Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

Tertemiz deliriyoruz

Gelin de delirmeyin! Memleketin gündemi sahiden tam delirmelik!

Mesela kongreler için şehir şehir dolaşan Erdoğan şunu söylüyor:

“Ekonomide uyguladığımız programlarımızın olumlu etkilerini görmeye başladık.”

Sahi mi! Bir sabah kalktık. Dolar o gece 35.50 tl oluvermiş. Önce akaryakıt sonra her şey de bu yüzden zamlanıvermiş. Ama ekonomide olumlu bir seyir varmış!

Reis kongrelerde yarısı boş salonlara, AYIP dememek için “+ 18” ifadesine sığındığım masallar anlatıyor. Medyası buralarda Ayşe Barım senaryoları yazmaya devam ediyor.

Ayşe Barım ve tekelleşme iddialarını ortaya atıp üzerinde tepinen “GAZETECİMSİLER” 5 müteahhiti.. Her yerde karşımıza çıkan Cengiz, Kalyon’u.. Ve sessiz sedasız Reis’in her sarayına ve dev eserine (!):-imza atan Rönesans Holding’i görmüyor. Konuşmuyor.

Adrese teslim ihaleleri, kadroları fark etmiyor.

Ama haklarındaki iddiaları kimsenin bilmediği, anla-ya-madığı belediye başkanlarının cezaevine gönderilmesini saatlerce tartışıyor. Erdoğan’ın “turbun büyüğü heybede” sözlerini İmamoğlu’na yorup ağızları sulanarak tekrarlıyor.

*. *. *

Neyse ki ortalık din simsarı komiklerden geçilmiyor da neşemiz yerine geliyor.

“Hurafe Reis” adı takılmış bir cisim mucizeleri naklediyor. Filan şeyh edebinden dört yıl doğmamış mesela..

Bir başka platformda, her din simsarının ana gündem maddesi kadın ve tesettür tartışılıyor. Erdoğan’ın DİN ALİMİ kategorisine giren bir sarıklı son tespitini anlatıyor:

“Kadının yüzü mü daha tahrik edicidir yoksa saçları mı? Elbette yüzü, değil mi! Peki öyleyse Allah neden kadınların yüzü yerine saçını örtmesini istemiş..”

Neden? Soru makul gibi de bakalım yanıt nasıl gelecek!

Kelimesi kelimesine aktaramıyor olabilirim. Ancak “meali” aynen şöyle bir açıklama geldi:

“Çünkü Allah öyle seviyor...”

Anlamalıydık elbette. 70 bin çeşitle Cennette serpme kahvaltı müjdesi verenler, kendi insani ölçüleriyle bundan öte ne düşünecekti ki!

*. *. *

Bu ve benzeri komiklikleri “ilim” diye algılayıp anlatan bir liderden söz ediyoruz malum. Reis aşıklarının algısı da ancak bu kadar!

Ama durun! Örnekler anlata anlata bitiremeyeceğimiz kadar çok ve eğlenceli. Hele öyle bir örnek var ki tarihe not düşmeden olmaz.

Sosyal medyada karşıma çıktı.

Türkiye’nin sertifikalı Mesih’i Hasan Mezarcı ev halkını toplamış. İçlerinden biri mumları yakılmış bir pasta getiriyor. Çoluk çocuk da el çırparak kutluyor: “İyi ki doğdun Mesih.. İyi ki doğdun Mesih..”

Günlerden 25 Aralık elbette. Yani İsa’nın doğum günü.

İlk cümleye dönüyorum.

Ben de tam olarak böyle delirmek istiyorum.

Mantık.. Hukuk.. İzan.. Demokrasi..

Hiçbiri umurumda olmasın. Tek derdim ünlü markaların çantasını alamamak olsun.

Ya da aldığım zaman ( mesela yani) geçenlerde yine sosyal medyada karşıma çıktığı üzere sevinçten gözlerim dolsun.

*. *. *

Bugün ciddi bir şeyler yazmak gelmiyor içimden. Yazmak.. Hatta pek çok “ÖNEMLİ KALEMDEN ÖNCE” yazmak nasılsa fark ettirmiyor. Yine de gündemin en en en çetrefilli maddesine dokunmadan geçemeyeceğim.

Bahçeli’nin önayak olmasıyla başlayan BİŞEY SÜRECİ…

Adını koyamadığımız / koyamadıkları süreçle birlikte bir tespit yeniden konuşulur oldu.

“Derin devlet ya da devlet aklı Türkiye’de dini kaldırmak isterse, bunu Ak Parti gibi siyasal İslâmcı bir partinin eliyle yapar... Eğer şeriatı getirmek isterse bunu CHP’ye yaptırır... Eğer Kürdistan’ın kurulmasına göz yumacaksa bunu da MHP eliyle yapar... Derin Devlet’in çalışma prensibi, derin aklı ve stratejisi bu şekilde çalışır...”

Tespitin kaynağı, sonradan “istihbarat analizcisi” gibi havalı ve kibar bir tanımla anılan, bizlerinse, 12 Mart sürecinde akademisyenler arasında MİT ajanı olarak hatırladığı MAHİR KAYNAK.

Aslında tırnak içinde alıntıladığım cümleler “sahte” gibi geliyor değil mi,

Oysa gerçek.. Nakleden de belli: Geçmişte Çiller’in danışmanlığını yapan, bugünlerde Zanka TV’de gündemi yorumlayan ve bombalayan Memduh Bayraktaroğlu.

Vaktiyle Mahir Kaynak’la evinde yaptığı ve 2005 yılında ”Karanlık Mevzular” kitabında yer verdiği söyleşiden.

*. *. *

Ankara’yı yakından izleyen bir gazeteci olarak, Bahçeli’nin siyaseti dizayn çabalarına ve aldığı sonuçlara tanığım.

Ecevit hükümetinin tasfiye edilip Erdoğan’ın yolu açıldığından .. Özellikle de başkanlık sistemine geçiş sağlandıktan sonra her platformda dile getirdim:

“Erdoğan’ı getiren Bahçeli idi. Götüren de muhtemelen o olacak.. Da acaba nasıl!!”

Şimdi sorunun yanıtı ufukta belirir gibi.

Aslında Erdoğan ya şu adı konamayan süreç ya da ekonomideki derin kriz nedeniyle gidecek. Öyle görünüyor.

CHP’nin üzerine ölçüsüz bir şiddetle gidişi de bu yüzden.

Bakalım heybedeki turplar kimin karnını ağrıtacak.

Fıkraları hafife almayın. Ahali delirmeye başlayınca saraydakilerin kabusu başlamış demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

Malum şiirin yıldönümünde!

13 Aralık 2025 Cumartesi 07:12

Normalleşebilir miyiz!

12 Aralık 2025 Cuma 10:13

Mehmet Akifgiller "gerçeği"

11 Aralık 2025 Perşembe 09:20

Saray'ın politikası: Stratejik sabır!

10 Aralık 2025 Çarşamba 09:22

Feti Yıldız'a 'eylem' daveti

09 Aralık 2025 Salı 10:03

Yeni yıla sınır ötesinde mi gireceğiz?

08 Aralık 2025 Pazartesi 09:26

Çakar çakmaz çakan medya

06 Aralık 2025 Cumartesi 08:40

Medyanın kirleri Saray'ın hesapları

05 Aralık 2025 Cuma 09:18

Sözcü "nereye"?

04 Aralık 2025 Perşembe 11:12

Medyada fırtına: Sözcü'ye ne oldu?

03 Aralık 2025 Çarşamba 09:18