Son Dakika | Erdoğan, İmamoğlu operasyonlarına sahip çıktı: Heybedeki büyük turplar ortaya saçılacak

Son Dakika | Erdoğan, İmamoğlu operasyonlarına sahip çıktı: Heybedeki büyük turplar ortaya saçılacak
AKP Lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'nun tutuklanması ile ilgili operasyonlar için, "Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların bırakın milleti kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri kalmayacak" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik son yolsuzluk operasyonlarına geniş yer ayırarak CHP’yi sert sözlerle hedef aldı.

İstanbul’daki bazı belediyelerde yaşanan yolsuzlukları “yamyalığın kitabı yazılıyor” sözleriyle tanımlayan Erdoğan, “Üniversite sınavını kazanan yüz binlerce gencin hakkının yenildiği usulsüz diploma ile başlayıp bütün şehri adeta bir ahtapot gibi saran rüşvet ve haraç şarkısıyla devam eden rezilliklerin boyutu son operasyonla beraber gün yüzüne çıkmış oldu” dedi.

Yolsuzlukların boyutunun çok büyük olduğunu iddia eden Erdoğan, “Yakıt tankeriyle taşınan milyonlarca liralık sebze meyveden, İstanbul halkının en mahrem bilgilerinin 3-5 milyon dolar için yabancılara peşkeş çekilmesine” kadar birçok yasa dışı faaliyetin ortaya çıktığını savundu.

"TURPLAR SAÇILDIKÇA..."

“Biz böyle bir iç hesaplaşmanın neresinde olabiliriz?” diyerek CHP’yi iç çatışma üzerinden kendilerini suçlamakla eleştirip tartışma yaratan 'Turbun büyüğü heybede' sözlerini bir adım ileri taşıdı. Erdoğan şöyle konuştu:

  • Öyle ki İstanbul'un CHP'li belediyelerindeki yolsuzlukları dizi yapmaya kalksanız Brezilya dizilerinden daha fazla malzemeyle karşılaşırsınız. Üstelik bunlar henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmeden, CHP'nin bizzat içinden gelen belge ve bilgiler ışığında güvenlik güçlerinin ve yargının elde ettiği suçlar. Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların bırakın milleti kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri dahi kalmayacak. Ortada bunca yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, alavere dalavere, sahtekarlık varken hakkı, hukuku, adaleti dilinden düşürmeyen CHP yönetimi iddiaları aydınlatmak yerine ucuz siyasete yönelmeyi tercih etti. Yargının iddialarının hiçbirine cevap veremeyen CHP yönetimi insanları sokağa döküp ülkede kaos çıkarmaya çalışarak skandalı örtbas etme çabasına girişti. Dikkat buyurunuz, çalana değil yakalayana kızıyorlar. Görevini yapanları değil yolsuzluğa bulaşanları savunuyorlar.

"MACUN TÜPTEN ÇIKTI"

  • Macun bir defa tüpten çıkmıştır. CHP’deki iç savaş sebebiyle de olsa yolsuzluk çarkınız deşifre olmuştur. Pisliklerin üzerini örtemezsiniz"

Yargı ve güvenlik güçlerinin görevini yaptığını ifade eden Erdoğan, Anayasal sınırları aşmadığını söyledi. Erdoğan şunları sarf etti:

  • “Her kurumun işini en iyi şekilde yapmasını gözetiyoruz. Cumhurun Reisi olarak vatandaşımızın hakkının gasp edilmemesi için her tür adımın atılmasını sağlıyoruz. Ama bunları yaparken anayasanın verdiği yetkilerin dışına çıkmıyoruz”

CHPnin AKP’ye yakın şirketleri boykot kararına da değinen Erdoğan, bu tavrın milli markalara zarar verdiğini savundu. Erdoğan, 'hesabın sorulacağını' söyledi.

Şehzadebaşı Camii çevresindeki eylemler sırasında mezar taşlarının tahrip edildiği iddialarını da sahip çıkan Erdoğan şöyle konuştu:

Bu marjinal grupları Şehzadebaşı'na toparlayıp orada Şehzadebaşı Camii'nin yanındaki kabristanı adeta yerle bir ediyorlar. Ey Özgür Özel, herhalde senin de bir gün kabrini bu şekilde hazırlayacaklar ve senin de kabrini birileri gelip ya kazar ya yıkar. Bu nasıl iştir? Bu nasıl iştir? Ve bu kabristanları yıkmanın kime ne faydası var? Bunu hangi hakla nasıl yapıyorsunuz? Hepsi tarih, hepsi eser olarak muhteşem eserler ve bu eserleri ne yazık ki bu ahlaksızlar, bu edep yoksunu namussuzlar orada gelip yıkıyorlar. Bunlara eyvallah etmek mümkün değil. Orada tarih yatıyor. O tarihi eserleri bu şekilde yıkmaya yeltenmek yenilir yutulur bir iş değildir. Onun için de şu anda biz yargımızla da bu işin üzerine gidiyoruz ve bu eylemlere katılanların da tespitini yapmak suretiyle bu yüzü maskeli olan teröristleri tespit edip onların da üzerine gideceğiz.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin Grup Toplantısı'nda şunları dile getirdi:

Türkiye'nin kaderi ile AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın kaderi iç içe geçmiş, bütünleşmiş, yekvücut olmuştur. Son dönemde yaşanan gelişmeler bu tespiti bir kez daha ve çok çarpıcı şekilde ispatlar niteliktedir.

Bakın, Cumhur İttifakı olarak Türkiye Yüzyılı vizyonuyla 2023 seçimlerini kazanıp Cumhurbaşkanlığını aldık ve mecliste çoğunluğu sağladık. Ancak geçen yıl yapılan belediye başkanlığı seçimlerinde arzu ettiğimiz neticelere ulaşamadığımız gibi hiç olmayacakmış gibi kayıplarla da karşı karşıya kaldık. Bir kısmı 2019 yılına kadar uzanan şu veya bu sebepten belediyelerde yaşadığımız kayıpların hem şehirlerimize hem ülkemize nasıl büyük maliyetler getirdiğini görüyorsunuz.

Türkiye bir anda adeta belediyeler bağlamında 1989-1994 yılı dönemine geri döndü. Şehirlerimiz ve oralarda yaşayan on milyonlarca insanımız eser ve hizmet namına hiçbir çalışma göremedikleri gibi üstüne bir de hakaret işitiyorlar, oy verdiklerinden hizmet bekledikleri için aşağılanıyorlar.

Yanan otobüslerin, çalışmayan merdivenlerin, aksayan hizmetlerin suçu bile seçmene, İstanbullu kardeşlerimize yükleniyor. Belediyelere milletimizin dişinden tırnağından artırarak ödediği vergilerle aktarılan kaynakların eser ve hizmet yerine birilerinin şahsi hırsları ve çıkarları için kullanıldığı ortaya çıkıyor.

Bilhassa İstanbul'un Büyükşehir ve kimi ilçe belediyeleriyle yolsuzluk, hırsızlık, irtikap konusunda affınıza sığınarak söylüyorum, yamyalığın kitabını yazdığı anlaşılıyor. Üniversite sınavını kazanan yüz binlerce gencin hakkının yenildiği usulsüz diploma ile başlayıp bütün şehri adeta bir ahtapot gibi saran rüşvet ve haraç şarkısıyla devam eden rezilliklerin boyutu son operasyonla beraber gün yüzüne çıkmış oldu.

Güya yakıt tankeriyle taşınan milyonlarca liralık sebze meyveden, İstanbul halkının en mahrem bilgilerinin 3-5 milyon dolar için yabancılara peşkeş çekilmesine, tutarı 100 milyarlarca lirayı bulan hırsızlıklardan basında ve sosyal medyada halkın parasıyla beslenen tetikçilere varıncaya kadar her türlü gayrimeşruluk, her türlü hukuksuzluk var.

Öyle ki İstanbul'un CHP'li belediyelerindeki yolsuzlukları dizi yapmaya kalksanız Brezilya dizilerinden daha fazla malzemeyle karşılaşırsınız. Üstelik bunlar henüz heybede duran büyük turplar ortaya dökülmeden, CHP'nin bizzat içinden gelen belge ve bilgiler ışığında güvenlik güçlerinin ve yargının elde ettiği suçlar. Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların bırakın milleti kendi yakınlarının suratlarına bakacak yüzleri dahi kalmayacak. Ortada bunca yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, alavere dalavere, sahtekarlık varken hakkı, hukuku, adaleti dilinden düşürmeyen CHP yönetimi iddiaları aydınlatmak yerine ucuz siyasete yönelmeyi tercih etti. Yargının iddialarının hiçbirine cevap veremeyen CHP yönetimi insanları sokağa döküp ülkede kaos çıkarmaya çalışarak skandalı örtbas etme çabasına girişti. Dikkat buyurunuz, çalana değil yakalayana kızıyorlar. Görevini yapanları değil yolsuzluğa bulaşanları savunuyorlar.

Belediye başkanlarının kurduğu haraç ve rüşvet düzeninin bedelini sokaklara döktükleri seçmenlerine ödetmeye kalkıyorlar. İşbirliği yaptıkları marjinal örgütlerin yol açtıkları rezaletleri sahiplenerek girdikleri tehlikeli yolu iyice içinden çıkılmaz hale getiriyorlar. Daha da ötesi bütün bunların faturasını bize, şahsımıza, hükümetimize ve partimize keserek gerçekleri ters yüz etmeye çalışıyorlar.

Şu gerçeği tüm milletimin bilmesini, anlamasını istiyorum: Yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasına esas olan bilgi ve belgeleri getirenler CHP'lilerin bizzat kendileridir. Yolsuzluk ve rüşvet parasının taksimatında anlaşmazlık çıkınca birileri gidip yargıya olup biteni anlatmıştır. Şimdi değerli kardeşlerim, karşımızdaki tablo tam olarak şudur:

Yolsuzluğu yapan, rüşveti alan, paraşütle diploma sahibi olup yüz binlerce gencin hakkını yiyenler CHP'li. Bu paraların bir kısmını siyasi ajandaları için kullanan, bir kısmını da kurdukları suç örgütü üzerinden şirketlerine aktaranlar, onlar da CHP'li. Soruşturma başlayınca hem emniyette hem savcılıkta itirafçılık sırasına girenler CHP'li. Soruşturma derinleştikçe savcılığa yeni belge ve bilgi yağdıranlar CHP'li. Suç örgütünün medyada ve sosyal medyada kullandığı tetikçilerden, trol ordularından yılan, yorulan, bıkanlar CHP'li. Kurultayda şaibe var diyerek mahkemeye şikayette bulunanlar CHP'li. Dönen dolapları, alınan rüşvetleri, yapılan hırsızlıkları ekran ekran dolaşıp anlatanlar CHP'li ama suçlu AK Parti ya. Ya Allah aşkına, biz böyle bir iç hesaplaşmanın neresinde olabiliriz?

Sizin paylaşım kavganız sebebiyle başlayan yargı sürecini niye bize mal ediyorsunuz? Partiniz içindeki ihbarcılık yarışına niçin bizi karıştırıyorsunuz? Kardeşlerim, son olayda da tıpkı filmlerde olduğu gibi soyguncular birbirine girmiş, suç ortakları birbirini satmış, gidip polise ve yargıya ihbar etmiştir. Şu an bunun artçı sarsıntılarına şahit oluyoruz. Herkes gibi biz de güvenlik güçlerimizin ve yargının görevini yapmasını, yürütülen soruşturmanın neticelenmesini, mahkemeler tarafından suçlu bulunanların cezalandırılmasını bekliyoruz. Yürütmenin başı olarak elbette her kurumun işini en iyi şekilde yapmasını gözetiyoruz. Cumhurun Reisi olarak tabii ki vatandaşımızın hakkının, hukukunun, evladının boğazından kısarak verdiği kaynakların 3-5 haydut tarafından gasp edilmemesi için her tür adımın atılmasını sağlıyoruz. Fakat bunları yaparken anayasanın bize verdiği yetkilerin, görev ve sorumlulukların dışına asla çıkmıyoruz. Buradan başta muvazeneyi iyice yitiren CHP Genel Başkanı olmak üzere CHP yönetimine şunu hatırlatıyorum: Seviyeyi ne kadar düşürürseniz düşürün, boşuna. Macun bir defa tüpten çıkmıştır. CHP'deki iç savaş sebebiyle de olsa yolsuzluk çarkınız deşifre olmuştur. Pisliklerin üzerini örtemezsiniz. Dolayısıyla sağa sola çamur atmayı bırakın. Partiniz içindeki bilek güreşinde bizden destek alma hainliğini terk edin.

Ağzı bozuk müptezellerle sokakları terörize etmekten artık vazgeçin. Bodoslama daldığınız çukura bizi ve milletimizi çekmeye çalışmayın. Şayet kendinize zerre kadar saygınız varsa biraz dürüst olun, şeffaf olun.

Sadece koltuklarınızı borçlu olduğunuz para babalarına değil, millete karşı sorumluluklarınızın olduğunu unutmayın değerli milletvekili arkadaşlarım.

Yaşananları meşhur Rus yazar Soljenitsin'e atfedilen bir ifade çok güzel anlatıyor: "Yalan söylediklerini biliyoruz. Yalan söylediklerini biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi biliyorlar. Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini biliyoruz ama hala utanmadan, arlanmadan yalan söylüyorlar."

Evet, hem belediyelere çöreklenmiş suç örgütünün mensupları hem de CHP yönetimi bile bile millete yalan söylüyor. Evet, gerçekleri bile bile milletin karşısında rol yapıyor, tiyatro oynuyorlar. Evet, yapılan hırsızlıkları bile bile insanları kandırmaya çalışıyorlar. Ne diyor Ziya Paşa? "En ummadığın keşfeder esrar-ı derunun. Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın? Bir gün gelecek sen de perişan olacaksın. Ey gonca, bu cemiyyeti her dem mi sanırsın?"

Gerçekten de birileri herkesi sersem yerine koyarak ortadaki devasa bir yolsuzluk ve rüşvet çarkının üzerini kapatmaya çalışıyor ama nafile. Ne bu millet ne bu devlet ne de bu yargı böyle bir kepazeliğin üstünün kapatılmasına asla izin vermeyecektir.

Çok değerli yol arkadaşlarım, CHP'liler hadi bizim söylediklerimizi siyasi saiklerle dikkate almıyorlar diyelim. Tam da adeta yaşanan son hadiseleri anlatan CHP'nin merhum genel başkanlarından Deniz Baykal'ın 2005 yılındaki olağanüstü kongre konuşmasındaki tespitlerine herhalde bir itirazları olmaz. Ne diyor merhum Baykal? "Siyasette dürüstlük." diyor. "Önce ahlak." diyor. "Helal haram korkusu." diyor. "Kanuna karşı çıkacaksın, ahlaka karşı çıkacaksın, hakka karşı çıkacaksın, yetimin hakkına karşı çıkacaksın. Her babayiğidin harcı mı bu?" diyor. "CHP'de bir daha İSKİ benzeri skandallar olmayacak." diyor. "Yolsuzluklara karşı mücadelenin savcısı da olurum, polisi de olurum." diyor. "Gürültüyle gerçekleri bastıramazsınız." diyor. "Bu kadar çamura bulaşmış bir belediye başkanını taşımak mümkün değildir." diyor. "Sen o paranla kimi ayarlarsın bilmiyorum ama CHP'yi ayarlayamazsın." diyor. "Yüksek Disiplin Kurulu üyemize içi para dolu rüşvet çantası gönderdiler." diyor. "Ve hasıl" diyor da diyor. Kime diyor? "Bir kısmı halen partide siyaset yapan CHP'lileri." diyor. Tüm bunları kime söylüyor? CHP'lilere söylüyor. Peki, CHP'li yöneticiler ortaya dökülen onca rezaletten sonra Sayın Baykal'ın bu sözlerini bugün hiç mi üzerlerine almıyorlar? 20 yıl sonra aynı sahnelere şahit olmaktan hiç mi utanmıyorlar?

Bu işler acısı hal bizi hem üzüyor hem öfkelendiriyor. Hale bakın, kalkıyor tüm medya gruplarını tek tek isim vererek şikayet ediyor. Bizi dünyaya şikayet ediyor. Benim hazine ve maliye bakanımı aynı şekilde şikayet ediyor. Sen kimsin ya? Sen kimsin? Her şeyden önce senin graman ne? Sen nasıl olur da hazine ve maliye bakanımı şikayet edersin? Hepsinden öte, hepsinden öte bu marjinal grupları Şehzadebaşı'na toparlayıp orada Şehzadebaşı Camii'nin yanındaki kabristanı adeta yerle bir ediyorlar. Ey Özgür Özel, herhalde senin de bir gün kabrini bu şekilde hazırlayacaklar ve senin de kabrini birileri gelip ya kazar ya yıkar. Bu nasıl iştir? Bu nasıl iştir? Ve bu kabristanları yıkmanın kime ne faydası var? Bunu hangi hakla nasıl yapıyorsunuz? Hepsi tarih, hepsi eser olarak muhteşem eserler ve bu eserleri ne yazık ki bu ahlaksızlar, bu edep yoksunu namussuzlar orada gelip yıkıyorlar. Bunlara eyvallah etmek mümkün değil. Orada tarih yatıyor. O tarihi eserleri bu şekilde yıkmaya yeltenmek yenilir yutulur bir iş değildir. Onun için de şu anda biz yargımızla da bu işin üzerine gidiyoruz ve bu eylemlere katılanların da tespitini yapmak suretiyle bu yüzü maskeli olan teröristleri tespit edip onların da üzerine gideceğiz.

Türkiye'nin ana muhalefet partisinin marjinal sol örgütlerin, millete hakaret eden ağzı bozuk tiplerin, belediyeleri soyup soğana çeviren haramiyelerin oyuncağı haline gelmesi bizi gerçekten rahatsız ediyor. CHP'nin genel başkanının polise taş atan, molotof atan, baltayla saldıran, ecdat yadigarı camilerimize hürmetsizlik eden soysuzlara kol kanat germesi milletimiz gibi bizi de rencide ediyor. Şimdi çıkmışlar pazartesi akşamı İstanbul'da yaşanan alçaklıkla ilgili nedamet cümleleri kuruyorlar. Laf cambazlıklarıyla, kelime oyunlarıyla, sosyal medyadan ahlakçılık yaparak güya küfürbazlarla aralarına mesafe koymaya çalışıyorlar. Bu siyaset tüccarlarına bugün şunu söylemek mecburiyetindeyim: İyi de daha düne kadar millete küfür eden kişileri protokolde baş köşeye oturdan siz değil miydiniz? 14-28 Mayıs seçimleri öncesinde ağzı bozuk tipleri kahramanlaştıran siz değil miydiniz? Filistin'e destek mitingine katılan insanlarımıza saldıran vandalları savunan siz değil miydiniz? Gezi olaylarında çapulculara "çiçek çocuklar" diyerek sahip çıkan siz değil miydiniz? Banka soyguncusu eşkıyaları yıllarca gençlere rol model olarak sunan siz değil miydiniz? Mehmet Selim Kiraz savcımızın katillerini övenlere kucak açan siz değil miydiniz? 85 milyonun karşısına çıkıp yargı mensuplarımızı hem de evlatlarıyla hem de ailesiyle tehdit eden siz değil miydiniz? Cumhur İttifakı ortağımıza ve onun saygıdeğer genel başkanına dil uzatan siz değil miydiniz? Milletin inancıyla, değerleriyle, kültürüyle kavgalı marjinal tipleri partinizde karar mercilerine getiren siz değil miydiniz? AK Parti'ye oy veren herkesin imha edilmesini söyleyebilecek kadar sefalet çukuruna batmış alçaklara akıl hocalığı yaptıran siz değil miydiniz? Kusura bakmayın, pazartesi akşamı yaşanan namussuzluğu zehirli dilinizle siz hazırladınız. Millete hakaret edenlere sırf AK Parti karşıtı diye siz prim verdiniz. Siyasete nefret söylemlerini siz soktunuz. Bu milletin fertlerini yıllarca birbirine siz düşürdünüz. Bugün güya rahatsız olduğunuz kötülüğü siz sıradan hale getirdiniz. CHP yönetimi olarak siyaset yapıyoruz bahanesiyle bu kötülüğü yıllarca siz meşrulaştırdınız, siz yaygınlaştırdınız. Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, şunu bir defa açık ve net söylemek durumundayım: Pazartesi akşamı meydana gelen yolsuzluk, soysuzluk CHP yönetiminin ısrarla ve inatla sürdürdüğü nefret siyasetinin bir sonucudur. Bundan kaçamazlar. Bundan kendilerini ayrı tutamazlar. Yaşanan bu alçaklığın en büyük sebebi CHP yönetiminin tükenmişliğidir, ta kendisidir. Sayın Özel maalesef özgürleşememiştir. Koltuğunu borçlu olduğu vesayet odaklarının emrinden çıkamamıştır. Özellikle son bir haftada sarf ettiği sözleriyle, tavırlarıyla şu an bulunduğu makama yetersiz geldiğini, oturduğu koltuğu dolduramadığını çok açık net ortaya koymuştur.

Bugün söylediğini yarın inkar eden, belediye başkanlarından sürekli ayar yiyen, aciz, iradesiz, çaresiz bir karakterle karşı karşıyayız. Biz son bir ümitle her gün iyiye gitmesini, kendisini biraz toparlamasını, kendisine biraz çekidüzen vermesini bekledikçe Sayın Özel freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı sürükleniyor. Aslında yumuşama ve normalleşme süreciyle biz işte buna çare olmaya, toksik muhalefet anlayışından siyaset kurumunu arındırmaya çalıştık. CHP'yi hapsolduğu ideolojik yankı odalarından kurtarmak istedik ancak muvaffak olamadık. CHP seçmeni 1 senede Bay Kemal'i mumla arar hale geldi. CHP gibi 100 yıllık bir partinin genel başkanının kendini nasıl itibarsız hale getirdiğini milletimizle birlikte biz de ibretle takip ediyoruz. İşte sizler de görüyorsunuz. İsrail 471 gün boyunca Filistinlilerin üzerine bomba yağdırırken Siyonist destekçisi şirketler için boykot kelimesini telaffuz dahi etmediler. Soykırımcılara şirin gözükmek adına olmadık taklalar attılar. Hatta insanlarımızın hassasiyetleriyle utanmadan alay ettiler. Şimdi çıkmışlar ülkenin yerli, milli markalarını boykottan bahsediyorlar. Medya dünyasına saldırıyorlar. Hoş onu da her zamanki gibi yine ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar. Sayın Özel, CHP Genel Başkanı gibi değil, hırsları ve korkuları aklını esir almış bir siyasi müflis gibi davranmaktadır. Sayın Özel'in ne tuttuğu yol yoldur ne de ağzından çıkan sözü kulağı duymaktadır. Çıksın cesareti varsa şu akıl ve vicdan tutulmasını millete izah etsin. Türkiye'yi uluslararası basına şikayet etmek bir CHP geleneği midir? Ülkenizi yabancılara kötülemekten hiç mi utanmıyorsunuz? Allah aşkına "Türk ekonomisine zarar vereceğim." diyen bir ana muhalefet partisi lideri olur mu? Böyle bir siyasetçiden bıraktım ülkesini, milletini kendi partisine hayır gelir mi? Böyle şuursuz cümleler kurabilen birinin akılla, mantıkla hareket ettiğine kim inanır? Kardeşlerim, şunu da herkesin bilmesini istiyorum. Bu rüşvet ve yolsuzluk çarkının içinde kimlerin olduğu zamanla şüphesiz ortaya çıkacaktır. Başı İstanbul'da olan ahtapotun kollarının nerelere uzandığı elbette yakında görülecektir. İtiraflar geldikçe, yeni deliller bulundukça, soruşturmalar derinleştikçe biz de bazı şeyleri daha net anlayacağız. İnanıyorum ki o zaman mevcut yönetim tarafından CHP'nin nasıl tepe tepe kullanıldığını daha iyi kavrayacağız.

...kimin CHP'yi ve mevcut yönetimi nasıl parmağında oynattığını inşallah daha net görebileceğiz. Umarız bütün bunlar CHP'de, bilhassa CHP'nin ülkesini ve milletini seven kadrolarında bir uyanışa, muhasebeye, özeleştiriye sebep olur. İnşallah bu süreç CHP'yi bir tefekküre, bir iç sorgulamaya yöneltir ve ardından cumhuriyetimize yakışır bir dönüşüme vesile olur. Değerli kardeşlerim, aksi takdirde kifayetsizlerin boyunduruğu altındaki CHP Atatürk maskesiyle hırsızlık, çağdaşlık maskesiyle ahlaksızlık, modernlik maskesiyle değersizlik, siyaset maskesiyle millete düşmanlık, sivil toplum maskesiyle provokatörlük, gazetecilik maskesiyle borazanlık yapanların kalesi olduğu müddetçe hiçbir zaman bu ülkenin ve milletin partisi konumuna gelemez. Maşallah, kendi iç kavgasını Türkiye'nin demokrasi sorunu gibi gösterme kurnazlığı CHP'ye sokakta gürültü çıkartmak için belki yetebilir ama gerçek bir siyasi teşekkül vasfı asla vermez. Her ne kadar başındakilerin bu yaklaşımdan yoksun olduğunu bilsek de yine milletimize karşı saygımızın bir gereği olarak CHP'yi aklıselime, sağduyuya, basiret ve ferasetle davranmaya davet ediyoruz. Kardeşlerim, bu vahim tablo karşısında biz galeyan gelmeyecek, kışkırtmalara kulak asmayacağız. 85 milyonun kardeşliğine halel gelmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Sabrı kuşanacağız, feraseti rehber edineceğiz. Vakarı, tevazuyu, bizlere yakışan dik ve haysiyetli duruşu göğsümüzde bir şeref beratı olarak her zaman gururla taşıyacağız. Muhalefetin bizi hapsetmek istediği sahte ve sığ gündemlerin peşine asla ama asla takılmayacağız. CHP içindeki Bizans oyunlarının, kayıkçı kavgalarının tarafı olmayacağız. Hep söylediğim gibi biz işimize bakacağız. Milletimize layıkıyla hizmet etmeye bakacağız. Türkiye Yüzyılı'nı kardeşlik içinde inşa etmeye bakacağız. Terörsüz Türkiye hedefine bir an önce ulaşmaya bakacağız. Şunu lütfen unutmayınız değerli kardeşlerim, Hak şerleri hayreyler. İnşallah buradan da ülkenin ve milletin hayrına bir netice çıkacaktır. Türkiye Allah'ın izniyle bu oyunu, bu kirli tezgahı da mutlaka bozacaktır.

Hiçbir kardeşim tereddüt etmesin. Sahnelenen rezillikler karşısında hiç kimse öfkeye kapılmasın. Hiçbir yol arkadaşım karamsar olmasın, umutsuz olmasın. Yarın elbet bizimdir. Elbet bizimdir. İstikbal bizimdir. Milletimiz bizimledir. Milletimizin hayır duası bizimledir.

Kaynak:Halk TV Haber Merkezi