Mustafa K. Erdemol
Yeniden Deprem Diplomasisi
İlişkileri düzeltme fırsatı
Büyük felaketin acılarını sarmak elbette kolay olmayacak. Bugüne kadar görünmüş en büyük depremlerden birini yaşadık çünkü. Kaybettiklerimizin yanı sıra bizler de felaketin psikolojik kurbanlarıyız artık. Kimileri “kader planı” dese de aslında insan ihmalinin yol açtığı korkunç bir acının var olan yaralarını daha da derinleştirdiği bir toplumuz artık.
Felaketlerden -bugüne kadar olmadı hiç ama - alınacak çok ders de var, yararlanılacak fırsat da. Hiçbir komşusuyla iyi geçinemeyen bir yönetim olarak tek adam hükümeti “bir gece ansızın gelme” politikasının çöktüğünü anlamak zorunda artık. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” atasözünü doğrulayan dayanışmalara tanık olduk, malum. O halde canımızı çok yakan felaket hiç değilse hem Suriye hem de Yunanistan ile yeniden sıcak ilişkiler kurabilme fırsatına dönüştürülsün.
Şu meşhur ayar verme klişesi “Şimdi sırası mı?” ile karşı çıkacak olanlar için belirteyim ki, evet sırası. Sırası olduğunu öyleyen de sadece ben değilim. Bunun olanaklı olduğunu savunanlardan biri Profesör İlan Kelman, örneğin. İngiltere’de “UCL Risk ve Afet Azaltma Enstitüsü” ile "UCL Küresel Sağlık Enstitüsü"nde hem sağlık hem de afetler alanında çalışan önemli bir bilim insanı Kelman. Yirmi yıldır çatışma bölgelerindeki afetleri araştırıyor.
Etkili diplomasi fark yaratır
Global Goverment Forum’da yayınlanan “Turkey-Syria Earthquake: How disaster diplomacy can bring warring countries together to save lives” (Türkiye-Suriye depremi: Afet diplomasisi savaşan ülkeleri hayat kurtarmak için nasıl bir araya getirebilir?) başlıklı yazısında konuyu ele almış. Bu alanda Türkiye ile Suriye'de çalışmanın ne kadar zor olacağının farkında olduğunu vurgulayarak şunu belirtiyor: "Bu sınır bölgesi, sadece afete müdahaleyi engellemekle kalmayan, aynı zamanda depremin etkilerinin riskini azaltmaya yönelik çalışmaları da sık sık engelleyen ya da sekteye uğratan çatışmalarla çalkalanıyor. Ancak etkili diplomasi ve ülkelerin aralarındaki gerginliklere rağmen birlikte çalışmaya istekli olmaları büyük bir fark yaratabilir."
Geçmiş deneyimlerin “görünüşte” kavgalı olan ülkelerin böyle bir felaketin ardından bir araya geldiklerinde olumlu sonuçlara ulaşıldığını gösterdiğini vurguluyor Kilman. Buna yine Türkiye ile Yunanistan’ı örnek vererek “Türkiye’de 1999 yılında meydana gelen iki deprem bu karşılıklı düşmanlık ve güvensizlik tablosuna meydan okudu. Yunanistan kapsamlı yardım önerdi” diyor. Devam edelim: "Ardından 7 Eylül'deki Atina depreminde Türkiye'nin ana arama-kurtarma ekibi Yunanistan'ın Türkiye Büyükelçisini arayarak Atina'da deprem olduğunu duyduklarını söyleyerek yardım teklif etti. Depremde 140'tan fazla kişi hayatını kaybetti. Bir Türk ekibi enkaz altında kalan en az bir kişiyi enkazdan çıkardı. O zamandan bu yana Yunanistan ile Türkiye arasında orman yangınları, depremler ile diğer tehlikeleri içeren afetlerin önlenmesi konusundaki işbirliği, diplomatik ilişkilerinin değişen statüsüne rağmen devam etti." (Yazının tamamını okumak için bknz: Turkey-Syria earthquake: how disaster diplomacy can bring warring countries together to save lives - Global Government Forum). Doğru tabii. Gerçekten de 1999 depremiyle iki ülke yakın zamanlarda bozulduğu ana kadar “sıcak” ilişkiler geliştirdi birbiriyle.
Tekrarlayan tarih
Tarih bir kez daha tekerrür etti, ilişkilerin çok ama çok gergin olduğu bir dönemde bu kez bir başka büyük felaket yeniden iki ülkenin ilişkilerini düzeltme fırsatı doğurdu. Bunun, Kelman’ın da belirttiği gibi depremin yol açtığı riskleri azaltmaya yönelik çalışmalarda rastlanan engellerin ortadan kalkması anlamına geldiği de ortada.
“Aydınlanmış düşmanlar”
Columbia Üniversitesi'nde “Barışın İnşası ve İnsan Hakları Programı Direktörü” olan David L. Phillips’in 8 Şubat 2023 tarihli Boston Globe’da yayınlanan yazısını da atlamayalım. Daha çok iç çatışmalar üzerine çalışan biri olarak yazısının başlığının “ ‘Earthquake diplomacy’ can help ease relations between Turkey and Kurdish groups” ('Deprem diplomasisi' Türkiye ile Kürt gruplar arasındaki ilişkilerin düzelmesine yardımcı olabilir) olması anlaşılabilir. “Doğal felaketler karşısında, aydınlanmış düşmanlar güçlerinin sınırlarını fark ederek anlaşmazlıkları diplomatik yollarla çözmeyi tercih edebilirler” diyor. Phillips bu konuda çok sayıda örneğin olduğunu belirterek Kilman gibi Türkiye - Yunanistan örneğini anımsatıyor öncelikle. Ancak iç çatışmada diplomasinin nelere yol açtığına örnek olarak Aralık 2003'te Endonezya'nın Kuzey Sumatra bölgesini yerle bir eden tsunaminin, Endonezya hükümeti ile Özgür Açe Hareketi arasında uzun süredir devam eden isyanı başarıyla çözen müzakerelere yol açmasını gösteriyor.
Türkiye’nin dinamiklerinden habersiz, üstten bakıcı bir yazı ancak felaketlerin diplomasideki etkileri açısından örnek olduğu için göz atmaya değer. (Yazının tamamı için bknz: ‘Earthquake diplomacy’ can help ease relations between Turkey and Kurdish groups - The Boston Globe)
Acısını yaşadığımız, yıllarca yaşayacağımız büyük felaketin hiç değilse komşularımızla iyi geçinmek için bir fırsat yaratması güzel olur.
Felaketlerle ortak mücadele edebilmek için bu gerekli.