Merkel neden Erdoğan'la altın varaklı koltukta oturduğunu açıkladı
Dünyanın en güçlü kadın siyasetçisi olarak gösterilen Angela Merkel, siyasi yaşamındaki hatıralarını anlattığı anı kitabını kaleme aldı. Kitap, Türkçe hariç 30 dile çevrildi.
Yıllarca Almanya Başbakanlığı yapan Merkel, dünya liderleri ile olan konuşmalarını ve Alman siyasitinin çıkarları için neler yaptığını anlattı. Merkel, ülkesindeki birçok krizi de nasıl yönettiğini anılarında yer verdi.
Merkel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la olan anılarına yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 12'den fazla birebir ve birçok etkinlikte sayısız görüşen Merkel, dikkat çeken bir anı anlattı.
Merkel, ülkesine göçmenlerin gelmesini engellemek için Cumhurbaşkanı Erdoğan'la altın varaklı koltukta yaptığı görüşmeyi anlattı.
Merkel'e ülkesinden altın varaklı görüntü için büyük eleştiri gelmişti. Merkel, Yıldız Sarayı'ndaki tartışmalı fotoğraf için şunları yazdı:
"İstanbul ziyaretim sert bir şekilde eleştirildi. Bundan iki sandalye, daha doğrusu iki altın taht sorumluydu. Birine Erdoğan oturdu, diğerine ben oturdum. Sadece fotoğrafçıların kesitleri için değil, sohbetimiz sırasında da bu koltuklarda oturduk. Bunlar harika diye düşündüm, ancak bunun dışındaki duruma odaklanmadım. Bunun yerine içerik açısından neyi başarmak istediğime odaklandım. Ama sonradan "Bir resim bin kelimeye bedeldir" şeklinde, Erdoğan'ın karşısında sarayında bir hükümdar gibi sindiğim ve gerekirse kendimi onun önünde yerlere bile çökebileceğim yazıldı. Türkiye ile daha fazla mülteciyi bizden uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik. Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye'deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için, ziyaretimi Erdoğan'ın Adalet ve Kalkınma Partisi'ne seçim yardımı sağlamak için kullanmakla da suçlandım.”
"ANKARA'DAKİ OTOKRATLA İŞBİRLİĞİ YAPMA"
“Eleştirileri terbiyesizce, kısmen sahtekarca buldum. Bir yandan sağdan sola politikacılar, haklı olarak Ege, Yunanistan, Balkan rotaları, Avusturya üzerinden Kuzey Avrupa'ya doğru sığınmacı hareketlerini organize etmememi ve kontrol edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmam gerektiğini söylüyorlardı. Öte yandan "Ankara'daki otokratla işbirliği yapma, eğer yapacaksan seçimlere daha uzak bir zamanda olsun" diyorlardı. Bu ucuz bir tutumdu. Haritaya ve Ege'deki gerçeklere bakıldığında, gelişmeleri düzenlemenin ve kontrol etmenin ancak Türkiye ile mümkün olduğu, gecikmeye yer olmadığı görülüyordu. Geriye kalan her şey bir yanılsamaydı ve ben yanılsamalara teslim olmadım. Denizde kaçakçılara karşı hiçbir tutarlı eylem, iç sınırlarımızda hiçbir yoğun kontrol ve gözetleme, bazılarının inandığı gibi hiçbir yüksek ve uzun çit, sınırı geçen insan sayısını azaltamazdı. AB ile Türkiye arasında bir anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir bir şekilde azaltmak ve böylece Ege'deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık.”
"İŞLERİN OLDUKÇA UZAMASINA NEDEN OLUYORDU"
Türkiye’nin o dönem Balkan rotasından gelen birçok mülteci için en önemli geçiş ülkesi olduğunu hatırlatan Merkel, şunları ifade etti:
“Türkiye'nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin cumhurbaşkanıyla müzakere ettim ve Erdoğan'ı sadece mülteci politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana "sevgili dostum" dedi. Görüşayrılıklarımız olduğunda ise, bitmek bilmeyen bir şekilde her türlü çelişkiyi ön plana çıkararak, aleyhte konuşurdu. Bu durum işlerin oldukça uzamasına neden oluyordu”
"OTOKRATİK EĞİLİMLERE SAHİP"
VOA Türkçe'den Cem Dalaman'ın haberine göre; Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın otokratik eğilimlere sahip olduğunu söyledi. Merkel şöyle konuştu:
“Bu arada benim gözlemlerime göre, otokratik eğilimlere sahip siyasetçilerin tipik bir özelliği: Gerektiğinde sonsuz zamanları oluyor. Simultane çeviri yerine çeviri ardıl olarak yapılıyor."
Kaynak:VOA Türkçe