Ayşenur Arslan
Evet... İsyan!
“TEVAFUK” diyecektim. Ama “İlâhî iradenin bir şeyi diğer bir şeye denk getirmesi” anlamına geliyormuş. Yani anlatacağım şeyle bir ilgisi yokmuş. Mesele “tesadüften” ibaretmiş.
Şundan söz ediyorum: Sözcü TV’nin karartıldığı sıralarda Öcalan’ın üzerindeki çeyrek yüzyıllık karanlık kalktı. Yüzünü gördük, sesini duyduk, kılık kıyafetini inceledik.
Tesadüfe bakın!
Türkiye’nin getirildiği yeri bundan daha iyi nasıl özetleyebiliriz.
İstanbul’da Şile Belediye Başkanı’nın da bu kez “şafağı beklemeden alın gelin” operasyonu ile Emniyet’e götürülmesi tabloyu tamamlamadı mı!
Erdoğan sağlık konusunda şanssızlardan. Bir dizi ciddi sıkıntısı var.
Dolayısıyla hasta tutuklular konusunda hassasiyet beklersiniz değil mi..
Beklemeyin.
Ayşe Barım’dan, ameliyattan çıkıp cezaevine gönderilen Murat Çalık’a kadar pek çok tutuklu neredeyse ölüm cezasına çarptırılmış gibi.
Ekrem İmamoğlu da son paylaşımında buna İSYAN ediyor:
“Beylikdüzü Belediye Başkanımız, kardeşim Mehmet Murat Çalık tedavisi tamamlanmadan cezaevine gönderildi, orada tekrar hastalandı, hastaneye kaldırıldı ve anjiyo oldu.
Şafak vakti yapılan hukuksuzluklara ise bu kez gece yarısı baskınları eklendi. Şile Belediye Başkanımız Özgür Kabadayı, sabaha karşı 1.30’da evine yapılan baskınla gözaltına alındı.
Daha önce de söylemiştim: Bırakın adil yargılanmayı, artık canımız tehlikede. Yapılanlar ne hukukla açıklanabilir ne de vicdanla. Bu artık rekabet değil, açıkça nefret. Milletinden nefret eden siyasetçi mi olur! Sizi Allah’tan başka havale edecek kimse kalmadı."
Hukuk ne durumda, biliyoruz.
Vicdana gelince…
Doğrusu Erdoğan şimdi giden oyları geri getirebilmek için mıntıka temizliğinde.
İşe Saray İletişim Başkanlığı’ndan başladı. Yani propaganda merkezinden.
Adı hep trol ordusu ve gazetecilerle kavgasıyla anılan Fahrettin Altun’u aldı, yerine Burhanettin Duran’ı getirdi.
Bu, özellikle medya için bir yumuşama mesajı mı, göreceğiz.
Ama CHP’ye yönelik baskıda hiçbir yumuşama olmayacağını da şimdiden söyleyebiliriz.
Mansur Yavaş’ın son çıkışı, onun da böyle düşündüğünü gösteriyor bence:
“Eğer gerçekten amaç sadece CHP’li belediye başkanlarının önünü kesmek, onları çalıştırmamaksa ben hemen bugün görevi bırakmaya razıyım.”
Kendimi onun yerine koyuyorum da ürperiyorum..
Seçim öncesi özellikle Sabah gazetesi öncülüğünde yürütülen yıpratma operasyonunu atlatmış.. İddiaların tümünü boşa çıkartmış.. Ankara’yı aldıktan sonra da ortaya bütün Türkiye’yi etkileyen bir çalışma koymuşsunuz..
Sonra bir sabah bakmışsınız ki evinizi polis kuşatmış, sizi de kolunuza girip “mevcutlu” olarak Emniyet’e götürmüş. Cevabı olmayan sorular soruluyor!
Görüntüleriniz de tıpkı memleketin en sevilen başkanlarından Zeydan Karalar gibi servis ediliyor.
* * *
Hani Erdoğan kafaya taktı, demokratik anayasa yapacaklar ya. Kimbilir kaç paketle yargıya ayar getirirken “tutuksuz yargılama esastır” demediler mi.. Bunun için yeni bir anayasa şart mı.. Geç gelen adalet adalet değildir demiyorlar mı..
Her cümlenin sonuna koyun bir “?”. Sonra bekleyin ki yanıt gelsin.
Beyefendi cumartesi sabahı tarihi bir açıklama yapacakmış. TV kanalları, gazeteler, internet siteleri “duyurunun gizemini” çözmeye çalışıyor!!!
Oysa her devrin ve her cephenin gazetecisi Nagehan Alçı çoktan Süleymaniye yoluna koyularak gizemin gizemini ifşa etti. PKK sembolik olarak silah bırakacak. PKK terörü tarihe karışacak. Ancak CHP’ye operasyon terörü kimbilir hangi noktaya kadar artarak devam edecek!!
Erdoğan’ın koltuğunu bırakmamak için her şeyi yapmaya hazır olduğunu anladık.
Son örnek, 16 yaşındaki bir çocuğun cumhurbaşkanına hakaretten tutuklanması oldu.
Avukatları tutuklamanın ağır bir tedbir olacağını ifade ederek serbest kalmasını talep etmesi işe yaramadı.
Mahkeme “kuvvetli suç şüphesinin bulunması, delillerin toplanmamış olması ve adli kontrolün yetersiz kalacağı” gerekçeleriyle tutuklanmasına karar verdi.
İmamoğlu isyanında haksız mı?
İş dünyasından muhafazakar seçmene kadar herkes aklını mı yitirdi?