Mustafa K. Erdemol
Şinzo Abe: Barışı sevmeyen adam
Japonya eski Başbakanı Şinzo Abe’nin Nara kentinde, desteklediği bir politikacının seçim kampanyasında konuşurken öldürülmesi gerçekten şoke edici oldu. Ülkede eski ya da görevde olan bir başbakanın öldürüldüğü en son saldırı 90 yıl önceydi. Dolayısıyla toplumun sarsılması çok doğal.
Silah yasaları sertti
Eski de olsa ülkesinin siyasetinde hala çok etkili olan bir siyasi figürün öldürülmesinin yanı sıra, dünyada ateşli silahlara neredeyse sıfır toleransıyla bilinen bir ülkede bu tür bir saldırının olması şaşırtıyor insanı. Çünkü ateşli silahlara ilişkin sıkı önlemlerin 1865 yılında alındığı Japonya dünyada silah yasaları uygulayan ilk ülke olarak bilinir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1958'de kılıçla, ateşli silah bulundurmaya ilişkin çıkarılan bir yasa uyarınca da bu silahların edinilmesi yasaklanmıştı. Zaten Abe’yi öldüren katil de herhalde bu sıkı önlemlerden olsa gerek, silah edinebilmiş değil, “ev yapımı” bir silahla gerçekleştirmiş suikastı. Suikastın gerekçesinin ne olduğu, en azından şu satırların yazıldığı ana kadar, bilinmiyor ya da ortaya çıkarılmış değil.
“Kızıyordum o nedenle vurdum” deyişinin gerçek olup olmadığı yakında anlaşılacak olan katilin Deniz Kuvvetleri’nde görev yaptığını, bir dönem bir üniversitede öğretim görevlisi olduğunu da ekleyelim.
Ülkesi için önemli ancak çok tartışmalı kararlara imza atmış bir Başbakan’dı Abe. Özellikle dış politikada son derece “şahin” bir tutumu olduğu, İkinci Dünya Savaşı’nın galibi ülkelerce özellikle bastırılan “Japon Milliyetçiliği”ni yeniden canlandırdığı biliniyor. Yine İkinci Dünya Savaşı’nın galiplerince, özellikle ABD tarafından dayatılan, bu güçlerce “barış anayasası” olarak adlandırılan (aslında pasifist anayasa demek daha doğrudur) Japonya Anayasası’nı değiştirerek, “barış”çı (pasifist) olmaktan çıkaran da Abe’dir. İkinci Dünya Savaşı’nın, Almanya ile birlikte sorumlularından sayıldığı için (doğrudur) galip devletlerce bir ordu oluşturması da yasaklanan Japonya’yı, ABD ile müttefik hale getirip tam anlamıyla olmasa da yeniden “orduya” kavuşturan da odur.
Yönetici aile
Ülkeyi yöneten, dedesi Başbakan, babası Dışişleri Bakanı’ydı, bir siyasi hanedanın mensubu olan Abe, ülkenin en uzun süre görevde kalmış Başbakan’ıydı. Sağlık gerekçesiye 2020’de istifa ettiği ana kadar ülkeyi hayli sıkıntıya sokan bir de ekonomik politika izlemişti ki, söz konusu politika bilinen ekonomi kurallarına ters düşmesi nedeniyle ülkede “Abenomics” olarak adlandırılıyordu.
Ne liberal ne de demokrat olan Liberal Demokrat Parti'yi (LDP) iki kez zafere taşıyan Abe’nin ilk iktidar dönemi kısa sürmesine ragmen ikincisi hayli uzundu. Akıllarda kalan en tuhaf görüntüsü 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’nın kapanış törenine Süper Mario kıyafetiyle katıldığı andaki görüntüdür.
Savunmada da dış politikada da “şahin"di. Tüm derdi müttefiki olduğu batılı ülkelerle, ABD’yle eşit hale getirmekti ülkesini. Büyükbabasından kalma bir Çin fobisi vardı hep. Bu nedenle, Çin’e karşı, ABD ile sıkı ilişkiler kurmaktan çekinmedi.
Çin fobisi dededen
Büyükbabasının etkisi, Abe'de ciddi bir Çin fobisi yaratmış olmalı, çünkü bu ülkenin yükselişine karşı ABD ile işbirliği yapmaktan çekinmemiştir. O kadar berbat bir milliyetçi tutumu oldu ki, başka ulusların acılarına saygı duymadığını özellikle gösterdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında, sonrasında ölen Japon generallerin (ki hepsi savaş suçlusuydu) gömüldükleri Yasukuni Tapınağı’nı 2013’de ziyaret etti. Japon işgalinde binlerce yurttaşını kaybeden Çin ile Güney Kore’nin tepkisini çeken bir kışkırtmaydı yaptığı.
Uzun hem de çok uzun süre, ABD tarafından yazılan “barışçı/pasifist” bir anayasayla kendisini güvende hisseden Japon halkının çoğu, Abe’nin “milliyetçi” politikalarından hoşlanmadı ama onun “ölmüş” olan Japon Milliyetçiliği’ni canlandırdığına da tanık oldu. Özellikle sol partiler, gruplar, aktivistler Abe’den hiç hoşlanmadılar.
Katilin bir solcu olma ihtimali de var (ki zayıftır), “milliyetçi açılımı” yeterli bulmayan bir faşist ya da daha önce de toplu katliam girişimlerinde bulunan saçma sapan tarikatlardan birinin mensubu olma ihtimali de.
Ülkesinin başka güçlerce dayatılsa da “zorunlu barışçı” politikasından memnun olanlar üzülmeye başlayabilir. Şok dalgasının olumsuz etkilerini görmeleri sürpriz olmayacak.
Umarım, kötü bir dönemin başlangıcı olmaz bu suikast.