Olmayan Meclis’in kutlaması yapılır mı?

Mustafa Kemal’i içi boş cümlelerle övecekler yine bugün. Yüz yüze tanımadığınız birini sevmek için onun eserini, düşün dünyasını, tarihsel önemini bilmek gerekir; ötesi ucuz, hamasi söylemdir. Mustafa Kemal şu yaşadığımız yıllarda Ortadoğu için ne denli önemli siyasal bir aktör daha iyi anlaşıldı. Kısaca söylersek Mustafa Kemal’i kaldırırsanız geride sadece yobazlık kalır! Cumhuriyet, laiklik içi boş kavramlar değildir. İnsanlığın ortak savaşımı sonunda edinilmiş, önemli değerlerdir. Tabii en önemlisi yetkiyi Tanrı adına kullandığını iddia eden tek adamlardan alıp halka, millete vermektir.

***

Mustafa Kemal, öngörüsü yüksek bir kişiydi. Attığı her adımı düşündü. Kurtuluş Savaşı’nı önce kongreler, sonra Meclis kanalıyla yürütmesi “meşruiyet” sorununu baştan çözmek içindi. Nitekim genç Cumhuriyet dünyaya kendini benimsetmek için yola çıktığında, gücünü buradan aldı. Savaş koşullarında bile Meclis’i açık tutmak, her an danışmak, halkın iradesine dayanarak yol almak, bunda ısrar etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Gericiler, İstanbul hükümeti yanlısı kimseler ayak bağıydı, işi yokuşa sürüyordu; Mustafa Kemal birçok noktada yalnız kalacağını bildiği halde ikna etti vekilleri, kavga verdi, öyle ilerledi.

***

Bugün Mustafa Kemal’i bir çeşit diktatör olarak tanımlayanlar, içinde bulunduğumuz süreçle karşılaştırma yapabilirler. Yüz sene önce, Meclis meşruiyeti arayan birinden, tüm yetkileri tek elde toplayan bir başkasına geldi ülke. Mustafa Kemal’i demokrasiye geçmemekle suçlayanlar, sonrasında topal da olsa, çok partili yaşamı kurmayı başaran ülkeyi görmezden gelerek ağır eleştiriler yaptı. Oysa şimdi, Meclis askıya alındı, yetki saraya verildi, tek adam düzeni kuruldu. Sandık var görünürde, Meclis de var ama demokraside yaşadığımızı söyleyebilir miyiz?

***

Cumhuriyetin yıkımı Köy Enstitüleri’nin kapanmasıyla oldu. Devrimler acılıdır, çok açıdan eleştirilebilir. Lakin sonuçlarıyla değerlendirmek gerekir. Harf devrimi, planlı ekonomi uygulaması, takvimin dünyaya uyumlu hale gelmesi büyük işlerdir. Gericilikle mücadele, laiklik arayışı, yarım da olsa başarılmış olması büyük iştir. Kuldan yurttaşa geçmek, kadın erkek eşit bir dünya düşü kurmak, çabalamak önemlidir. Eğer Köy Enstitüleri kapanmasaydı devrim taçlanacak, belki sosyalist zemine oturacaktı. Yazık ki liberaller, gericiler eliyle engellendi.

***

AKP neden değil, sonuçtur. Tarihsel köküne bakmadan sığ eleştiriler anlamsızdır. Genç Cumhuriyet yazık ki iki sorunu bir türlü aşamadı: Kürt meselesi ve mezhepsel, resmi din uygulamasını. Bunu ancak sosyalistler çözebilirdi. Nitekim ne zaman işçi hareketi güçlendi, örgütlü toplum ayağa kalktı, bu sorunlar çözüme yaklaştı. Son büyük darbe 12 Eylül 1980 milliyetçiliğin, piyasacılığın, dinciliğin önünü açtı. AKP’ye dek gelen süreçte askerlerin, sermayenin payı büyüktür. SHP gibi kapsayıcı siyasal muhalefetin ortadan kaldırılıp, Baykal eliyle milliyetçi-laik güçsüz CHP yaratılması gericilerin ekmeğine yağ sürdü. Neo-liberal siyaset dünyayı ve elbette Türkiye’yi esir aldı. Her yanda sermayeye teslim gerici, popülist iktidarlar yaratıldı. Bir de ona uygun muhalefet!

***

Bugün marşlar söyleyecek olanlar, balkonlarından bayrak sallayıp “Yaşasın Cumhuriyet” diye haykıranlar, iyi niyetli olsa da esasen ortada kutlanacak bir şey kalmadığını anlamalıdır. 23 Nisan 1920 Meclis’in açılış tarihidir. Oysa halkoylamasıyla o Meclis’in tüm yetkileri alınmış, tek adama, Saray’a devredilmiştir. Olsa olsa geçmişe duyulan özleme dair bir kutlama yapılabilir. Hiçbir denetim yetkisi olmayan, içinden hükümet çıkaramayan, saygınlığı kalmamış bir Meclis’in nesini kutlayacaksınız ki?

***

İnsan haklarının, ifade özgürlüğünün ayaklar altına alındığı bir dönemdeyiz. Kutlamalar göstermeliktir. Artık “Yeni Türkiye” denen, Saray’la yönetilen, Diyanet eliyle biçim alan bir memlekette yaşıyoruz. Kimse kendini kandırmasın. Üstelik Abdülhamit fotoğrafı altında görüntü veren ve bunu siyasetin gereği sayan bir muhalefet var. Oysa devrim tam da o anlayışa karşı yapılmıştır. Kavramların içi boşaldıkça, geride sadece biçim kalır. Eğer sadece hamasi söylemle, hakikatten uzak bir Mustafa Kemal yaratırsanız, o büyük tarihi kişiye en çok siz ihanet etmiş olursunuz.

***

Koronadan eve kapandığımız için kutlama yapamadığımız doğru değildir. Ortada bir Meclis, Cumhuriyet, laiklik olmadığı için kutlama yapamıyoruz. Yüzümüz yok da ondan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Aysever Arşivi