Ozan Gündoğdu

Ozan Gündoğdu

İNEKNAME

Cumhuriyetin ilk üniversitesi Ankara Üniversitesi. Ancak Mektebi Mülkiye, Cumhuriyet’ten de eski. 1859’da İstanbul’da eğitime başlayan bu okul, dönemin batılı bürokratik modeline uyum sağlayan devlet yöneticileri yetiştirmek üzere kurulmuştu. Cumhuriyetin ardından okulun adı modern kamu yönetimi anlayışına daha yatkın biçimde Siyasal Bilgiler Okulu yapıldı. Ankara Üniversitesi’ne bağlandığında da Siyasal Bilgiler Fakültesi oldu. Biz yine de kısaca “Mülkiye” diyelim.

Cumhuriyet tarihinin kamu yöneticilerinin önemli bölümünü bu okul yetiştirmiştir. Çünkü çok uzun yıllar bürokrat yetiştirme konusunda ihtisas yapmış tek okul Mülkiye’dir. Bu okul, 20’nci yüzyıl bürokrasisinin sevabını da günahını da omzunda taşır demek yanlış olmaz. 1980’den sonra bürokratik rejimi yozlaştırmanın yolu da Mülkiye’ye alternatif okullar açmak olur. Bugünle kıyaslandığında çok daha nitelikli bir bürokrasinin uzmanlık okuludur Mülkiye.

1936’da Ankara’ya taşındığında, kent tüllap* için İstanbul’a kıyasla çok daha sıkıcıdır. “Bu durum, genç bürokrat adaylarının mizaha yatkın hale gelmesine neden olmuştur” desek yanlış olmaz sanırım. Çünkü 1930’lar ve 40’lar Ankara’sının sıkıcılığı, üstelik 1939’da başlayan savaş koşulları, Mülkiye öğrencilerinin “zıpırlaşmasına” neden olur. Kendilerine “İnek” demeye başlarlar; Devletin yeri gelir sütlerinden yeri gelir etlerinden faydalandığını ama bunun karşılığında da devletin onlara baktığını vurgulamak için.

Bu inek tanımının daha sonra “çok çalışkan” öğrencileri ifade etmek için de kullanılması hikayemizi akamete uğratmaz. Zira, zaten Mülkiye’de dersler oldukça ağırdır. Uzun yıllar hariciye** bölümünde yabancı dillerin yanı sıra “dans” eğitimi bile verilmiştir. Dolayısıyla bugünkü Dışişleri Bakanlığı’na yabancı dil bilmeyenlerin de alındığını duyan Mülkiyeliler bu vaziyete eleştirel bakarlar.

Bu inek tanımı öyle ya da böyle tüm Mülkiyelilerce benimsenir. Zaten okulun Cebeci’deki kampüsünden girerken sizi “Dikkat inek çıkabilir” tabelası ve bir adet “kitap okuyan inek” heykeli karşılayacaktır.

Bu ineklik halini daha fazla vurgulamak isteyen Ankara’daki ilk Mülkiyeliler, bahar aylarına doğru, finallerden ya da bitirme sınavlarından bir ay kadar önce, yoğun sınav temposu başlamadan gırgır, şamatanın bol olduğu birkaç gün geçirmeye başlarlar. Sonradan (belki de ilk yıllardan itibaren) bu şamatalı günlere “İnek Bayramı” demeye başlamışlar.

Diğer üniversitelerde gördüğünüz “Bahar Şenlikleri” konseptinin ilk örneklerinden denebilir ama arada çok fark var. Evet, 90’lı yıllardan itibaren bayramın sonunda konserler düzenlenmeye başlıyor ama önceki yıllardaki etkinlikler son derece özgün.

Okul Osmanlı’nın batılılaşma hareketine aparat olarak kurulmuş, cumhuriyet döneminde de bu misyonuna uygun olarak reforma uğramış. Böyle bir kurumun şamatacı öğrencileri ne yapar? Madem ineklerin bayramı olur, o halde o bayram neden dualarla açılmaz? Bu cin fikrin kimden çıktığını bilmiyorum ama finallerden önceki şamatalı günler yıllar içinde adıyla sanıyla bayrama dönüşür. Her bayram gibi dualarla açılan…

Bu dua bildiğiniz türden değil; adı “İnek duası”. Bayramın inekli yürüyüşten sonraki açılış etkinliği. Bunun için fırlama öğrencilerden biri, daha sonraki yıllarda Tiyatro Topluluğundan bir kişi seçilir ve bu kişi sarık takıp cübbe giyer. Bu kişinin de adı “Mülkiye İmamı”dır. Her yıl yeni bir imam seçilir, bu imamın kim olacağı okulda renkli bir gündem maddesidir. İmamın inek duasını okuyacağı ilk gün okulun büyük amfisine doluşulur ve İnek Duası dinlenmeye başlanır.

Önce tezahüratlar… El sallaaa, el salla, zübbe imam el salla… Bunu duyan irkilebilir. Zübbe, uluslararası ilişkiler bölümü öğrencilerinin takma adıdır. Mesela İşletme bölümüne bakkal, maliye bölümüne tahsildar, iktisat bölümüne geyikhan, çalışma ekonomisi bölümüne amele, kamu yönetimi bölümüne tellak derler.

Zübbe imam da dolayısıyla o yıl imamın Uluslar Arası İlişkiler Bölümü’nden çıktığına ilişkin, bir kısım Mülkiyelinin tezahüratından ibarettir.

İmam tezahüratlar bitince ağzını yaya yaya önünde yazılı tutulan duaya başlar…

“Şaraptaaan ırmaklar akacak diyorsun

Cenneti alaaa meyhane midir?

Her mümine dört huri diyorsun

Cenneti alaaa kerhane midir?”

Kahkahalar eşliğinde Ömer Hayyam’ın dizeleriyle başlayan bu dua, o yıl Fazıl Say’ın bu dizeleri paylaşması sonucu yargılanmasını protesto anlamı taşır. Ama İnek duası da Ömer Hayyam dizeleriyle başlamayacak kadar gerçekçidir. İmam bir anda toparlanır ve “Ne okuyorum ben” hissine kapılarak etrafındakilere sinirlenmeye başlar. Sonra toparlar ve devam eder…

“Fazıl Say gibi benim de başımı belaya sokacaksınız. Hadi dünya mahkemelerini geçtik, ahirette de yaktıracaksınız başımı”.

Bu girizgahın ardından “ya rabb” hitabıyla esas duaya başlanır. Elbette oldukça tiyatral biçimde.

“Yaaa rabbel alemin, yaaa rabbel mektebin”

“Biiir bayram sabaaahını daha görmeyiiii, hallerimizi açıııp, sana yakarabilmeyiiii, okulun her köşesinde bir iddia bankosu önünde ders çalışabilmeyi***, dekan hayrat-ı çorba ile gece yarılarında doyabilmeyi****…”

Konsepti anladınız sanırım. Gözünde canlanmayanlar 2013 İnek Duasını buradan izleyebilir.

İmam devam eder ve bu vurgu duanın devamına ilişkin fikir vermektedir;

“Velhasıl kelam, senede bir gün de olsa, dilimize geleni söylemeyi bize nasip ettin, sonunda pişman etme ya rabbiiiii”

diye haykırıp, kollarını iyice havaya kaldırınca imam, tüllap hep bir ağızdan bağırır;

-AMİİİİİİN

Devamında hocalara, okul idaresine, kent idaresine, ülke idaresine bir dizi eleştiri bu konseptte sıralanır. Oldukça sıradışı ve politik bir protestodur İnek Duası. 80 yıllık da bir mazisi olduğu düşünülürse, bizdeki bürokrat sınıfının tavrına ilişkin fikir verir.

“Ya rabiiii, bu seneki süreç rüzgarları (çözüm sürecinden bahsediyor) iyi oldu, hoş oldu ammmaaa, biricik politik malzeme kaynağımız İdris Naim Şahin’i de aldı götürdü. O gidince biber gazları arkasından ağladı, taklaları ise öksüz kaldı. Bu gafil gaf sever kulun, Felix’le beraber uzaydan atlasın, Dünya’yı tutturamasın da geri gelmeyeceğinden iyice emin olalım ya rabiiiiii”

-AMİİİİN

Bu inek duası, on yıllarca yıl yaşadı. Ta ki 2016’ya kadar!

O yıl duayı okuyan tiyatro topluluğundan Mehmet Can Tan’a dava açıldı. On yıllarca yıl kimsenin aklına gelmeyen, sadece Mülkiyeliler tarafından bilinen, şakaları da çok özel olan, dışarıdan izlendiğinde, anlamı fark edilmeyen bu protesto, sosyal medyada troller tarafından hedefe oturtulmuştu. Trollerin açtığı yoldan giren yargı organı, Mehmet Can Tan’a dava açmış, böylece ilerleyen yıllarda İnek Duası okunmamaya başlamıştı. Okuldaki hocaların neredeyse yarısının KHK ile ihraç edilmesi ise okulun havasını 180 derece değiştirdi. Eğlenmek, gülmek zor gelmişti Mülkiyeliye.

Peki inek duasının yerini ne aldı? 2017’den itibaren filozof kılığına girmiş bir Mülkiyeli, protest kimliği tümüyle elinden alınmış, imam konsepti tamamen sansürlenmiş bir öğrenci tarafından okunmaya başladı. 80 yıllık İnek Duası da “İnekname” yapılmıştı. Gerçekten büyük ineklik…

18 Ocak’ta, 2016 Mülkiye İmamı Mehmet Can Tan’a açılan dava beraatle sonuçlandı. Bu hafta ise Mülkiye’de İnek Bayramı başladı.

Filozof kılığına girmiş bir öğrenci, “İnekname”yi okumak Aziz Köklü Salonu’nun (eski adı büyük amfi) kürsüsüne çıktı. 2017’den bu yana görünen bu inekname ritüelinin herkesin canını sıktığı biliniyor. İnekname, bu rejimin bir sembolüne dönüşüyor. Fakat ilginç bir şey oluyor. Filozof kılıklı öğrenci bir anda kılık değiştiriyor, cübbesini giyip, sarığını takıyor. İnek duası geri döndü.

Salon ıslıklardan, alkışlardan, kahkahalardan yıkılıyor. 2022 Mülkiye İmamı herkesi selamlayarak tezahüratlar, alkışlar arasından başlıyor duasına.

5 yıl aradan sonra geri döndü ve haykırmaya başladı;

BEN BİR İMAMIIIIIIIM, BEN BİR İMAMIIIIIIM…

Salonda ıslıklar, alkışlar, tezahüratlar, kahkahalar birbirine karıştı. Bu coşkuyu politik bir isyan olarak da değerlendirmek gerekir.

Derken, dönemin Mülkiye ruhu düşünüldüğünde garipsenmemesi gereken 5-10 öğrenci, sahneye yürüyüp, duayı engellemek istese de öğrencilerin yuhalaması eşliğinde salondan çıktı. Bu esnada salondan çıkan bir diğer isim de Dekan Orhan Çelik’ti.

Bu olayın ardından bir takım manşetler ve linklerini paylaşıyorum sizinle.

TAKVİM: Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Kutsal İnek Bayramı adı altında İslam’a hakaret edildi! Müslüman öğrenciler tepki gösterdi. https://www.takvim.com.tr/guncel/2022/05/13/ankara-universitesi-siyasal-bilgiler-fakultesinde-kutsal-inek-bayrami-adi-altinda-islama-hakaret-edildi

YENİ ŞAFAK: Ankara Üniversitesi öğrencilerinden İslami değerlerin alaya alındığı “İnek Bayramı” etkinliğine tepki. https://www.yenisafak.com/video-galeri/gundem/ankara-universitesi-ogrencilerden-islami-degerlerin-alaya-alindigi-inek-bayrami-etkinligine-tepki-2234774

SABAH: Ankara Üniversitesi’nde İnek Duası skandalı. https://www.sabah.com.tr/gundem/2022/05/12/ankara-universitesinde-inek-duasi-skandali

Yine hedef gösteriyorlar. 163 yıllık kuruma adapte olmayı, ona saygı duymayı, onun birikiminden faydalanmaya gerek görmüyorlar. “Bu gerçekten hakaret mi yoksa burada başka bir şey mi oluyor” diye bile sormuyorlar. 80 yıllık bir mavrayı fakat politik derinliği de olan bir protestoyu kaldırıp, yerine inekname koydurtmayı kendilerine yakıştırabiliyorlar. Fakat yine de kurumu arzu ettikleri gibi razı edemiyorlar. Kurumlar yine de direniyor. İyi ki de öyle yapıyorlar.

*Tüllab: Talebe kelimesinin çoğulu. Mülkiye öğrencilerinin tamamını ifade ederken Bayram’da kullanılır.

**Hariciye: İlk kurulduğu yıllarda Dahiliye ve Maliye ile birlikte okulun 3 bölümünden biri. Bugün Uluslararası İlişkiler Bölümü’ne karşılık geliyor. Türkiye Cumhuriyeti diplomatlarını yetiştiren bölüm.

*** 2013 İnek Bayramı’na özel bir ifade. Dekan Yalçın Karatepe’nin okulun duvarlarına ince raf sistemi yaptırması alaya alınıyor.

****2013 İnek Bayramı’na özel bir ifade. Yine Dekan Yalçın Karatepe’nin gece yarısı kütüphanedeki öğrencilere çorba servisi organize etmesine takılıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ozan Gündoğdu Arşivi