Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

Zararsız bir arzu sapması
Ayakkabı fetişizmi

Tabii ki insanlık hallerinden biri bu. Ayakkabıya bir cinsel haz nesnesi olarak yaklaşmak çoğumuza tuhaf gelebilir ama var işte böyle tutkuları olanlar. Haz endüstrisinin de hayli para kazandığı bir tutku bu. Sözkonusu endüstrinin meraklılarına sunduğu öyle ayakkabılar var ki en olmaz diyenimiz bile ayakkabı aşığı olup çıkar. Londra’nın meşhur Soho’sunda önünden geçtiğiniz seks shoplarda görürsünüz.

Daha fiyakalı bir adı var

Aslında ayakkabı fetişizmi denmiyor, daha fiyakalı bir adı var. Muhtemelen kendisi de bir ayakkabı fetişisti olan Fransız romancı Nicolas-Edme Retif‘in 1800’lü yıllarda yazdığı "Fanchette’in Ayağı" adlı romanından ötürü bu tutkuya Retifizm denmiştir. Retifistler genellikle kadın ayakkabılarına düşkündürler. 1800’lü yıllar boyunca Avrupalı erkekler sevdiği kadınlara bağlılıklarını o kadınların ayakkabılarından içki içerek gösterirlerdi, yani her zaman cinsellikle bağlantılı değildir bu davranış. Kapitalist bu fırsatı kaçırır mı? 2009 yılında ünlü Fransız ayakkabı üreticisi Louboutin kadın ayakkabısı şeklinde bir bardak çıkarmıştı piyasaya. Çok haklı olarak feministlerin büyük de tepkisini çekmişti.

Ayakkabı fetişistleri ayakkabıyı severler tamam, öpüyorlardır da belki. Yalamaları da mümkündür. Ama ayakkabıya bu kadar cinsel rol yüklemek de tuhaf doğrusu. Arzu sapmasıdır bu. Yani ayakkabıya ilgi duymayı bile aşan bir haldir ayakkabıyı öpmek, yalamak. Biri birinin "ayakkabısını yalamaktan" söz ediyorsa elbette yalakanın tekidir ama cinsel duygu durumunun da karışık olduğu kabul edilmelidir.

Belki, olabilir mi bu bilemem ama, "ayakkabı fetişisti" olduğunun farkında da değildir kişi. Öveyim derken bu duygusu harekete geçmiş de olabilir. Ama ne olursa olsun önemsediği kişiyi ayakkabısı yalanacak biri gibi görmek o kişiyi "putlaştırmak"la ilgili tabii ki. Dolayısıyla birilerini putlaştıran herhangi biri ona buna kıymet hükmü biçmede de sapıtmış demektir.

Hiç duymamıştık

Toplumumuzda gerçekten değer verilen kişiye "Elini ayağını öpeyim" denir malum. Vıcık vıcık bir yaltaklanma ifadesi de olsa anlaşılabilir bir tarafı vardır bunun. Hiç değilse bedenin parçası olan el/ayak öpülmektedir. Aklı başında birinin "ayakkabını yalayayım" dediğini duymamıştım ben, düne kadar.

Çok takdir ettiğim insanlar oldu. Meslektaşlarım arasında yapıp ettiklerini beğendiklerime “Kalemine kurban olayım” demişliğim de vardır. Ama yazısını beğendiğim bir arkadaşıma “Ayakkabını yalayayım senin” dediğim olmamıştır. Çünkü hiç kimsenin ayakkabısı ilgimi çekmez, özel bir düşkünlüğüm yok çünkü. Ama küçülmenin sınırı olarak ayakkabıyı görüyorsa kişi öper de yalar da. Çünkü gerçekten de fiziksel olarak insanın en çok çömeldiği an yerlere kadar eğilip egemen ayakkabısı öptüğü andır. Küçülmek dediğim bu.

'Yalayan' değil sorun

Takdir duygusunu ifade edecek nice söz, nice tutum vardır oysa. Kişi önemsediği herhangi birini kendini onursuzlaştırarak övmemeli. Ayakkabı yalamaktan zevk alanın zararı kendinedir tabii. Dalga geçilir, hak ettiği sıfatlar alnının ortasına yapıştırılır. Ama “ayakkabısını yalatmaktan zevk alanlar” varsa işte o sorundur. “Ayakkabı yalamaya” teşne tipler yüzünden herkesin "ayakkabı yalaması"nı beklerler onlar.

İngiltere’de yıllar yıllar önce bir ayakkabı reklamı görmüştüm, hiç unutmadım: "Ayakkabılarımız o kadar güzel ki daha fazla ayağınızın olmasını dileyeceksiniz." Buradan geldi aklıma, iyi ki egemenlerin, kudretlilerin daha fazla ayağı yok. Hepsini “yalamaya” kalkanın işi ne zor olurdu.

Ayakkabı elbette çok önemli bir nesne. Edebiyatta da yeri vardır. Külkedisi'nin cam ayakkabısını, Oz Büyücüsü'ndeki Dorothy'nin kırmızı ayakkabılarını anımsayın. Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sındaki Raskalnikov'un ayakkabılarını da. Hepsinin ortak noktası hiç kimse tarafından “yalanmamış” olmalarıdır. Yani hiç bir kitapta görülmüş bir rezalet değildir “ayakkabı yalamak”.

Takdir etmede, övgüde sapıtınca insan öveceği tipin kemerini de yalar, tıraş takımını da. Nesnenin ne olduğu önemli değil yani, önemli olan dil.

Kişiliği uygunsa dilin yalamadığı nesne yoktur.

Ayakkabı da yalar, mabat da.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi