
Ayşenur Arslan
Siyasetin en kanlı en heyecanlı filmi
Programlarda, filmlerde “bakın neler izleyeceksiniz” diye en renkli kısımlar önden verilir ya.. Yazıdan kopmayın diye ben de başlarken birkaç maddeyi vermek istedim.
- KKTC Hükümeti Ankara’ya geldi. Erdoğan’ı hayal kırıklığına uğratan Türki cumhuriyetleri tavrı elbette konuşulacaktır. Ama insan şu 45 kaseti de konuşurlar mı diye merak etmiyor değil.
- İşaret fişeğini Sabah Gazetesi’nin “ilişkileri malum” istihbarat şefi Abdurrahman Şimşek fırlattı. AKP'nin "özel yetkili" başsavcısı Akın Gürlek'in, İmamoğlu'na bilgi sızdırdığı öne sürülen kamu görevlilerine "hain köstebek" nitelendirmesinde bulunduğu.. Ve -sıkı durun- başsavcılığın "kripto kamu görevlilerine" yönelik soruşturma başlattığı.. Yani devlette İmamoğlu soruşturması yüzünden savaş çıktığı duyuruldu.
- Saray medyasının bile nasıl yürüyeceğini izah edemediği süreçten çok ciddi işaretler geldi. PKK’nın fesih kongresi toplaması beklenirken Rojava’da Kürt Birliği Kongresi toplandı.
- Ankara Sanayi Odası Başkanı Seyit Ardıç isyan etti: "Dayanacak gücümüz kalmadı, yatırımı bırak üretim yapamıyoruz. Ekonomide güven algısına zarar verecek her türlü gelişmenin uzağında kalmalıyız, yatırımcılar için uygun iklimi tesis etmeliyiz."
*. *. *
Bir zamanların gişe rekortmeni DIE HARD film serisinin dördüncüsüydü diye hatırlıyorum. Kamera devasa bir binanın karşısında sakin sakin duruyordu. Ancak 5-10 saniye sonra bombalar patlamaya başladı. Ortalık toz duman oldu. Sonrasına hazırlandık.. Ve film aldı götürdü.
Yukarıda okuduklarınızın her biri, yıllarca konuşulacak başlıklar aslında. Oysa bize üç gün bile dayanmıyor. Yine de tarihin müsvedde defterine kayıt düşelim diye yazıp konuşuyoruz.
*. *. *
Yıllar önce bir fotoğraf ne tartışılmıştı: Üç top bilardoda kırmızı topa vurulmaz diyenler Erdoğan’ı topa tutmuştu. Ama kimileri de “Aslında beyaz topa vuracak da perspektiften anlaşılmıyor” diye karşı atağa geçmişti.
Bilardo bilmem. Hiç oynamadım. Dolayısıyla kim haklı kim haksız söyleyemem.
Ekonomiye, Kürt sorununa, diplomasiye gelince.. Bilmek, uzman olmak falan gerekmiyor. 20 küsur yılın sonunda, sokaktaki çocuklar bile anladı ki, Reis de bunları bilmiyor.
Bildiği iki şey var yalnızca:
* Dini hassasiyeti yüksek insanları Arapça’yı hatırlatan bir üslupla konuşarak kandırmak.
* Bunun farkında olan insanları da satın alarak, korkutarak ya da hapse atarak susturmak.
Ne var ki gerçekler “zamanın geçmesini falan beklemeden” pıtrak gibi ortaya çıkıyor.
Ben daha ilk çözüm sürecinden bu yana, halka vaat ettiklerini yerine getiremeyeceklerini savundum. AKP’nin böyle bir zihinsel, teknik hazırlığı olmadığını biliyordum çünkü. Siyasal İslam ele geçirdiği iktidarı bırakmamak için “mış gibi” yapar, ama ümmeti savunan bir hareket; etnik kimliklerin, kültürel hassasiyetlerin anlam ve önemini kavrayamaz. Ana dilde eğitim mesela. Bunun, kendi ana dilinde eğitim gören çocukla, bu haktan mahrum çocuğun arasında nasıl bir uçurum açtığını göremez.
Nitekim bu kez de öyle oldu. Öcalan’ın Kürt siyasi hareketindeki karşılığının farkında olmayanlar talepleri kavrayamadı. Kaldı ki, Erdoğan cephesinde daha ilk günden ipe un serileceği o kadar belliydi ki.. Erdoğan’ı ve Bahçeli‘yi yakından tanıyanların tespiti adım adım doğrulandı.
Öyle ki, kimlerin nasıl uydurduğunu bilmediğimiz ÇÖZÜM TAKVİMİ şu günlerde PKK’nın feshinin konuşulup oylanacağı kongreyi gösterirken, iş gözdağına geldi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tercümeye ya da yoruma gerek bırakmayan cümleleriyle:
“Suriye'de DEAŞ nasıl sistemden çıktıysa PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle; barış içerisinde, sulh içerisinde çıkacak. Ya da başka türlü çıkacak..”
Projenin mimarı Bahçeli ne diyor bu işe, bilmesek de tahmin ediyoruz.
Ameliyatı sonrası Erdoğan’ın hala ziyaretine gitmediği Bahçeli epeydir “Cumhur’da sıkıntı var” sinyali veriyor ya.. Bakalım süreçteki sıkıntıya karşı ne hamle yapacak!
Sadece bu değil elbette. Cumhur’un AKP Cephesi, neredeyse “Bahçeli ne derse tersini yapmaya çalışıyor” gibi.
Bahçeli İmamoğlu dava süreci için, “en kısa sürede bitmeli” çağrısı yaparken.. 19 Mart operasyonlarında tutuklanan öğrencilerin duruşması bile Eylül’e ertelendi.
Keza Ümit Özdağ için, tutuklu olduğu dosyada Haziran.. Bugün tutuksuz (!) yargılandığı dosyada da 10 Eylül’e randevu verildi.
*. *. *
Die Hard 4’ten söz ettim ya. Sanki o saniyeleri yaşıyormuşuz gibi hissediyorum.
Bombalar peş peşe patlamaya başladı.
İktidarın İmamoğlu’nun yolunu kesmek için cüret etmeyeceği hiçbir şey olmadığını görüp anladık. Ancak CHP de, Özgür Özel’le pes etmeyeceğini.. Her darbeye hazır olduğunu gösterdi.
Son örnek, dünkü SİLİVRİ ZİRVESİ. Ve orada görüşülüp karara varıldığı anlaşılan strateji: Eğer İmamoğlu’nu bırakmazlarsa Mansur Yavaş cumhurbaşkanı, İmamoğlu Başbakan formülü ile yürümek. Bu formülle alınacak iktidarda parlamenter sisteme geri dönmek.
Gerçi iş oraya varır mı bilemiyorum. Zira İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’e yakınlığıyla bildiğimiz Abdurrahman Şimşek’in ifşası bugünlerde çok ciddi hamlelere tanık olacağımızı söylüyor. İddia “kamudaki köstebeklerin” İmamoğlu’na bilgi sızdırdığı… Bu yüzden de Akın Gürlek’in - kim olduklarını ve sırtlarını iktidarda kime yasladıklarını bilmediğimiz- köstebekler için soruşturma başlattığı yolunda..
Acaba Murat Ongun’un evindeki aramada oğlunun karton kumbarasındaki paraya el konması.. Kızının küpesinin de altın mı diye kontrol edilmesi yine köstebek işi mi? “KUMPAS İÇİNDE KUMPAS” mı?
Ya Saray’daki büyük adamların karanlık oğulları?
Binali Yıldırım’dan Hakan Fidan’a.. oğullarının çok vahim iddialarla suçlanmasına.. Saray’ın adeta iddiaları doğrular gibi KKTC büyükelçisini geri çekmesine ne demeli!!
Hakan Fidan’ın Erdoğan’ın yerine aday gösterildiği için hedef haline geldiği.. Kıbrıs’taki kaset skandalının da bu yüzden “patlatıldığı” kulislerin son bombası.
Savaş boruları sizin de kulağınıza kadar geliyor mu?
Hani, eve yıldırım düşüp yangın çıkardı.. Dua ettiğiniz yağmur geldi ama sele dönüşüp evi sürüklemeye başladı.. Peşinden koşarken kendinizi bir anda dalgalara kapılıp denizde buldunuz… Diyelim!
İktidarın hali tam da böyle.
Reis “MEMLEKET BENİM” diye plansız, hazırlıksız ve hatta bilgisiz girişti. Sonuç işte ortada. Dikiş atıyor artık.
Kendisi hatırlıyor mudur acaba? 2015 başında Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya faiz artışı nedeniyle nasıl yüklenmişti:
“Vatan satmak yüksek faizle, enflasyonla, kötü yönetimle, ülke kaynaklarını heba etmekle olur. Çözüm süreci ile kanayan yaraya merhem olmak ülkeye hizmet olur.”
Peki o günlerde durum neydi?
Buyurun:
“2015 başında banka mevduat faizleri nominal olarak yüzde 9,5, Devlet tahvili faizi (gösterge faiz) yüzde 8 idi. 2015 sonunda enflasyon da yüzde 8,5 oldu”
Ya şimdi?
Bugün itibariyle 47.25
Doğrusu Reis’in hakkını da yememek lazım. Hepsi CEHAPE YÜZÜNDEN. Hürriyet’teki haberi okuyunca ben de inandım:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Özgür Özel'e deprem tepkisi: İstanbul'a dayanışma için değil, yeni skandallar için geldi.”
TÜRKİYE’NİN KAYYUMU haline gelen Erdoğan bu konuda da sorumluluk cübbesini çıkartıp Özgür Özel’in sırtına atıyor ya..
Yazık! Halini anlamak için daha ne lazım!!!!