Davos 2023’ün
ardından

Davos Zirvesi olarak bilinen 53. Dünya Ekonomik Forumu (WEF), İsviçre'nin Davos kasabasında "Parçalanmış Bir Dünyada İşbirliği" temasıyla 16-20 Ocak tarihleri arasında gerçekleşti.

Bu başlıktaki her bir kelimeyi ele alsak ortaya ciddi bir külliyat çıkar.

Parçalanmış kimlikler…

Kirlenen dünya…

İç çatışmalar, çöküşler, savaşlar…

Zirvede ekonomi başta olmak üzere; Rusya-Ukrayna Savaşı, Covid-19 salgını, teknoloji, para sistemi, yeşil ekonomi, artan yoksulluk ve eşitsizlikler, yükselen enflasyon ve peşinden beliren durgunluk tehlikesi, gıda ve enerji arz güvenliği gibi konuların değerlendirildiği zirvenin temel konusu bana kalırsa şu cümle ile özetlenebilirdi:

“Arsızca kaynakları tüketen sermayenin çıkmazı ve yoksulluğun yıkıcı etkileri”

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu 2009 sahnesinde yaşanan “one minute” krizinden sonra Davos’a adımını atmadı.

Pandemi nedeniyle 2021 ve 2022 yıllarında ertelenen Davos Zirvesi’ne Türkiye’den son resmi katılım Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu ve dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan ile sağlanmıştı.

Pekcan adını okuyunca aklınızdan, “Acaba orada dezenfektan pazarlamış mıdır?” sorusu geçmiş olabilir ama ben buradan ilerlemeyeceğim.

Son 3 yılda dünyanın üzerinden adeta tır geçerken; 130 ülkeden 50’si hükümet ve devlet başkanı düzeyinde 2 bin 700 kişinin katıldığı Davos 2023 Zirvesi’nde, “Dünya Lideri Erdoğan”ın kabinesinden kimsecikler yoktu.

Zirveye bu yıl Türkiye’den katılan tek siyasetçi DEVA Partisi Lideri Ali Babacan’dı.

Babacan’ın iklim değişikliği ile ilgili önerisi zenginler kulübünü dürtmekle sınırlı bakış açısını ortaya koydu.

Ülkelerin yenilenebilir enerjiye geçiş ve karbon sıfır hedeflerine ulaşabilmeleri için Amerika, İngiltere, Japonya, İsviçre; yani rezerv para üreten merkez bankalarının devreye girmesinin şart olduğunu söyleyen Babacan’ın şu sözleri dikkat çekiciydi:

“2050 karbon nötr hedeflerine ulaşmak için bu yöntemlerle para bulunamayacak. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin oluşturduğu G-20’nin dönem başkanlığını yapmış bir kişi olarak başka çare bulamıyorum.”

Türkiye 15-16 Kasım’da Antalya’da düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi’nin Dönem Başkanı olarak ev sahipliğini üstlenmişti.

2015 yılı G20 Liderler Bildirgesi, ortak taahhütleri içeriyordu.

Sürdürülebilirliğin, genç ve kadın istihdamının desteklenmesi; jeopolitik açmazların giderilmesi, mülteci ve göç sorunlarına ilişkin önermeleri olan “Liderler Bildirgesi”nin tek bir maddesini yazacağım:

“Makroekonomik politikaların uygulanmasında ortak çalışmaların yapılması, daha esnek maliye politikalarının belirlenmesi, Merkez Bankalarının fiyat istikrarı ve ekonomik aktiviteyi teşvik edici çizgide uygulanması taahhüt edilmiştir.” (G20 Liderler Bildirgesi, 2015: 1)

Hepsini geçtim; Merkez Bankalarının fiyat istikrarı çizgisinde politika uygulamasını taahhüt eden tek G20 üyesi, yani Türkiye’nin ekonomi bilimini tersyüz eden “faiz sebep, enflasyon sonuç” tezi ile G20 ile ortaklaştığını düşünebilir miyiz?

Dünyanın en gelişmiş ilk 19 ülkesinin yanı sıra kurumsal olarak Avrupa Birliği’nin de G20 üyesi olduğunu hatırlatarak, Dünya Ekonomik Forumu 2023 konuşmacılarından Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın sözlerini hatırlayalım…

"Finansal piyasaları, konumlarını gözden geçirmeye davet ediyorum" diyen Lagarde, "faiz artırımı konusunda rotada kalacaklarının" altını çizdi, "Enflasyonda yüzde 2 hedefine dönmek için faizleri uzun bir süre sınırlayıcı bölgede tutacağız" dedi.

Hadi G-20 ile Türkiye arasında makroekonomi politikalarda zıtlık var, diğer “taahhütlerde” ne durumdayız?

Avusturya’nın G-20 Dönem Başkanı olduğu 2014 yılının Liderler Bildirgesi’nde 2018 yılında “Küresel Alt Yapı Merkezi” kurulacağı ilan edilmişti…

G-20’nin bu merkezi kurduğuna dair bir bilgi edinemedim ama Türkiye’nin var: Cumhurbaşkanlığı Sarayı…

Projeye de yatırım bütçesine de O merkez karar veriyor.

G-20 politikaları ile ayrıksı, Davos’a küs olan Türkiye’nin yüzünü Doğu’ya döndüğü iddiasını destekleyen açıklama Suudi Arabistan’ın Finans Bakanı Mohammed Al-Jadaan’dan geldi.

İmzalan swap anlaşması kapsamında aralık ayında TCMB’ye 5 milyar dolar mevduat yatıran Suudi Arabistan’ın Bakanı, Türkiye’yi; Pakistan ve Mısır ile birlikte “kırılgan” olarak tanımladı.

Bu ülkelerde istikrarın sağlanmasını çok önemli olduğunu vurgulayan Al-Jadaan, sözkonusu ülkelere yoğun bir şekilde yatırım yaptıkları vurguluyordu.

Siyaset cephesinde Türkiye’nin parlatacağı bir küresel gündemin oluşmadığı zirvede, Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu ile Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper; basına açık ve kapalı oturumlarda sunum yapan iş liderleri ile düzenlenen panellerde sunumlar yaptılar.

Bünyesinde 110 bin çalışanı olan Koç Holding’in deneyimini paylaşan Çakıroğlu, “Responding to the Great Resignation” (Büyük İstifaya Yanıt) oturumunun konuşmacıları arasındaydı.

Konuşmacılar, sosyal hareketliliği mümkün kılmak ve geleceğe hazır ekonomiler için eğitime, becerilere ve sağlık hizmetlerine yatırımı destekleyen yeni bir toplumsal sözleşmenin nasıl şekillendirileceğini tartıştılar.

Çakıroğlu, Davos’ta FireAld tanıtımında, "Gelişmiş veri analitiği yetkinliklerimizi orman yangınları ile küresel mücadeleye destek vermek için seferber ettik" dedi.

Pandemiden sonra küresel gündem hızla değişti.

Covid-19’la tedarik kriziyle yatağa giren ekonomiler, ayağa kalktıklarında karşılarında enflasyon ve Rusya-Ukrayna savaşının körüklediği enerji ve gıda krizi kaynaklı yaşam maliyeti sorununu buldular.

Davos’ta sunum yapan iş insanlarından Sabancı Holding Enerji Grubu ve Enerji Verimliliği Başkanı Kıvanç Zaimler’e Davos izlenimlerini sorduğumda en kritik bilgiyi veriyor:

“Pandemi öncesinde yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımları iklim şartı olarak ele alıyorduk; bugün enerji arz güvenliği ve maliyet önem taşıyor.”

H. Ömer Sabancı Holding; ABD'de yenilebilir enerji portföyü kurulması amacıyla kurulan ve 10 Ekim 2022’de sermayesi 2 milyar 964 milyon liraya çıkarılan Sabancı İklim Teknolojileri A.Ş. Delaware merkezli Sabancı Renewables Inc. Şirketi kurdu.

“İklimle Bağlantılı Finansal Beyanlar Görev Gücü”ne (Task Force on Climate-Related Financial Disclosures - TCFD) destek veren şirketler arasına katılan Koç Grubu da yenilenebilir enerji alanında yurt içi ve dışı projeleri yatırım gündemine aldı.

Özel sektör yenilenebilir enerji kaynaklarına ve dijital çözümlere yatırım yaparak, küresel yeşil enerji fonlarına yaklaşıyor.

Türkiye’de kamunun gıda ve enerji arz güvenliği stratejisi ikiye ayrılıyor.

14 Mayıs öncesi ve sonrası olarak.

Davos’a yetişmedi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi