Covid ne zaman bitecek?

Modern şehir yaşamının alışılan döngüsü kırılınca ne yapacağımızı bilemedi insanlar; cuma akşamı “sokağa çıkma yasağı” ilanıyla bıraktılar kendilerini sokağa. Kimi kola, çikolata, çekirdek, alkollü içecek raflarına yöneldi önce; büyük kesim makarna, bakliyat, ekmek stoklamaya çalıştı. Hepi topu iki günden söz ediyoruz. İnsan aç susuz iki gün geçirir elbette. Mesele bu değil. Açığa çıkan hangi duygular, dürtülerdi ona bakmak gerek.

***

Yandaş basın, bu görüntüler üzerinden laik, modern AKP muhalifi kesimi ağır eleştirdi, gırgır geçti. İlk bakışta haklı gibi görünen değerlendirmeler, öyle miydi gerçekten? Esası gölgelemiyor muydu? Şehirli orta sınıfın pek övgüye değer olmayan alışkanlıkları üstüne kalem oynatmak iyi olur, başka yazı konusu ama. Bu kesim siyasal İslamcı iktidara hiçbir koşulda güvenmemektedir, böylesi bir kriz sürecini nasıl yöneteceğini, ne kadar süreye yayacağını da bilememektedir. Nitekim haksız da çıkmadılar. O gece kendiliğinden “sürü bağışıklığı” uygulamasına geçildi. Bilinçli değilse de bu tercih, sonuç buraya vardı. Diyeceğim; dünyanın diğer ülkelerinden farklı, bize özgü siyasal sorunlar iyice gösterdi kendini.

***

Bu salgını yenmenin tek etkili yöntemi “karantina” uygulamasıdır. Hangi bilim insanı ile konuşsak, hemfikir. Bunu sağlamak siyasal iradeyle olabilir ancak; kaldı ki, “sokağa çıkma yasağı” da “karantina” anlamına gelmiyor. Yasağa karşın komşu ziyaretleri yapan, ortak alanlarda mangala çıkan insanları nasıl engelleyeceksiniz? Toplumsal bilinç, kamuoyu oluşturmak önemliydi. AKP, bilime uygun davranmayı tahrip etti. Yandaş hekimler yaratmaya dek vardırdılar işi. Hal böyle olunca, kitle iletişim araçlarına iktidarın borazanları egemen oldu. Bilim insanı hakikati ortaya koymakla yükümlüdür, gördüğümüz örnekler, tersi yol izleyip etrafında dolaştılar.

***

Bilim Kurulu toplantılarında ne konuşuldu, hangi kararlar alındı, önerildi bilmiyoruz. Kurul, kendi sözcüsünü seçip, toplumu bilgilendirme yoluna gitmeliydi. Siyasal, iktisadi kaygılar bilimin sorumluluğunda değildir. Kimi kurul üyelerinin istifayı düşündüğü söyleniyor. Süreci gören bilimciler, doğal olarak rahatsız. Covid benzeri virüslerin yaşamın doğal parçası olacağı sır değil. Yıllar önceden gereken uyarıları yapan bilimcileri “kâhin” gibi algılıyor toplum. Her konuda komplo teorileri üretiliyor. Oysa ne Covid, ne de diğer virüsler sır. Siyasal irade sahipleri zamanında gereken ilgiyi gösterseydi, kimse ölmeden salgın aşılacaktı. Yazık ki dünyayı Boris gibiler yönetiyor. Meseleyi yoğun bakıma düşmeden kavrayacak insanlar gerek hepimize! (Bu arada deprem sorunu da unutulmamalı. Bağırıyor bilimciler “kapıda” diye. Büyük deprem olunca da şaşıracak mıyız?)

***

Son yazımın ardından “umutsuzluk, karamsarlık”la eleştirenler oldu beni. Doğrudur, geleceğe dair iyimser değilim, bu demek değil ki direnmeyi, savaşımı bırakacağım. Kimin sözü bilmiyorum: “Yetkililer beceriksiz, becerisi olanlar yetkisiz” diyordu. Bunu daha ileri götürerek söyleyeyim: Saray çevresi, CHP belediyeleri başarılı sayılmasın diye, düşmanca tutum takınıyor. Yani? İnsanların sağlığı hiçe sayılıyor, ne pahasına?

Bunun sebebinin de doğru siyasal kavga verilmemesinden kaynaklı olduğunu yazmalıyım. Tam da herkes bugün nasıl bir dünya düşlediğini açıkça ortaya koymalı. Hamasi söylevler, sağcı popülist siyasetle bir yere varılamaz. İşte sınav: Neoliberal dünyanın bireyci, piyasacı sağlık siyasetini mi uygulayacaksınız, yoksa “kamucu sağlık” anlayışında mı olacaksınız? Çıkın söyleyin: “Eğitim, sağlık haktır, ücretsiz olacaktır” deyin. Bir kez solumsu cümle edin de, biz de hak verelim!

***

Covid 19 salgını ne zaman biter” sorusunu evde tutsak insan sorabilir. Oysa bilimciler bunun bitmeyeceğini biliyor. İnsanlık düşünsel, iktisadi birikimini bilim için kullansa bu türden açmaza düşmeyecekti. Mesele ciddidir, tercihlerle ilgilidir, sorunu “kader” gibi algılamak ahmaklıktır. Elbette acil, güncel olan sorunları aşmak için elden gelen hızla yapılmalıdır. Ancak geleceği tasarlamak tam da bugünün işidir.

Biri çıkıp tüm sorunları Diyanet ile çözmeye kalkıyor, esas soru, sen ne yapıyorsun?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Enver Aysever Arşivi