Tıpış tıpış!

Geniş kesimlerin toplumsal, siyasal meselelere duyarlılığı yazık ki hemen olmuyor. Toplum genel anlamda bencil, adamsendeci, buna karşın yazar çizer takımı önden haber verme ödevine devam etmek zorunda. Ancak ekmek küçülünce başına ne geldiğini anlayan güruh için “ifade özgürlüğü”, “hukukun üstünlüğü” türü dertler de sıra dışı kalıyor. Salgını “bana bir şey olmaz” diye kabadayılıkla, alayla karşılayan kişi, ancak yolu hastaneye düşünce kavrıyor vaziyeti!

Düşünen insan eğer kendini ifade edemezse çıldırır, bir tür ölümdür bu. Olan biten karşısında sessiz kalmaktan daha büyük ceza yoktur. AKP basını yok etti, şimdi de yanına sosyal medyayı ekleyerek tüm özgürlük alanlarını ortadan kaldırıyor. Yığınlar yine umursamayacak, bedeli ağır ödenecek. Son günlerde önce “Sanatçılar Girişimi”, ardından “Ak Saçlılar” denen bir grup ardı ardına bildiri yayımladı. “İlk bakışta ne işe yarar” diye sorabilirsiniz, bana kalırsa bu türden çıkışlar önemlidir.

12 Eylül sonrası yayımlanan “Barış Bildirisi” ya da yakın dönem okuduğumuz “Barış İmzacıları” iktidarların bu türden işlerden pek hoşlanmadığını gösteriyor. Kuşkusuz metinlerde ne yazdığı önemli, ancak kimin imzacı olduğu da bir o kadar belirleyici. Yani hem zarfa bakacağız hem de mazrufa!

***

Kinci olmak istemem, ancak belleksiz kalmaya da hiçbirimizin rıza göstermemesi gerek. Siyasal İslam egemenliğinde Cumhuriyetin yıkılması, toplum ikna edilmeden gerçekleşemezdi. 2002’den bu tarafa akademisyen, yazar, sanatçı, basın mensubu kim varsa siyasete biçim veren, sürece dair karnesine bakmalıdır. Elbette kimseyi çarmıha gerecek değiliz, ancak özeleştiri istemek, dahası döneme dair yetkili görevlerde olanlardan açıklama beklemek hakkımızdır.

Önce şunu söyleyelim, bu tür bildirilere imza koyarken, çoğunlukla sadece metne bakma olanağınız bulunuyor. Tüm imzacıları görmek mümkün değil. Yani, kimle yan yana olduğunuzu bilmek olanağından yoksunsunuz. “Yahu şunun yanında ne işin var?” türünden eleştiriler haksız olur.

***

“Sanatçılar Girişimi” metni ve imzacıları tutarlı, ben de imzacı olduğum için memnunum. Yalnız “Ak Saçlılar” hayli sorunlu. İmzacılar içinde Ertuğrul Günay, Oya Baydar, Ali Bayramoğlu, Ahmet İnsel, Aydın Engin gibi, tam da bu sürecin inşasında rol oynamış kimseler var. Kimi AKP bakanı oldu, kimi 2010 halkoylamasına “evet” demeyenleri darbeci ilan etti, bazısı gazetemizin köşelerinden Mustafa Kemal’e küfür etti! E sormayalım mı peki: “Bunca insan sizin yüzünüzden mahpusa düştü, ölenler oldu, işsiz kalanlar var, hiç mi pişmanlık duymuyorsunuz?” diye. Yazdıklarınız, söyledikleriniz ortada. Bari ayıp olmasın diye özür dilemeniz gerekmez mi? Anlaşılan AKP kadroları nasıl Fethullahlı günleri anımsansın istemiyorsa, bu isimler için de aynı durum geçerli, unutalım istiyorlar ama mümkün değil!

***

Kişisel meselelerde kinci olmak kötüdür, ancak siyasal sorunlar için aynı şeyi söyleyemem, sorumluluklarımız var. Ancak anımsar, sorar, tartışırsak geleceği sağlıklı inşa ederiz. Murat Belge’nin, Baskın Oran’ın, Cengiz Çandar’ın, Fehmi Koru’nun, Şanar Yurdatapan’ın bize söyleyecek hangi sözü olabilir ki? AB kapılarına siyasal İslamcılarla kol kola gitmediler mi? Gün ortasında havai fişeklerle Melih Gökçek’li kutlamalar yapmadılar mı? Cumhuriyet yıkılırken uyarı görevi yapan aydınları, sanatçıları “postal sevdalısı” ilan etmediler mi? İslamcılar onları kullanıp kenara attıktan sonra, bazısı yurtdışına kaçtı ayrıca, şimdi “kandırıldık” diyerek sorumluluktan kurtulmak mümkün mü? Olmaz öyle şey! Aydın hata yapmaz bu tür ciddi konularda. Yaparsa da ciddi özeleştiri vermelidir.

***

AKP, geçmişi silmek için düğmeye bastı. Anlaşılan o ki pek çok kimse aynı arzuyu taşıyor. Bir dönem başbakan basın sözcüsü olan Akif Beki, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Kemal Öztürk gibi isimler artık muhalif. Olabilir. O halde dönemi anlatsınlar bize, ne oldu, neler yaşandı, öğrenelim. Davutoğlu başbakandı, Babacan prens bakandı, topluma yapacakları en büyük katkı özeleştirilerini vermektir. Hep söyledim, “O gün de haklıydık, şimdi de haklıyız” diyemez kimse. Bu tepeden bakan tavır Ak Saçlılar’da da var, AKP’den dönenlerde de. Özür dilemesi gerekenler, akıl veremezler!

***

İki gün sonra CHP kurultayı var. Ülke umutla bakıyor. Siz sanıyor musunuz ki “Yeni normal ne demektir?/ salgından sonra dünya nasıl olacak?” ya da “Çevrebilimle ilgili değişimlerle göçmen sorunu nasıl biçim alacak?” veya “Teknojik değişim iktisadi süreçleri nasıl etkileyecek?” türü sorunlar tartışılıp siyaset belirlenecek?

Ankara’da delege pazarlıkları, koltuk kavgası sürüyor. Kılıçdaroğlu en rahat kurultayına gidiyor. Eminim şapkadan tavşan çıkarıp PM ve MYK’ye dönme dinci, yetmez ama evetçi, belki de şu Ak Saçlılar’dan birkaç tane alacaktır. Sonra?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Aysever Arşivi