunu, bu intikamı senden böyle alırız. Ayıptır ya. Bu lafın onda birini herhangi bir CHP'li söyleyecek, Tayyip Erdoğan'ın mezarı falan, vay ölüm tehdidi. Cumhurbaşkanımızı ölümle tehdit ettiler. Sandıkla geldin, sandıkla gideceksin diyorsun, ikinci sandığı tabuta yoruyorlar. Böyle bir anormal güya fol alma, yalan yere mağduriyet yaratma, bana gelmiş sen de ölürsün, mezarını kazarlar, tahrip ederler, sen de görürsün diyor. Tehdit desen tehdit değil. Ne olacak? Ben zaten bu vakitten sonra ölümü de göze almışım, mezarı da göze almışım ama o mezar benim canımdan çok sevdiğim Manisalılara emanet. Komşularımın mezarı nasıl bana emanetse. Bu güzel günde, bu mübarek günde sen mesela şunu düşüneceğine, bu kadar genç, 18 yaşında çocuklar, 16 yaşında çocuklar polis önüne katıp kovalarken topladı. Dün hepsi ifadesi alınıp serbest bırakılıyordu, bir talimatla tutukladınız. Bu mübarek günde şunu diyeceğine, madem bu gece artık orada bir toplanma yok, bundan sonra büyük mitinglerle tepkiler başka meydanlarda ve şehirlerde gösterilecek. Mademki bu işler bitti, bu mübarek günde biz de üstümüze düşeni yapalım da evlatlarımız ailelerine kavuşsunlar bu akşam gibi bir büyüklük beklenirken, bir erdem beklenirken, biz iktidarda olsak bu kadar AK Partili çocuk ne gözaltında ne tutuklu olurdu da tut ki olsa vallahi ilk işim bu olur ya. Bunu yapmak varken nefret tohumu saçmak. Tam da bu, Manisa'da olsaydım bugün, Ankara'da olsaydım hakikaten üzülürdüm, çıldırırdım. Tam da şuradaydım. Aynı odadayım 7 gündür. Aynı odada yatıyorum, aynı odada kalkıyorum. Şu kadarlık lavaboda tıraş oluyorum, saçımı yıkıyorum ama buradan ayrılmıyorum. Bana tutmuş bu mezarları tahrip ettin. Bakın arkadaşlar eğer burada öyle bir şey varsa Tayyip Bey haklı. Yoksa bu yalana ne gerek var Tayyip Bey? Sayın Erdoğan sen buradan mı iktidarını sürdüreceksin? Bu yalanla mı? Bu yalan senin iktidarını sürdürmeni sağlar mı? İyilikle sürer iktidar, icraatla sürer, dürüstlükle sürer, cesaretle sürer. Bu korkaklıkla olmaz. Geçmişte şey diyordum, metni yazanlar yanıltıyor. Al, burası ortada. Metinden çıktın, söyledin bunları. Prompter'ı bıraktın, saçmaladın da saçmaladın. Saçmaladın da saçmaladın. Eğer öyle gevelediğin şey çok kızdın bana ölümle tehditse fıs gelir, tırs gider. Bana gram, kilogram ne kadar tartıyor bakarsın da sen vezin kutusundaki o böyle ucu elle tutulamayan en küçük gram kadar, miligram kadar sende vicdan kalmamış. O vezin kutusunda ben kaç kiloymuş kilom, ona bakarsın, sen bir gün tartarsın onu da sen o en küçük gram var ya, miligram, o miligram kadar vicdan, miligram kadar insaf olsa bu yalana sığınmazsın sen yani.
( Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında kendi yakınlarının yüzüne bile bakamayacaklar." sözleri) Bu ortaya çıksın, kabul ediyorum, çıkmadığında da aynısını iade ediyorum. Erdoğan süreçlerin, bu tip yaşanan süreçlerin bir yerinde artık kamuoyunu ikna edemeyince yalanı ve iftirayı büyütmeyi tercih eder. Şimdi kamuoyu araştırması, bugün aldık. Toplumun, muhalefetin tamamı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi bir operasyona kurban gittiğine inanıyor. Geri kalan iktidar, MHP ve AKP seçmeninde de AK Parti ve MHP'nin tezine inananlar 55, diğerleri 45. Bunların içinde fikri olmayanlar var, yanlış bulanlar var yapılan işleri. Şimdi muhalefetten kimseyi ikna edemediği gibi kendi tarafının da dörtte biri bize hak verirken ve kendi tarafında yarı yarıya bir kafa karışıklığı varken daha büyük turp, bu kadar büyük herkes her şeye merakla bakarken siz Ekrem Bey'le ilgili hala turp mu sakladınız? Ekrem Bey'le ilgili, bu süreçlerle ilgili daha elinizde kanıt var da koymadınız, öyle mi? Böyle bir kanıtın olmadığını Ağrı Dağı'nın gerçek olduğu kadar eminim. Böyle bir kanıtın olmadığına Ağrı Dağı'nın gerçek olduğu kadar eminim. En büyük yalanı atıyor. En büyük yalanı atıyor ve bu vakitten sonra onun çıkarıp çıkaracağı turp Gezi olaylarından sonra "Cuma günü göreceksiniz." dediği kanıt kadar gerçektir. Savcının elinde olmayan, Ekrem Bey'e sorulmayan, ortaya konmayan, bu kadar iftiralar atılmışken birine kanıt yok, hepsine gizli tanık. Şimdi turpun büyüğü daha heybede. O işin tadı kaçtı. Bunu söyledin, ortaya döktün, millet darbe girişimini püskürttü. Yeni turp murp yok. Bundan sonra eğer çıkacak bir kanıt, bir çıkarılacak kanıt ailemin yüzüne baktırmayacak hale beni getirecekse ben kabul ediyorum ama her hafta, bugün hafta saymaya başlıyorum. Haftaya bugün diyeceğim ki hani Erdoğan, turpun büyüğü? Yine bir hafta oldu, çıkmadı. Bundan daha büyük turpun büyüğünü çıkarsın. Öyle kanıtlar çıkacakmış ki birbirimizin yüzüne bakamayacakmışız. Külliyen yalan. İlk günden beri bu kadar emin oluşum arkadaşlarımın namusuna, arkadaşlarımızın tertemiz yönetimine kendi namusum kadar kefil oluşumdandır. Benden utanacakları bir şey yok. Buradan sonra o sorumluluğu üstüme alıyorum ve her hafta sayacağım. Nasıl binlerce haftadır Gezi'de attığı yalanı ispatlayamıyorsa her hafta sayacağım. Hani kanıt çıkaracaktın da ben utanacaktım diye? Çıkara çıkara yalancı tanık çıkarıyor, adı Çınar. Ağaç isimleri vermiş, insan ismi bile yok. Adı Meşe, adı Ladin. Ladin'in, Meşe'nin, Çınar'ın iftiralarına inanmamı bekliyor, odun. İnanmıyoruz. Çıkar, gerçek kanıt koy, gerçek kanıt
(Erdoğan medyayı tehdit ettiğinizi söyledi. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? sorusu)
Arkadaşlar, Ömer Çelik ve Erdoğan gerçekten gerçeklikten o kadar kopmuşlar ki ben ibretle izliyorum. Bir sözcüye diyor ki demokrasilerde boykot ve basın kuruluşlarını tehdit olmaz, Ömer Çelik. Erdoğan da bugün sizin hatırlattığınız sözlerle bunu kınıyor. 2009 yılı, ey milletim, hem de o zaman kendisi böyle muhalefet lideri falan değil, icranın başında, devletin başında. Mesela devlet dairelerine alınan bütün gazeteler onun kontrolünde, her şey onun kontrolünde ve o tarihte kendisi başbakan, icranın başında, diyor ki ey milletim, bu diyor Doğan Grubu'nun televizyonlarını izlemiyoruz, gazetelerini almıyoruz, bunları boykot edeceğiz, bunları perişan edeceğiz.
Kamu gücünü kullanan, devlette icranın başındaki kişi bunu yapacak. Bütün devletin organları polisiyle, savcısıyla, tüm yapılarıyla karşı tarafta ve bize saldırırken ben meydanlara, bu meydanı görmeyeni siz de görmeyin, göreni görün, görmeyeni gömün diyeceğim. Bu demokrasilerde olmaz. Demokrasi eldeki imkan ve kabiliyetleri en iyi şekilde kullanarak muhalefet yapmayı en meşru kılan şeydir. Kamu gücünü kullanarak boykot yapmak ayıptır. Halkı desteğe davet etmek meşrudur. Kendisi başbakanken yaptığını bana muhalefet lideriyken ayıp görüyor, Ömer Çelik de demokrasi tarifi ediyor.
Ömer Çelik'e gerçekten kendi ettiği sözleri 2009 boykot çağrılarıyla birlikte okumaya davet ediyorum.
(Tutuklu gazeteciler hakkında soru) Değerli arkadaşlar, bir kez gazeteci tutuklamak kadar saçma sapan bir şey olamaz. Burada hepimiz gördük. Bizim canlı yayın kameramanı kablo tutarken, kablo toplarken gözaltına alınmış. Geliyorlar, kimi bulurlarsa götürüyorlar. Gazeteci görevini yapıyor. Gazeteci olmasa burada neyin ne olduğunu kim bilecek? Bu sırada kaçarken kitleler önüne katıyorlar, araya karışıyor gazeteciler, alıp onları da gözaltına alıyorlar. Bugün ben Adalet Bakanı'nın yaklaşımını olumlu buldum ama çok hızlı olması lazım. Çok basit bir şey var. Tutukluluğa itiraz dilekçeleri var. Arkadaşlar gazeteci oldukları, görev yaptıkları belli. Hızlı şekilde itirazları kabul edilerek serbest kalabilirler. Adalet Bakanı'nı bir an önce bu konuda harekete geçmeye davet ediyorum. Öyle Silivri'ye nakil, bir başka yere nakil doğru değil. Zaten cezaevlerinde yer yok. Bu arkadaşların da hiçbir suçu günahı yok. Gazetecinin olayı çekmek dışında nasıl bir dahli olabilir? Kablo toplayanları bile gözaltına aldılar. Ben geçmişte Gezi olaylarında bayrak satan, büyük bir kitle koşunca üzerine Türk bayrağı satan kişi aralarında kalmış, o da gözaltındaydı. Kokoreç satan arkadaş 4 müşterisiyle birlikte gözaltındaydı. Hep onları ziyaret ettik. Bu mağduriyetleri dile getirdik o dönemde. O dönem hızla çözülebiliyordu bunlar. Ben burada, , gazeteciler için Adalet Bakanlığı'nın içerideki gencecik yaşta barışçıl gösterilere katılmış hiçbir suçu günahı olmayan arkadaşların da bu gece hızla serbest bırakılmaları için tutukluluklara itiraz dilekçelerinin hızla karara bağlanmasını bekliyorum. Çok sayıda milletvekilimiz de bugün Çağlayan Adliyesi'nde, Silivri'de, sevk mevkilerinde, ailelerin yanlarında olmaya çalışıyoruz. , elimizden geleni yapıyoruz. Bir an önce bu sorunların çözülmesi gerekiyor
(Ankara Büyükşehir'e konser soruşturması) Tenezzül meselesi. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her zaman gördüğünüz en kötüsüne hazırız. Kötülüğe karşı bütün güç ve cesaretimizle dimdik ayaktayız. Teşekkürler, kolay gelsin.