Ozan Gündoğdu
Ölüsünü sayamayan, dirisini nasıl doyursun?
Geçen yıl, 24 Haziran’da 2020 yılının “Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri”ni paylaşması gereken TÜİK, o gün sitesinde bir duyuru paylaştı. “İdari kayıtlardan üretilmekte olan istatistiklere ilişkin çalışmaların henüz tamamlanamamış olması sebebiyle” ölüm istatistikleri ileri bir tarihte açıklanacaktı. Aradan zaman geçti, 2020 yılına ilişkin ölüm istatistikleri yayınlanmadı.
Neyse ki, elimizde nüfus ve doğum verileri var. 1 milyon 112 bin bebek doğmuş ancak nüfus 459 bin kişi artmıştı. “Demek ki, 653 bin ölüm var” diye cevap verenler yanılıyor. Çünkü hesaba yurtdışına göç eden ve yurtdışından göçüp gelenleri katmıyorlar. Dolayısıyla “653 bin ölüm var” demek yanlış. Göç İstatistiklerini de bilmemiz gerekiyor. 24 Haziran 2021 günü, yani geçen sene bugün, buna benzer sohbetlerin ardından “Ulusal Veri Yayımlama Takvimi”ni açarak, 2020 - Göç İstatistikleri’nin ne zaman yayımlanacağına baktım; 8 Temmuz 2021…
O gün geldiğinde TÜİK’ten yine benzer bir duyuru geldi. 2020 yılına ilişkin, Göç İstatistikleri yayınlanmayacaktı.
Peşrevi geçip sadede geleyim, bugün 2021 yılına ilişkin Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri’nin sabah saat 10’da yayınlanması gerekiyor(du). Fakat TÜİK, dün yine bir duyuru paylaşarak, endişeleri derinleştirdi.
“Ulusal Veri Yayınlama Takvimine göre 24 Haziran 2022 tarihinde saat 10.00'da yayımlanması planlanan "Ölüm ve Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2021" haber bülteni, istatistiklerin elde edildiği Kurumların idari kayıtlarındaki çalışmaların devam etmesi nedeniyle ertelenmiştir.”
Geçen yılki duyuruda “çalışmaların henüz tamamlanamamış olması sebebiyle” ifadesi, “çalışmaların devam etmesi sebebiyle” biçiminde değiştirilmiş, bunun dışında geçen yılki duyuru aynen yayınlanmıştı. Takvime göre 22 Temmuz’da Göç İstatistiklerinin yayımlanması gerekiyor. Kendimizi kandırıp, aklımızla daha fazla alay etmeyelim, belli ki o da yayımlanmayacak. Birileri bizden bir şey saklıyor!
Bu arada suçlu TÜİK mi? Hayır… Çünkü, TÜİK’in de açıkladığı gibi, ölüm verilerini TÜİK’e iletmesi gereken kurumlar, TÜİK’le verileri paylaşmıyor. Çünkü, TÜİK de bu verileri Sağlık Bakanlığı gibi ilgili kurumlardan talep ederek derliyor.
Suyu bulandırmaya gerek yok; iktidar ölümüzü saymıyor ya da sayıyor, açıklamak istemiyor. Nedenini bilmiyorum. Ama skandalın büyüklüğünü sizlere anlatabilmek için ölüm istatistiklerinin neden yayınlanmadığına ilişkin bazı komplo teorileri sıralayabilirim. Fakat komplo teorisi deyip geçmeyin…
- Verilere göre 2019 yılında 435 bin 941 kişi ölmüş. Sağlık Bakanlığı’nın 31 Aralık 2020 Genel Koronavirüs Tablosu’na göre de 2020 yılında Covid-19 yüzünden toplam vefat sayısı 20 bin 881. O halde “2020 yılında hata payı olmakla beraber, 450 -500 bin insan ölmüştür” desek yanlış olmaz. Eğer, TÜİK’in ölüm istatistiklerinde 850-900 bin gibi bir ölüm sayısı görürsek 2020’de ölen ve Sağlık Bakanlığı verileriyle çelişen 350-400 bin ölüm var demektir. Türkiye böyle bir durumda ayağa kalkar mı bilmem ama bu durum, Covid verilerini Dünya’dan da gizlemek anlamına gelecektir ki, bu da dünya çapında bir kriz anlamına gelir.
- Ölüm İstatistikleri verileri içinde yalnızca kaç kişinin öldüğünü görmüyoruz. Aynı zamanda ölüm nedenlerini de inceleyebiliyoruz. Mesela 2019 yılına ilişkin Ölüm İstatistiklerine göre o yıl 3406 kişi intihar ederek hayatını kaybetmiş. Son yıllarda intihar sayılarında belirgin bir kırılma yok. Fakat 2020’yi ve artık 2021’i bilmiyoruz. Bu yıllarda intihar sayılarının olağandışı artığını düşünenlerdenim. Fakat elimizde veri bulunmuyor. “Ölüm İstatistikleri yayınlandığında, halkın nasıl bir depresyon içinde olduğu anlaşılacak” diye mi korkulmaktadır? Bilmiyoruz…
- Bir senaryo daha… Göç İstatistikleri ortaya çıkmasın diye mi Ölüm İstatistikleri yayınlanmıyor? Çünkü elimizde, nüfus ve doğum istatistikleri var. Ölüm istatistikleri de yayınlanırsa, ülkeden net olarak kaç kişinin göç ettiğini ya da ülkeye göçüp geldiğini hesaplayabiliriz. Göç eden kişi sayısı ortaya çıktığında infial oluşacağı mı düşünülüyor? Veya göçüp gelen sayısından mı endişe ediliyor? Bilmiyoruz…
- “1 No’lu senaryoda uluslararası bir krize kapı aralanıyor. 2 ve 3 No’lu senaryoda, infiale neden olacak büyüklükte bir tabloyla karşılaşıyoruz. İçimiz sıkıldı” diyenler için biraz daha iyimser bir senaryo… TÜİK’in açıklaması tamamen gerçeği yansıtmaktadır. Gizli saklı hiçbir şey yoktur. Devlet, ölüsünü sayamamış, verileri gerçekten 2 yıldır derlemekten aciz hale gelmiştir. Fakat bu iyimser senaryo mu emin değilim. Sadece TÜİK’in açıklamasına güvenerek yaratıldığı için iyimser görünebilir fakat resmi açıklama bile devletin ölüsünü sayamadığını itiraf etmektedir. Daha büyük skandal olur mu? Bir devlet, onlarca yıldır becerebildiği bir işi, nasıl unutur? Bilmiyoruz…
- Seçimlere ilişkin de senaryolar yaratılabilir. Kaç kişinin öldüğünü bilmiyoruz. Kaç kişinin ülkeden göçtüğünü veya ülkeye göçüp geldiğini de bilmiyoruz. İktidar ölüye oy mu kullandırtmak isteyecek? Yoksa, yurtdışına göç eden ya da yurtdışından göçüp gelenler seçmen mi yapılacak? Bunları da bilmiyoruz…
Benim aklıma 5 senaryo geldi. Eğer 4’üncü senaryo gerçekse, eğer bu devlet gerçekten ölüm istatistiklerini derlemekten aciz hale gelmişe, biri alarma bassın. Kaldı ki, kendi itirafı bu yöndedir. TÜİK’in açıklamasına göre 2 yıldır, idari kayıtlardaki çalışmalar devam etmektedir.
Yok, bu değil, 1’inci senaryo gerçekse, Dünya Sağlık Örgütü ile Türkiye’nin arası açılacak, Türkiye’nin zaten ciddi zarar görmüş imajı çok daha sert bozulacaktır.
Eğer, 5’inci senaryo gerçekse, seçimlere hile karıştırılmaya çalışılmaktadır.
2 ve 3’üncü senaryolarda ise ya ülkedeki intiharlar ya da ülkeden kaçıp gidenler ağır bir sosyal krize işaret eder. Belki de Türkiye’nin doğusundan kaçıp, Türkiye’ye göç edenlerin sayısı ile Göç İdaresi’nin açıkladığı sığınmacı sayıları çelişecektir.
Skandallardan skandal beğenebilirsiniz. Bu 5 senaryonun dışında, yılda yüzlerce veri yayınlayan ama sadece Ölüm ve Göç İstatistiklerini yayınlamayan TÜİK’in bu davranışının başka gerekçeleri de bulunabilir. Bilmiyoruz… Neyin gerçek olduğunu Saray’ın koridorlarında dolaşan birileri biliyor. Kim onlar? Bilmiyoruz…
Türkiye, hak etmediği günlerden geçiyor. Ölüsünü sayamayan, dirisini de doyuramıyor.