Keyfiyeti Sayıştay belgeledi
Sayıştay Başkanlığı’nın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ilişkin 2021 yılı denetim raporunda bakanlığın deprem kanunu kapsamında belirlenen riskli alanlara karşılık yeni yerleşim alanları olarak kabul edilen "Rezerv Yapı Alan”larını ilan ederken özelliklerine göre rapor hazırlamadığı ortaya çıktı. Raporda 2021 yılında bakanlık tarafından ilan edilen tüm alanlarda gerekçe belirtilmediğine dikkat çekilerek rezerv yapı alanları belirlenirken her bir alanın özelliğine göre, rezerv alanı ilan edilmesinin nedenlerinin de açıklanması gerektiği vurgulandı.
Bakanlık tarafından ilan edilen "Rezerv Yapı Alan"ları deprem kanunu kapsamında belirlenen riskli alanlara karşılık yeni yerleşim alanları olarak kabul ediliyor. “Rezerv Yapı Alanı” ilan edilen bölgelerde plan yapma yetkisi belediyelerden alınmış oluyor. İstanbul’da belirlenen “rezerv yapı alanları”nda plan yapma yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) elinden alınarak bakanlığa aktarılmış oluyor ve imar planı sürecinde yetkili kurum da bakanlık olarak belirleniyor.
‘Dikkat çekici bulgu’
Bu yapı alanlarına yönelik tartışmalar sürerken Sayıştay Başkanlığı’nın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ilişkin 2021 yılı denetim raporunda bu konuya ilişkin dikkat çekici bir bulgu yer aldı. Raporun ‘diğer bulgular’ kısmında “BULGU 18: Rezerv Yapı Alanı Belirlenmesine İlişkin Tespitler” başlığı altında yer alan kısımda “İdare tarafından rezerv yapı alanları tespit edilirken, her bir rezerv alanının niteliğine göre gözlemsel verilere dayanan gerekçe raporu düzenlenmesi gerekirken maktu gerekçe raporları düzenlendiği tespit edilmiştir” denildi.
‘Gerekçe raporu vurgusu’
Raporda 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’una atıfta bulunularak özetle ““Tanımlar” başlıklı 2’nci maddesi (c) bendinde, rezerv yapı alanı 6306 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilecek uygulamalarda yeni yerleşim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine bağlı olarak veya resen Bakanlıkça belirlenen alanlar olarak tanımlanmaktadır. Öte yandan 6306 Sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği’nin “Rezerv yapı alanının tespiti” başlıklı 4’üncü maddesinde ise, rezerv yapı alanlarının, alanın büyüklüğünü içeren koordinatlı hâlihazır haritasını, alanın uydu görüntüsünü veya ortofoto haritasını, alanda bulunan kamuya ait taşınmazların listesini, alanda yapılacak inceleme neticesinde gözlemsel verilere dayanılarak hazırlanacak gerekçe raporunu ve alanın özelliğine göre Bakanlıkça istenecek sair bilgi ve belgeleri ihtiva eden dosyaya istinaden Bakanlıkça belirleneceği hüküm altına alınmıştır” ifadelerine yer verildi.
‘Ayrı ayrı değerlendirilmedi’
Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü Emlak Dairesi Başkanlığı tarafından 2021 yılında rezerv yapı alanı ilan edilen tüm yerlerin listesi ve gerekçeleri incelendiğine dikkat çekilen raporda özetle şöyle denildi:
“Tüm rezerv alanı ilanlarında aynı maktu gerekçe yazısının kullanıldığı, her bir rezerv alanı için alanın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirme ve gerekçelendirme yapılmadığı tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere rezerv yapı alanı ilan yazılarında, Yönetmelik hükümleri kapsamında düzenlenmesi gereken, her bir alan için alanda yapılacak inceleme neticesinde gözlemsel verilere dayanılarak hazırlanan bir gerekçelendirme yer almamakta, mevzuatta yer alan hükümler arka arkaya sıralandıktan sonra bir gerekçelendirme yapılmaksızın belirtilen alanların rezerv yapı alanı olarak ilan edilmesinin uygun görüldüğü belirtilmektedir.”
‘Hassasiyet göstereceğiz’
Raporda bakanlığın Sayıştay’a verdiği yanıtta “bundan sonraki süreçlerde 6306 sayılı Kanun kapsamında belirlenen rezerv yapı alanının ilan amacı gözetilmek suretiyle mevzuatta belirtilen hususlara azami hassasiyet gösterileceği” ifade edildi. Raporda özetle “Belirtilen mevzuat hükümleri çerçevesinde, Bakanlık tarafından rezerv yapı alanları belirlenirken, her bir alan için ayrı ayrı olacak şekilde gerekçelendirme yapılması gerektiği ve bu gerekçe raporlarında her bir alanın özelliğine göre, rezerv alanı ilan edilmesinin nedenlerinin de açıklanması gerektiği düşünülmektedir” denildi.