HalkTV kapanırsa!

Perşembe gecesi CNNTÜRK’te haftanın son Aykırı Sorular programını yapmıştık; konuk, Tarık Şengül’dü. Şengül’le Gezi Parkı’nı, simgesel önemini ve siyasal anlamını konuşmuştuk. Bir süredir parkta eylemciler çevre savunması yapıyorlardı. Yurdun farklı bölgelerinden insanlar, bir tür kültürel, düşünsel merkez haline gelen parka sığınıyordu. O güne dek görülmemiş bir dayanışma kendiliğinden oluşmuştu. Ben de hem meslek gereği hem yüreğim onlarla attığı için, olan biteni yakından takip ediyordum. Elbet sadece ben değil, iktidar da farklı gerekçe ile izliyordu gelişmeleri.

***

Ertesi gün sabaha karşı, olağanüstü bir şiddetle, sanki parkı bekleyenler suçluymuş gibi saldırı yapıldı. İnsanlar dövüldü, çadırlar yakıldı, park boşaltıldı. Halkın elinden, halkın parkı kurtarıldı! Doğan Medya önemli görev üstlendi, İrfan Değirmenci olanları ekrana getirdi ayrıntısıyla. Belli ki bir süreç başlıyordu. Toplum, haysiyeti için mücadele ediyordu. Yurdun dört yanında protestolar başladı. Birlikte olmak dışında hiçbir gücü olmayan insanlara, düşman hukuku uygulanıyordu. O gece park hareketli olacaktı…

***

Gün içinde iktidarın sözcüleri, tüm haber merkezlerine sopayı gösterdi. “Aklınızı başınıza alın” dediler diplomatik biçimde. Doğan yönetimi zaten türlü açılardan kıskaca alındığı için kameraları çekti. Nerdeyse görünmez hale geldi Gezi Parkı. Oysa toplumsal itiraz artıyor, insanlar ağacına, suyuna, yaşamına sahip çıkmak istiyordu. CNNTÜRK yönetimi her zaman olduğu gibi, gece belli saatten sonra sıradan akışa geçiyordu. Meşhur “Penguen Belgesi” öyküsü oradan gelir. Oysa Doğan Grubu yalnız kaldığı için buna zorlandı. NTV, Habertürk ve diğerleri geri çekilmişti. HalkTV’nin yıldızının parlaması o güne rastlar.

***

Medya üçe bölünmüştü: Yandaşlar, Fethullah ekibi, merkezde olanlar. İlk ikisi koalisyon halindeydi, diğerleri tehdit altındaydı. İşte o zaman koşullar kötü olsa da çıkan ses anlam buldu. Bir yandan dönemin muhabirleri, kameramanları emek veriyordu, öte yandan yurttaş gazeteciliği yapılmaya başlanmıştı. Halkın gözü kulağı oldu HalkTV. Cumartesi yayınım iptal edilmişti. O iki gün parka gittim. Pazartesi de yayınımı Taksim Meydanı’ndan yaptım. Esasen HalkTV’den sonra en çok haberi CNNTÜRK verdi ama uçurum o kadar büyüktü ki elbette hakkıyla bilgilendirme yapılmamıştı. Sansür, otosansür nedir hepimiz gördük. Bazımız teslim oldu, kimimiz onuruyla devam etti işine ve kovuldu.

***

Basın tarihi o günleri yazacak. Herkesin karnesi ortada. Sonradan muhalif olanlar her ne kadar yayınlarını unutturmak istese de bellek var, unutmayız. Benim kovulma sürecim Berkin Elvan’ın babası Sami Ağabey’i yayına aldığım gün başladı. Ali İsmail Vakfı kuruluş duyurusu dahil pek çok program yaptım. Sonucu biliyordum. İşte o günlerde her kim varsa (Türk, Kürt, Alevi, Sünni, dindar, dinsiz, Ermeni ve bütün ötekiler dahil olmak üzere) HalkTV’ye sığındı. Toplum sanatçıların, aydınların, gazetecilerin tutumlarına tanık oldu. Aynaydı HalkTV, herkesi gösteriyordu. Boğaziçi Köprüsü yürüyüşünden tutun, Gezi çocuklarının öldürülmelerine dek tüm haberleri yaptılar. O gün yayın yapan emekçi dostlara büyük saygım var.

***

Gezi Dirilişi sırasında Kadıköy’de CHP mitingi vardı. O gün, eğer Kılıçdaroğlu mitingi iptal edip Taksim’e gelmeseydi Gezi’ye çok başta ağır saldırı olacaktı, karar doğruydu. O gün CHP içinde “Biz bu işe karışmayalım, kendi mitingimizi yapalım” diyenleri bilen biliyor. Kılıçdaroğlu dinlemedi ya da ikna edildi ve meydana geldi. Üstelik elinde parti bayrağı olmadan, bunu da HalkTV gösterdi, halk bildi. Yayınlarımdan sonra önce Taksim’e uğruyordum çoğunlukla, sonra eve gelip HalkTV izliyordum. Elbet bir de sosyal medya büyük işlev gördü. Bu bambaşka yazı konusu…

***

Ülke acılı, ağır olaylar yaşadı. İki İslamcı yapı; biri siyasette, öteki cemaat birbirine girdi. Hâlâ tam aydınlanmış değil olaylar, ancak tarihin en aşağılık kalkışması 15 Temmuz’dur. Geziciler ne kadar onurlu, mertse, 15 Temmuz çetesi o kadar hain, alçak, pusucudur! Nitekim sonradan öğrendik ki, Gezi de olayları kışkırtan polisler, emniyet müdürü, hatta vali, tümü FETÖ’cüymüş!

***

Ekran karartma cezası alan iki kanal HalkTV ve Tele1 neden bu muameleyi görüyor. Çok açık sebebi; en son İstanbul seçimlerinde “Hiçbir şey olmadıysa da mutlaka bir şeyler olmuştur” anlayışına yol vermediler. Açık toplumun gereği yayınlar yapıldı. İmamoğlu sabaha dek bu kanallarla bilgilendirdi seçmeni, yine de seçim iptal edildi ama sonunda halk hakikati öğrendi ve adalet yerini buldu. Yani basın görevi olanı yaptı. Şimdi soluk borusu tıkanmak isteniyor. Demokrasi uzun zamandır askıda, hukuksuzluk hukuk oldu!

***

Basının sorunlarını kenara koyuyorum, HalkTV eleştirisi de yapılmalıdır elbette. Yalnız bugün kulağı üstüne yatan siyasiler (başta muhalefet) şunu unutmasın ki herkesin bir gün özgür mikrofonlara, kalemlere gereksinimi olacaktır. Bir çift sözüm de fırsatçılara; “HalkTV kapanırsa yerine biz otururuz” diyen uyanıklar, sıra size geldi farkında değil misiniz? Ucuz siyasal taklalarla güç devşirmeye çalışanlar, başka hesapları görmeye kalkışanlar kendini biliyor. Nasıl “Gezi”de kahramanlığa soyunup, sonradan şarlatan olanları gördük, bunların durumu da aynıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Aysever Arşivi