Serpil Yılmaz
Cumhuriyet’in
2. yüzyılı
bu yıkımı
halkla aşacak
Moloz yığınına dönmüş yıkıntılar arasından yükselen canların seslerini duyup, çaresizce seyretmekten daha büyük bir acı olabilir mi?
9 saat arayla 7.7 ve 7.6’yla yıkılan Adana, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Diyarbakır, Şanlıurfa, Hatay, Elbistan, Kilis, Kahramanmaraş’da yıkıntılar altında geçen 2’inci gece…
Dünyanın en büyük müteahhitleri listesine 2’inci sıradan giren ve yine dünyada en büyük 10 projeden 6’sının yapıldığı Türkiye, deprem bölgesine kepçe, vinç ulaştıramıyor.
Depreme uyandığım sabah ilk olarak kadın çalışmalarında birlikte olduğum dostlarımı aradım.
Kahramanmaraş Kadın Girişimciler Derneği Başkanı olarak tanımıştım Kibar Özdemir’i; yıllar öncesinden…
2019 yılının son aylarıydı Kibar’la Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Kadın Güçlenme Uzmanı Gül Erdost, 5 Kasım 2021 günü kaybettiğimiz KADEM Kurucu Başkanı Çiğdem Aydın ve CHP eski milletvekillerinden meslektaşım Melda Onur’un da katılımıyla Kahramanmaraş’ta düzenlediği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalıştayı”nda birlikteydik.
Ceviz üretiyordu, bu yıl bahçesine iyi bakamadığı için iyi ürün alamamıştı. Yaklaşan seçimlerde CHP’den milletvekili adayı olabilmek için evin yolunu unutmuştu.
Telefonu yanıt vermedi; mesajım tek tıkta asılı kaldı. Aradım, aradım kapı duvar!
Kahramanmaraş Kadın Kooperatifi kurucularından ve Youtube’da Kent Kulisi adlı bir program yapan ortak dostumuz Neşe Yıldızhan’ı aradım; akşamın geç saatlerinde ulaşabildim.
Kibar’dan haberi yoktu…
Boğazındaki her bir düğümün arasından zar zor çıkan sesiyle, “Kahramanmaraş yok” diye ağlıyordu.
Ailesiyle arabalarına sığınmışlardı. Yakıtları bitmek üzereydi. Soğukta geceyi nasıl geçireceklerini bilmiyordu.
Sabah olunca öğrendim ki geceyi araçlarında geçirmişler sabah olunca Onikişubat mahallesindeki Arıgüloğlu Cami’ne sığınmışlar.
Mahalle adını Maraş’ın bundan 103 yıl önce düşman işgalinden kurtuluş gününden alıyor.
Camide kaç kişi olduklarını sordum, 150 kadarlarmış…
AFAD, il merkezinde 5-6 toplanma merkezi açıklamış ama oralara yürüyerek gitmek olanaksızmış.
Bekleşiyorlar; bir saat, bir gün, bir ay sonrasını bilmeden…
Neşe’nin Mehmet Fiskeci ile hazırladığı 3 Şubat’taki yayınını izlemiştim.
Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Meclis üyesi müteahhit konukları Durmuş Karcıoğlu, “Deprem geliyor, biliniz” diyordu.
Şehirde “kentsel yenileme” yapılmadığını, inşaatların rant alanlarında son hızla sürdüğünü anlatıyorlardı.
Neşe “Binalar sağlam mı” diye soruyordu. Kentte 40 kadar yapı denetim firması varmış.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) koordinasyonunda Suriye’de vakıflar aracılığı ile su kuyusu, mescit, Kur’an kursu ve briket evler yapan iktidara, her dakika büyük bir depremin beklendiği kentte hangi önlemleri aldı diye sormak bile gereksiz…
Enkazlar kalktığında, acılarımızı yüreğimize gömmeyi başardığımızda soracağız elbet; mesela yapı denetim firmaları ne iş görmüşler?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ne iş görmüş?
Acı haber Neşe’ye ulaşmamıştı, Melda’dan geldi: “Kibar’ı enkazda kaybettik…”
CHP Grubu’ndan aldığı bilgiymiş, telefonumda tek tıkta takılı kalan aramaların tümü için umudumu korumaya çalışıyorum.
Antakya’da da kadın hareketinin mücadeleci kadınlarını tanıdım, dost oldum…
Eczacı Leyla Hüzmeli’yi aradım. Yanıt alamasam da telefonumda iki tık vardı, bu iyi; beklediğim mesajı ikinci gün geldi: “İyiyim”…
Depremin ikinci günü Gaziantep havaalanına doğru yola çıktı, “Yollar kapalı, binalar yıkık” diyordu…
Geçen yıl Ümit Boyner ile Boyner Grubu’nun kurduğu sosyal sorumluluk projesi “Buluşum Platformu”nun desteklediği Defne Koza Evi eğitmenlerinden Tülay Genç’i ziyaret etmiştik.
Ümit’i aradım, Antakya’daki gönüllülerle göçük altında kalanların takibini yapıyordu. Tülay iyiymiş; Defne ilçesinde elektrik yokmuş, ipek dokumacısı kadınlara şarjları bittiği için telefonla ulaşılamıyormuş…
120 bin nüfuslu Samandağ’ın eski Belediye Başkanı Mithat Nehir’in sivil toplum gönüllüsü eşi Hülya Nehir, elektrik kesintisine jenaratör çözümü bulmuş.
Evinin dış ışıklarını yakıyormuş, telefonunu ya da ışıldağını şarj etmek isteyenler ışık görüp evine gelsinler diye…
Aynı sorunu Hatay’da müze rehberi Halife Kilisli de mesajla bildiriyor:
“Şarj biter diye telefonumu kapalı tutuyorum. Buradan çıkmanın çaresini arıyoruz. Antakya’da evlerin yüzde 90’ı kullanılmaz durumda. Şimdilik iyiyiz...”
Antakya’ya her vardığımızda “ev sahibi ekibinin” olmazsa olmaz kadını; dergici, reklamcı Hatay Büyükşehir Belediyespor Kulübü Üyesi Zekiye Yiğitbaşı’ndan depremin ilk günü aldığım telefon, TV ekranlarındaki feryatları bastırdı.
“Antakya yok Serpil; Antakya yok!... Binalar, yollar yıkıldı. Burada hiçbir yardım almıyoruz, bizim farkımızda bile değiller.”
Halk TV kameralarını Antakya’ya çevirdi. Yiğitbaşı haksız değildi. Hatay Belediye Başkanı Dr. Lütfü Savaş, kentin 556 yılında 250 bin kişinin ölümüne yol açan deprem felaketini andıran manzaraları anlatıyordu.
Yıl 2023 olsa da, uzmanların “Geldi, geliyor” dedikleri depreme karşı önlem alınması bir yana “Suriyeli göçmen” deposu olan kenti yönetmenin imkansızlaştığı durumları yaşıyor Hatay...
CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ı arıyorum; enkaz altında arama kurtarma konusunda uzman 500 kömür madencisinin Zonguldak’tan deprem bölgesine gidebilmesi için Valilik kanalıyla uçak talep ettiklerini anlatıyor.
Buz kesen bir havada enkaz altında geçirilen her saniye çok değerliyken kendisine verilen yanıt “Uçaklarımız battaniye taşıyor…”
Bu konuşmamızın üzerinden 7-8 saat geçtiğinde Zonguldak Kömür İşletmeleri’nden bir grup maden işçisinin otobüslerle yola çıktığını öğreniyoruz.
Depremin ikinci günü halk harekete geçti.
Türkiye’nin her yerinden gönüllü organizasyonlar; iş dünyası kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, gıdadan giyeceğe kadar tırlar dolusu yardım malzemesi toplamayı başardı.
Sorun, bu malzemelerin ihtiyaç sahiplerine bir an önce ulaştırılmasıydı.
Tüm bağış ve yardımların; AFAD üzerinden dağıtımın yapılacağı açıklanması ile sistem hızlı çalışamadı.
Sahra hastanesi kurmak üzere deprem bölgesine Rusya ve İsrail’den gelen ekiplerin yanı sıra 17 ülkeden de yardımlar yola çıkmıştı.
1999 Kocaeli depreminden deneyimi olan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Başkanı Ayşe Yüksel’e deprem bölgesindeki bursiyerlerinin durumunu soruyorum.
3 bin 500 gençten 505’ine ulaşmışlar; hepsinin hesabına 1000’er lira göndermişler.
ÇYDD’nin 122 şubesinin topladığı yardım malzemeleri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin deposuna nakledilmeye başlanmış.
Çağdaş Eğitim Vakfı’nın da arasında olduğu 14 ulusal ve uluslararası kuruluşun Cumhuriyet’in 100’üncü yılı için kurduğu organizasyon, deprem yardımlarına odaklanmış.
Ayvalık’ta yaşayan Lions Kulüpleri Temsilcisi Şima Sunder “100’üncü Yıl Platformu” olarak, İsviçre’den Japonya’ya kadar uluslararası kuruluşların da katılımıyla battaniyeden gezici tuvalete kadar her türlü ihtiyaç malzemesinin tedariki için harekete geçildiğini belirtiyor.
Sunder yardımları bir an önce deprem bölgesine ulaştırmak için helikopter temin etmeye çalıştığını söylüyor.
İnsanın aklına gelmiyor değil; özel helikopteri, jeti olan zenginler devreye mi girmediler, yoksa AFAD bürokrasisine mi takıldılar?
Arama-kurtarma ve yardımlar için Türkiye’nin her noktasında örgütlenen halkın, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, iş dünyası örgütlerinin bütün enerjisi bugüne kadar deprem gerçeğini görmeden beton rantı peşinde koşan “çürük çarık kentleşmenin” yaralarını sarmaya harcanıyor.
Yetim çocuklar, yakınlarını kaybeden insanlar, hayatlarından olan insanlar ve deprem bölgesindeki şehirlerden dün itibariyle başlayan büyük göç…
Cumhuriyet’in 2’inci 100 yılı bunu da aşmak zorunda…