İpek Özbey
Siyasal iletişim uzmanı İbrahim Uslu: İttifaktan ayrılmak siyasi intihar gibi bir şey olur
İktidar ve medyasının gündeminde 6’lı masayı dağıtmak var. Bir yandan da Erdoğan; seçimi kazanacağından endişesi olmadığını söylüyor. Masayı dağıtmak kolay mı? Kılıçdaroğlu’nun Elazığ’da afiş önünden verdiği poz ne anlama geliyor, AKP’nin güçlü olduğu Elazığ’da nasıl karşılandı? Cumhur İttifakı kimlik siyasetini ne kadar ileri götürecek? Araştırmacı ve Siyasal İletişim Uzmanı Dr. İbrahim Uslu ile konuştum.
CHP’nin grup toplantısı Elazığ’daydı. Şehri “Selahattin Demirtaş’ın göğsüne şeref madalyası takacağım” diyen Kılıçdaroğlu’nun afişleriyle donatmışlardı. Siz de oradaydınız. Bize anlatır mısınız, ne oldu Elazığ’da?
Ben Elazığ’a cumartesi günü gittim ve şehirde sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun şehri ziyaret edeceği ve temeli atılacak okul ile ilgili görseller vardı. Ancak pazartesi günü şehir bir anda bildiğimiz o billboardlarla donatıldı. Türkiye’nin her yerinde bu alanların reklamları hafta sonu değiştirilir. Oysa AKP’li belediyenin kontrolündeki bir alana hafta içinde bu görseller asılabildi. O yüzden de herkes bunu AKP’nin yaptığını düşündü ve çok ayıplandı. Sosyal medyada troller bunu CHP’ye gol atmak gibi lanse etmeye çalıştılar ama konuştuğum çok sayıda Elazığlı “bunu yapan da bu işin yanlış olduğunu biliyor ve o yüzden kendini gizlemek durumunda kaldı, ama Elazığlı merttir söyleyeceği sözü muhatabının yüzüne söyler, bu hareket bize hiç yakışmadı” olayı ayıpladı. Zaten ertesi günü kaldırmak durumunda kaldılar.
Peki CHP burada nasıl karşılandı? Elazığ AKP'nin güçlü olduğu bir yer...
Şehir halkı bu olaya tepkisini Kılıçdaroğlu’na ve kente gelen yüzlerce CHP’liye iyi bir ev sahipliği yaparak gösterdi. Bırakın grup toplantısının yapıldığı salona girmeyi, binaya bile girebilmek çok sayıda insan için mümkün olmadı. Ben misafir olduğum için binaya alındım ama ben de salona giremedim. Konuşmayı koridordan dinlemek durumunda kaldım. Konuşma sonrasında çarşıda esnaf ziyareti esnasında da halkın ilgisi yüksekti. Cadde adeta miting alanına dönüştü. Neticede ne CHP ne Kılıçdaroğlu Elazığlıların tabiriyle “namertçe” işten bir zarar gördü. Ama AK Parti il başkanlığı ciddi bir biçimde itibar kaybetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Seçimleri kazanma noktasında endişemiz yok, ben meydanların dilini iyi bilirim” dedi. AKP'lilerin saha gözlemleri de, “Kararsız ve kırgın kitle bize yöneliyor, oylarımız artıyor” yönünde. Mesela konut projeleri, EYT’nin çıkacak olması, genel af söylentisi… Bunlar geçmişte olduğu gibi bu seçimde de iktidarın lehine işler mi?
Kısa dönemde olumlu etkileri olsa bile sandığa kadar bu havanın korunması önemli ama ekonominin gidişatı bunu zorlaştırıyor. Ayrıca ne kadar insanı yeniden kendilerine oy vermeye ikna edecekleri de önemli. Soru şu: Bu hamleler AKP’nin yüzde 30 olan oyunu ne kadar yükseltebilir veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüzde 35 civarında olan desteğini yüzde 50’nin üstüne çıkarabilir mi? Geçen aralık ayında halaylarla kutlanan 'dolara müdahale', asgari ücrete yapılan rekor zam, memur ve emekli maaşlarındaki tatminkar artışa rağmen bunun oy yansıması sadece 1,5 puan oldu. Bu yükselme de ocak sonunda gelen zamlı enerji faturaları ile tekrar eski seviyesine indi. 2018 Ağustos’undan bu yana devam eden bir ekonomik kriz ve bu nedenle tam beş yıldır yaşanan mağduriyetler söz konusu. Ayrıca vatandaşın çok şikayetçi olduğu başka konular var. Mesela göçmenler, yahut adam kayırma-torpil, işsizlik vs. Bunların hepsi devam ederken yapılacak bazı jestlerle tüm memnuniyetsizlikleri ortadan kaldırmak bana mümkün gelmiyor.
İktidarın hedefinde 6'lı masanın dağıtılması var muhakkak. Bunu da HDP konusu üzerinden yapacaklar belli ki. Katılır mısınız? 6'lı masa nasıl davranmalı?
Her fikir ayrılığından veya tartışmadan sonra masanın dağılacağı yönündeki beklentiler artıyor. Ama unutulan bir husus var; masanın aktörleri birbirlerini çok sevdikleri veya çok iyi anlaştıkları için bir arada değiller. Anayasa ve yasadan kaynaklanan mecburiyetler nedeniyle, yani kendi iradelerini aşan bir zorunluluk yüzünden bir aradalar. Neyi kastediyorum? Cumhurbaşkanı seçilmek için gerekli olan yüzde 50+1. Milletvekili çıkarabilmek için gerekli olan yüzde 7 barajı. Hazine yardımı alabilmek için zorunlu olan yüzde 3 limiti. Yasal çerçeve seçimin matematiğini belirliyor ve bu matematik de partileri birlikte davranmaya zorluyor. Bu zorunluluk Cumhur İttifakı için de geçerli. Onlar da bir sürü tartışma yaşadıkları halde iş birliği yapmaya devam ediyorlar. Bu matematik ortada durduğu sürece partiler fikir ayrılıklarını çözmenin bir yolunu bulur ve ittifaklarını sürdürürler. Bu ortamda ittifaktan ayrılmak siyasi intihar gibi bir şey olur.
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci “Seçimlerin hepsi kritikti, bunların hepsi önemliydi ama bu seçim çok daha önemli. Hepimiz öbür dünyaya gideceğiz. O tarafa gittiğimizde soracaklar. İnsanlık adına bu memleketin, milletin değil, tüm mazlum milletlerin selameti adına atmamız gereken hangi adımı attınız? Hamdolsun bunun verilecek cevabı var” dedi… Öbür dünya, din… AKP seçim sürecinde bu enstrümanlara sık başvuracak mı? Bu kitlesinde nasıl bir etki yapıyor?
İktidar rasyonel alanda bir vatandaş memnuniyeti ve bunun üzerinden bir seçmen sadakati yaratmayı uzun zamandır başaramıyor. AKP 2015’e kadar bahsettiğim başarılar ve seçmen memnuniyeti nedeniyle kendini büyüttü ve yüzde 50’ye kadar oylarını yükseltebildi. Ama o tarihten bu tarafa bu konularda ciddi zorluklar yaşıyor ve vatandaş memnuniyeti günden güne azalıyor. 2015’e kadar vatandaş AKP’ye 10 üzerinden 5 verirken uzun zamandır bu rakam 3’e düşmüş durumda. Yani vatandaş iktidarı sınıfta bırakıyor. Böyle olunca da AKP siyasal kimlik üzerinden seçmenin parti sadakatini artırmaya çalışıyor. Aslında bunu son 7 yıldır siyasal kimliği ölçüsüz biçimde kullanıyor, ama bu tutumu oy kaybetmesini engelleyemedi, sadece yavaşlattı. Bundan sonra da kullanacaktır, ama bu söylemlerle oylarını artıramaz. Sadece erozyonu yavaşlatır.
AKP; vatandaşın uzaklaşma nedenlerini değiştiremiyor
- Seçim döneminde AKP'nin neler yapacağını öngörüyorsunuz?
Aklına gelen her şeyi yapacağını düşünüyorum. Çünkü bir zorunluluk hali var kendisi açısından. Şu ana kadar aklına gelen yöntemler kısmen işine yarıyor. Bir taraftan halkın rızasını kazanmak için elinden gelen her şeyi yapacağını düşünüyorum. EYT'liler, 3600 ek gösterge, asgari ücret, ucuz kredi olanakları vs. Bir taraftan da yine kullanmayı çok sevdiği siyasal kimlik üzerinden kutuplaşma ve toplumu germeyi sürdürecektir. Muhalefet üzerinde baskı oluşturmaya devam edecektir. Tek bir stratejiyle hareket edeceğini düşünmüyorum. Yapabileceği her şeyi yapıp, tabloyu lehine çevirmeye çalışacaktır.
- Çevirebilir mi?
Şu ana kadar zaten bunu yaptı, netice alamadı. Seçenekleri arttıramaz, çünkü yok. Vatandaşın AKP'den uzaklaşmasının nedenlerini değiştiremiyor. Başkanlık sistemiyle gelen otoriterleşme, ekonominin yarattığı sorunlar, göçmenlerden oluşan memnuniyetsizlik ve adam kayırmacı yeni sosyal düzen... Bu temel sorunların hiçbirini yönetemiyor. O yüzden başarılı olamıyor, olamaz da...
- Kabine değişikliği bekliyor musunuz?
Radikal bir değişiklik beklemiyorum. Zaman zaman bakanlar değişti, bir şey olmadı. Hatta Berat Albayrak giderse çok önemli şeyler olacağı söyleniyordu, olmadı. Burada bir tek insan var, onun değişip değişmeyeceği önemli...