Sandığa İnancı Geri Kazandıran Kurultay

CHP’nin 38. Kurultayı, hakikaten de sandıktan 8. Genelbaşkanı’nın çıkmasıyla sonuçlanabildi. Bu sonuca inanmayı zorlaştıran, “gerçeküstü” bir durum söz konusuymuş gibi geliyor insana.
Bunun sebebi de, Özgür Özel, Eylül 2023’ün ortasında genelbaşkanlığa aday olduğunu açıkladığında, kazanmasının çok da muhtemel gözükmemesi değil. Tersine, Özel’in kazanması giderek muhtemel hale gelmeye başladıktan sonra yaşananlar…
Son dakikaya kadar önüne konan engelleri aşarak kazandı “Değişimciler”; Özgür Özel de, tüm bu engelleri koyanlara ve onların çok daha avantajlı konumda olmasına rağmen CHP’nin 8. Genel Başkanı seçilebildi.
Sadece Kurultay gecesi yaşananlar da, 14 ve 28 Mayıs seçimleri (ve öncekilerde) iktidar cephesinin muhalefete karşı sergilediği tutumu çağrıştırmıyordu. Son birkaç aylık süreç de, artan dozda tam da iktidarın seçim taktiklerini andıran manevralarla hareket etmeyi benimsemişti CHP Genel Merkezi.
Tam da bu nedenlerle, Özgür Özel ve “Değişimcilerin” zaferi de daha büyük oldu: herkese ve herşeye rağmen elde edildiği için.
Özel ve Değişimciler, gerçekten değiştirebilecek mi; elde ettikleri fırsatı büyüterek geliştirerek, CHP ve tüm Türkiye için bir büyük dönüm noktasına dönüştürebilecekler mi göreceğiz. Bugünden sonraki günlerin tartışması bu olacak zaten.
Ancak, CHP’nin “değişim” beklenmeyen veya bir genel başkanlık değişimi getirmesi olsa olsa “bıçaksırtı mümkün olabilecek” addedilen Kurultay’ında, sandığın “işleyebilmesi”, şimdiden “küçük bir mucize” yarattı. Sandığa tekrardan inanabilmeyi mümkün kıldı: sandık yoluyla değişimin olabilirliğini kanıtladı, oy vererek değiştirebilme olasılığının bitip gitmediğini gösterdi.
CHP’nin 38. Kurultayı, sandığa inancı geri kazandıran kurultay olabildi. Eğer ki, statüko sürseydi; sadece CHP için değil, Türkiye muhalefeti ve hatta siyaseti için de, “sandığın tabutuna ilk çiviyi çakan kurultay” olarak tarihe geçebilirdi.
Yeni CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e gelince: 2015 yılının son gününde, geleceğin Türkiye’nin yeni siyasi liderleri olmak için kimlerin potansiyeli var diye düşündüğümü anımsıyorum. Kendisinde siyaset kumaşının olduğunu gözlediğim Özel de, 2015’in o son gününde, CHP’nin gelecekteki lideri olarak öngördüğüm isimdi. Ve bunu da, sosyal medyada paylaşmıştım. Sonraki yıllarda, içinde yer aldığım kamuoyu araştırmalarında, Özgür Özel’in kamuoyundaki karşılığının da ölçülmesine vesile oldum. Açıkçası, bunu yapmak pek de kolay olmadı: yeni isimlere açık olmayan sadece siyasi partilerin yönetimleri değil: statüko, siyasete veri sunanlardan yorumunu yapanlara kadar pek çok tarafça da sürdürülmek isteniyor. Bunun da sebebi basit: sadece genel merkezler değil, onlarla iletişim ve paslaşma içinde olanlar da, siyasette yeni isimlerin sivrilmesine pek sıcak bakmıyor. Sonunda, Özgür Özel’in kamuoyundaki popülaritesi ve karşılığını ölçebildiğimizde de, şaşırtıcı ölçüde yüksek bulmuştuk.
Özel’in ve Değişimcilerin önünde, şimdi zorlu ve çok çaba gerektiren bir yol var: hakikaten de değiştirmenin mücadelesini vermek zorunda kalacaklar. Yoksa, statükoya dönüşürler ve başka bir değişim dalgasının önünde boyun eğmek zorunda kalırlar.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, 7. CHP Genel Başkanı olduğu süre zarfında onunla beraber olmaları eleştiriliyor: bu durum aynı zamanda, tanıklık yoluyla hatalardan ders alma imkânını da getirmiştir. Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’deki diğer bazı lider örnekleri gibi nasıl “kültleştirildiği” ve bunun da algısında, yaklaşımlarında ne gibi sapmalara, çarpılmalara ve sonunda da yalnızlaşmaya yol açtığını bizzat tanık olarak gözledi, yaşadı Değişimcilerin bazıları ve Özel…Şimdi, o tanıklıklardan çıkardıkları dersleri tecrübeyi, “iyiye” doğru dönüştürmek için büyük bir fırsatları var. Zor ama bir o kadar da kamçılayıcı, motive edici: Türkiye’nin vebâli var üzerlerinde…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sezin Öney Arşivi