Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Yandaş Kalem Önceden İlan Etmiş

Ömer Çelik’i tanıdığımda henüz milletvekili değildi. Ankara’da, Ankaralı gazetecilerin -en azından Hande Fırat öncesi- tipolojisine uymayan bir gazeteciydi. Motosikletli.. Deri ceketli.. Afili.. Ağzı iyi laf yapan.. Kalemi de kuvvetli bir gençti.

“Çoğulcu toplum” üzerine bakışı ve Star gazetesindeki buna dair yazıları ile dikkat çekmişti.

Erdoğan’ın yola çıkışındaki ekibe de çok uyuyordu yani: Liberal, entelektüel, hırslı.

2002’de AKP Adana milletvekili olarak Meclis’e girdi. Giriş o giriş. Bakanlık falan da yaptı ama asıl kariyeri AKP içinde biçimlendi. Partinin sözcülüğüne kadar yükseldi. Düşünün, Erdoğan adına konuştu, değerlendirmeler yaptı.

Peki ertesinde nereden çıktı Ömer Çelik portresi?!

*. *. *

Dün.. Tek bir günde neler yaşandı! En can alıcısı da İstanbul’daki korkunç yangın.. Ve elbette Van’ı yakan siyasi darbe oldu.

Oysa, seçim ertesinde yandaş köşelerde nelerin yazılıp çizildiğine bakacaktım. Kalemşörleri Erdoğan’ı teselli makamındaki yazıları.. Ya da hınzır mesajları paylaşıp sizi azıcık güldürecektim.

Mesela, içi güzel dışı güzel Didem Soydan’ın Murat Kurum’a ithaf ettiği X mesajını:

“Bu kadar mı karşı tarafa hizmet edersin ey yüce insan. Gönlümde apayrı bir yerde olacaksın. Ayrıca bıyığın gerçekten sağ olsun.”

Ne kadar nazik bir tavır değil mi! AKP’lilerin “yanlış aday” olduğunu ancak 31 Mart akşamı anladığı.. Türkiye’nin de seçimin üstünden 12 saat bile geçmeden unuttuğu Murat Kurum.. En azından bıyığı ile haklı olarak gururlanabilir.

Bir de elbette, sıcak gündemle dikkatlerin üzerinden uzaklaşmasına duacı olabilir.

*. *. *

İşte o sıcak gündem bizi Ömer Çelik ile buluşturacak.

Çelik AKP sözcüsü olarak değerlendirmeler yaparken Van’daki siyasi darbeye de değindi. Mazbatanın seçimi kazanan DEM adayı Abdullah Zeydan’ın elinden alınıp yarısı kadar oy alabilen AKP’li adaya verilmesini yorumladı:

“Gereken şartların yerine gelmemesi sebebiyle İl Seçim Kurulu böyle bir karar almış. Burada İl Seçim Kurulu yetkili. Konu hukuki bir konu.”

Ömer Çelik şunu söyle-ye-miyor: İl Seçim Kurulu Zeydan’ın başvurusunu almış. Belli ki araştırmış, incelemiş. Adaylığına bir engel olmadığına karar vermiş. Bunu da açıklamış.

Derken, 29 Mart Cuma günü, mesai saatinin bitişine beş, sadece BEŞ dakika kala Adalet Bakanlığı adaylığına itiraz etmiş. Aaaaa bir de ne görsünler!!!! Adaylığı uygun değilmiş.

Ömer Çelik söyle-ye-miyor. Siyasi darbeye değil, bunu protesto için sokağa çıkanlara verip veriştiriyor.

Entelektüel birikimi nedeniyle tek kelimesine inanmadığını tahmin güç değil. Bu durumun hiç mi hiç umurunda olmadığını söylemek de..

Ancak o söyleyemese de söyleyen biri çıktı. Hem de önceden!

*. *. *

Rasim Ozan Kütahyalı epeydir “dışlanmış” durumda. Ama belli ki eski ilişkileri sayesinde Saray’ın hareket planı hakkında duyum alabiliyor. Bulunduğu yer itibariyle kimse ona tam olarak “neyi nasıl söylemesi gerektiğini” anlatmadığı için de bodoslama konuşuyor / yazıyor.

Bakınız 26 Mart tarihli, yani seçime beş, sadece BEŞ gün kala X’teki paylaşımı:

“Kürtler sadece kendileri için değil, CHP’nin özgürlüğü için de külliyen DEM’e oy vermeli. Çok ciddiyim. Kürtler CHP’ye oy verirse DEVLET çok büyük bir operasyon planlıyor. CHP-DEM ittifakı olan her yere kayyum atayacaklar. PLAN bu.”

*. *. *

Burada dur, bir nefes al ey okuyucu. Bir hafta önce yazılmış.. Yalanlanmamış.. Ve zaten uygulanmasına başlanmış bir planın ifşasından söz ediyoruz. Sindirmeye çalış. Tekrar oku istersen. Nasıl bu kadar edepsizce bir cüretle böyle bir “OPERASYON” hazırlanır! Nasıl hukuk / yargı / demokrasi adına elde kalan son kırıntılar da utanmadan çiğnenir!

“Kürtler CHP’ye oy verirse DEVLET çok büyük bir operasyon planlıyor”muş.

Büyük harfler mesajın orijinalindeki gibi. “Devlet” sözcüğü belli ki etkisi artsın diye büyük harfle yazılmış.

Rasim Ozan da “hangi devlet” diye sormamış. Herhalde yıllardır adım adım kimin devleti ele geçirdiğini bildiği için ayrıntıya girmemiş!

Bunları yazarken aklıma geldi.

15 Temmuz 2016 darbe girişiminden birkaç ay önce Fuat Uğur, köşesinden Fetöcüleri “aklınızı başınıza alın” diye uyarmıştı. “Devlet ensenizde. Hamle yapmanızı bekliyor. Darbeye kalkışırsanız hepinizi tardaki tavuklar gibi toplayacak” minvalinde net cümlelerle sinyal vermişti.

O yazıyı başta ben, bir avuç gazeteci defalarca anlattık. Ama bir avuç insan ilgilendi ve belki onlar da unuttu gitti. Bu yüzden ERDOĞAN DEVLETİ fütursuzca plan yapıyor, uyguluyor.

Sadece böyle faşizan ataklardan söz etmiyorum.

Hepsi her zaman her şeyin farkında.

*. *. *

Bakın aşağıdaki satırlar aynı gazeteciye, Fuat Uğur’a ait. Erdoğan’ı yıllardır ve elbette bu son seçimin sonrasında da övmelere doyamayan Uğur, “kaybın analizini” yaptı. Ve sadece kendisinin değil Erdoğan’ın da gerçeğin farkında olduğunu yazdı.

Erdoğan milletin kendisine ve hükümetine böyle bir bedel ödeteceğinin farkındaydı. Bu bedeli ödeteceklerin hangi kesimler olduğunun da…

- Ayda 10 bin lira maaşa mahkûm edilen SGK emeklileri başta olmak üzere tüm dezavantajlı kesimler. Özellikle de memurlara bir yıl içinde yüzde 174 zam ve seyyanen 8000 lira zam yapıldıktan sonra.

-Yüksek faizden dolayı bankalardan kredi alamayan KOBİ’ler

-Başıboş köpek sorunundan mustarip olanlar

-Büyük hastanelerin açılması, mahallelerdeki küçük hastanelerin, dispanserlerin kapanmasıyla birlikte koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmeti alması eziyete dönüşen vatandaşlar

-Tarım ve hayvancılıkta mağdur olanlar

-Market raflarında kendiliğinden fiyatlanan ürünlere karşı gerekli müdahale yapılmadığı için sofrasından her ay yeni bir ürünüeksiltenler…”

* * *

Hepsi bir yana.. “Sağlıkta devrim” diye reklamını yaptıkları şehir hastanelerinin eziyete dönüştüğünü fark etmeleri takdire değer! Ah bir de o hastaneleri ne yapacaklarını söyleseler.. Ya da Erdoğan’ın fantezileri uğruna memleketi nereye getirdiklerini itiraf edebilseler..

Elbette sorun sadece ekonomik değil. Hukukun katledildiği, hani şu karanlık Menzillere kadar düştüğü bir memlekette akıbeti Fuat Uğur da iyi bilir.

O da Ömer Çelik gibi, AKP çevrelerinin vasatını çok aşan bir entelektüel kapasiteye sahiptir. Gelin görün ki o kapasiteyi iki üniversite bitirip Amerikalarda doktora falan yapıp sonra ev hanımısı olmaya karar veren.. Ve hayatını kocişine sunumlar hazırlamaya adayan “giller” gibi kullanınca… Ne bileyim!

Hukukunuz da demokrasiniz de..

Didem Soydan’ın dediği gibi bıyıklarınız da..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi